Eniz Orakcıoğlu

KAMU-SEN'de bir süreden beri Başkan Mehmet Özkardaş ile bazı Yönetim Kurulu üyeleri arasında yaşanan gerginlik CD kriziyle doruğa ulaştı. Yeni Bakış,  Polise de yansıyan olayla ilgili tarafların görüşlerine başvurdu.

“Polise suç duyurusunda bulundular”

KAMU-SEN Yönetim Kurulu Üyesi, örgütlenme sekreteri İzzet Türkmen, 25 Mayıs tarihinde zarflar içerisinde sendikaya 6 adet CD ulaştığını belirterek, “Bu CD içerisinde Başkanımız Mehmet Özkardaş'a ait birtakım ses kayıtları olduğunu gördük. Ayrıca CD’lerin içinde DEMYAK olayı ile ilgili birkaç da konuşma var. CD'lerin deşifre olmasının ardından başkanımız Özkardaş artık insan içine çıkamayacağını, bu nedenle Pazartesi günü istifasını vereceğini söyledi ve bir istifa mektubu yazdı, bende o mektubu çekmeceme koyup kilitledim. Daha sonraki süreçte Pazartesi yapılması gereken yönetim toplantısı yapılmayarak, Çarşamba gününe ertelendi. Akabinde de Çarşamba günü Başkanımız, Genel Sekreterimiz ve  sekreterimiz Lefkoşa Adli Şubeye gidip benimle ilgili ve Sendika çalışanı Hüsniye Çoban’la ilgili suç duyurusunda bulundular” dedi.

“Olayla uzaktan yakından alakamız yok”

Suç duyurusunun ardından Polis tarafından Adli Şubeye çağrıldıklarını belirten Türkmen, “Adli Şubeye gittiğimizde 4 saate yakın bir ifade alma süreci yaşadık, ardından da gece yarısı polisler evlermizde teknik aramalarını yaptı. Bunun ardından  bizim bu olayla uzaktan yakından bir alakamız olmadığı kanıtlandı. Sonucunda da bize hiçbir itam getirilmeden serbest bırakıldı. Bizi, CD’leri Hüsniye Çoban’la birlikte  hazırladığımız ve ses benzetmesi şeklinde montajladığımız yönünde  suçluyorlar. Tabi ki böyle bir durum imkansız çünkü KKTC tarihinde böyle bir ses benzetmesi yapacak hiçbir yer yoktur”

“Konunun üzerini örtmek için çalışmalar yapılıyor”

Türkmen, sözlerini şöyle sürdürüdü; “ Sözkonusu CD'de konuşma Genel Sekreter Metin Atan ve Başkan Mehmet Özkardaş arasında geçmekte. Konuşmalarda Başkanımız Genel Sekreterimize Başbakanla arkadaş olduğu ve başbakanla DEMYAK’la ilgili konuşması gerektiği ve yeni atanan mukayyit Namık Yeşildağlı’nın bu konuda gerekeni yapmasını talep ediyor. Genel Sekreter Metin Atan ise, Başbakanla konuştuğunu ve gerekenin yapıldığını söylüyor. Bunun yanında Özkardaş, genel sekretere sözkonusu kayıtta; ‘Eğer Namık Yeşildağlı Başbakanı dinlemezse ne olacak?’ diye soruyor.  Genel sekreter de bu soruya karşılık "Başbakan onu görevden alır’ diye yanıt veriyor. Kısacası konunun üzeri örtülmeye çalışılıyor.”

“Önce itiraf sonra inkâr etti”

Türkmen, açıklamalarına şöyle devam etti; “Sendikamızın başkanının istifasını istediğim konusu tamamen yalandır. Benim tek istediğim daha temiz, daha düzgün, daha kurumsal bir Kamu-Sen yönetimiydi. Çünkü biz bundan 5-6 ay önce de DEMYAK Krizi yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz, orada da 1 buçuk Milyonluk bir açık var ve başkanımız oranın da başkanıydı. Şu anda da CD'den çok hoş olmayan sesler çıktı. İlk etapta başkanımız bunu şahsen yaptığını itiraf etti ama şu anda inkâr etmeye çalışıyor. CD’lere gelince polise CD’leri başkan kendi eliyle verdi poliste bu CD’lerin gerçek olup olmadığı yönünde mutlaka bir karara varacaktır. Sonra da gereken neyse yapılacak.”

“Zan altında olan başkana güvenoyu vermek istemedik”

Geçtiğimiz gün Kamu-Sen Yönetim toplantısı gerçekleştirildiğini de anlatan Türkmen, “Başkanımızın ifade ettiği şekilde ailesine zaman ayıramadığı ve eşinin de sağlık sorunları olduğu için görevinden istifa edeceğini ve genel sekreterle benim kendi aramızda uzlaşarak sendikayı daha ileriye götürmemizi konuşmuştuk.  Ancak Sn Özkardaş,  Pazartesi günü farklı bir düşünce içerisine girdi. Geçtiğimiz akşamki toplantıya da bizleri Başkan çağırmıştı ve toplantının gündemi de güvenoyu tazelemekti. Biz arkadaşlarla bu şekilde zan altında olan bir başkana güvenoyu vermeyeceğimizi ve oylamayacağımızı söyledik. O ısrarla oylama yapmak isteyince de toplantıyı terk ettik ve önümüzdeki günlerde avukatımız aracılığıyla bir basın açıklaması yaparak toplu bir şekilde istifa edeceğiz”

Özkardaş: “Yapılan komplo ve şantajdır”

Yaşananlarla ilgili Yeni Bakış'a konuşan KAMU-SEN Başkanı Mehmet Özkardaş ise, yaşananları bir komplo ve şantaj olarak yorumladı. Özkardaş, “O ses kayıtları dedikleri şey neyse tamamen düzmecedir ve ben bu kaydı dinlemedim, dinleme gereği de duymadım. Bana sekreterim söylediğinde kesinlikle böyle konuşmaların geçmediğini de bildiğim için doğru polise gittim. Ses analizleri yapılsın ve o seslerin kime ait olduğu ortaya çıksın diye CD’yi polise verdim. Çirkin bir oyun ve çirkin bir şantajla karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.

“28 kişiden 19’u kalmam yönünde oy kullandı”

Eşinin rahatsızlığından ve yaşanan streslerden dolayı sendika başkanlığından ayrılmayı düşündüğünü belirten Özkardaş, “Bu noktada da arkadaşlarım sendikadan ayrılmamam yönünde telkinde bulundu ancak ayrılmakta kararlıydım, ama bazı arkadaşlarımızın basını gezip de bu uydurma ses kayıtlarını dağıtmaları ve bana şantaj yapmaları sebebi ile istifa etmekten vazgeçtim. Geçtiğimiz gece toplantıda arkadaşlarım da ayrılmamam yönünde çok baskı yapınca güven oylamasına gidildi ve 28 yönetim kurulu üyesinin 19’u benim kalmam yönünde oy kullandı. Bunun yanında  toplantıyı terk eden 8 üye de oylamaya katılarak başkanlığı bırakmam yönünde oy kullandılar” dedi.

“Sendikayı yıpratmanın gereği yok”

Bu olayın polise intikal ettiğine dikkat çeken Özkardaş, “Bu komplo ile sendikayı yıpratmanın, insanların kafasında soru işareti bırakmanın bir gereği yoktur diye düşünüyorum” diye konuştu.

“Başbakan DEMYAK’ın ne olduğunu bile bilmez”

Ses kayıtlarındaki DEMYAK’tan da söz edildiğinin anımsatılması üzerine Özkardaş, “Kesinlikle iddia edildiği gibi başbakanın adını kullanıp olayın üzerini kapatma gibi bir durum söz konusu bile olamaz ve yoktur. DEMYAK olayı zaten mahkemededir ve mahkemede olan bir konu ile ilgili konuşmak ve başbakanın adını kullanmak son derece yanlıştır. Sayın Başbakana sorsanız DEMYAK’ın ne olduğunu bile bilmez.”

“Çare komplo kurmaktı”

Açıklamalarında geçtiğimiz akşam toplanan yönetim kurulu ve toplantıda yaşananları da değerlendiren Özkardaş, “Arkadaşımızın tavrı, ‘siz bana başkan giderse 2’inci alternatifin ben olduğumu söylemiştiniz, şimdi ne oldu’ şeklindeydi. Üyeler ise ilgili arkadaşımıza  ‘evet ama başkan burada olduğu sürece biz başkanın arkasındayız’ şeklinde cevap veriyor. Arkadaşımız başkan olmak istediği ve bu isteğinin de üyeler tarafından kabul görmemesi nedeniyle çareyi komplo yapmakta buldu. Dolayısıyla ben bu şantaja boyun eğmedim.”

“Aday olmayacağım”

Bu saatten sonra istifa etmesinin söz konusu olmadığını belirten Özkardaş, “Muhtemelen bir erken kurul olacaktır, ben de bu genel kurulda aday olmayacağım. Zaten toplantı gününün bir gün öncesine kadar ben istifamı yazmıştım ve istifa edecektim, ama ne zamanki bu arkadaşlar şantaj yapıp beni istifa etmeye zorladılar, istifa etmekten vazgeçtim. Çünkü istifa etmem demek komployu kabul etmem anlamına gelirdi. Sonuç olarak ben sendika için ailemi ve çocuklarımı çok ihmal ettim Benim amacım önce bu komployu ortaya çıkarmak ardından da yönetim kurulunun güvenini de alarak görevden ayrılmaktır” dedi

“Koltuk sevdası Osmanlı geleneği”

Özkardaş, sözlerine şöyle tamamladı; “Osmanlı Padişahları koltuk için çocuklarına ve kardeşlerine ihanet eder, onları boğdurur, ölümlerine sebep olurlardı. Maalesef bu koltuk sevdası Osmanlı’dan gelen bir gelenekmiş.”