Özge Kizir

Maliye eski Bakanı Salih Coşar, Türkiye ile KKTC arasında imzalanması beklenen ekonomik protokol konusunda Haberal Kıbrıslı gazetesine değerlendirmede bulundu. Ülkede yaşanan kayıt dışılığa dikkat çeken Coşar, “Kıbrıs’ta bugün kayıt dışı vardır. Kayıt dışılık yüzde 50’yi aşıyor. Yüzde 50’si aşılan bir ülkede gelirler toplanamıyor” açıklamasında bulundu. 

Coşar, “Her sene yardım alıyoruz. Bu aldığımız yardım belli bir sürede sadece hibe olarak veriliyordu. Miktar artıktan sonra bir kısmı yine hibe olarak bir kısmı da kredi olarak verildi. Bunlara baktığımız zaman her ikisi 700-800 milyon parayı anavatan Türkiye’den alıyoruz” dedi.

“Bir taraftan vergileri toplayamıyorum bir taraftan da alacağım krediyi alamıyorum”

Ülkede kayıt dışılığın yaşandığını belirten Coşar, “Kıbrıs’ta bugün kayıt dışı vardır. Kayıt dışılık yüzde 50’yi aşıyor. Yüzde 50’si aşılan bir ülkede gelirler toplanamıyor. Bir taraftan vergileri toplayamıyorum bir taraftan da alacağım krediyi alamıyorum. Nasıl olacak? Olamıyor. Görüldüğü gibi zor beyanatlar veriliyor. Bu zaten Türkiye ile görüşülmüştür ve yapılmıştır. Su meselesinde de artık dünya özelleştirme konusu vardır. Yani bugün hangi ülkede özelleştirme yoktur” şeklinde konuştu. 

“Türkiye’nin bu yardımı olmazsa açığımız çok daha büyük olur”

Mali protokolün imzalanmaması durumunda mali açığın çok daha fazla olacağına dikkat çeken Coşar, “Türkiye’den gönderilen parayı almak için müteakip yani arkadan gelecek yılın protokolü yapılırken, o protokolde Türkiye’nin yaklaşık ne kadar yardım yapacağının bilinmesi gerekiyor. 2016 maliyenin yıllık tarihini yaptık ve parlamentodan da geçti. Orada açıkça görülüyor ki Türkiye’nin bu yardımı olmazsa açığımız çok daha büyük olur” ifadesini kullandı.

“Bugüne kadar aldığımız kredilerde de faizle ilgili herhangi bir ifade yer almamaktadır”

1974’ten bu yana Türkiye’den hibe alındığını ifade eden Coşar, “Bizim başladığımız yıldan yani 1974’ten başlayabiliriz, bütçemizi yaparken bu zamandan beri Türkiye’den hibe alıyorduk. Bununla beraber hibe ve kredi alıyorduk. Bugüne kadar aldığımız kredilerde de faizle ilgili herhangi bir ifade yer almamaktadır. Yani şimdiye kadar yıllarca kredi olarak alınan paranın da faizi konuşulmuş değildir” dedi.

“Hatta ilk başta da Merkez Bankası benim zamanımda yapıldı”

Yapılmaması istenildiği halde Merkez Bankası’nın yapıldığını belirten Coşar, “Başlangıçtaki yıllarda yani 1993’e kadar biz bazı konularda dolaylı olarak kredi para alıyorduk. Sadece bütçe için değil, çeşitli kurumlar içinde de alıyorduk. Yönetimin bir takım kurumlarıyla da Türkiye’den para borçlanıyordu. Hatta ilk başta da Merkez Bankası benim zamanımda yapıldı. Yapılmaması istenildiği halde biz isteyerek yaptırdık. Merkez Bankası yapılana kadar fonksiyonunu Ziraat Bankası yapıyordu” şeklinde konuştu.

“En baştan başlandıktan sonra 1993’e kadar olanlar silinmiştir”

Coşar, sözlerine şöyle devam etti: 

“Ziraat Bankası’ndan da borçlanmalar alıyordu. Bunların hepsi 1993’te silinmiştir. En baştan başlandıktan sonra 1993’e kadar olanlar silinmiştir. Fakat 1993’ten bugüne kadar borç vardır. Ortalama 300-400 milyon bir açığımız vardır. Şimdi hibe olarak veriyor yarısını da kredi olarak gösteriyor. Bu sene de bütçede açık vardır. Hibe ile beraber yine 1 milyara yakın bir parayı bize Türkiye veriyor.”

“Müteakip yılın bütçesi yapılmadan Türkiye ile yapılan temasla açığın ne kadar olduğu görülüp biliniyordur”

Var olan açığı kapatma konusunda değerlendirmede bulunan Coşar, “Müteakip yılın bütçesi yapılmadan Türkiye ile yapılan temasla açığın ne kadar olduğu görülüp biliniyordur. Zaten bu parlamentodan çıktı. Şimdi Türkiye bu yapacağı protokolle ne kadar hibe yapacağı zaten bütçede vardır. Bu da hazırdır. Buna da bizim imza atmamız gerekiyor” dedi.

“Lefkoşa’nın veya Mağusa’nın bütün suyu Güzelyurt’tan geliyor”

Protokolün hala daha imzalanmamış olmasını eleştiren Coşar, “2015’in son çeyreğinde bunları yapmamız lazımdı. Bunları yapmıyorsun, 2016’nın Mart ayına geldik. Biz hala daha protokol imzalamadık. Olur mu böyle bir şey. Hata bizdedir. Arada bir su meselesi vardı. Hâlbuki su meselesi de yeni bir mesele değildi. Yatalım kalkalım dua edelim. Bütün yeraltı suları tuzlanmaya başladı. Güzelyurt’ta tuzlanmaya başladı. Diğerlerinde zaten su yoktur. Lefkoşa’nın veya Mağusa’nın bütün suyu Güzelyurt’tan geliyor. Bütün evlere gelen su Güzelyurt’tan geliyor” şeklinde konuştu.

“Böyle bir durumda bu zorluklar varken, bizim su konusunda ne yapacağımızı bilmemiz gerekir”

Coşar, sözlerine şöyle devam etti: 

“Böyle bir durumda bu zorluklar varken, bizim su konusunda ne yapacağımızı bilmemiz gerekir. Bununla beraber bütçede öngörülen bir paraya ihtiyacımız var ve bu paranın ve anlaşmanın yapılması gerekir. Buda yapılmıyor. Geçmiş yıllarda sürekli olarak Ankara’ya gidiyorduk. Konuşuyorduk bununla beraber bütçe taslağımız inceleniyordu. Ufak tefek değişiklikler yapmak gerekirse yapardık. Ardından ne kadar yardım alacağımız ve bu yardımcı nasıl alacağız konusunda soru da sorardık.”

“Önceden Merkez Bankası görevini Ziraat Bankası yapıyordu”

Coşar, “Önceden Merkez Bankası görevini Ziraat Bankası yapıyordu. O zamanda dönemin başbakanı bana Kıbrıs’ta Ziraat Bankası yok mu demişti. Var demiştim. Bana ‘size soruyorum bu yaptığımız anlaşmayı ne şekilde pratik olarak alacağız’ demişti. Peki madem Ziraat Bankası, Merkez Bankası görevini yapıyor o zaman bu anlaşmayı 12’ye böl her ay git Ziraat Bankası’ndan paranın 12/1’ini al demişti. Yani biz böyle durumlarda yaşadık” ifadesini kullandı. 

“Bugün mühim olan konu bütçeyi nasıl kullanacağımızdır”

Mali protokolün imzalanmasında ki nedenin su meselesi olduğuna dikkat çeken Coşar, “Benim tahminime göre su meselesindeki gelişmelerdir. Bütçe geçtikten sonra bütçeyi böyle tutmanın bir manası yoktur. Fakat bugün mühim olan konu bütçeyi nasıl kullanacağımızdır. Bütçeyi kullanmak için para toplamak kolay değildir. Vergiler, Mayıs’tan sonra toplanmaya başlıyor” dedi.