Eniz Orakcıoğlu

KKTC Engelliler Dayanışma Derneği Başkanı Ömer Suay, görme engellilerin en büyük sorununun çevre olduğunu belirterek, “Bir görme engelli evinin dışında, iş yerinin dışında kısacası sokakta hareket ederken beyaz bastonu kullanmak zorundadır. Beyaz baston dediğimiz şey ise görme engellilerin istikametini bulabilmesi, yolunu belirleyebilmesi ve önündeki engelleri herhangi bir çarpışmaya yol açmadan fark edebilmesi için gerekli olan bir araçtır. Bunu yanında sarı şerit beyaz baston yürüme yolları dediğimiz, kaldırımların üzerinde bulunan ve beyaz bastonun başlığını geçirip düz bir şekilde hareket edebilmeye olanak tanıyan basit uygulamalar var. Kamu spotumuzda da biz ana tema olarak bunlara değinmeye gayret ettik, ama şöyle bir problemimiz var ki Lefkoşa’da kaldırım bile olmayan çok yol var. Ben her zaman için şunu dile getirmişimdir; değil görme engellilerin veya diğer engelli arkadaşlarımızın, engelli olmayan insanların dahi yürüyebileceği yol yok. Olan kaldırımlara da zaten araçlar park ediyor. Hepimiz çevre engelliyiz” diye konuştu.

“Özel eğitim veren bir kurum veya yapımız yok”

Açıklamalarında, KKTC'de özel bireylere yönelik eğitim eksikliğine de değinen Ömer Suay , “Görme engellilerin tüm eğitim hayatı boyunca değil ama başlangıç olarak özel eğitime ihtiyacı vardır. Örnek vermem gerekirse; “Ben 90’lı yıllarda ilkokula başlayacağım zaman ilk 3 yıl özel eğitim almam gerekiyordu. Çünkü kabartma yazı dediğimiz "Braille" alfabesini öğrenmem gerekiyordu. Bunun yanında beyaz baston ve benzeri kişisel gelişimlerin eğitimini almamız gerekiyordu. Maalesef üzülerek söylüyorum ki bununla ilgili bizim ülkemizde bir eğitimimiz henüz bulunmamaktadır. Üzerinden 20 yıldan fazla bir süreç geçmesine rağmen bunun eğitimini veren bir kurum ve yapı yok. Eğitim sitemimizde böyle bir müfredat dahi yok. Dünyada özellikle son dönemlerde yani 2005’den sonra bu konuda ciddi atılımlar var ki Türkiye de bu noktada büyük yol katetmiştir. Yapılan rehabilitasyon merkezleri ile, devlet bünyesindeki devlet destekli özel eğitim merkezleri ile çok çığır açıldı. İngiltere 80’li yılların sonunda bu noktada çok ileri düzeydeydi. Bunun yanında Avrupa’da görme engellilerin hareket edebilmesine olanak sağlayan özel eğitimli köpekleri de var. Biz burada bastonla yürüyecek kaldırım bulamazken Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde görme engelliler özel eğitimli köpeklerle hareket ediyor” dedi.

“Eğitime ağırlık verdik”

Suay, sözlerine şu şekilde devam etti; “Bir ülkede, bir yapıda veya sistemde eksiklik varsa ve bunu da devlet gideremiyorsa biz hiçbir bahaneye sığınmadan, eğer sivil toplumsak giderme noktasında en azından mücadele gayretlisi olmak zorundayız. Benim şahsen de,  Engelliler Dayanışma Derneği olarak da ana prensibim budur. İnanıyorum ki zaten bu şekilde hareket edersek genel anlamdaki sorunları düzeltme yoluna gideceğiz. Derneğimizin yardım faaliyetlerinden eğitim noktasına kadar birçok noktada farklı çalışmaları var. Ama son dönemde eğitime daha çok ağırlık verdik çünkü hem kendi yaşadığım çocukluktaki ailemi bırakıp Türkiye’ye gidip yıllarca yurtta kalmak gibi problemler, hem günümüzdeki öğrencilerin, gençlerin ve çocuklarımızın mücadelemizle bu sorunu kısmen daha az yaşamasını amaçlıyoruz. Kısacası biz bu noktada işin neresinden tutup bir adım daha ileriye götürebiliriz diye düşündük. Önemli diğer bir nokta olan eğitim ise geleceğe yatırımdır, sadece bugünü kurtarmak değil. Hatta bugünden de fazla yarın için büyük bir önemi olduğu aşikâr.”

“119 gönüllü sayısına ulaştık”

2014 yılında görme engelliler kütüphanesi oluşturduklarını anlatan Ömer Suay, “Kısacası kabartma ve sesli kitaplardan, görme engelli kişisel eğitim araçlarından oluşan, mini bir kütüphane oluşturduk. Kütüphanemizdeki sesli kitap sayısı Türkiye’deki kardeş kurumlarımızın desteği ile ciddi noktadaydı.  Kıbrıs’a, tarihimize ve kültürümüze ilişkin kitaplar kütüphanemizde bulunmamaktaydı. Bu noktada ise tarihimizi ve kültürümüze ait kitapları dernek bünyesinde oluşturulan stüdyo ile üretmeye yeni başlayabildiğimizi söyleyebilirim ki bunu da gönüllülerle yaptık. Stüdyo, İngiltere’de yaşayan yoldaşlarımızın kurduğu bir vakfın desteği ile kuruldu. Şu anda her meslekten ve her gruptan 119 gönüllü sayısına ulaştık” şeklinde konuştu.

“Ağaç yaşken eğilir”

Açıklamalarında toplumdaki farkındalığa da değin Suay, farkındalığın genel anlamda toplumda en önemli unsurlardan biri olduğunu belirterek, “Özellikle engelliler konusunda yıllardır oluşan algı maalesef çok önemli yönde değildi. Toplumda engelliye farkında olmadan bile olsa bir acıma ve duygusal bir yaklaşım vardır. Benim ana amacım bu algıyı pozitif yönde etkilemek oldu. Yıllardır derneğimizde mücadele vermeye, göreve başladığım günden itibaren engelliye bakış açısı dediğimiz toplumumuzun o algısını, farkındalığını pozitif yönde etkilemeye çalıştık. Engellileri yapamadıkları ile değil, yapabildikleri ile ön plana çıkaralım diye düşünerek, sadece yaşadığımız problemleri değil bunun yanında engelli azmini ve başarısını, engellinin de sıradan bir birey olduğunu anlatıp gereken tek şeyin azim olduğunu anlatmaktı. Tabi ki bunun da yolu okullardan geçer ve ağaç yaşken eğilir, bununla ilgili de dönem dönem okullarımızı ziyaret edip farkındalık çalışmalarımız oluyor. Buna da ben büyük önem veriyorum çünkü bu çalışmaların faydasını ve nimetlerini yıllar sonra bile toplayacağıza inanıyorum” dedi.

“Duyarlı bir toplumuz”

Derneğin faaliyetlerini yürütürken ihtiyacı olan bütçe konusunda da değerlendirmelerde bulunan KKTC Engelliler Derneği Başkanı Ömer Suay,  devletten tek bir kuruş katkı almadıklarını vurguladı. Suay, “Maalesef kurumlarımızdan ve devlet bünyesinden en ufak bir destek olmasa da biz duyarlı bir toplumuz. Üreten, mücadele eden, gayret eden çalışmalara gerçekten hiç düşünmeden destek verebiliyoruz. Bu güne kadar projelerimizde yüzde 80 oranında yolda kalmadık, toplumumuz bizi yolda bırakmadı. Kısacası duyarlı bir toplum olmamızın meyvesini topluyoruz” diye konuştu.

“Gönüllülerin bize ulaşması yeter”

Kısa bir süre önce hayata geçen Sesli Stütyo'nun önemli bir boşluğu doldurduğuna işaret eden  Suay, “Oluşturduğumuz küçük minyatür bir radyo stüdyosu var. Burada gönüllülerimizin gelip kitap okuyup arşivimizi güçlendirmesiyle sistem başlıyor. Gönüllü olmak isteyen bireylerin bize ulaşması yeterlidir. Bizde bize ulaşanları listeye alarak ciddi bir yoğunluk olduğu için sırayla  stüdyoya sokuyoruz ve devamında diksiyonu ve okuması güçlü olanları seçip farklı kitaplar okutarak bunu arşivleyerek üyelerimize ve görme engelli bireylere ulaştırıyoruz” şeklinde konuştu.

“Teknoloji hayatımın bir parçası”

Açıklamalarında, özel hayatıyla ilgili bilgiler de veren Ömer Suay, teknolojinin hayatının bir parçası olduğunu vurguladı. Ömer Suay, sözlerine şu şekilde devam etti; “simetri hastalığı olan bir insanım, bunun yanında klavyeyi tamamen ezbere biliyorum ve 10 parmak dediğimiz sistemi de uygulaya biliyorum, bu yüzdenden köşe yazılarımı yazarken çok fazla zorlanmıyorum. Bu bağlamda Görme engellilerin kullanabileceği kabartma klavyeler var ama kendi adıma şahsen bugüne kadar alıp tecrübe bile etmedim, çünkü gerek duymuyorum. Bilgisayarla tanışmam 1997 yılında olmuştur, o gün bu gündür hayatımda olduğu için ve hukuk mezunu olsam da bilgisayar yazılımcısı olarak hayatımı idame ettiriyorum. 12 saatinin yarısını bilgisayarda geçiriyorum.”

“Devlet desteği yok”

Eğitim haricinde farkındalığa önem verdiklerini belirten Suay, “Stüdyo ile birlikte kamu spotu hazırladık, bu kamu spotundaki tek amacımız gönüllüleri programa, projemize davet edip kitap okusunlar bize destek olsunlar değildi. Orada bir gizli mesaj ve bir algı yönetimi vardı, oda; görme engellilerin de sıradan bireyler olduğunu,  çok rahatlıkla kitap okuyabildiklerini ve kitap tutkusu olabildiği algısını pozitif yönde etkilemekti ve bununda ülkemizde çok büyük yansımasını aldık. Diğer bir projemiz çevre kamu spotumuz, bununla ilgili de rutin olarak devam eden haftalık çalışmalarımız var. Bu bağlamda köylerimizi, evlerimizi kapı kapı gezip gerçekten problem yaşayan, devletin destek olmadığı engelli bireylerimizin hasta bezi, tekerlekli sandalye gibi ihtiyaçlarını elimizden geldiğince karşılamaya çalışıyoruz. Bu küçük bir mesele olarak görülebilir, ama bir yerde devlet sosyal devlet olamıyorsa, bunu sivil toplum üstlenmelidir. Kısacası devletin destek olmadığı engelli arkadaşlarımıza destek olmaya gayret gösteriyoruz” dedi.

“Lefkoşa Belediyesinden en ufak bir adım görmedik”

Suay, sözlerine şu şekilde devam etti; Devleti devlet yapan sosyal devlet anlayışıdır. En basit örneğini vermek gerekirse, Çevre kamu spotumuzda bunu aylardır tüm televizyon kanallarımız gösteriyor ve ilk yayınlandığı günden itibaren 8-9 ay  geçti ama pek bir şey değişmedi. Bu süreçte kamu spotunun bizlere tek yararı Geçitkale, Girne, Güzelyurt Belediyesinin birtakım sınırlı da olsa çalışmaları oldu. Başkentte yaşıyoruz  yani Lefkoşa Belediyesin bu konuda en ufak bir adımına şahit olamadık. Sayın Harmancı ile de bu konuyu görüşerek bizzat sorudum ama başkanın verdiği cevaplar karşısında kısa vadede herhangi bir projelerinin olmadığını anladım. Bunun yanında üst düzey yönetici, siyasi, bakan gibi kişilerle de destek ve proje bağlamında ilişki kuruyoruz, bu konularda istişare içerisine giriyoruz fakat memlekette 6 ayda bir hükümet değiştiği için ilişki kurulduydu, kurulmadıydı derken ekip tamamen değişiyor. Bilindiği üzere hükümete gelen partiler tamamen tepeden tırnağa herşeyi değiştirdiği için , müsteşar, müşavir, müdür ve bakan değiştiği için 6 ayda bir ve senede bir bu tür çalışma ve diyaloglarımıza baştan başlamak zorunda kalıyoruz, bu da  bizi ve sonuç olarak da toplumu negatif yönde etkiliyor.”

“Devlet ideoloji ile yönetilmez”

Sosyal devlet anlayışının ideoloji ile yönetilmeyeceğine de vurgu yapan Suay, “Biz bunu karıştırıyoruz. Partilerin bireylerin ideolojik yönleri olabilir, ama attığımız her adım ideolojiyle atılması gereken adımlar değildir. Ben sizin görüşünüzde olmayabilirim, sizde benim görüşümde olmayabilirsiniz, ama ortada atılan pozitif bir adım varsa birbirimizin bu yönlerini görmemiz gerekir. Özellikle bu devlet anlayışında gelen bakan giden bakanın yaptığı çalışmayı ortadan kaldırır, çünkü ilerde ben yaptıydım o tamamladı denilmesin diye” şeklinde konuştu.

“Görme engelliler ezberi güçlüdür”

Açıklamalarında, küçük yaşlarda başlayan  bilgisayar tutkusu ve Hukuk eğitimiyle ilgili yaşadığı evreleri de anlatan  Ömer Suay,   “Üniversite de İlk önce Bilgisayar Enformatik bölümüne başladım. Sonra baktım ki bu benim alanım ve bu mezuniyetin bana vereceği hiç bir şey yok, bende mücadele edebileceğim, hakkımı savuna bileceğim, hak savuna bileceğim bir başka bölüm diye düşünürken, arkadaşlarım ve büyüklerimle istişare ederken hukuk denildi, bu bağlamda da dönemin burs ve üniversite sınavlarına girdim ve kazandım. Ezberim zaten kuvvetliydi ve bölümü kazanırken de zorlanmadım. Ezber konusuna değinecek olursak görme engellilerin çevresindeki, arkadaş gurubundaki herkesin telefon numarasını hafızada tutmakla başlar. Sırf bu nedenden dolayı da Türkiye, Avrupa ve birçok ülkede görme engellileri birçok dairede santral operatörlüğü yaptığı görülmektedir” dedi.

“Hukuku hak savunmak için okudum”

Hukuku eğitimi almasına karşın avukatlık yapmak niyeti olmadığını  anlatan Suay, “Zaten kendime göre bir mesleğim vardı. Çocukluk hevesim, üniversite yıllarının itibariyle bir profesyonel hayata döndüğü için yazılımcılık yaparak hayatımı idame ettiriyorum. Bu sebeple de hukuk alanında da herhangi bir maddi kaygı içerisinde olmadım, ana amacım da hak savunmak, ülkede benim ve engelli arkadaşlarımın yaşadığı problemleri anlatmak, doğru ve pozitif bir şekilde topluma yansıtmak, olamayan sosyal devletle mücadele etmekti. Geçmişten bugünleri planlayarak hareket ettiğim söylenebilir” diye konuştu.

“5 yaşında görmemeye başladım”

Görme yetisini 1 buçuk yaşında kaybetmeye başladığını anlatan  Ömer Suay , “1 buçuk yaşında ateşli bir rahatsızlık geçirdim. Görme oranım yarı yarıya gitti. 5 yaşına da İngiltere de bir ameliyat geçirdim, yanlış teşhis ve yanlış ameliyat sonucu yaklaşık 25 yıldır hayatıma görme engelli olarak devam ediyorum” dedi.

“Hep şikâyet eder konuma düşüyoruz”

Suay, sözlerine şu şekilde devam etti; “ Engelli azmi ile de ön planda olmalı. Bu bağlamda çok problem yaşanıyor olsa da, fırsat eşitliği gibi birçok şey olmasa da, her zaman biz bunları topluma anlatarak doğru yapmıyoruz, çünkü bu durumda hep şikâyet eden, hep doğru görmeyen ve hep eleştiren bir konuma düşüyoruz. Diğer dernek başkanı arkadaşlarıma da bunları anlatmaya çalışıyorum, biraz yapabildiklerimizi ve normal bir bireyler olduğumuzu anlatalım. Kendi üslubumuzla kendimizi anlatamıyoruz.”

“Çağrılarımıza kulak versinler”

Suay, sözlerine şu şekilde son verdi; “Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı başta olmak üzere diğer tüm belediyelerimizin ve belediye başkanlarımızın artık çağrılarımıza kulak vermesini temenni ediyoruz. Biz burada kesinlikle destek istemiyoruz, sadece sosyal devlet anlayışının gereğini yapsınlar. Hep bütçe yok diye savunulur, ama bizde de bütçe olmamasına rağmen bir şekilde istediğimizi başarabiliyoruz, çünkü niyetimiz ve başarma isteğimiz var. Bütçenin olmaması bahane değildir. Ben bu konuda ne zaman bir şey söylesem her zaman aldığım yanıt ‘bütçe yok, elimizde sihirli değnek yok bekleyin’ oluyor. Biz de bu ülkede yaşıyorsak, toplumun bir parçasıysak, devletimiz ve yerel yönetimlerimiz de toplumun bir parçası olan görme engellilerin yanında olmak zorundadır. Sosyal devlet anlayışı ile hareket etmek zorundadır. Tabi ki bu söylediklerim sadece devlet ve belediyelerimiz için geçerli değil, bakanlarımız başbakanımız ve cumhurbaşkanımız içinde geçerlidir.”