Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kurulacak yeni kabineyle ilgili, "Cumhurbaşkanı başka telden çalarsa Başbakan başka telden çalarsa o zaman biz bir netice alamayız. Bu bakımdan bizim senkronize olmamız çok önemli" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATV ve Ahaber ortak yayınında gündeme yönelik açıklamalarda bulundu. 1 Kasım'da sandıktan çıkan mesajı değerlendiren Erdoğan, "7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki farkı iyi analiz etmemiz lazım. Yani 7 Haziran'da sandıktan bir koalisyon tercihi çıktığını bir kenara koymamız mümkün değil. Niye? Rakamlar bunu söylüyor da onun için. Fakat koalisyon nasıl oluşacak? Buna gelince, koalisyon bir kültürdür. Bu Batı ülkelerinin birçoğunda var. Ama başkanlık sistemlerinin yaşandığı ülkelerin birçoğunda koalisyon başarılı gitmiyor. Onun için oralarda istikrar ve güveni yakalamak için de bakıyorsunuz hep tek partili iktidarlar söz konusu" ifadelerini kullandı.

Batılı ülkelerdeki koalisyon kültürüne ilişkin konuşan Erdoğan, söz konusu ülkelerin liderlerinin kendisine, "Siz çok iyi bir ivme yakaladınız, tek başınıza iktidarla bunu götürüyorsunuz. Biz ise koalisyonla bunu götürüyoruz ama sıkıntılarımız çok. Çünkü bir çok şeylerde anlaşamıyorsunuz" dediklerini aktardı.

"TÜRKİYE KOALİSYON DÖNEMLERİNDE HEP GERİ GİTTİ"

Türkiye'de yaşanan koalisyon dönemlerinin neticelerinin daha önce görüldüğünü hatırlatan Erdoğan, "Türkiye, koalisyon dönemlerinde hep geri gitti ama tek başına bir siyasi partinin iktidar olduğu dönemlerde tırmanışa geçtik. Bunları geçmişte hep yaşadık, gördük. Gerek merhum Demirel gerek merhum Özal döneminde bunları yaşadık. Fakat koalisyon olunca hemen geri gidiş başladı. Bizimle tek partili iktidar dönemini yaşadık. Bizim tek partili iktidar dönemimizde yani 3 Kasım 2002'deki bütün parametreler her yönden, ekonomik, demokratik tüm konularda alın yatırın masaya Türkiye neredeydi bugün Türkiye nerede? Şöyle 12-13 yılın analizini yaptığımız zaman nereden nereye geldiğimizi, nasıl geldiğimizi iki kavram ifade eder. Bunlardan biri istikrardır diğer güvendir. Güven ve istikrar kavramı hakim olunca o toplum uçuşa geçer. Bizde de böyle oldu" dedi.

"BEN DE PARTİMİZİ YÜZDE 49.5 CİVARINDA BİR ORANDA BIRAKMIŞTIM"

7 Haziran sonrası 4 aylık süreçte yaşanan gelişmeleri hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Koalisyon görüntüsü bir anda 4.5-5 aylık sürede ülkemizde adeta bir duraksama havası esti ve yapılan koalisyon görüşmelerinde de belli ki bazı dayatmalar oldu ve oralardan bir netice çıkmadı. Bu arada "Hayırcılar" türedi, öbür taraftan "Şöyle olursa böyle olur" diyenler türedi. Bunun neticesinde bana görevi Sayın Başbakan iade edince kalan bir hafta, 8 günlük bir süreç var, bu süreç içerisinde de bana anayasanın verdiği bir yetki vardı. Bu yetkiyle benim yeniden bir yetkilendirme yapmam... Zaten kendileriyle görüşmeler yapılmış olan bu siyasi partilerin bir tanesi çıkıyor diyor ki "Ben şunlarla zaten beraber hiç olmam." Dolayısıyla burada yeni bir arayış içine girmenin anlayışı yoktu. Demek ki parlamento, içinde bu işi çözemedi öyleyse bu işi en iyi çözecek yer neresiydi? Milli iradeydi yani halk. Fazla zaman kaybetmeden ben de Meclis Başkanımla görüşmek suretiyle "En iyisi biz milli iradeye müracaat edelim, millet yeniden bir tercihini yapsın" bunu görelim istedim. Millet de yeniden tercihini yaptı. Milletin tecelli eden bu tercihi bana göre istikrar ve güven tercihidir. Bu istikrar ve güven tercihiyle birlikte... Dikkat edin basit bir yükselme yok, yüzde 41'den yüzde 49.5'a çıkarıyor. Ben de partimizi bıraktığımızda yüzde 49.5 civarında bir oranda bırakmıştım. Şimdi de böyle bir oranla tekrar milletimiz iktidara AK Parti'yi getirdi. İkinci anamuhalefet partisine bakıyorsunuz, durumu hemen hemen aynı. Üçüncü, dördüncü partiye bakıyorsunuz, orada bir yer değişikliği oluyor. Yer değişikliği oy oranından dolayı değil milletvekili sayısı itibarıyla oluyor. Böyle bir tabloyla da şu anda bir istikrar ve güven ortamı çıktı. Ben bu istikrar ve güven ortamının milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Özellikle şu mutluluğumu milletimle paylaşmak istiyorum: G-20'de bunu gördüğümüzde çok mutlu oldum. Bir defa dünya ülkelerinin Türkiye'ye bakışındaki hava farklılaştı. Bir taraftan G-20'deki başarıyı gördüler, o organizasyondaki başarıyı gördüler. Bundan dolayı hem tebriklerini yaparken bir taraftan da seçim neticesiyle ilgili olarak bunu bütünleştirdiler, bir tebrik yaptılar ve Türkiye'nin dünyadaki belirleyici rolü G-20'de çok daha öne çıkmış oldu. Bunu zaten bütün ana başlıklarda, çalışma yemeklerinde de gayet güzel bir şekilde değerlendirme fırsatını bulduk."

"CUMHURBAŞKANI BAŞKA BAŞBAKAN BAŞKA TELDEN ÇALARSA BİR NETİCE ALAMAYIZ"

"Başbakan Ahmet Davutoğlu'na 64. Hükümeti kurma görevi vermenizin ardından nasıl bir kabine olacak? Nasıl bir kabine bekleyebiliriz?" sorusunu yanıtlayan Erdoğan, "Sayın Başbakan çalışmasını yürütecek, kendine göre herhalde o da arkadaşlarıyla istişarelerini yapar. Ondan sonra da bize kendi hazırlıklarını sunacaktır. Bu hazırlıkları sunduktan sonra da tabi bizler kendisiyle bazı şeyleri paylaşırız, paylaşmayız ama bu arkadaşların kahiri ekseriyeti tanıdığımız, bildiğimiz arkadaşlar. Burada bir Cumhurbaşkanı olarak, cumhurun başı olarak benim de tabi tek derdim şudur: Geleceğe yönelik başarılı bir kabine oluşması. Bu başarılı kabinenin oluşmasında Cumhurbaşkanı, Başbakanın ortak hareket etmesi, ortak bir çalışma, bir performans ortaya koyması ülkenin geleceği için önemli. Cumhurbaşkanı başka telden çalarsa Başbakan başka telden çalarsa o zaman biz bir netice alamayız. Bu bakımdan bizim senkronize olmamız çok önemli. Temennim odur ki şu anda kendileri çalışmalarını yapacaklar, çalışmalarını yaptıktan sonra zaten kendileri de açıkladılar, fazla uzatmadan, kısa bir zaman içerisinde süratle hemen kabine listesi bize gelir. Biz de kabine listesi üzerinde hemen çalışmamızı yapar, kendilerine "hayırlı olsun" deriz. Kaldı ki Pazar günü 22'sinde Meclis Başkanlığı seçimi de var. Şu anda Meclis Başkanlığı için müracaatlar yapılıyor, Cumartesi gününe kadar zaten müracaatlar var. Pazar günü Meclis Başkanlığı seçiminin yapılmasıyla birlikte yeni başkan belli olmuş olacak. Yeni Başkanın belli olmasıyla birlikte divan teşekkülü vesairesi... Ondan sonra parlamento ve yasama organı olarak onları da devreye girişi yürütmenin çalışmalarını da hızlandıracaktır" ifadelerini kullandı.

YENİ ANAYASA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni Anayasayı bu sefer Meclis kendi iradesiyle gerçekleştirebilir mi?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Gerçekçi olmak lazım, şu anda Meclis Başkanı'nı bir kenara koyduğumuz zaman 316 milletvekili var AK Parti'nin. Eğer referandumla bir çözüm bekleniyorsa burada en az 330 gerekiyor. 330 olmadan referanduma gidilmesi mümkün değil. Dolayısıyla burada tabii ki gizli oylamayla falan oluyor ama diğer gruplardan buraya bir desteğin olması lazım ki yeni anayasa bu oylamada geçsin. Ben yalnız şuna inanıyorum: Yani referandumla eğer yeni anayasayla ilgili hazırlıklar, metin geçerse millet bunu kesinlikle onaylar. Buna inancım sonsuz. Fakat ben burada bir başka çağrı yapıyorum: Bugün muhalefette olan siyasi partiler biliyorsunuz dönemimde bir anayasa çalışması yaptı ve bu anayasa çalışmasında 60 madde, 4 siyasi partinin çalışmasıyla paraf edildi. Onların paraflarından geçti. Bu 60 madde az bir şey değil, burada yapılması gereken nedir? Muhalefet partileriyle iktidar partisi acaba ikili görüşmelerle bu 60 madde ve bunun dışındaki maddeler... Bu çalışmayı ele alıp ve burada süratle bir adım atmak. Artık bir darbe anayasasıyla değil de milli iradenin ortaya koymuş olduğu bir anayasayla geleceğe yürümek ister mi istemez mi? Bugün sadece anamuhalefetin vereceği destekle bile hiç milli iradeye başvurmadan, milli iradenin parlamentodaki temsilcileriyle bir ay bile sürmez. Bu değişiklikler süratle parlamentodan geçebilir. Bu olayın matematik yönüdür, realist yönüdür. Milletimize bunu götürelim."

"ORTAK PAYDAMIZ: BİR BİR DARBE ANAYASASIYLA GİTMEYİZ"

"Millete de gittiği zaman ben inanıyorum ki milletimiz de böyle bir metni kesinlikle onaylayacaktır" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Hatırlarsanız geçmişte, en son dönemimde 26 maddelik bir anayasa değişikliği metnini biz 330'u aşan bir oyla parlamentoda geçirmiş, millete gitmiştik. Milletimiz yüzde 58'le o zaman bunu onayladı ve bu anayasa değişiklikleri uygulamaya geçti. Burada da yine benzer bir adım, çok daha güçlü çok daha farklı bir şekilde atılabilir. Bütün mesele, bizim ortak paydamız nedir? Biz bir darbe anayasasıyla gitmeyiz. Ben bir Cumhurbaşkanı olarak diyorum ki, mademki biz bir darbe anayasasıyla gitmeyiz, öyleyse milletin adeta bir hakkı durumuna gelmiş olan anayasa konusunda parlamentodaki siyasi partiler kaldıkları yerden devam etsinler veya önce talep ettikleri bu 60 madde üzerinde adım atsınlar, süreç devam etsin. Mesela ben Başkanlık sistemi olayını gündeme getirdim, getiriyorum ve yine de getireceğim. Ancak bu anayasa değişiklikleri içerisinde de başkanlık sistemi olayı var. Orada başkanlık sistemi henüz müzakere edilmemişti, ona gelinmemişti. Fakat şuanda diğerleri üzerinde bir mutabakat sağlandıktan sonra başkanlık sistemini kendileri kabul etmiyor. Kabul edip etmemeleri önemli değil ama önemli olan bir şey var: Yani başkanlık sistemi nedir? Bunu millet bırakalım tartışsın, akademisyenler tartışsın, siyasetçiler tartışsın yani ülkemize kazandırır mı, kaybettirir mi? Bundan niye çekiniyoruz, bundan çekinmeye gerek yok. Birçok sıkıntıların altında aslında sistem krizi yatıyor. Bizim bu sistem krizinden kurtulmamız lazım."

"GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN UYGULAMALARINDA BAŞKANLIK SİSTEMİ VARDI"

G-20'ye katılan ülkelerin birçoğunun başkanlık sistemiyle yönetildiğini ve o ülkelerin arkasında başarılarla dolu bir grafik yattığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Zorla, birileri dayanarak adeta istemeye istemeye sanki bu Erdoğan'ın kendi meselesi. Bu benim şahsi meselem değil ülkemin meselesi olarak görüyorum, milletimin meselesi olarak görüyorum. Biz ülkemize, milletimize daha faydalı nasıl oluruz? Bunu düşünerek bu adımı atıyoruz. Bizim tarihimize baktığımız zaman o başarılarla dolu olan tarihte aslında bunun da örnekleri var. Kaldı ki geçmiş siyasi liderlerden ebediyete intikal etmiş olanların birçoğunun gündeminde hep başkanlık sistemi vardı. Gazi Mustafa Kemal'in uygulamalarında başkanlık sistemi vardı. Bunları biliyoruz. Milletin önüne getirelim, millet bu noktada tercihini yapsın. Ne diyorsa millet biz de "baş göz üstüne" deriz. Böyle yürüyelim. Şu anda 5.5 ay kaybettik. Yazık günah yani bu millet bunları kaybetmesin. Sandığa gittik, sandıktan ne çıktıysa hemen uygulamaya konulur. İtalya bakın şimdi yeni bir adım attı, yüzde 40'la düşünebiliyor musunuz? Yüzde 40'la tek başına iktidarı yakalayabilecek. Böyle bir durum geldi. İngiltere yüzde 34-35'ten tek başına iktidarı yakaladı. Yani herkes istikrara götüren yol nereden geçiyor? Buna bakıyor. Yani yüzde 34-35'le de olsa tek başına iktidarın yollarını açalım. Ve muhalefet "Hayır, olmaz" demiyor, ülkesi için ne gerekliyse bunu yapalım diyor. İtalya'da aynı şey oluyor. Bakın bunlar bize yakın Avrupa ülkeleri. Bunları artık görelim. Bunları gördüğümüz zaman olay çok farklı olur. Bizim anayasamıza baktığımız zaman geçmişten bu yana, 1924'ten alalım bu tarafa doğru, bir kısmı hemen çıkarılmış yerine bir şeyler konmuş, çıkarılmış bir şeyler konmuş adeta bir yamalı bohçaya dönmüş. Artık bu işi tertemiz, pırıl pırıl bir yeni anayasa olarak bence milletimize sunma zamanı gelmiştir diye düşünüyorum."