Gül Çakır

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, Kıbrıs Türklerinin, Türkiye’nin garantisine ihtiyacı olduğunun altını çizdi. Burcu, “Biz garantiler sistemini tartışırken, sistemi tartışmaya hazırız. Türkiye’nin garantörlüğünü değil” dedi. 1960’ta kurgulanan çevre ve dünyayla, bugün kurgulanan çevre ve dünya arasında bir fark var olduğunu vurgulayan Barış Burcu, bunların da dikkate alınabileceğini belirterek, bütün bunların bir bütün olarak düşünüldüğü zaman bir anlam ifade ettiğine dikkati çekti. 

“BAHANE ARAR BİR KONUMDA DEĞİLİZ” 

Ada TV’de yayınlanan Gündeme Bakış programına konuk olan Cumhurbaşkanı Sözcüsü Barış Burcu, müzakerelerde yavaş yavaş gelişmeler olabileceğini, ancak bunun eski hızında olmayacağına dikkati çekerek, çözüm sürecinde verilen yanıtlarda ve takiplerde son derece dikkatli olduklarına değindi. Barış Burcu şunları kaydetti; 

“Bahane arar bir konumda değiliz. Her şeye cevap yetiştirelim, her şeyde bir suçlama getirelim, böyle bir arayışımız yok. Ama bazen öyle konular olur ki, susamazsınız ve ağırlıklı bir açıklama yapmak zorunda kalırsınız. Mesela çözüm Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı mı olacak, yoksa yeni bir durum mu ortaya çıkacak konusu çok önemli bir durumdur. Buna sessiz kalamazsınız. Mesela garantiler meselesi. Bu da çok önemli bir konudur ve buna sessiz kalamazsınız. Mesela Güzelyurt verilmezse anlaşma olmaz meselesi. Bunu da biraz aşmak istiyoruz.” 

“KAZASIZ BELASIZ SEÇİMLERİ ATLATSINLAR” 

Barış Burcu, Güney Kıbrıs’ta gerçekleştirilecek seçimlere de değindi. Çözümün ihtiyacının ortak olarak ne yapmak olduğu ve ortaklaşa neye karar vermek sorularına bir yanıt bulmak olduğunu kaydeden Burcu, seçimin ihtiyacının ise seçmenin beklediği olduğunu ve bunun da bazen birbiri ile çatışabildiğini vurguladı. Burcu konuşmasında şu sözlere yer verdi; 

“Yanlış algılara ve atmosferin biraz bozulmasına neden olabiliyor. Biz başlangıçta kararlı bir tutum koyarak buna izin vermeyeceğimizi hissettirerek, bunun sürgit bir edebiyat haline dönüşmesini engelledik. Dolayısıyla kontrollü bir sıkıntı yaşıyoruz diyebilirim. Kazasız belasız seçimleri de atlatsınlar. Seçimden sonra daha yoğun görüşmeler takvimi başlar diye düşünüyorum. Gerçi seçime kadar yan gelip yatacak değiliz. Müzakereciler yaklaşık haftada 3 kere bir araya geliyor ve iyi çalışmalar da oluyor. Kesilme diye bir şey söz konusu değil, geriye sarma da söz konusu değil. Ama eski ivmesini sürdürebilme imkanı yok bu koşullarda.” 

“BİZİM İÇİN TÜRKİYE’NİN GARANTİSİ ÇOK ÖNEMLİDİR.” 

Garantiler meselesinde pek çok şey söylendiğini dile getiren Barış Burcu, söylenenlerin hepsinin bütününde bir anlam olduğunu kaydetti. Kıbrıs Türkleri olarak Türkiye’nin garantisine büyük önem verdiklerini dile getiren Burcu, şöyle dedi; 

“SİSTEMİ TARTIŞMAYA HAZIRIZ, TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜĞÜNÜ DEĞİL” 

“Biz Kıbrıs Türkleri olarak Türkiye’nin ihtiyaç duyuyoruz. Buna önem veriyoruz ve bizim için Türkiye’nin garantisi çok önemlidir. Biz garantiler sistemini tartışırken, sistemi tartışmaya hazırız. Türkiye’nin garantörlüğünü değil. Bunu anlatmaya çalışıyoruz bir. İki, evet bu bizim için çok önemlidir, bunun yanı sıra da farkındayız ki; çözümün kendi içeriği 1960’ta kurgulanan içerikten farklı bir içerik olacak. Yani çözümün kendi içeriğinde de bir takım güvenlik unsurları elde etmiş olacağız. Örneğin, 1960’ta bizim ayrı bir polis teşkilatımız yoktu. Ayrı mahkemelerimiz de yoktu. İki bölgelilik yoktu. Bütün bu yeni kavramlar bize yeni güvenlik unsurları da getirecek. Yeni bir garanti sistemi oluştururken bunları dikkate alabiliriz.” 

“AKINCI DÜNYANIN DEĞİŞTİĞİNİN FARKINDADIR” 

1960’ta kurgulanan çevre ve dünyayla, bugün kurgulanan çevre ve dünya arasında bir fark var olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, bunların da dikkate alınabileceğini söyleyerek, bütün bunların bir bütün olarak düşünüldüğü zaman bir anlam ifade ettiğine dikkati çekti. 

Burcu, şunları ekledi; 

“Yunanistan zaten garantörlük istemiyor. İngiltere de bize bıraktı. Umurunda da değildir. Cumhurbaşkanı Akıncı da dünyanın ve şartların değiştiğinin farkındadır. Dolayısıyla ‘Garantiler önemli bir şey değil’ gibi bir ifadelendirmede bulunursanız hem söylediğiniz şey yanlış olur, hem yaptığınız şey yanlış olur. Aynen bu yapılmıştır. Biz bunu düzeltmek için bunu yanıtsız bırakamazdık. Gerekeni söyledik. Bizim yakın tarihimiz maalesef güvensizlik üstüne kurgulandı.” 

“TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİNE GİRERSE GARANTİLER TARTIŞILABİLİR” 

Burcu, müzakereler sırasında iki toplum arasında yaşanan güvensizliğin nedeninin dış faktörlerden de kaynaklanabileceğini belirterek, dış faktörlerin karışmaları ve kışkırtmalarının da buna neden olabileceğine dikkati çekti. Nedeni ne olursa olsun işin öznesinin kendileri olduğunu, bu tarihi kendilerinin yaşadığını kaydeden Burcu, bu aşamada bir takım güvensizliklerin olmasını normal karşılayarak Kıbrıslı Türklerin Türkiye’nin garantörlüğüne olan ihtiyacına saygı duyulması gerektiğine vurgu yaptı. 

Burcu şunları kaydetti; 

“Gelecekte yeni bir güven tarihi yazar isek, Türkiye de Avrupa Birliği gibi hepimizin aynı zeminde olabileceği bir yeni statüye kavuşabilirse, o zaman belki gelecek nesiller o şartlarda bu garantilere ihtiyaç var mı yok mu diye tartışabilirler. Ama bugün bizim bu tartışmayı yapabilecek bir lüksümüz yoktur. Çünkü böyle bir güven tarihini henüz maalesef yaşayamadık.” 

“İSTEDİĞİMİZ ŞEY TÜRKİYE’NİN ETKİN GARANTİSİDİR” 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, garantilerin tabu olmadığını söylediklerini, ama bunu başka şeylerle bir arada söylediklerini belirterek, Cumhurbaşkanı’nın aday oluşunun konjonktür olarak tarihsel bir fırsatta ülkeye bu jenerasyonun sorumluluğunu taşıyan bir insan olarak bir çözümün getirilmesi ve daha düzgün ve iyi şartlarda Kıbrıs Türk toplumunun organizasyonunun sağlanmasına katkı koymak olduğunu vurguladı. 

Burcu şunları söyledi; 

“Kıbrıslı Türklerin güven ihtiyacına karşı saygı duyulsun derken, garanti konusu aynı kalsın demiyoruz. Değişen şartları da dikkate alıyoruz. İstediğimiz şey Türkiye’nin etkin garantisidir. Bunun yanı sıra, Rum toplumuna tehdit olmayacak yeni bir düzenlemenin değişen şartları dikkate alarak yapılmasına da açığız. Aynı şey mülkiyet rejiminden Rum tarafından beklenmelidir diye düşünüyorum. “