Deniz Abidin

Avukat Boysan Boyra,  17 ila 18 haftalık olduğu belirlenen bebeğinin yaşamını, yasadışı olarak sonlandırdığı gerekçesiyle Melis Akçal’ın 9 ay hapse mahkum edilmesinin sadece 10 haftalıktan büyük bir bebeğin kürtaja maruz bırakılmasıyla sınırlı olmadığını kaydetti.

Söz konusu şahsın “Düşman tanık” ilan edildiğini belirten Boyra, Girne’de süren davada ifade veren söz konusu şahsın daha sonra ifadesini değiştirdiğini, bu iddiayla da hakkında bir de ceza davası açıldığını ve mahkemenin iki davayı birden sonuçlandırdığını  belirtti.

Boyra, birçok ülkede hamileliğe son vermenin farklı süreler içerdiğine dikkat çekerek, mevcut yasada ön görülen 10 haftalık sürenin az olabileceğini ancak yasa değişmediği sürece mahkemenin bunun üzerinden karar vereceğini kaydetti.

Boyra, ülkede birçok alanda denetimin eksik olduğunu  da savunarak, “ Yeterli denetimler yapılsa  sağlığın yanında gıda, vergi ve mali konularda ortaya birçok olay çıkacak” dedi.

Avukat Boysan Boyra, Yeni Bakış’a  Girne Ada Hospital’da, 17 ila 18 haftalık olduğu belirlenen bebeğinin yaşamını yasadışı olarak sonlandırdığı gerekçesiyle yargılanan Melis Akçal’ın 9 ay hapse mahkum edilmesinin kamuoyunda büyük yankı uyandırdığını ifade etti. Boyra, Akçal’ın 9 ay hapse mahkum edilmesine kadar kürtajla ilgili herhangi bir davanın okunduğunu ya da mahkeme huzuruna çıkarıldığının duyulmadığını belirterek, bu tarz davaların duyulmamış olmasının yasada bu konuda konulmuş ceza maddelerinin işlemeyeceği anlamına gelmediğini söyledi. Boyra, polisin yaptığı tahkikatta adı geçen şahsın 10 haftalıktan büyük bir bebeğin kürtaja maruz bırakılmasına izin verdiği için bir kovuşturma başlattığını belirtti. Boyra, kovuşturma neticesinde Türkiye’de yapılan patolojik incelemelerden sonra bebeğin söz konusu şahsa ait ve 4 aydan daha büyük olduğunun anlaşıldığını söyledi.

“9 ay hapis cezası, iki farklı ceza davasının sonucudur”

Boyra, 10 haftalıktan daha büyük bir çocuğun kürtaja maruz bırakılması sonucu polisin dava açtığını, mahkemenin de geçtiğimiz gün davayı sonuçlandırdığını kaydetti. Boyra, mahkeme huzurunda görüşülenin sadece 10 haftalıktan büyük bir bebeğin kürtaja maruz bırakılması olmadığını, aynı zamanda aynı şahsın “Düşman tanık” ilan edildiğini belirtti. Boyra, Girne’de devam etmekte olan davada ifade veren söz konusu şahsın daha sonra ifadesini değiştirdiğini, bu iddiayla da hakkında bir de ceza davası açıldığını kaydetti. Boyra, geçtiğimiz gün karar veren mahkemenin her iki davayı da birden sonuçlandırdığını ifade etti. Boyra, söz konusu şahsın aldığı 9 ay hapis cezasının, iki farklı ceza davasının sonuçlanmasıyla verildiğini belirtti. Boyra, bu nedenle 9 ay hapis cezasının çok da tartışılır konumda olmadığını söyleyerek, yasada bu gibi suçlara oldukça yüksek cezaların verildiğinin aşikar olduğunu kaydetti.

“Olaya nerden baktığınız önemli”

Boyra, toplumda “çocuğunu aldırdı, 9 ay hapse mahkum oldu” algısının doğduğuna işaret ederek, bunun doğru bir yaklaşım olmadığını söyledi.  Boyra, bir takım feminist aktivist şahısların  bu cezanın fazla olduğunu, hatta hiç olmaması gerektiğini belirttiklerini ifade ederek,  olaya hangi açıdan bakıldığının önemli olduğunu kaydetti. Boyra, “Nerden baktığınız önemli. Annenin penceresinden mi bakıyorsunuz yoksa doğmamış bebeğin penceresinden mi bakıyorsunuz? Doğmak üzere olan çocuk da bir kız çocuğu olabilirdi. Eğer ki kadın haklarından bahsediyorsak, bunu da dikkate almak gerekir” diye konuştu.

“Yasanın koyduğu kurallar var”

Boyra, annenin kürtaj hakkının olduğunu ancak  bunu  zamanında kullanması gerektiğini belirtti. Boyra, 10 haftadan sonra bu hakkını kullanabilmesi için yasanın koyduğu bazı kurallar ve şartlar olduğunu belirtti. Boysan Boyra, çocuğun özürlü olduğu ve yaşamayacağı, ciddi bir komplikasyon ortaya çıkacağı ya da annenin hayatının tehlikeye atılacağı hususların söz konusu olması durumunda Jinekolog raporu alındıktan sonra Sağlık Müdürlüğü’ne haber verilerek kürtaj olayının gerçekleşmesinin mümkün olduğunu belirtti. Bu şartların gerekli kılınmadığı durumlarda 10 haftalık süreye uyulması gerektiğinin altını çizen Boyra, bu sürenin bazı ülkelerde daha uzun olduğunu söyledi. Boyra, bazı ülkelerde bu sürenin 15 hafta, bazen daha üzerinde bazen ise daha altında olduğunu kaydetti.
Boyra, şunları söyledi, “Bu durum süreyle alakalıdır. 10 haftalık süre kısa mı yoksa normal mi? Bu açıdan bakıldığında çok abartılmaması gerektiğini düşünüyorum. Dünyada örneklerine bakıldığında 5 aylık dünyaya gelen bebekler vardır. 5 ayda bir çocuk canlı bir varlık gibi nitelendiriliyor. 5 ay demek, 20 hafta demektir. Karşımızda 17-18 hafta gibi kritik bir süreç varsa neredeyse çocuk doğsa yaşayabilecek bir durum var demektir. Çocuk kadının çocuğudur, vücut kadının vücududur. Hangi düzeyde olursa olsun, kaç haftalık olursa olsun ‘kadın çocuğunu aldırabilir’ demek uygun bir düşünce şekli değildir. İnsan hakları açısından bakıldığında anneye böyle bir hak verilmesini gerektirecek bir durum yoktur”

“Yasamız biraz insafsız bir düzenleme yapmış olabilir”

Avukat Boysan Boyra, bu gibi olaylara bebek açısından da bakmak gerektiğini belirterek, “Belki de 18 haftalığa gelmiş bir bebek babasından habersiz alınıyordu ya da belki de bir mirasçıydı” diye konuştu. Boyra, yasanın 169’ncu maddesine göre, hamileliğin ilk 10 haftalık süresi içinde kadının evli olması halinde, evli çiftin birlikte, kadının evli olmaması ve 18 yaşından büyük olması durumunda ise kadının kendisinin kürtaj kararı verebileceğini belirttiğini kaydetti. Boyra,  bu noktada kadın örgütlerinin seslerine kulak verdiğini dile getirerek, kürtaj hakkının 10 haftalıktan önce babadan çok annenin hakkı olduğunu söyledi. Boyra, “Yasamız burada biraz insafsız bir düzenleme yapmış olabilir” diyerek, 10 haftalık süreden sonra konunun farklılaştığını, adam öldürmeye kadar gidecek bir sürecin yaşanmaya başladığını belirtti.

“Devlet hastaneleri bu hizmeti vermeli”

Meclis Kurulunda geçtiğimiz gün kürtaj konusunun gündeme gelmesi üzerine CTP Milletvekili Doğuş Derya’nın, “Ülkede kadınların özel hastanelerde kürtaj olmak zorunda bırakılıyor, çünkü devlet hastanelerinin bir süredir kürtaj yapmadığı bilgisi  aldık” ifadelerine karşılık  ise Avukat Boyra, böyle bir duyum almadığını, ancak devlet hastanelerinin bu hizmeti vermesi gerektiğini söyledi. Boyra, “Kürtaj, mutlaka doktor kontrolünde olması gereken bir işlem olmasından dolayı ve 10 haftalıktan önce bu bir hak ise devlet hastaneleri bu hizmeti vermelidir” diye konuştu.

“Birçok ülkede yasalar farklı süre içeriyor”

Boyra, birçok ülkede hamileliğe son verme süresinin farklı süreler içerdiğine dikkat çekerek, 10 haftalık sürenin çok az olduğunun söylenebileceğini kaydetti. Boyra, mevcut yasada bu süre böyle  olduğu müddetçe , eleştirilerin sadece Meclis’in yeni yasa yapmaması yönünde olabileceğini ifade etti. Boyra, 10 haftalık sürenin yeterli mi yoksa az mı olduğunu söyleyebilecek olanın doktorlar olduğunu belirtti. Boyra, “Bu yasa değişecekse tıp ile uğraşan insanların görüşü alınarak yapılmalıdır. Bir fetüsün insan haline gelebileceği en yakın sürenin ne olduğunu tartışması gereken kişiler değiliz. Bu tıp ile uğraşan kişilerin verebileceği karardır. Mahkemeler de bu konuda bir şey söyleyemez. Yargıçlar ve mahkemeler önlerindeki yasaları uygularlar. Bugün mahkemelerin önündeki yasa da budur” dedi.

“Kliniklerin denetlenmedikleri aşikar”

Boyra, bu gibi konularda Sağlık Bakanlığı ve Polis işbirliğinde denetim yapılması gerektiğini belirterek, ülkede bu tarz denetimlerin yapılmadığını kaydetti. Boyra,  kliniklerin denetlenmediklerinin aşikar olduğunu savunarak, “Bunu söylerken bir kanıtım yok, ancak neye inanıyorsunuz derseniz, denetlenmediklerine inanıyorum. Denetlenmiş olsalardı belki de bugüne kadar kim bilir neler görecektik” dedi. Boyra, bir tek “Fetüs olayı”nda kürtaj meselesinin gündeme geldiğini ve polisin olaya eğildiğini belirterek, ülkedeki denetimsizlik sorununun sadece sağlıkta olmadığını, gıda, vergi, mali gibi konularda da denetim yapılmadığını kaydetti. “Bu konu devletin bir hastalığıdır” diyen Boyra, bu sorunun aşılması gerektiğini talep etti. Boyra, “Bir taraftan eksik yasalar, bir taraftan denetlenmesi gereken kürtajlar ve  faaliyetler, denetlenmesi gereken kara para aklamaları, denetlenmesi gereken gazinolar var. Haklı olarak kadrolarımız hepsini yapmaya yetmez diyebilecek durumdadırlar. İş de dönüp dolaşıp kadrolara ve sisteme geliyor. Biz devlet olarak bu kadroları yetiştiremedik, devlet olarak bu sistemi kuramadık. Kuramadığımız için de boşluklar, kara delikler, kara alanlar oluştu. Yasaların dışına çıkanlar bu alanlarda gezebiliyor. Bu aslında bir KKTC gerçeği” diye konuştu.