Suna Erden

Girne Kaza Mahkemesi’nde görüşülen kürtaj skandalının ön duruşmalarının dünkü oturumunda son tanıklar dinlendi. Duruşmada şimdiye kadar dinlenen tanıkların arasında hayatına, “sonlandırma” işlemi adı verilen operasyonla son verilen 34 haftalık bebeği gören tek tanık Hemşire Z.N, operasyondan sonra bebeği Fahri Karagözlü’nün elinde gördüğünü anlattı. Z.N, “Çocuk hasta dediler ama hasta değildi. Gözleri kapalıydı ve kasılıydı” dedi. Sekiz buçuk aylık çocuğun annesi ile operasyondan sonra konuştuğunu kaydeden Z.N, “Neden yaptın” diye sordum. Hasta, “Çocuk Down Sendromu vardı” dedi. Çocuk Doktoru aynı zamanda Serbest Çalışan Hekimler Birliği Başkanı olan Remzi Gardiyanoğlu, Down Sendoromu hastalığının bir kürtaj komplikasyonu olmadığını ifade ederek, “Down Sendoromu hamileliğin ilk 10 haftasında tespit ediliyor. Hem burada hem de Türkiye’de tüm hamilelere bu testler yapılıyor” dedi. Gardiyanoğlu, hiçbir sağlık kurumunun 34 haftalık Down Sendoromu olan bebeğe kürtaj izni vermeyeceğini de belirtti. 

ÖN DURUŞMANIN SON TANIKLARI DİNLENDİ 

Girne Kaza Mahkemesi’nde görüşülen kürtaj skandalının ön duruşmalarının dünkü oturumunda son tanıklar dinlendi. Yargıç Fatma Şenol huzurunda gerçekleştirilen duruşmada sanıklar Dr. Mehmet Tunçbilek, Dr.Verda Tunçbilek, Ebe Ayşegül İşbilen, hemşire Taner Okburan, Dr. Fahri Karagözlü ve Anastezi Uzmanı Dr. Rasıha Serdaroğlu, avukatları ve iddia makamı adına Kıdemli Savcı Erdinç Akyener hazır bulundu. Savcı Akyener, tanık kürsüsüne hastanede hemşire olarak çalışan Z.M ile temizlik işçisi Ş.T’yi çıkardı. Her iki tanık mahkemede ilginç şeyler anlattı. 

HEMŞİRE, “BEBEĞİN GÖZLERİ KAPALIYDI, KASILIYDI” 

Mahkemede tanık olarak dinlenen Hemşire Z.M ilginç şeyler anlattı. Temmuz 2014 yılında Ada Hospiatal’de işe başladığını, Mayıs 2015 tarihinde doğum iznine ayrıldığını kaydeden Z.N, Eylül ayında yeniden işe başladığını ancak bir süre sonra işten çıkarıldığını söyledi. Z.N, hastanenin Aralık ayında kendisini yeniden işe aldığını ifade ederek, hastanede küçük kürtajlar ve sonlandırma işlemleri yapıldığını dile getirdi. Z.N sözlerine şöyle devam etti: “Fahri Bey ameliyat yapacağı zaman kendi ekibi olan Ayşegül Hanım , Taner Bey ve Rasıha Hanımı çağırırdı. Çocuğum olduğu için yatılı hasta olduğu zaman diğer hemşireler, yatılı hasta olmadığı zamanda hastanede ben kalırdım. Ocak ayının 5 veya 15’i gibi Türkiye’den bir çift taksi ile hastaneye geldi. Fahri beyin odasına geçti. Bir süre sonra ben ile Ayşegül onu ameliyat haneye çıkardık ve ameliyathaneyi hazırladık. Saat 17.00 sıralarında Fahri Bey ekibini çağırdı. Ekipte Taner Bey, Rasıha Hanım, Ayşegül vardı. Ben de kısa bir süre operasyonda bulundum daha sonra bir alet lazım olduğu için çıktım.15 dakika sonra tekrar içeri girdiğimde Fahri Bey elinde bebek tutuyordu. Bebeğin gözleri kapalıydı ve bebek kasılıydı. Çocuk hasta değildi. Kafası büyük, ayakları küçük dediler ama öyle değildi. Çocuğa bir şey yaptılar ve daha sonra Ayşegül’ün eline verdiler.” 

ANNE, DOWN SENDORUMU OLDUĞUNU SÖYLEDİ 

“Daha sonra aşağı indim. Hastane personeli bir şahıs bana, ameliyatın bitip bitmediğini sordu. Hayır cevabı verdim. Yine başka bir hastane personeli bana neyim olduğunu sordu. Ben de ‘çocuğu gördüm, iğne yapıldığını gördüm. Fenalaştım’ dedim. Sonra Ayşegül geldi. ‘Neden ağılıyorsun, çocuk zaten hastaydı’ dedi. Zaten bunun için ağladığımı söyledim. Ertesi gün geldiğimde annenin yatmakta olduğu 103 numaralı odaya girdim. Hastaya ‘neden yaptın, çocuk çok büyüktü’ dedim. O da, ‘bu kararı almak benim için çok zor oldu ama çocukta down sendromu vardı, onun için aldırdık.” 

TANIK, “ÜÇ KEZ İSTİFA ETTİM” 

Mahkemede dinlenen tanık Ş.T ise şunları söyledi: “ Mayıs 2014 yılında Ada Hospital’de genel temizlik işçisi olarak işe başladım. Hastanede sonlandırma işlemleri yapıldığını duydum. Kadınlar hamile geliyordu, yanlarında bebekleri olmadan gidiyordu. Konuyu aileme anlattım. Ailem işten ayrılmamı istedi. Üç kez istifa ettim, başka yerlere iş başvurusunda bulundum ancak iş bulamadığım için çalışmaya devam ettim. Bir gün beni arayıp ameliyathaneyi temizleyen bayanın fenalaştığını söyleyip, benim temizlememi istediler. Aşağı kata indim. Biraz temizlik yaptım. Çöpleri çöp kutusuna atarken mutfaktan sesler geldi. O tarafa yöneldim. Hemşire Z.M, ağlıyordu. ‘Çok güzel bir bebekti. Kızdı, bana verin dedim vermediler ’dedi. Oradan birisi, ‘neyi vardı’ diye sordu. Z.M, ‘göbeğine iğne yaptılar, morardı, öldü’ şeklinde konuştu. Ayşegül hanım ise bebeğin Hidrosefali hastalığı olduğunu söyledi. Ben de ‘başı büyük müydü’ dedim. Ayşegül hemşire, ‘her şeyi bilme’ şeklinde cevap verdi. Z.M ise ‘hayır başı büyük değildi’ dedi. Ben de ağlamaya başladım. Hidrosefali tıbbı teriminin ne anlama geldiğini biliyordum. Çünkü amcamın çocuğunda bu hastalık vardı. Daha sonra buzdolabına baktım. Kare şeklinde katlanmış yeşil hasta bezi gördüm. Etrafı toplarken bulduğum ilaçları dolaba koymak için tekrar açtığımda hasta bezinin orada olmadığını fark ettim. Ne olduğunu bilmiyordum. Aziz Doğgün’ü elinde siyah bir poşetle giderken gördüm.” 

TANIKLARA BASKIYA SORUŞTURMA 

Ş,T ifadesinin sonunda Rasıha Serdaroğlu’nun eşi Ergül Serdaroğlu’nun 15 gün önce çalıştığı otele kendini ziyarete geldiğini ifade etti ancak sözlerini bitiremeden savunma itiraz ederek, bunun dava ile ilgili olmadığını, eğer bir şikâyet varsa savcılığın soruşturma başlatması gerektiğini söyledi. İtiraz üzerine tanık sözlerini tamamlayamadı. Elde edilen bilgilere göre, Ergül Serdaroğlu’nun, ŞT’ye , Rasıha ablan 2 yıldır hastaneye gitmez” dediği öğrenildi. Savcılığın bu konu hakkında soruşturma emir verdiği belirtildi. 

KARAR 29 TEMMUZ’DA 

Tanıkların dinlenmesinin ardından Kıdemli Savcı Erdinç Akyener, başka tanık dinletmeyeceğini söyledi. Yargıç Fatma Şenol, davanın ağır ceza mahkemesine havale edilip edilmeyeceğine dair kararını 29 Temmuz tarihinde açıklayacağını belirtti.