TMT Mücahitler Derneği, Kıbrıs Türk halkının Türkiye Avrupa birliğine tam üye olmadan Avrupa Birliği’ne şu veya bu şekilde katılmasının “Milli Kıbrıs Davası"nın kaybedilmesine sebep olacağını savundu.

TMT Mücahitler Derneği Başkanı Yılmaz Bora, yaptığı açıklamada, Kıbrıs Türk halkının kendi devletine sahip çıkması ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni azimle yaşatma iradesini göstermesinin Ada’da gerçeklere dayalı yaşayabilir çözümün kapısını açacağını belirtti.

“Bugün Rum – Yunan ortaklığı ve onları destekleyen çevreler için en büyük kaygı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye’den başka devletler tarafından tanınması ihtimalidir” diyen Bora,  Kıbrıs Türk halkı kendi haklı devletini yaşatma kararlığını inandırıcı ölçüde ortaya koyabildiği takdirde bu ihtimalin artacağını söyledi.

Bora, Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un dün Havadis Gazetesi’nde çıkan açıklamalarında, Türkler ile Rumların önlerinde şimdi Kıbrıs’ı birleştirmek için eşsiz bir şans bulunduğunu söylediğini anımsatarak, “Bize göre bu sadece bir temenniden ibarettir” dedi.

“KIBRIS’TA BİR MİLLET YOKTUR. İKİ AYRI HALK VARDIR”

Kıbrıs’taki bölünme durumunu Almanya’ya benzetmesinin ise hiç de doğru bir değerlendirme olmadığını kaydeden Bora,  “Alman milleti süper güçlerin istilası sonucu bölündü ve bu istila sona erdikten sonra Almanya bütünleşebilmiştir. Kıbrıs’ta bir millet yoktur. Kıbrıs’ta iki ayrı halk vardır” dedi.

Bora, iki ayrı halkın iradesiyle, Kıbrıs’ta iki ayrı halktan oluşan ortak bir Cumhuriyet meydana geldiğini ancak, Cumhuriyeti Kıbrıs Türk halkı büyük bir coşku ve heyecanla karşılarken, karşı tarafın bu Cumhuriyeti “ENOSİS” e basamak telaki ettiğini söyledi.

Siyasi eşitliğe dayalı kurulan bu Cumhuriyette Kıbrıs Türk halkına tanınan hakları benimsemeyip değiştirmek için hemen harekete geçtiklerini, ancak bu yönde netice alamayacaklarını anlayınca 21 Aralık 1963’de Kıbrıs Türk halkını top yekün ortadan kaldıracak “Akritas İmha Planı”nı uygulamaya koyduklarını belirten Bora, açıklamasının devamında Kıbrıs Türkü’ne Rumlar tarafından yapılanları ve  verilen varoluş mücadelesini anlattı.

Bora şöyle dedi: “20 Temmuz 1974’de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olan Türkiye’nin diğer garantör ülkeler ile birlikte müdahale için yaptığı çağrıya olumlu cevap alamaması üzerine bilinen haklı ve meşru müdahalesini yaptı. Türk Barış Kuvvetleri Kıbrıs’ın tümüne barış, huzur ve güveni getirdi.”

AB ORTAYA KOYDUĞU TUTUMLA ÇOKTAN SINIFTA KALDI

Akabinde yaşananları da anlatan Bora, Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un bütün bu olayları bildiğini kaydederek, “Annan Planını Kıbrıs Türk halkına kabul ettirebilmek için diğer unsurlar yanında AB’nin verdiği sözler nerede” diye sordu. Bora, “AB’nin ortaya koyduğu tutumu ile çoktan sınıfta kaldığını” belirtti.

Bora şunları kaydetti: “Güney Kıbrıs Yönetimi’ni Uluslararası hukuka aykırı Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB’ye alan sanki onları değilmiş! Hata yaptıklarını kabul etmelerine rağmen düzelteceklerine Kıbrıs Türk halkına ve Türkiye’nin AB üyeliği için akıl almaz şartları öne sürmeye devam ediyorlar ve hukuka aykırı olarak birliğe aldıkları gayri meşru Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne karşı gelemiyorlar”.

Bora, Schulz’un, önümüzde birleşmek için eşsiz bir fırsat olduğunu ifade etmesine rağmen kendilerinin böyle bir ortamın bulunmadığını gördüğünü söyledi.

Bora, AB’nin Kıbrıs sorunu çözülmeden Kıbrıslı Rumları birliğe kabul etmekle yaptığı büyük hatanın farkında olduğunu ifade ederek, şimdi Kıbrıs Türk halkına ve Türkiye’ye Kıbrıs’ta kabulü mümkün olmayan bir çözümü kabul ettirmeye çalışarak yapmış olduğu hatadan kurtulmaya çalıştığını savundu.