Ayfer Arslanbaş

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekili Prof. Dr. Mehmet Çağlar, sol ve sağ görüşe sahip bir koalisyon hükümetinde fikir ayrılıklarının olmasının doğal olduğunu kaydetti. İki farklı partinin bakış açılarının da farklı olabildiğini belirten Çağlar, “hükümet programındaki hedeflerin hayata geçmesi konusunda yaşanan tartışmaları ‘görüş farklılığı’ çerçevesinde doğal kabul ediyorum. Bu durum şu an bir hükümet krizi var şeklinde yorumlanmamalıdır ama cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra hükümetin nikah tazelemesi gerektiği inancındayım” dedi.

CTP’nin ikiye bölündüğü iddialarını yanıtlayan Çağlar, partide iki değil, beş ayrı fikir olduğunu belirtti. Bunu bir bölünme olarak değil, güzellik olarak değerlendirdiğini ifade eden Çağlar, “Tabi içeride yaşanan tüm tartışmaların dışarıya yansımasını doğru bulmuyorum” şeklinde konuştu.

Çağlar, kimseyi kırmak istememe siyasetinin doğru bir  siyaset olmadığını savundu. Ülkedeki sistemin tıkandığına dikkat çeken Çağlar, “Ya şiş yanacak ya kebap ama farklı bir noktaya gideceğiz” yorumunu yaptı.

Türkiye’nin tıp ve hukuk fakültelerine baraj sınırı koymasına karşın, KKTC’yi bu barajın dışında tutulmasının bazı kesimlerce ‘Türkiye’nin öğrenci çöplüğü olacağız’ sözleriyle eleştirilmesini de değerlendiren Çağlar, Üniversite seçme sınavında düşük puan alarak Kıbrıs’a gelecek olan öğrencilerin ‘kötü öğrenciler’ olduğuna inanmadığını söyledi. Uygulanan eğitim sisteminin, öğrencilerin gerçek anlamda yeteneklerini geliştirici ve ilgilerini tespit edici bir sistem olduğunu düşünmediğini ifade eden Çağlar, “Benim bir eğitimci olarak düşüncem öğrencinin aldığı puandan çok bizim öğrenciye üniversitede ne verdiğimiz o öğrenciye ne kattığımız önceliğimiz olmalıdır. Bu barajın korkutulduğu kadar kötü olacağı fikrine katılmıyorum” dedi.

CTP Güzelyurt milletvekili Mehmet Çağlar gündemdeki konuları Haberal Kıbrıslı Gazetesi’ne değerlendirdi.

Soru: Kendinizi ve siyasetin hayatınızdaki yerini bize anlatabilir misiniz?

1959 doğumluyum. Limasol’dan göçmen olarak Güzelyurt bölgesine geldik. Liseyi Güzelyurt’ta bitirdim. Üniversite eğitimime Orta Doğu Teknik Üniversitesinde devam ettim. Uzun yıllar çalışma hayatımda Ankara’da oldu 2000 yılında ailem ile birlikte tekrardan Kıbrıs’a döndük. Halen matematik üzerine çalışmalarımı devam ettiriyorum. Türkiye’de anaokulundan liseye okutulan kitaplarım var. Siyasete gelince;  Siyasete ilgim her zaman vardı. Çok küçük yaşlarda okuduğum kitaplardan etkilenip dünyayı değiştirmeyi düşlerdim. Üniversiteye başladığım yıllardada bu düşlerimi öğrenci çalışmalarında yer alarak ilk adımlarımı atmıştım. 1974’de Kıbrıs’ta yaşanan olaylar yeni bir bakış açısı kazanmamı sağladı. CTP’den milletvekili olarak adaylık teklif ettiler. Ailemin de desteği ile aday oldum. Seçildim ve halen siyasi çalışmalarımı sürdürmekteyim.

Soru: Neden CTP?

Ben sol görüşlü bir insanım. Kimine göre sosyalist, kimine göre sosyal görüşlü olarak nitelendirilsemde benim hayata bakış açım soldandır. Eğer siyasete aktif olarak katılacaksam sol bir partiden katılmam gerekirdi. CTP sol görüşlü bir partidir. Ve kendi dünya görüşüme en yakın bulduğum benimsediğim için CTP’den gelen teklifi kabul ettim.

Soru: 2013 Seçim sonuçları sizi bir milletvekili ve bir vatandaş olarak ne kadar mutlu etti? Sonuçların hedefleriniz ile örtüşmeyen yanları oldu mu?

Toplumumuzun son kırk senedir dünyadan kopuk olarak yaşaması, gelişememesi, kendi bağımsız duruşunu kazanamamış olması sosyalist bir parti başlarken istihdam sorunlarına çözüm üretilememesi CTP’yi muhalefete düşürdü. 2013 seçimlerine giderken Kıbrıs’ın manevi değerlerinin zedelenmesi yaşanan adaletsizlikler toplumu tekrardan CTP’ye yönlendirdi. Daha fazla bir milletvekili sayımızın olacağını düşünmüştük ama olmadı. Bir koalisyon hükumeti kuruldu. Koalisyon kötü değildir ama hedefleriniz, yapmak istedikleriniz, toplumsal anlamda bir süreç gerektiriyorsa bunu mümkün olduğunca daha uyumlu bir şekilde yapmak gerekir.

Soru: Hükümetiniz çözüm süreci nasıl bir yol izleyecek?

Kıbrıs’ta çözüm sürecinin doğrudan yetkili mercisi cumhurbaşkanlarıdır. Geçmişte Rauf Denktaş’a meclis tarafından yetki verildi. Ve günümüze kadar tüm cumhurbaşkanları bu yetkiyi kullandı. Halen bu cumhurbaşkanlığı misyonu devam etmektedir.

İki toplumun eşit kabul edildiği tek zemin toplum liderleridir. Çözüm sürecinde hükümetlerin rolü yok değildir. Son 40 yılda güçlü cumhurbaşkanları dönemi oldu ya da güçlü hükümetler dönmeleri oldu… Özellikle en çok ilerlemenin sağlandığı 2009 yılında biz hükümetteydik. Belki bir sonuca ulaşamadık ama dünyaya en iyi mesajların verildiği Kıbrıs sorunun en iyi görünürlüğünün sağlandığı dönemdi… Biz tekrardan hükümete geldiğimizde cumhurbaşkanlığı koltuğunda olan sayın Derviş Eroğlu ile aynı düşüncelere çok ta sahip değildik. Hatta zaman zaman dışişleri görüşmecileri arasında sorunlar çıktı.

Soru: Sibel Siber’in seçilmesi halinde çözüm süreci nasıl bir yola girecek?

Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan kişi dünyaya verdiği mesajlar açısından ve çözümden yana takip edeceği politikalar çerçevesinde önemlidir. Bunun yanında hükumet ile meclis başkanı arasında iyi bir uyum yaşanmalıdır. Sayın Sibel Siber’in CTP adayı olması bu uyumu yakalayacağımızın bir göstergesidir. Şunu da belirtmek isterim ki, çözüm sürecinde kişilerin isimlerinin çokta önemi yoktur. Önemli olan kişilerin ideolojik duruşlarıdır. Sibel hanımın barıştan yana etkin bir rolünün olacağına inanıyorum ve destekliyorum. Halkın dikkat etmesini istediğim bir başka konu ise Sibel hanımın Ortadoğu’da bir bayan başkana olan özlemi sona erdirecek olmasıdır. Kişisel olarak toplumsal cinsiyet eşitliğine inansam da, Sibel hanımın bu özleme bir son vermesi dünyanın da bize bakış açısını değiştirecektir.

“Meclis toplumun aynasıdır”

Soru: Siz akademisyen olarak meclisin seviyesinden rahatsız oluyor musunuz?

Bilim ve siyaset çok farklıdır. Bilimsel bir araştırma yaparken bir şeyi yanlışlayarak doğruya daha fazla yaklaşırsınız. Siyasette ise  topluma hep daha doğruyu göstermek zorundasınız. Toplum da her zaman bunu bekler sizden. Bilim ile siyaset bir tezat gibi durur açıkçası. Lakin meclis toplumun aynasıdır toplumun seçtiği vekiller toplumun beklenti ve isteklerine göre bence seçim sisteminde yapılacak değişimlerle toplumun kendisini daha iyi yansıtacağını düşünüyorum.

Soru: Sizce Meclis nasıl olmalıdır?

Duyarlılığın artması gereklidir. Belli alanlarda çalışma yapılabilecek donanımların artırılması gereklidir. Hoşgörünün artmış olması gereklidir. Uzlaşma kültürünün daha çok gelişmesi gereklidir. Daha çok okuyan, daha çok üreten insanların meclisin içerisinde olması gereklidir.

Soru: Hükümet ortakları arasındaki uyumsuzluk yüzünden Cumhurbaşkanlığı seçimini ardından hükumetin bozulacağı söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Biri sol diğeri ise sağ görüşe sahip bir koalisyon hükumetinden bahsediyoruz. İki farklı dünya görüşüne sahip kişiler arasında anlaşmazlıklar çıkıyor hükumetin programında yer alan hedeflerin hayata geçmesi konusunda yaşanan tartışmaları görüş farklılığı çerçevesinde doğal kabul ediyorum. Bu durum şu an bir hükümet krizi var şeklinde yorumlanmamalıdır ama cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra hükümetin nikah tazelemesi gerektiği inancındayım.

“Tartışmaların dışarı yansımasını doğru bulmuyorum”

Soru: CTP ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ türünden bir partiydi durum değişti. Parti ikiye bölündü bu konu ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Partide iki değil, belki beş tane ayrı parça vardır ama ben bunu bir bölünme olarak değil güzellik olarak değerlendiriyorum. Sadece iki farklı görüş olsa, bu bütünlüğü değil farklılığı simgelerdi. Tabi içeride yaşanan tüm tartışmaların da dışarıya yansımasını doğru bulmuyorum.

Soru: Başbakan Yorgancıoğlu kurultayda aday olmayacağını açıkladı sizce partinin başına kim geçecek?

Ben şahısların ismi üzerine çokta odaklanmıyorum. Özkan bey ya da şu kişi olsun veya olmalıdır gibi bir düşüncem yok. Benim için önemli olan kurultayın daha somut projeler bağlamında gerçekleştirilmesidir. Her kim başkan olursa çantasının dolu olması ve bizimle paylaşmasının, isminden çok daha önemli olduğuna inanıyorum.

“KKTC’ye gelen öğrenciler  ‘kötü’ değil”

Soru: Türkiye’nin tıp ve hukuk fakültelerine baraj sınırı koyması ancak KKTC’nin bu barajın dışında tutulması bazı kesimlerce ‘Türkiye’nin öğrenci çöplüğü olacağız’ sözleriyle eleştirildi. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz?

Türkiye’de uygulanan Üniversite seçme sınavında düşük puan alarak Kıbrıs’a gelecek olan öğrencilerin seviyelerinin düşük ya da daha kötü öğrenciler olduğuna inanmıyorum. Çünkü uygulanan eğitim sisteminin öğrencilerin gerçek anlamda yeteneklerini geliştirici ve ilgilerini tespit edici bir sistem olduğunu düşünmüyorum. Çocuklar yarışmacı bir sistemden geçerek buraya geliyorlar. Benim bir eğitimci olarak düşüncem öğrencinin aldığı puandan çok bizim öğrenciye üniversitede ne verdiğimiz o öğrenciye ne kattığımız önceliğimiz olmalıdır. Bu barajın korkutulduğu kadar kötü olacağı fikrine katılmıyorum.

Soru: KKTC’li gençlerin yüzde 99’u üniversite mezunu ancak çok azı iş bulabiliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bir plansızlık örneğidir. Her üniversite mezunu vatandaşımızın eğitim aldığı alanda iş bulma olanağı az ve giderek daha da azalmaktadır. Yapılması gereken doğru bir planlamadır. ilkokuldan başlanarak öğrencilerin ilgi ve becerilerine göre yönlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle Kıbrıs vatandaşları için iki yıllık meslek eğitimi veren önlisans bölümleri artırılmalıdır.

Soru: Türkiye ile birlikte yapılan ekonomik protokol sizce neden eleştiriliyor?

Son iki programda uzun bir süre önce hayata geçirildi. O dönemin başbakanınca halktan gizlenerek bu programların yürürlüğe girmesi eleştirinin temel nedenidir. Bir program yapılacaksa iki ülkenin teknik elemanları oturup konuşmalı birlikte ortaya konan farklı düşüncelerden ortak bir nokta bulmalıdır. Fakat sayın Eroğlu’nun o dönemde gizlemesi, virgülüne dokunmadan kabul etmesi bu sıkıntıları doğurdu.
***
“Maaşı Türkiye vermiyor”

Soru: “Türkiye’nin parasını da kendisini de istemiyoruz. Kendi ayaklarımız üstünde durabiliriz” diyenler sizce maaşlarından neden feragat etmiyorlar?

Çünkü Türkiye’nin bu insanlara verdiği bir maaş yoktur. Herkes emeğinin karşılığını KKTC hükümetinden alıyor. Bu, hükümetlerin sorunudur kişilerin değil. Zira bu söz bir anlayıştır, biz kendimiz üretip kendimiz karar vermeliyiz demektir.

Soru: Sizce sendikaların yetkileri fazlamı?

74’ten bu yana kurulan sistemlerde sendikal mücadelelerden bahsedemiyoruz. Daha çok kamu çalışanlarının oluşturduğu sendikalar karşımıza çıkıyor. Geçmişte kamu sistemi şişirilirken, bir taraftan da tarım sektörü ve özel sektör ihmal edildi. Ağırlıklı olarak Ulusal Birlik Partisi üyeleri kazanabilmek için memurlara maaş, yetki ve benzeri şekilde yetkiler verdi. Ganimet dönemi dediğim bu dönem bitti, çünkü hükümetlerin verebileceği bir şey kalmadı.

Soru: Bu sistem böyle gitmez diyorlar ama adım atmaya da korkuyorlar. Bunun nedeni sizce nedir?

Bir takım hakları almaya çalışırken bizlerinde bir takım fedakarlıkta bulunması gerekir sistem bugüne kadar hep bir şeyler vererek işledi. Lakin ganimet dönemi sona erdi. Daha iyi bir yaşamak için herkesin bazı şeylerden feda etmesi gerekli. Herkes değişim istiyor ama kimse değişimin kendisinden başlamasına razı değil bu düşünce ile yol katetmeyi pek mümkün görmüyorum.

Soru: Ne şiş yansın ne kebap düşüncesi ile bu sorunlar çözülür mü ?

Ben bu düşünceyle çözüleceğine inanmıyorum. Kimseyi kırmak istememe noktası bizi bir yere götürmez. Ülkedeki sistem artık tıkanmıştır. Bu sistemin değişmesi de akşamdan sabaha olacak birşey değil. Bu bir süreç işidir. Ya şiş yanacak ya kebap ama farklı bir noktaya gideceğiz.