UBP Genel Başkan adayı Nazım Çavuşoğlu, son zamanlarda insanımızın maruz kaldığı tacizlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek açıklamalarda bulundu.

Mülkiyetin bireysel hak olduğu yaklaşımının dünyada kabul edilen bir kriter olduğu tespitinden hareket ettiğimiz zaman, dünyada geçerli olan diğer bir kuralın ‘’bunu nerden bulduğun’’ tespitinin de çok değerli bir tespit olduğunu bilmek gerektir. Bu coğrafyada vakıf mallarının kayıtlarının sahiplerinin dünyada değiştirilememesine rağmen burada değiştirildiği, mahkeme kararlarında ispatlanmıştır.

1974 öncesi bu ülkenin yönetimini işgal eden Rum zihniyet, hali arazilere ve orman arazilerine Rum olmak kaydı ile koçan vermiş ve bu yollarla da mülk miktarını çoğaltmıştır. Dolayısı ile bu bireysel hakkın teslimi noktasında fikirler beyan edilirken, edinme şekli de araştırılarak Türk’lerin mağduriyetleri dikkate alınmalıdır. Bütün mülklerden daha değerli olan insanın yaşam hakkının ön planda tutularak, mülk hakkının yaşam hakkından daha değerliymiş gibi yaklaşımlarından uzak durulması halinde insanımıza son günlerde tacizden kaynaklanan huzursuzluğun ortadan kalkmasına vesile olacaktır.

Kıbrıs konusunun çözülmesi ile ilgili görüşme sürecinde ise her konunun görüşülmesi ve uzlaşılması gerektiği yadsınamaz bir gerçektir. Ancak anlaşma olacak diye de bu konudaki tarihi gerçekleri hiçe sayan yaklaşımlara göz yummamız mümkün değildir. Bu kapsamda KKTC kurumları ve makamları insanımızın bu topraklara kök salmasını engelleyen veya moralini bozan açıklamalardan kaçınmalıdır.

KKTC tapularının geçerliliği defalarca devlet makamları tarafından yapılan açıklamalarla tekrarlanmalıdır. Mülk sahiplerinin bireysel hakları tartışmaları, görüşme masasında toplu takas, toplu tazminat şeklindeki maddeler içerisinde olmalıdır. Bireysel olarak hak iddia eden Rumlar ise yasal zeminde bu maksatlarla kurulan mal tazmin komisyonunda haklarını aramalıdır. Bunun dışında yapmaya çalıştıkları tacizlerle KKTC devleti otoritesi tarafından kanunlara göre uygulama yapılmalıdır ve bireylerin karşı karşıya gelmeleri önlenmelidir. Böylelikle kurumsal eşitlik görüşme masasında bizi daha güçlü hale getirecek ve insanımızın devlete olan güveni de artıracaktır. Bu tip tartışmalarla Rumlara duyduğumuz güvensizliğin haklılığı ortaya çıkarken, uygulama eksiklikleri ile güvensizliğimizin de artmasının önüne geçecektir. Bu şekilde duruşumuzun taraflara da iletilmesi, Kıbrıs konusunun çözümü konusunda yapılan samimi söylemlerimizin devamına ve bu anlaşmanın hızlanmasına katkı koyacaktır. Kurumsal olmayan bakış açıları ve davranışlar maalesef bilinen tartışmalardan dolayı çözümü geciktirme yönünde zemin yaratacaktır. Bu vesile ile KKTC devletini yönetenlerin görevlerini daha iyi yapmaları noktasında iradelerini sonuna kadar kullanması gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmıştır.