Özel bir televizyon kanalına konuk olan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Basın özgürlüğünün hakaret etmeden, tehdit etmeden, başkalarının kişilik hukukunu yok etmeden mutlak anlamda sağlanması bizim temel hedefimizdir" dedi.

28 Şubat'ın medya mantığının bugün de basın üzerinde görülüp görülmediğiyle ilgili soruya Başbakan Davutoğlu, "Bugün 28 Şubat'takine benzer şekilde medya üzerinde brifing vererek onu yönlendiren silahlı kuvvetler yok. Son 12 yılın en önemli başarılarından bir tanesi, sivil asker ilişkilerinin demokratik bir niteliğe dönüşmesi. Milli Güvenlik Kurulu'nun oturma düzenine bakınız, ben Dışişleri Bakanı olduğum döneme kadar devam etti, bir de şimdi bakınız. Sivil ve askeri ilişkileri daha sağlıklı zemine oturdu. 28 Şubat'ta medyanın postmodern darbeye verdiği destek asker ile medya arasındaki eskiden beri süregelen ilişkilere bağlıydı. 12 Eylül'de de böyle bir destek verildi. Ama şimdi böyle bir durumdan bahsedemeyiz. Medya üzerinden siyaseti dizayn etme teşebbüsü bağlamında soruyorsanız o hep oldu, oluyor. Son dönemde Cumhurbaşkanımıza, bize, AK Parti'ye yönelik kampanyaların oluş sebebine bakıldığında bu sefer bu ilişki askeri bürokrasisi ile medya ilişki olma mahiyetinde değil, dışarıda ve içeride siyaseti oy tercihleri ve milli irade dışında şekillendirmek isteyen çevreler tarafından yürütülen bir başka network doğdu. Bunun Türkiye'deki demokratik işleyişle bir alakası yok. Basın özgürlüğü konusunda herkesin dürüst olması lazım" dedi.

"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN HAKARET ETMEDEN, TEHDİT ETMEDEN, BAŞKALARININ KİŞİLİK HUKUKUNU YOK ETMEDEN MUTLAK ANLAMDA SAĞLANMASI BİZİM TEMEL HEDEFİMİZDİR"

28 Şubat'ta köşe yazarlığı yaptığını hatırlatan Davutoğlu, konu hakkındaki düşüncelerine şöyle devam etti:

" Bir gün öylesine üzülmüş ve öfkelenmiştim ki bir açıklamaya. O dönem kesintisiz eğitimi savunanlara dönük gelen tepkiler sebebiyle 5+3 meselesinden imam hatiplerin kapatılması meselesinden. O dönemin Başbakanı eleştirenleri "Bunlar mağaralardan beslenen yarasalar'demişti. Onun üzerine bir yazı yazmıştım. Biz müslümanlar mağaraları da yarasaları da severiz diye. Yarasaları severiz çünkü Allah'ın yarattığı her şeyde güzellikler buluruz. Mağaralara hürmet ederiz çünkü insanlığı aydınlatan vahiy ve birçok temel düşünce Hira Mağarası'nda vahiy geldi. Ertesi gün üniversiteye gelen dekan, rektör bir yazı üzerine aman dikkat edelim dediler. O zaman boş bir istifa mektubu vermiştim. Ben düşündüğümü söylemekten korktuğum anda bilim adamlığı yapamam diye. Hepimiz bundan etkilendik. Türkiye'de eğer demokratik ortam sağlayacaksak herkesin düşünce, fikir, basın özgürlüğüne aynı ölçüde saygı duyulması ve bu konuda da bazı temel kriterleri yerleştirmesi lazım. Bu anlamda basın özgürlüğünün hakaret etmeden, tehdit etmeden, başkalarının kişilik hukukunu yok etmeden mutlak anlamda sağlanması bizim temel hedefimizdir. Zaten beyannamemizde de bunu söyledik. Medya özgürlüğünden bahsettikten sonra bu özgürlüğü sınırlayıcı tutumlar takınmak bu doğru bir şey değil."

ŞİKE DAVASI

Fenerbahçe Spor Kulübü ve yöneticileri hakkında görülen ve tüm sanıkların beraat ettiği "Şike Davası" ile ilgili soruya Davutoğlu, "Dışarıdan hukuka bir müdahale edildiği varsayımı ve iddiasına üzerine görülen davaya, bu hüküm son bir nokta koydu. Eğer yanlış bir şey varsa da sistem içinde aksayan hususlar varsa da bunu da yine sistemin kendisi içinde ve bütün aktörleri tarafından doğru bir eksene oturtulması lazım. Şikeyi Türk sporuna bulaştırmamak lazım. Spor etik değerlerin en keskin şekilde uygulanması gereken bir alan" şeklinde yanıt verdi.