Yurdagül Atun

Yemeklerin azlığından ve adil paylaşılmadığından şikâyet eden mahkûmların, bundan iki yıl önce yapılan bir anlaşma yüzünden sofradan aç kalktıkları anlaşıldı.

Haberal Kıbrıslı Gazetesi’ne konuşan bir kaynak, İçişleri Bakanlığı’nın CTP’de olduğu dönemde, cezaevinde skandal niteliğinde bir anlaşmaya imza atıldığını, bu anlaşma nedeniyle devletin büyük zarara uğratıldığını ifade etti. 

“700 bin TL’ye mal olurken, 1200 TL’ye mal oluyor”

İki yıl öncesine kadar cezaevinde yemek piştiğini, mutfak masrafının 700 bin TL civarında olduğunu kaydeden kaynak, o dönem cezaevinde üç aşçı olduğunu ve çıkan yemeklerin mahkûmlarla birlikte gardiyanlar ve cezaevi çalışanlarının tümüne yettiğini belirtti. Bundan iki yıl önce birilerine rant sağlamak adına yemek işinin dışarıdan bir şirkete verildiğini savunan kaynak, aşçıların pişirmesiyle 700 bin TL’ye mal olan yemeğin, dışarıdan alınan hizmetle şimdi 1 milyon 200 TL’ye mal olduğunu açıkladı.

Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Bundan iki yıl öncesine kadar mahkûmların karnı doyduğu gibi, tüm cezaevi çalışanları da bu yemekten yiyordu. İki yıl önce bir yemek şirketiyle anlaşma yaptılar. Bu anlaşma sonunda gardiyanların cezaevinde yemek yemesi yasaklandı. Çünkü zaten yemek gramla geliyor. Ancak gelen yemekler, anlaşmadaki grama uymadığı için kimsenin karnı doymuyor. 

“50 gram gelmesi gereken et, 30 gram geliyor”

Arada bir gelen yemekler tartıldığında, sözgelimi 50 gram gelmesi gereken etin 20 gram geldiğini görüyoruz. Bunu söylediğimizde ‘tamam, telafi edelim’ diyorlar. Burada her seferinde yemeği tartmak mümkün değil. 

Ayrıca yapılan sözleşmedeki bir başka hata da etlerin, çiğ halinin tartılması. Pişmeden tartılan bir et pişince küçücük kalıyor. Mesele, daha ucuza mal edilen yemek işinin neden bir başka şirkete verildiği? Birilerine kazandırmak adına devlet zarara uğratılıyor.”

“Aşçıların biri kantine alındı, diğer çamaşırhaneye…”

Haberal Kıbrıslı Gazetesi’ne çarpıcı açıklamalarda bulunan kaynak, “cezaevindeki aşçıların görevlerine devam edip etmediği”yle ilgili soruya da “Cezaevindeki üç aşçının biri İçişleri Bakanlığı’na geçti. Biri kantinde, diğeri de çamaşırlarla ilgili bir birimde çalışıyor” yanıtını verdi.

Bundan dört yıl önce “et yemekten bıktık” diyorlardı

Bundan dört yıl önce bir gazeteye konuşan dönemin Cezaevi Müdürü Salahi Hoca “Cezaevi bir kapalı kutuydu. Önce şeffaflaşıp basınla barıştık. Yemek konusu mahkûmlar için büyük bir sorundu. Bu konuyu çok önemsedik. Mahkûmlara sağlıklı ve ihtiyaçları olan tüm gıdaları alacakları şekilde menüler hazırladık, şimdi,‘et yemekten bıktık’ diyorlar” demişti.