“VAHAMETİN GÖSTERGESİ”: Tiyatro sanatçısı Hüseyin Köroğlu: Bu yaşanan ülkenin içinde bulunduğu durumu gösteren vahim bir fotoğraf karesi gibidir. Sahnesi olmayan, yıllardır yanan binası yapılmayan devlet tiyatrolarına idari bina yapılıyor ve fen bilgisi öğretmeni olan müdür atanıyor. Sanatı sanattan anlayanların yönetmesi gerekir

Nadire BAHADİ

Adamızın, Türkiye’de de ün yapmış başarılı tiyatro ve sinema oyuncusu Hüseyin Köroğlu, mazbata borcu nedeni ile cezaevinde bulunan Fen bilgisi öğretmeni Halil İbrahim Doğan’ın Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Müdürlüğü’ne atanması ile ilgili Havadis’e konuştu. Köroğlu, atamalardaki ciddiyetsizliğin bu yaşanan olay ile ilgili gözler önüne serildiğini belirterek “Sanatı, sanattan anlayanların yönetmesi gerekir” şeklinde konuştu.

Köroğlu: Ayrılan bütçe ile sahne yerine idari bina yapılıyor

KKTC’de sanatın hak ettiği değerde olmadığını ifade eden ülkemizin başarılı tiyatrocu ve sinema oyuncusu, her fırsatta sanata ve sanatçıya önem verilmesi gerektiğini vurguladığını ifade etti. “Bu yaşanan olay ile ülkede sanata karşı olan ciddiyetsizliğin ne safhada olduğunun bir fotoğraf karesidir” diyen Köroğlu, ülkede bu konular ile ilgili yasalarda düzenlemelere gidilmesi gerektiğini belirtti. Yıllar önce yanan tiyatro binasının tadilatının yapılmamasını da eleştiren Köroğlu, “ tiyatro için ayrılan bütçe ile idari bina yapılıyor ancak ülkemizin tiyatro sanatçılarının oynayacağı bir sahnesi bile yok” şeklinde konuştu. Sanatın ciddiyetsizlikle yönetildiğini ifade eden Köroğlu, “İdari bir bina yerine sahne yapılsaydı da, idare için çadır kurulsaydı” dedi.

“Sanatçı kendi çabası ile imkan yaratıyor”

Bugüne kadar sanattan anlamayan kişilerin yönetimi nedeni ile ülkede sanata verilen önemin günden güne azaldığına dikkat çeken Köroğlu, “meslektaşlarım imkansızlıklar dahilinde kendi çabaları ile sanatlarını icra etmeye çalışıyorlar bu nedenle ben onlara Don Kişot’lar diyorum” şeklinde konuştu.

38868_headline.jpg

Skandal, hakaret ve yüzsüzlük

Ülkemizin duayen sanatçılarından Yaşar Ersoy, Devlet Tiyatroları Müdürlüğü’ne yapılan atamayı Havadis’e değerlendirdi:

TEK KRİTER PARTİLİLİK: Yaşar Ersoy hapiste olan birinin Devlet Tiyatroları Müdürlüğü’ne atanmasının “Partilim olsun da ne olursa olsun mantığının bir ürünü” olarak değerlendirdi. Ersoy, “Bu ülkenin yozlaşmasının, değerlerinin alabora olmasının ve giderek yok olmasının nedenlerinin başında bu anlayış gelmektedir” dedi

Başbakan Yardımcılığı tarafından Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Müdürlüğü’ne yapılan atama toplumun çeşitli kesimleri tarafından tepkiyle karşılandı.

Ülkemizin duayen sanatçılarından, 45 yıllık tiyatrocu Yaşar Ersoy atamayı “Skandal, sanata hakaret ve yüzsüzlük” olarak değerlendirdi.

Konuyla ilgili Havadis’in sorularını yanıtlayan Yaşar Ersoy, “Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntılar nedeniyle insanlarımız mazbata mağduru olabilirler. Bu tamamıyla ekonomik ve insancıl bir sorundur. Ama bu meslekten olamayan bu meslekle hiçbir bağı bulunmayan bir kişinin devlet tiyatroları müdürlüğüne atanması mesleğe bir saygısızlıktır ve sanatın evrensel disiplinlerii ve değerleri ile asla bağdaşmamaktadır” şeklinde konuştu.

Soru: Devlet tiyatrolarına atamayı nasıl buldunuz?

Yaşar Ersoy: Bugünkü manşetinizde yazdığınız gibi skandal buldum. Hem bu toplumun kültür sanatına ve bir hayat okulu olarak kabul edilen tiyatro sanatına yapılan bir hakaret veya yüzsüzlük olarak değerlendiriyorum.

Şunu anlayışla karşılayabilirim. Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntılar nedeniyle insanlarımız mazbata mağduru olabilirler. Bu tamamıyla ekonomik ve insancıl bir sorundu8r. Ama bu meslekten olamayan bu meslekle hiçbir bağı bulunmayan bir kişinin devlet tiyatroları müdürlüğüne atanması mesleğe bir saygısızlıktır ve sanatın evrensel disiplinleri ve değerleri ile asla bağdaşmamaktadır.
Daha önce üçlü kararname ile atanan Hakan Yozcu, Mustafa Ulaş ve diğer müdürler ne kadar yersiz ve politik tercihse bu atama da aynı derecede yersiz ve politik müdahaledir.

Soru: Sizce niye böyle yapıyorlar?

Yaşar Ersoy: Bu tamamıyla partizanca bir yaklaşımın sonucudur. Daha önceki müdür ve müdürler de üçlü kararname ile meslekle ilgisi olmayarak atanmışlardır. Ve bu nedenle Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu uzun yıllardır bir çöküş yaşamaktadır. Oysa hastaneyi nasıl ki bir doktor başhekim atanarak yönetilirse veya Havadis gazetesini gazeteciler yönetirse, sanat kurumlarını da o meslekten olan insanlar yönetmelidir. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Oysa bizde siyaset o kadar bir yozlaşmıştır ki aday olup da seçim kaybedenlerin memnun edilmek için müdür ve müsteşar olarak atanıyor ve devlete militanlara paralı kadro açılmaktadır. Tüm siyasi partiler bunu yapmaktadır.

Soru: Bu yapılanlar ülkemiz sanatını nasıl etkiledi?

Yaşar Ersoy: Çok olumsuz yönde etkiledi. Çünkü siyaset sanat kurumlarının içine elini-ayağını sokmuş oluyor. Bilim ve sanat özgürlük gerektiren alanlardır. Benzer bir sorun bugün DAÜ’de de yaşanmaktadır. Çağdaş demokrasilerde bilim ve sanat siyaset ve siyasetçilerden kurtarılarak doğası gereği özerk bir yapıya ve işleyişe kavuşturulmaktadır. Bizde ise devlet bu alanları partilerinin çiftlik alanı olarak görmektedir.

Soru: Peki sizce neler yapılmalı?

Yaşar Ersoy: Neler yapılmaya geçmeden önce bir hususun daha altını çizmek istiyorum. Devlet anayasanın 62. Maddesi’ni okuyarak hareket etmelidir.  “Sanatın özgürce gelişeceği ve icra edilebileceği ortamı yaratır” diyor Anayasa. Oysa bugün devlet sadece devlet tiyatrosunu değil, devlete bağlı diğer kültür-sanat kurumlarını da aynı zihniyetle yönetiyor ve yönetirken işlevsizleştiriyor. Örnek; Devlet Senfoni Orkestra ve Korosu. Diğer örnek; Kültür Dairesi ve diğerleri.
Ne yapmaya gelince;  Yasa ve tüzük gereği düzenlenen 3 kültür ve sanat kurultayında da oy birliği ile kararı alınan ve resmi gazetede de yayınlanan “Özerk Sanat Kurumu” Yasası yapılarak siyasetin ve bürokrasinin müdahale alanından kurtarılması sağlanmalıdır. Ve KKTC! Eğer devletse ya da sosyal bir devlet olduğunu iddia ediyorsa öncelikli görevi eğitim, sağlık ve kültürdür. Oysa sosyal devlet olduğunu söyleyen siyasetçiler bu sosyal devletin önceliklerini gerek bütçelerinde ve gerekse icraatlarında ihmal etmekte ve asal görevlerini yerine getirmemektedirler.

Bugün Orta Doğu sorununun yanı sıra gazetelerimizde en çok yer bulan konular eğitim, sağlık ve kültürdeki çarpıklıklar ve eksikliklerdir. Ben Yaşar Ersoy olarak 45 yılı geride bıraktım Kıbrıs Türk tiyatrosunda. Bu alanda hizmet veren hemen hemen herkesi tanımaktayım. Ama geçmişte de bugün de üçlü kararname ile devlet tiyatrosuna atanan öğretmenleri tanımıyorum, bilmiyorum ve çok şaşırıyorum.

Çok bildik bir laf vardır; “İşe göre adam değil, adama göre iş” mantığı ile diyeceğim ama o da değil, “partilim olsun da ne isterse olsun” mantığı ile hareket edilmektedir. 

Bu ülkenin yozlaşmasının, değerlerinin alabora olmasının ve giderek yok olmasının nedenlerinin başında bu anlayış gelmektedir.