UBP Genel Başkan adayı Nazım Çavuşoğlu, günden güne önlenemez yükselişte olan döviz kuru karşısında daha önce bazı uyarılar yaptığını hatırlatarak; hükümetin, sivil toplum örgütlerinin ve sektörlerin bir araya gelerek bu konuda çalışma yaptığını ve  bugüne kadar karar aşamasına gelinemediğinin altını çizdi.

Çavuşoğlu, hükümetin bir karar alacağını umut ederek, bu konularda kendi çalışma grubunun ürettiği fikirleri ve eleştirileri halkımızla paylaşmak istediğini belirtti.

Çavuşoğlu, ülkemiz her ne kadar izolasyonlar altında, sürekli olarak gündeme gelen ekonomik sıkıntıların yansımasıyla bir takım sorunlar yaşasa da bu bağlamda yaklaşımımızı buna uygun olarak geliştirmemiz gerektiğini; evrensel ve rasyonel ekonomi tedbirleri ile krize yaklaşılması gerektiğini dile getirdi.

Çavuşoğlu yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi;

‘’İçinde bulunduğumuz kriz ortamı hem küresel kaynaklı hem de ekonomik partnerimiz olan Türkiye Cumhuriyeti kaynaklı bir krizdir.

ABD Merkez Bankası FED’in önceden ilan ettiği ve piyasalarda Kasım ayında bir faiz artırımı beklentisi ile Çin’de yaşanan ekonomik kriz birleşince küresel kaynaklı kriz tetiklenmiş olmaktadır. Buna bir de Türkiye’de yaşanan istikrarsızlığın eklenmesi krizin ülkemize yansıyan etkisini artırmıştır.

Türkiye’de siyasi değişim baskılarından kaynaklanan birkaç yılda bir oluşan

 Ekonomik krizler ülkemizi etkilemektedir. Bunun yanında on yılı aşkın süredir, Türkiye’nin ekonomik göstergeleri pozitif yönde olmasından dolayı küresel krizlerin Türk ekonomisini teğet geçmesi bir şekilde sağlanmış ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ekonomisine özenmememizi sağlayan Türkiye Cumhuriyeti’ne teşekkür edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Anavatan Türkiye’de ya da dünyada ne yaşanırsa yaşansın biz KKTC olarak kendi ekonomimizi güçlendirmek ve dalgalanmalardan en az etkilenmek için hazırlıklı ve proaktif olmalıyız. Elimizdeki imkanları en etkin bir şekilde kullanarak dünyaya bilgi, beceri ve irademizi göstermemiz gerektiği inancındayım.

Önerilerimizi belirtmeden önce bulunduğumuz durum nedir?

Her şeyden önce kamu ağırlıklı bir ekonomi ve büyüme politikası iflas ettiğinden ekonomik müdahalenin özel sektörü ayakta tutarak sağlanması gerektiğini belirtmek isterim. Yani kamu harcamalarının artırılmasını içeren, açık bütçe politikalarını, finanse edecek ne gelir kaynağımız ne de borçlanma limitimiz kalmamıştır.

İçinde bulunduğumuz dönem itibariyle bu finansmanı Türkiye’den isteme kolaylığı bizi geçmişe götürür ki bu 2009 yılından itibaren, UBP iktidarının dört yıllık kazanımlarını ve bu hedefteki emeklerini hiçe saymak anlamına gelir.

Bugün gazetelerde siyasiler “Türkiye’den kim daha fazla para kopartabilir yarışına” çekilmek istenmektedir. Bu yaklaşımı sergileyenler KKTC’nin geldiği noktayı ve gücünü algılamayan, kendi özgücüne güven duymayan, kolaycılığı tercih eden anlayışı temsil etmektedirler.

Gerçekçi bir bakış açısı ile bakıldığı zaman üretilen birçok görüşün tüketimi körükleyen, memur maaşlarının artırılması veya 13. Maaşların erken ödenmesi gibi yaklaşımlar içermektedir.

Harcama sıkıntılarını aşmak için yapılan mal ve hizmet ithalatını körükleyici öneriler, alışkanlık haline getirdiğimiz ülke ekonomisine katkı sağlamadığı gözle görülür gerçeklerdir. Bu alışkanlıkların sonucu olarak taşıt, yurt dışı gezi, yurt dışı eğitim, özel ders, özel okul, özel sağlık giderlerimiz ve benzeri yaklaşımlar ülke gelirinin harcandığı büyük ölçekli kalemleridir.

Buna bağlı olarak bütçesinin yüzde 35’i dışarıdan finanse edilen yani ‘’açık bütçe’’ olan bir ülkenin büyüme oranının örneklerine bakıldığı zaman çok daha yüksek olması gerekmekteydi.

Bu nedenle mevcut ekonomik kriz ile mücadelede yukarıda sıraladığımız bakış açımıza uygun olarak mevcut ekonomik mücadelede kısa ve uzun vadeli oluşturduğumuz tedbirlerin uygulanmasını önermekteyiz.

KISA VADELİ TEDBİRLER

  1. TC kaynaklı altyapı projelerinde harcama oranı çok düşüktür. Bunun nedeni maalesef iletişimsizlik, bürokrasimiz ve müteahhitlerle ilgili soruna çözüm üretemeyen hükümetlerimizdir. Şu anda Belediyelerin projeleri için Yardım Heyeti’nde harcanabilecek para miktarı 120 milyon TL olup, bugüne kadar sadece 10 milyon TL’si harcanabilmiştir. Diğer TC Altyapı projelerini de dahil ettiğimiz zaman bu konularda 300 milyon TL üzerinde bir rakamın ihale edilerek harcanabilme imkanı varken, bugüne kadar sadece 30 milyon TL’ si harcanabilecek duruma gelmiştir.  Bu sektörde en büyük sorun olarak görünen birim fiyatlar, bir an önce bilimsel bir çalışma ile güncellenmeli ve Müteahhitler Birliği ile yaşanılan sıkıntılar uzlaşı çerçevesinde hükümet tarafından çözülmelidir.
  2. TC kaynaklı Reel sektör yedek ödeneği devreye sokulmalıdır. Bu kaynak başlığı altında bulunan 20 milyon TL ödenek derhal devreye sokulmalı, sıfır faizli kredi olarak bankalar aracığıyla piyasaya sürülmelidir. Bu yapılırken önceden kullanmış veya kullanmamış ayırımı yapılmaksızın piyasanın ihtiyaç duyduğu kaynak piyasaya sunulmalıdır. Böylelikle 20 milyon TL ile piyasaya yaklaşık 100 milyon TL sıfır faizli kredi sunma imkânı yaratılarak hareket sağlanabilinir.
  3. Mecliste bekleyen Bankacılık, TEFE’ci ve Kamu çalışanları yasaları ile diğer hazır reform yasaları bir an önce yasalaştırılarak, TC Reform Destekleme ödeneğinde yer alan 200 milyon TL’nin derhal KKTC’ye getirilmesi sağlanmalıdır.

Böylelikle Türkiye’den para isteyen değil, iki devlet arasında akid gereği karşılıklı sorumluluklarını yerine getiren noktasında alnımız açık, başımız dik olarak imzamızın ve insanımızın arkasında bir anlayışla ülkemizi yönetmeliyiz.

  1. KIB-TEK’in hizmetleri derhal TL’ye döndürülmelidir. KKTC’nin bir kurumu olan ve korumak istediğimiz  KIB-TEK, bugün halkın şikayetlerinin tavan yaptığı bir kurum haline gelmiştir. Dünya’da ve Türkiye’de evsel bağlantılar özel sektör tarafından bedavaya yapılırken KIB-TEK bunu ücretli yapmakta ve bunu da Sterlin olarak fiyatlandırmaktadır. Bu hizmetin derhal ücretsiz hale getirilmesi veya kısa süreli tedbir kapsamında TL olarak yapılması sağlanmalıdır.
  2. Bazı devlet hizmetlerine karşılık alınan harçlar gözden geçirilerek TL bazında sabitlenmelidir. Bu harçlar genellikle döviz bazlı hesaplanarak alınan harçlardır. Buna en güzel örnek TAPU DEVİR HARCIDIR.
  3. Hane halkı kira sözleşmelerinin TÜRK LİRASI üzerinden yapılması teşvik edilmeli ve döviz üzerinden yapılması yasaklanmalıdır.
  4. Yükseköğretimde Türkiye’den gelen öğrenciler için harçlar TL olarak belirlenmelidir.
  5. Tüketici kredisi 48 ay ile sınırlanmalıdır. Taşıt ve benzeri alımlar için 48 ayın üzerinde kredi verilmemesi sağlanmalıdır.

UZUN VADELİ TEDBİRLER

  1. Türkiye’de 2001 yılında yapılan yasaların bir benzeri olarak döviz ile borçlanma sadece ihracat geliri veya geliri döviz cinsinden olanların giderlerini finanse etmesi için verilmelidir. Böylece geliri TL olanların borçlanması da TL olmuş olacaktır.
  2. Özel sektör yatırımları hızlandırılmalı, yabancı sermaye ülkeye çekilmelidir. Yatırımları teşvik etmek ve ekonomiyi büyütmek, kısa vadede değilse bile orta ve uzun vadede en önemli hedef olmalıdır.
  3. Yap işlet devret modeli ile ülkeye kaynak çekilmeli ve istihdam yaratılmalıdır. Yapılan planlamaların her yıl 1 milyar TL’ye ulaşma hedefi olmalıdır.
  4. Ülkemizin yoğun gündemi içerisinde tartışılan Su İşletmeciliği, Mağusa Limanı, Telekom ve Enerji sektörü konularında kararlı, ekonomik akıla uygun hareket edilmeli, popülist yaklaşımlardan ve söylemlerden uzak durulmalıdır. Böylelikle yapılacak olan yatırımlarla bir sinerji yaratılacak, maliyetler düşecek, kalite artacak ve ülke ekonomisinin önünü açılacaktır.
  5. Ülkemizde özel okul, özel ders, özel sağlık, özel ulaşım giderlerinin asgariye çekilebilmesi ve uygun şartların sağlanması için çalışmalar yapılmalıdır‘’