Özge Kizir

Müzakere sürecinde konuşulan konuların kesinleşmeden konuşulmasının olumsuz etki yaratabileceğine dikkat çeken Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Mehmet Çağlar, “Güney’de seçimlerin yanaşmış olması doğrudan olmasa bile dolaylı bir etkendir. Çünkü evet liderlik seçimi, ya da başkanlık seçimi değil, ama bu süreçte muhtemelen daha yavaş, belki daha titiz gitmek durumunda kalacaklar ve bir takım söylemlerde demeçler iç politikayı da etkileyebilecek şekilde yapılabilecektir diye düşünüyorum. O yüzden de bu türde basından çıkan, ya da bir yerde konuşmak durumunda kalınan şeyleri masada görüşülmediği müddetçe bunlar çok fazla dikkate almamak gerekiyor. Elbette önemlidir ama negatif bir tepki yaratabilecek şekilde işte Güney de söylenenin Kuzey’e, Kuzey’de söylenenin Güney’e taşınıp ‘işte, bunlarla çözüm mü olur’ falan gibi şeylerden biraz imtina etmek gerekir düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“50 yıllık sorunun sadece bir tarafın istemi yönünde çözülmesi mümkün değil”

Masada görüşülen konuların belli olduğunu ifade eden Çağlar, “Masada görüşülenler bellidir. Liderler neyi konuştuklarını, aslında karşılıklı biliyorlar. Tabi genelde anlaştıkları mümkün olduğunca polemik yaratabilecek demeçler vermemektir, ya da çok konuşmamaktır. Bir miktar gizli tutmaktır ve piştiği zaman topluma söylemektir.Çünkü 50 yıllık bir sorundur ve sadece bir tarafın istemi şeklinde çözülmesi zaten mümkün değildir. Mülkiyeti açsanız Rum kesimi lideri Nikos Anastasiadis konuşsa Kıbrıslı Türkler endişe duyar, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı konuşsa Rumlar endişe duyar. Dolayısıyla bunları çok fazla pişirmeden tartışmak, ya da basın önünde kamu önünde tartışmak çok doğru değildir diye düşünüyorum. Yani çözüme hizmet etmez bu tür şeyler” ifadesini kullandı. 

“Bir iki konu dışında görüşülmemiş konu kalmamıştır”

Her iki tarafın da bir takım özverilerde bulunacağını belirten Çağlar, “Her iki tarafta diğer tarafın isteklerini dikkate alacak şekilde davranacaktır. Büyük oranda zaten müzakere sürecinde bir iki tane konu dışında görüşülmemiş konu kalmamıştır. Hem en sona önemli olduğu için bırakılıyor, hem de sadece iki tarafın çözebileceği meseleler olmadığı için bırakılıyor” dedi. 

Strazburg’da Rum milletvekilleriyle görüşme

Geçtiğimiz hafta Strazburg’da yaptıkları temaslara değinen Mehmet Çağlar şunları anlattı:

“Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da ordaydı. AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’yu davet etti. 23’ünde İstanbul’da görüştüler. Ardından kendisi de Strazburg’a geldi. AKPM Başkanı seçimi için geldi. Orada görüşme fırsatımız oldu. Rum milletvekilleriyle de birlikte güçlü bir şekilde görüşme şansımız oldu.

Hedef Sonbahar’da çözüm

Çavuşoğlu’nun oralarda da ortaya koyduğu görüş, ‘Siz ortak metni ortaya çıkarmaya çalışın, biz de iki liderin imza atacağı belgeye imza atacağız. Güvenlikler ve Garantiler konusu görüşüldüğünde Türkiye olarak bir sorun çıkarmayız. Fakat Kıbrıslı Türklerin güvenlik konusunda hassasiyeti tabii ki bizim için de önemlidir’ şeklindeydi. Fakat Rumların güvenliği de önemlidir. Bu konuda ise formül mutlaka bulunur düşüncesindeyim. Dolayısıyla benim öngörüme göre bu süreç Rumların seçimine kadar devam edecektir. Temennim seçimlerden önce bile olsa veya bir imza olmasa bile, gelinen noktalarda iki liderin ortak bir açıklama yapmasıdır. Hedef olarak da sonbaharın hedeflendiğini ve seçimlerden hemen sonra da bu Toprak ve Güvenlik, Garantiler konularının gündeme gelmesi benim en büyük temennimdir.”

“Dönüşümlü başkanlık bizim için önemli. Çözülemeyeceğini düşünmüyorum”

Çözüm sürecinde yapılan söylemler konusunda bazı konular netlik kazanmadığı için yapılan söylemleri değerlendirmenin doğru olmayacağını ifade eden Çağlar,  “Rum tarafında da seçime gidildiği için bir takım söylemler elbette önemlidir. Bunu dikkate alacağız, ama ‘işte bunlar artık bitmiştir’ şeklinde değerlendirmemek gerekiyor. İkincisi Dönüşümlü Başkanlık konusu kapanmamış bir konudur. Muhtemelen başka konularla paralellik kurularak çözülmeye çalışılacak bir noktadadır. Ben dönüşümlü başkanlığın çözülemeyeceğini düşünmüyorum. Her ne kadar Anastasiadis bu şekilde konuşuyor olsa da bunu elinde tutuyordur diye düşünüyorum. Yani başka, o ‘al- ver’ diye düşündüğümüz noktalarda değerlendireceği bir konu olarak bakıyordur. Ama bizim için gerçekten dönüşümlü başkanlık konusu önemlidir” şeklinde konuştu.

“Mümkün olduğunca liderlerin diğer tarafı rencide edebilecek, rahatsız edebilecek söylemlerden kaçınmaları gerektiğini düşünüyorum”

Dönüşümlü başkanlık konusunun Kıbrıs Türk’ünün hassas konularından biri olduğunu vurgulayan Çağlar, “Kıbrıslı Türklerin hassas olduğu konulardan bir tanesidir. Bunun süresi,  konusu ve çapraz oylamayla birleşmesi, bunlar çözülebilecek noktalardır. İşte yıllar itibarıyla ‘3’e 2’mi olur, ya da 4’e 2’mi olur’ bunlar masada çok rahatlıkla çözülebilecek konulardır diye düşünüyorum. Fakat özünde biliyoruz ki Dönüşümlü Başkanlık konusu Rum tarafında bazı yerlerde ‘olmaz’ şeklinde seslendirilse de, bu önü açık olan, çözülebilecek bir konu olarak değerlendiriliyor. Yani biz Rum siyasilerle de görüştüğümüz zaman nokta budur. Fakat dediğim gibi seçime gidiliyor. Bunu ben değerlendirdiğim zaman, bu türden açıklamaları çok fazla masada olmadığı için, çok fazla işte alıp da iki toplumu kutuplaştırmamak gerektiğini düşünüyorum. Bu tip söylemlerle mümkün olduğunca liderlerin diğer tarafı rencide edebilecek rahatsız edebilecek söylemlerden kaçınmaları gerektiğini düşünüyorum” ifadesini kullandı.

“Müzakere heyetine güvenmeliyiz”

Çağlar, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Kıbrıs Türk halkının şu anda cumhurbaşkanın yürütmüş olduğu müzakere heyetiyle birlikte müzakerelere katkı koymasını, polemiklerden uzak durmasını, özellikle bu seçim sürecinde Rumlardan taraf gelebilecek bir takım noktalara çok fazla itibar etmemelerini, bunlar seçim için iç politikalara doğru oynanan noktalardır. Asıl olan cumhurbaşkanımızın, hükümetin ve müzakere heyetinin söylemlerini dikkate almaktır. Bu bağlamda bizim için çok önemlidir. Kıbrıs sorununun çözümü, buna destek vermek ve Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını en iyi şekilde koruyacağımızı bu noktada bilmek gerekiyor. Çünkü hiç kimse Kıbrıslı Türklerin geleceğini endişe verici bir noktaya taşıma durumunda olmaz. Bu anlamda birbirimize güvenmek, ama toplumu da çözüm karşıtı bir takım konularla ne cesaretini kırmak, ne de korkutmak olmalıdır. Bunlardan da uzak durulması gerektiği düşüncesindeyim.”

“AKPA resmi anlamda Kıbrıs Türk halkının temsil edildiği tek yer”

Avrupa Konseyi Toplantıları’nın (AKPA) Kıbrıslı Türkler için gerçekten çok önemli olduğuna dikkat çeken Çağlar, “Dünyada resmi anlamda Kıbrıs Türk halkının temsil edildiği tek yerdir. Orada iki tane sandalyemiz vardır. Oy hakkımız yoktur. Ama onun dışında konuşma hakkımız, genel kurulda hitap etme hakkımız, komitelere üye olma hakkımız ve bunları devam ettirme hakkımız vardır. 2004 referandumundan sonra Avrupa Konseyi’nin kendi başına oturup karar aldığı ve davet ettiği Kıbrıslı Türkleri 1376 Sayılı Karar’la bir durumdur. Bu yüzden Avrupa Konseyi gerçekten hayatidir” dedi.

“Kıbrıslı Rumların bulunduğu tüm komitelerde biz de bulunarak görüşlerimizi ortaya koyma durumunda kalıyoruz”

Kıbrıs adına AKPA’nın önemli bir platform olduğunu belirten Çağlar, “Avrupa Konseyi’ne katılmakla hem ikili münasebetlerimizi, ilişkilerimizi geliştirebiliyoruz, hem Kıbrıslı Rumların bulunduğu tüm komitelerde biz de bulunarak görüşlerimizi ortaya koyma durumunda kalıyoruz. Gördük ki bu 10 yıllık süreç içinde Kıbrıs sorunu gündeme geldiğinde, geçmişte, yani biz üye olmadan önce Kıbrıslı Türklerin aleyhine çok tavsiye kararları çıkıyordu. O günden beridir bunlar çok dengeli bir şekilde çıkıyor. Bu da işte bizim oradaki temsiliyetimizden dolayıdır. Orada bulunmakla daha görünür olduk. Yaklaşık 500’e yakın 480 milletvekilinin bulunduğu Avrupa Konseyi’nde Kıbrıslı Türklerin bu barışçıl yanını, çözüm isteyen yanını ve bir toplum olarak farklı bir toplum olduğunu, aynı adada yaşayan bir diğer toplumun olduğunu da Avrupa Konseyi’nde olan diğer üyeler daha rahat görebiliyor” şeklinde konuştu.

“Anadilde hitap etmek Avrupa Konseyi’nde her ülkenin şansı değildir”

Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ne en çok katkı yapan 6 ülkeden biri olduğunu ifade eden Çağlar, “Şimdi şu son toplantıda bizim dışımızda gelişen bir başka olay Türkiye, Avrupa Konseyi’ne en çok katkı yapan 6 ülkeden biri oldu. Dolayısıyla Avrupa Konseyi’nde Türkçe dili bu vesileyle gerek komitelerde gerek genel kurulda kullanılır duruma geldi. 

Bu bizim Avrupa Birliği’nde ki Anastasiadis’in Türkçe kullanılması başvurusuyla alakası yoktur. Şimdi daha fazla bunun avantajını da kullanabileceğiz. Anadilde hitap etmek Avrupa Konseyi’nde her ülkenin şansı değildir. İkili ilişkilerde İngilizceyi ve Fransızcayı kullanıyoruz. Bunlar çok önemlidir. Çünkü orada anadilde konuşamazsınız. Ama genel kurulda anadilinizle konuşmak, salondaki bütün milletvekillerinin hep özlem duyduğu bir şeydir. Bu fırsatı da son katıldığımız toplantıda kullandık. Bundan sonra daha sık kullanacağız” ifadesini kullandı.

“Bizi gururlandırdı”

Çağlar, sözlerine şöyle devam etti: 

“Bir başka nokta ise Avrupa Konseyi’nde Kıbrıslı Türk fotoğraf sanatçısının bir sergisi vardı. Buket Özatay cezaevindeki kadınların yaşamıyla ilgili bir sergi başvurusu yapmıştı ve yüzlerce projenin içinden seçilerek Avrupa Konseyi’’ne davet edildi. Bu da Kıbrıslı Türklerin orada başka konularda da ve sanatla gündeme gelmesini getirdi. Bu gerçekten oldukça önemliydi. Bizi gururlandırdı.”