İşte KTÖS'ün mesajı:

Sendikalardan meslek odalarından hiçbir görüş almadan TC makamları ile masaya oturarak hazırlanan bütçe ile ilgili hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalar tam bir komedidir.

Adamızın kuzeyinde TC’nin bir alt yönetimi olarak çalışan bu siyasi yapının “ayakları üzerinde durması” söylemi kadar gülünç bir hedef olamaz. Bu, adamızın gerçekleri konusunda, hükümet yetkililerinin cehaletini ve işbirlikçiliğini ortaya koymaktadır. Tüm bu gerçekleri hatırlatmakta yarar görüyoruz.

  1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti garantörlük sorumluluğu çerçevesinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bozulan anayasal nizamını tekrardan tesis etmek ve toprak bütünlüğünü korumak için 1974 yılında askeri müdahalede bulunduğu iddiasındadır.
  2. Askeri müdahale sonunda adanın kuzeyinin ekonomik olarak yağmalanmasını sağlayan, Kıbrıslı Türkleri üretimden koparan TC; asimilasyon ve entegrasyon politikalarına devam etmektedir.
  3. Türk Lirası kullanmanın yarattığı enflasyonist düzen sonucunda Kıbrıslı Türkler toplumsal fakirleşme yaşamaktadırlar.
  4. Adanın kuzeyinde TC’ye bağlı KKTC denen kukla bir siyasi yapı oluşturmak Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukuğun dışına taşımış bu da ekonomik faaliyetlerin kısıtlanmasını getirmiştir.
  5. Adamızın kuzeyinin demografik yapısını değişmek için sistematik olarak nüfus taşınmış, vatandaşlık dağıtılmış ve ülkenin ekonomik kaynaklarının yetersiz kaldığı bir nüfus yapısı oluşturulmuştur.
  6. Nüfus ile ilgili gerçek rakamlar bilinmemekle beraber, açıklanan resmi nüfus verilerine göre polis sayısının dünya ortalamasının iki buçuk katı olduğu bir polis rejimi yaratılmıştır.
  7. Rejimin başına oturtulan işbirlikçilerin yüksek maaşlarla görev yapması sağlanmış, geniş halk ve emekçi kesimleri de açlığa, sefalete mahkum edilmiştir.
  8. Partizanlık adına yaratılan “üçlü kararname ile atama”, “müşavirlik sistemi” ve partizanca korunup görev yapmama ve çalışmama uygulamaları yaratılmıştır.
  9. Dış ülkelerde, TC’nin kurduğu siyasi yapıyı tanıtma amaçlı temsilcilik adı altında açılan ticari şirketlere ve buralarda görev yapanlara astronomik harcamalar yapılmaktadır.
  10. Sivil savunma, sivil işler gibi devlet içinde devlet olan askeri yapılanmalara denetimsiz ekonomik kaynaklar aktarılmaktadır.
  11. Cumhurbaşkanlığı’na “örtülü” ödenek adı altında ne olduğu belirsiz, denetimden uzak bütçe ayrılmaktadır.
  12. Uygulanan maaş rejimi ile hem on bin TC emekli maaşı çekenlerin, hem de özel sektörde çalışanların sömürülmesine zemin yaratılmakta ve asgari ücret uygulaması ile nüfusun büyük bölümü 1600 TL’lik sefalet ücretine makhum edilmektedir.
  13. Sosyal devlet anlayışı terkedilerek eğitim, sağlık gibi temel insan hakları paralı hale getirilmiştir.
  14. Kumar, fuhuş ve kara para aklama merkezi haline getirilen adamızın kuzeyinde bu gibi faaliyetler yaratılan siyasi yapı tarafından ekonomik faaliyet olarak görülmektedir.
  15. Ganimet ve emek sömürüsünden beslenip semirenlere vergi afları ile destek olan, vergi kaçırmalarına göz yuman TC yetkililerine bağlı siyasetçilerin var olduğu bir düzen yaratılmıştır.
  16. Adamızın kuzeyindeki bu rejim rüşvetin siyaseti beslediği Türkiye’nin bir çöplüğü haline gelmiştir.
  17. TC’den alınan yıllık mali destek toplam 350 milyon dolar iken TC’den yapılan resmi ithalat ise 1,5 milyar dolardır. Kısacası TC Kıbrıs’ın kuzeyine bir verirken beş almaktadır.
  18. TC’nin yaptığı yıllık 350 milyon dolarlık yardım resmi nüfus rakamlarına bölündüğü zaman bile günlük olarak kişi başına 7 TL gibi bir rakam düşmektedir.

Tüm bu gerçekler ortada dururken TC’den bitmek bilmeyen bir nüfus almayı kabul eden işbirlikçilerin, tasarruftan ve kendi ayakları üzerinde durmaktan bahsetmeleri cehaletten öte bir anlam taşımamaktadır. Bilinmelidir ki, TC’nin asker, sivil işgali devam ettiği sürece “çirkef yatağının ortasında gülistanlık olmaz”