“Oluşan ve gelişen 41 yıllık bir yaşamdan bahsediyoruz. ‘41 yıldır ben bu mülke baktım. Geliştirdim ve bunun yıkılmasını istemiyorum’ diyen kişi haklıdır”

“İkinci Harekât’tan sonra evini barkını bırakıp giden o bölge insanına ve bugün sadece evlerini misafir olarak gören insanlara baktığımızda mülkiyet hakkı yoktur diyebilir miyiz”

“Bireye mülkiyet hakkı tanınır, ama insanın yaşam hakkı ve kurmuş olduğu ilişkileri mümkün olduğunca pek bozmadan, ikisinin karışımıyla oluşan yeni bir anlayışla bir bölge oluşturulabilir”

Özge KİZİR

Ülkede gündeminin temel maddesi olan mülkiyet konusunu değerlendiren Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Güzelyurt Milletvekili Mehmet Çağlar, mülkiyet konusunun zor olmadığını, fakat çetrefilli bir konu olduğu belirtti. 

Çağlar, “Oluşan ve gelişen 41 yıllık bir yaşamdan bahsediyoruz. ‘41 yıldır ben bu mülke baktım. Geliştirdim ve bunun yıkılmasını istemiyorum’ diyen kişi haklıdır. Tabiî ki bu durumlar da dikkate alınacaktır. Bugün parayla 41 yıllık bir yaşamı geri veremezler. Örneğin, Güzelyurt’ta bir yaşam vardır. Güzelyurt’tan; yani Limasol’dan, Baf’tan ve hatta Larnaka’dan gelen ve Türkiye’den gelen insanların oluşturduğu bir beldeden bahsediyoruz. Güzelyurt ve Lefke bölgesinde yeni bir kültür oluştu. Başka bölgelerden daha farklı feodal ilişkiler, kültür ve çalışma yaşamı oluşmuştur. Örneğin, Güney’de yaşarken o bölgenin insanı Malya’dan geldi. Malya’da bağcılıkla uğraşırken, oradaki kültürü bırakmak durumunda kaldı. Güzelyurt’a geldi ve narenciye bahçeleri kurdu. 41 yıl sonunda narenciyeyle ilgili farklı bir kültür oluşmuş oldu ve üretim ilişkileri buna göre şekillenmeye başladı” şeklinde konuştu.

“Yeni bir anlayışla bir bölge oluşturulmuş olabilir”

Çağlar, sözlerine şöyle devam etti: 

“Şimdi bu kültürü bırakıp, nerede nasıl bir yaşam sürebilir? Fakat öbür taraftan da, İkinci Harekât’tan sonra evini barkını bırakıp giden o bölge insanına ve bugün sadece evlerini misafir olarak gören insanlara baktığımızda mülkiyet hakkı yoktur diyebilir miyiz? Dolayısıyla burada öylesi bir nokta bulmak gerekiyor ki, bireye mülkiyet hakkı tanınır, ama insanın yaşam hakkı ve kurmuş olduğu ilişkileri mümkün olduğunca pek bozmadan, ikisinin karışımıyla oluşan yeni bir anlayışla bir bölge oluşturulmuş olabilir.”

“Güzelyurt iki toplumca ortak kullanılabilir”

Çağlar, Güzelyurt bölgesinde inşaat sektörünün az olmasına rağmen, birçok insanın yeni konutlar ve evler yaptığını ifade etti. “Buralarda yatırımlar yapılmıştır. Onun dışında narenciye için yeni fabrikalar yapıldı. Birçok insan, yaşamanı geçimini buralarda sağlamaktadır. Dolayısıyla evinde yaşamak isteyen insan olabilir, ya da evini kiraya vermek isteyen insan olabilir. Bu durumların da gelmesiyle birlikte bir yaşam sürdürülebilir” diyen Çağlar,  burada müzakere süreci sonunda halklar tarafından kabul edilmesi halinde, idari olarak bir kısmın Kıbrıs Türk federe devletinin idaresinde, bir kısmın da Kıbrıs Rum federe devletinin idari yapısı içerisinde kalabileceğine vurgu yaptı. Çağlar Güzelyurt’un, ortak bir şekilde paylaşılıp, üretim ilişkilerinde de ortak çalışmalar yürütülebileceği düşüncesinde olduğunu ifade etti.

“Toplumların birbirine güven yaratacak adımları atması gerekecek”

Katıldığı TV programında nüfus konusunun toprak düzenlemesindeki önemi ile ilgili değerlendirme yapan Çağlar sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Kıbrıslı Türklerin özellikle kaygılarından bir tanesidir. Nüfus yapısında iki bölgeli ve iki toplumlu bir çözüm oluşsa da, daha sonra acaba bu değişir mi diye Annan Planı döneminde belli bir takım kotalar konulmuştu. Bu kotalarda 15 veya 20 yıl içerisinde nüfusun üçte birinden fazlasının Kıbrıslı Türklerin dışında birileri olmayacağıydı. Bu tür derogasyonlar başlangıçta konulabilir. Bunlar toplumların kabul edilebileceği noktalar olur. Fakat federal çözüm bu kaygıları ve insan yaşamını dikkate alır, toplumlar da bunu kabul ederse, daha sonra toplumların barışı yapabilmesi ve federal ülkede yaşayabilecek kültürle donanabilmesi için, bir takım ortak ilişki çalışmalarının gelişmesi ve toplumların birbirine güven yaratacak adımları atması gerekecek.

“Önemli olan insanların yaşadığı yeri seçebilmesidir”

Çözümün ardından ilerleyen süreçte insanlar yaşayacakları yeri seçebilmeli. Çözümün yaşanmasından 1 ay sonra bir Kıbrıslı Türk genci Limasol’daki otelin işletmesi konusunda bir müdürlük teklifi aldı. Peki, ne yapacak? 
Limasol’da bir ev kiralayacak ve gidecek, o işte çalışmaya başlayacak. Bir süre sonra belki de Limasol’da yaşayan üç bin tane Kıbrıslı Türk olabilecek. Bunun benzeri veya tam tersi de olabilir. Burada çalışmak isteyen ve ihtiyacı olacak Kıbrıslı Rumlar da isteyebilir. Dolayısıyla bunların önünü açmak gerekiyor. Önemli olan insanların yaşadığı yeri seçebilmesidir. Fakat kararları alabilecek noktada ‘egemenlik’ dediğimiz, ya da her federe devletçiğin kendi iç meclislerinin oluşması konusu bundan dolayı gündemdedir. 

“Toplumsal haklarımızın olduğu bir cumhuriyettir”

Burada esas sorun şudur: 1960’ta kurulan bir Kıbrıs Cumhuriyeti vardır. Daha fazla fonksiyonel bir federasyondur. Yüzde 30 ve 70 oranında bir dağılıma gidiyordu. Fakat 1963-1964’te çıkan olaylardan, özellikle Kıbrıslı Türklerin parlamentodaki varlıklarının sona ermesinden sonra, ardından Kıbrıs Cumhuriyeti sanki bir Rum Cumhuriyeti noktasına dönüşmüş, ama uluslararası toplumda hala bugün Kıbrıslı Türklerin ortağı olduğu bir cumhuriyettir. Bununla beraber toplumsal haklarımızın olduğu bir cumhuriyettir.”