Özlem Çimendal

KKTC’de 2011 yılında Poliçeler Yasası’nda yapılan değişiklikle çek alacaklılarının mağdur duruma düşmesi nedeniyle yaşanan sorunlar gün geçtikçe daha da kronikleşirken, diğer yanda banka ile çek borçlusuna tanınan rahatlık nedeniyle alacaklı mağdurlar da mahkemelerde yıllarca cebelleşmek zorunda kalıyor.

Çek alacaklılarının Poliçeler Yasası’nda yapılan değişiklik nedeniyle yaşadığı mağduriyetler hakkında Yeni Bakış’a açıklamalarda bulunan Avukat Barış Mamalı ise “Poliçeler Yasası’na 2011 yılında ‘Çek’ konusunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Çek konusunda küçük bazı olumlu değişiklikler yapılmıştır. Ancak özellikle çek alacaklısının mağduriyetini giderme noktasında ise tam tersi bir durum yaratmışlardır. Alacağın ödenme garantisini geliştirilip iyileştirmek yerine durumunu daha da kötü bir pozisyona sokmuşlardır” açıklamasında bulundu.

“Garanti olarak görünen çek sistemi bugün, ödememenin aracı oldu”

Çekin, hukuk literatüründe “kısaca ödeme aracı olarak kullanılan kıymetli bir evrak” olarak tanımlandığını ancak bugün ülkemizdeki uygulamaya baktığımızda çekin kıymetini büyük ölçüde kaybettiğinin görüldüğünü söyleyen Mamalı, “Alacağın bir garantisi şeklinde algılanması gerekirken çekler bugün itibariyle ödememenin veya ödemekten kaçınmanın bir aracı olarak kullanılır hale gelmiştir” dedi.  Çekin hukuki niteliğinin Poliçeler Yasası’nda belirtildiğini ve yaklaşık 95 yıl önce hazırlanmış olan bu yasada bugüne değin çok az değişiklik yapıldığını da ifade eden Mamalı, bu açıdan bakıldığında, gelişen yaşam tarzı ve ticari hayat açısından günün şartları karşısında bu yasanın epey gerilerde kaldığının da görülebildiğine işaret etti.

“Karşılıksız çeklere bankalar 500 TL gibi komik bir rakam ödüyor”

Bir çeke bakıldığında 3 adet tarafın olduğu görülmesine rağmen (banka-çek keşidecisi-çek alacaklısı) sadece bankanın faaliyetlerine ağırlık verilmesi ve karşılıksız çıkan çeklerden ötürü bankaların halen 500 TL gibi komik bir meblağdan sorumlu tutulmasını devam ettiren bir anlayışla karşı karşıya kalındığını söyleyen Mamalı,  “Yıllardır çek borçluları hapislik cezası nedeniyle ve çek alacaklısı da çekin bedelini ilgili bankadan tahsil edemediği için büyük mağduriyetler yaşamaktaydı. Ancak 2011 yılında meclis bir taraftan çek borçlusunun hapislik durumunu ortadan kaldırırken çek yaprağını elinde tutan kişilerin alacaklarını güvence altına almak istememiş, bilakis çekten alacağı olan için ‘ne halin varsa gör’ anlayışıyla hareket etmiştir” şeklinde konuştu.

Alacaklıların mağdur, borçlu ve bankanın yan gelip yattığı bir sistem

Özellikle ticari alış-verişlerde ödeme aracı olarak kullanılan “çek” hususunda çağdaş standartlara ulaşılınması ve piyasada dönen çeklerin karşılıklarının ödenmesi konusunda güvenli yeni bir sistem kurulmasının ivedilik teşkil ettiğini vurgulayan Mamalı şu şekilde konuştu: “AB hukukunda karşılıksız çek düzenlemek direkt suç olmaktan çıkarılmıştır. Ülkemizde de insan hakları açısından bu anlamda yapılan yasal değişikliği olumlu görebiliriz. Ancak karşılıksız çek bir yandan suç olmaktan çıkartılırken eş zamanlı olarak yapılacak yeni düzenlemeler ile çekin alacaklı olan tarafının da haklarını düşünmemiz gerekirdi. Karşılıksız çekten ötürü alacaklı olan kişilerin mağduriyetini önleyecek veya en aza indirecek çareler üretip bunu yasallaştırmalıydık. Ama maalesef bu yapılmadan yani sadece karşılıksız çeki suç olmaktan çıkartıp borçlu tarafa rahatlık getirirken esas koruma altına almamız gereken çekin alacaklı tarafına ise ‘önemsiz bir varlık’ bu muamelesi yapıldı. Bunu da yapan bizim seçtiğimiz insanların yer aldığı yasama organı olmuştur.”

“Bankalara %75 ödeme zorunluluğu getirilmeli”

Meclis’in bu yasal değişiklikleri yaparken bankalara ciddi bir yükümlülük getirmeyerek onları da bir şekilde rahat bıraktığına da değinen Mamalı,  “Bana göre karşılıksız çıkan çek miktarının en az %75’inin mutlaka banka tarafından alacaklılara ödenmesini zorunlu kılacak yasal değişiklikler yapılmalıydı. Çünkü çek hesabını açan ve çeklerin piyasaya sürülmesini sağlayan bankalar olmasına rağmen 100.000 TL’lik çeke 500 TL ödeyerek aradan sıyrılmakta ve siz çek alacaklısını da ‘hade eyvallah’ demektedirler. Eğer bu %75’lik ödeme zorunluluğunu bankalara yasal bir yükümlülük olarak getirirsek, hem elinde çek tutan kişiler ticari açıdan kendilerini daha güvenli hissedecek hem de bankalar artık çek hesabı açarken ciddi tedbirler almak durumunda kalacaktır” ifadelerini kullandı.

“Sistem dolandırıcılığı, üç kağıdı ve kandırmayı da teşvik etmektedir”

Bankaların bu tür ödeme zorunluluğu olmadığı için çeki yazıp veren borçluların üzerine yargı yoluyla gitmekten başka çare kalmadığını söyleyen Mamalı, “Basit bir alacak davası açıp ya yıllarca mahkemelere gidip gelerek paranızı almaya çalışacaksınız, ya da mahkemeye gitseniz bile alacağınızı alamayacaksınız. Bir taraftan banka ile çek borçlusu rahatça yan gelip yatarken, siz alacaklı olarak mahkemelerde yıllarca cebelleşmek zorunda kalmaktasınız. Kısacası bugün bakıldığında sadece haklı taraf olan ve karşılığını alma peşindeki çek alacaklıları için durum hiç de iç açıcı değildir. Hapislik korkusunu hissetmeden çekleri yazan kişiler yani borçlular ile sadece çek başına 500 TL ödeyip aradan çekilen bankalar açısından ise burası bir cennettir. Bu cennetlik sistem doğal olarak dolandırıcılığı, üç kağıdı ve kandırmayı da teşvik etmektedir. Tabii ki bu sözlerim kesinlikle ‘iyiniyetli çek borçluları’ için değildir. Gerçekten çekini ödeyebilme gayreti içerisinde olup çaresizliğe düşen kişileri kötü niyetli olarak da algılamamak lazımdır” dedi.

Şirket, dernek ve kulüplerden alacak tahsil etmek çok zor

Bir başka önemli sorunun da şirket, dernek, kulüp gibi tüzel kişiliği bulunan kuruluşların keşide ettiği çeklerde yaşandığını söyleyen Mamalı, “Birkaç istisna dışında bu tür tüzel kişilere ait çekler büyük bir risk oluşturmaktadır.  Çünkü ülkemizde kurulan şirketlerin, kulüplerin ve derneklerin büyük bir kısmı mal varlığı açısından yetersiz olduklarından (İçleri boş)  hukuk yoluyla bunlardan alacağı tahsil etmek de pratikte çok zor olmaktadır” açıklamasında bulundu.

“Şu an çek yaprakları selpak mendilden farksızdır”

Ülkemizde çek alacaklılarının hakkı olan parayı alamamalarına olanak sağlayan mevzuattan kaynaklı yaşanan sıkıntıların gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal aldığına da işaret eden Mamalı, “Bu tabloya bakıldığında benim açımdan bugün çek yaprakları ‘selpak mendil’den daha çok kıymet arz etmemektedir. Ve mümkün olduğunca da çok emin olunmadıkça alacaklı olarak çekten uzak durulmasını önemle tavsiye etmekteyim.  Eğer çeki gerçekten kıymetli evrak niteliğine büründürmek istiyorsak görev meclise düşmektedir. Eğer güçleri yetiyorsa oturup bankaları her çek yaprağı için en az %75 oranında ödemeye mecbur etsinler. Ben açıkçası devlet idaresinin bile zaman zaman borçlanmak zorunda kaldığı bankalara böyle bir yasal yükümlülük getirebileceğine inanmıyorum” şeklinde konuştu.