Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Yılmaz Bora, çözüm için Kasım ve Aralık aylarının neden önemli ve durumun da neden kritik olduğunun açıklanmasını istediklerini kaydetti.

Bora yaptığı yazılı açıklamada, kendilerinin ve halkın bu gibi kapalı ifadelere zerrece önem vermediklerini, daha dün aşılamayan zorluklardan söz edilirken, aniden bu olumlu havanın nereden estiğini sordu.

Bora, haklı ve meşru Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’nin tanınmadığı ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni silah zoru ve terörle gasp etmiş gayri meşru idare meşru olarak kabul edildiği sürece Kıbrıs sorununda kalıcı ve yaşayabilir bir çözüme ulaşılmasının mümkün olmadığını savundu.

Rumların “şantaj ve tehdit” dolu siyaseti ve BM ile AB’nin bu gayri meşruluğu dikkate almayarak Rum tarafına yapacakları baskıları Türk tarafına yapmaya devam etmeleri karşısında yegane çıkış yolunun devletin tanınması için derhal harekete geçilmesi olduğunu kaydeden Bora, bu yoldan asla geri dönülmemesi gerektiğine inandıklarını aktardı. 

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın 29 Ekim tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 92’nci kuruluş yıldönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada “Barışa kavuşmuş, çağdaş Avrupalı ve dünyalı bir Kıbrıs’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin Uluslararası ilişkilerini kolaylaştıracağı ve büyük küresel hedeflerine ulaşma konusunda yardımcı olacağını” söylediğini anımsatarak, Kıbrıs’ta yıllardan  beri Rumların yarattığı olaylar yüzünden barış, huzur ve güven ortamının ortadan kalktığını, yerine kan ve gözyaşı geldiğini kaydetti.

11 yıl boyunca garantör ülkelerden Türkiye’nin sorumluluk duygusu ile hareket ettiğini, devamlı surette gerekli ikaz ve uyarılar yapmasına rağmen karşılık görmediğini belirten Bora, tarihi süreç hakkında bilgiler verdi ve özetle şöyle devam etti:

“Hal böyle iken 41 yıldan beri kökleşen ayrı dil, din, ırk, kültüre sahip  ve hiçbir zaman iç içe yaşamamış ve de Rumların Kıbrıs Türk halkına yönelik soykırım uyguladığı gerçekleri dikkate alındığında, bugünkü durumu Birleşik bir Kıbrıs formülü ile zorla değiştirmeye çalışmanın hiçte olumlu sonuçları olmayacağı herkesçe kabul edildiğine göre sürdürülen ve gerginlik yaratan bu çabalar niye?”

Türkiye’nin önünün açık olduğunu ifade eden Bora, “Türkiye Kıbrıs sorunu için üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Bu yüzden Türkiye çok ağır bedeller öderken diğer garantör ülkeler hiçbir katkıda bulunmadığı gibi çoğu zaman da maalesef çözümü zorlaştırmaktan başka bir şey yapmamışlardır. Bu yüzden herkesin Türkiye’ye teşekkür etmesi gerekmektedir” dedi. 

Annan Planından sonra AB, Rumların, kendi ilkelerine ve Uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen Avrupa Birliği’ne alması ve akabinde Yunanistan Başbakanı Simitis’in “ENOSİS”i gerçekleştirdiğini açıklamasının Rumları çözümden  tamamen uzaklaştırdığını söyleyen Bora, “BM Genel Sekreteri Perez De Cullar’ın AB’nin Kıbrıs sorununda taraf olmaması yönündeki uyarılarının da maalesef dikkate alınmadığı gözden kaçmamaktadır. AB, Helen baskısı altında BMGS Kıbrıs Özel Temsilcisi tarafsızlığını ihlal etmeye başlamıştır. İlk kez çözümün AB müktesebatı kriterlerine dayandırılması ön şartı, BMGS Özel Temsilcisi tarafından açıkça dile getirilmeye başlanmıştır. Bu durum, BMGS çözüm parametrelerinin ana çerçevesini ve temel esaslarını Kıbrıs ‘ta çoğunluğa dayalı üniter bir Helen egemenliğine zemin hazırlamaktadır” dedi.