Özge Kizir

Dışişleri Bakanı Emine Çolak, katıldığı televizyon programında adadaki çözüm süreci konusunda değerlendirmede bulunurken iki bölge için eğitim adına atılabilecek adımların hep fikir olarak kaldığını belirtti. Çolak, “2016’ya geldik ve bugünlerde görüyorum. Ne kadar çok seviniyorum. Bu çok gerekli ve basit birşeydir. Fakat biz kaç yıldır bunu yapamadık. Daha şimdi yapıyoruz. En azından yapmaya başladık. O da bir adımdır. Birbaşka konuda masanın şemsiyesi altında diyebileceğim komiteler vardır. Cinsiyet, genel sağlık veya polis konuları gibi başka iş birliği ve görüş paylaşımında bile ‘sizin tarafta nasıldır yahu’ sorusuyla açılan bir diyalog bile bu aşamada çok önemlidir. Bunlar hep çok ihmal edildi” ifadesini kullandı.

“İki toplum aynı dairede çalışmaya, sanki senelerdir aynı ortamdaymış gibi davranamayacak. Güven yaratıcı adımlar şimdiden atılmalı”

Çözüm sürecinde iki tarafın ortak iş yapma konusunda değerlendirmede bulunan Çolak, “Aslında bütün bunlar güven artırıcı önlemler diye tabir edilebilir. Çözüme yönelik iklim yeni yaratılacak dünyanın alt yapısı olarak ister iş dünyasının yakınlaşması ve birlikte hareket etmeyi öğrenmesi, ister sivil toplumun veya sanatın her alanında daha çok işbirliği, görüş alışverişi olması da hep beraber yapacağımız çözümün bir ana unsurudur. İki toplum bir anda ortak ve aynı dairede çalışmaya sanki senelerdir aynı ortamdaymış gibi davranamayacak. Bu durum mümkün değildir. 

Dolayısıyla şimdiden başlanması lazımdır. Şahsen kapılar açılmadan da uzun zaman önce çözüme ve barışa yönelik katkı olsun diye yer aldığım birçok iki toplumlu çalışmada tekrar tekrar aynı düşüncede ve aynı vizyonda olan Kıbrıslı Rumlarla konuşurken, eğitimi hep söylüyorduk. İsterse Kıbrıslı Rum bir okulun Kıbrıslı Türk bir okulu ziyaret etmesi ve çocukları görmesi bunlar çok önemli konulardır” şeklinde konuştu.

“Bugün birazcık yumuşama ve birazcık yakınlaşma göstermeye başlandı”

Sivil toplum örgütlerinin toplumları hazırlayabilmesi noktasında değerlendirme bulunan Çolak, “Kıbrıslı Türk sivil toplum o zaman sokaklardaydı. Mitinglerle veya ateşlerle sokaktaydı. Fakat Kıbrıslı Rum tarafındaki sivil toplum şimdi olduğundan çok daha geri ve çekingendi. Bugün baktığımızda ister sivil toplum, ister kamuoyu, hatta resmi bazı unsurlarda birazcık yumuşama ve birazcık yakınlaşma göstermeye başladı. Dolayısıyla bizim tek taraflı sivil toplumun iştahı ve isteği yetmedi. Çünkü fazla karşılığını görmedi. Şimdi biraz karşı tarafta hatta kamuoyu yoklamalarında da artan bir istek görülmeye başladı. Bence bu daha önemlidir. Bir tarafta yüksek olması değil de iki taraftan da birazcık işe yarayacak dozda bir istek olması daha önemlidir” dedi.

“Annan Planı döneminde 3 anayasa hazırlandı”

 Annan Planı hazırlığı esnasında da son aşamalara doğru zaman tahdidi olduğunu ifade eden Çolak, “Taraflar her biri kendi anayasasını hazırladı. Bununla beraber federal anayasa da hazırlandı. Buna hem iki tarafın katkısı oldu, hem de Birleşmiş Milletler uzmanları olarak katkısıyla 3 tane anayasa hazırlandı. Annan Planı döneminde bu olmuştu. Bu onun tekrarıdır. İşin bütünselliği ne kadar önemsenip ne kadar adım adım ilerlediğinin de bir göstergesidir” şeklinde konuştu.

“Tek uluslar arası kimlik çözümün kaçınılmaz bir şartıdır”

Federal yapının bir parçası olarak devlet olacağını dikkat çeken Çolak, “Zaman zaman kendi kamuoyu ve tartışmalarımızda, hatta muhalefette veya çözüme sıcak bakmayanların bazı şeyleri olur. Devletimizin devamı ve ayrılığı yerinde kalacak gibi sanırım orada da önemli bir işarettir ki, bizim kendi bir ’parça’ veya ‘kurucu devlet’ adı ne olursa olsun, kendi anayasasıyla ve kendi içyapısıyla beraber devam edeceğinde bir netleşmesidir. Bazı kişilerin kafasında bu karışıktır. Çözüm olacak ve tek uluslararası kimlik olacak. Bu çözümün kaçınılmaz bir şartıdır. Bazı kesimlerden ‘Rumlarla beraber federal bir devlet olacak, Kıbrıs Türk devleti gitti’ gibi bir marazi yaklaşım vardır. Zamanla bunun netleşmesini de göreceğiz. Biz şu an gibi olmayacağız. Şu anki anayasamızdan farklı olacak. Çünkü federal yapının bir parçası olarak bir devlet olacağız. Yine ayrı bir anayasamız olacak ve kendi demokrasi anlayışımız kendi kendimizi yönetme ve düşünme şekli o federal yapı içerisinde kaleme alınacaktır” ifadesini kullandı.

Bazı konular eskisinden daha zor

Kıbrıs sorununun ansızın kolaylaşan bir durum olmadığını vurgulayan Çolak, “Kıbrıs sorunundaki her unsur ister Mülkiyet, ister Garantiler bu yıl ne kadar zor geçtiyse hala o kadar da zordur. Zamanın geçmesinden dolayı bazı kısımlar daha da zordur. 

Dolayısıyla Kıbrıs sorunu ansızın kolaylaşmış ve ‘laylaylom ne güzel ilerliyoruz, sıkıntı çekmeyeceğiz’ gibi bir durum yoktur. Bunu böyle yansıtan da yoktur. Olumlu havada sahte iyimserliğin pompalandığını düşünmüyorum. Zaman zaman hatta inişli çıkışlı olacağını düşünüyorum. Bir müzakere sürecinde böyle zor ve bu kadar sene çözülememiş konuların müzakere edildiği bu sürecin içerisinde bazı gün gazeteyi alırsınız ‘aman’ dersiniz ‘çatışma mı oldu’ dersiniz. Dolayısıyla sahte bir iyimserliği ne gördüm, ne de öyle bir şeye taraf oldum” dedi.

“Hala daha çok zor ama ilerleme vara”

Kıbrıs sorununun hala da çok zor olduğunu ifade eden Çolak, “Kıbrıs sorunu hala daha çok zordur. Fakat ilerleme vardır. İlerleme olabilmesi için bileceğiz ki psikolojik olarak da, mantıken de inanç olması ve inancın mümkün olduğuna dair gayret olması lazım. Karamsarlık veya bütün noktalar üzerinde durarak bunu abartmakla, müzakere ilimi ve bilimi içerisinde ulaşamazsınız. Bu hassasiyeti iki taraf açısından da görüyorum. Aynı zamanda tutanaklardan da izliyorum. İki lideri, görüşmecileri ve ekipleri hiç küçümsememek gerekiyor. Üstlenmiş oldukları işin sorumluluğu ve ağırlığını küçümsememek gerekiyor. Çünkü masadaki müzakere de bir al verdir” şeklinde konuştu.