UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, uygulanabilecek bir protokolü hükümet ortaklarının birlikte hazırlayacağını söyledi. Özgürgün, Türkiye’den “başka protokol” baskısı gelmesi halinde, hükümetin devam etmeyeceğini net bir dille ifade etti

EKONOMİK PROTOKOL: Türkiye ile imzalanacak, uygulanabilir bir protokol hazırlanacağını söyleyen Özgürgün, “Ciddi şekilde uygulayacağımız bir protokolü imzalayacağız” dedi. Özgürgün, dayatma olmayacağını, olması durumunda  buna cevaben CTP-UBP hükümetinin görevi bırakacağını ifade etti

BIRAKIRIZ: Özgürgün: Bir dayatma olursa ben söyleyim, bu hükümet bırakır. Yapabileceğimizi ortaya koyacağız, gerçekten ülkenin yararına, bazen bu iki parti oy kaybetme uğruna yapabilecekleri de varsa onları da yapacak. Ama sonuçta halkın yararına olacağına herkesin emin olması lazım

SUYUN YÖNETİMİ: Su yönetimi ve işletilmesi konusunda Türkiye ile kriz olmadığını ifade eden Özgürgün, “Hiç böyle bir kriz yok. Ne ortağımızla ne de Türkiye ile… Önemli olan suyun gelmiş olmasıdır. BESKİ’nin de sürece dahil olacağı bir formül için görüşmeler yapılacak” diye konuştu

Baykan Gürses Özdağ

Hükümet ortağı UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, Türkiye ile imzalanacak ekonomik protokol konusunda bir dayatma ile karşı karşıya kalmaları durumunda net konuşarak, hükümetin görevi bırakacağını söyledi.

Türkiye’den borularla adaya gelen suyun yönetimi ve işletmesi konusunda Türkiye ile bir kriz yaşanmadığını ifade eden Özgürgün, “Hiç böyle bir kriz yok. Ne ortağımızla ne de Türkiye ile… Önemli olan suyun gelmiş olmasıdır. BESKİ’nin de sürece dâhil olacağı bir formül için görüşmeler yapılacak” dedi. Kıbrıs sorununda devam eden müzakere sürecini endişe ile takip ettiklerini de anlatan Hüseyin Özgürgün, “Cumhurbaşkanını kendisi bizi endişelendiriyor. Cumhurbaşkanı ne istişare ediyor ne de bilgilendirme yapıyor. Bu durum bizi de halkı da ciddi şekilde endişelendiriyor” dedi.

Meclis tutanaklarını okumakla Kıbrıs sorununun çözülemeyeceğine dikkat çeken UBP Genel Başkanı Özgürgün, önemli olanın tüm kesimlerin hassasiyetlerini dinleyerek bir çözüme ulaşılması olduğunu söyleyerek özellikle Mülkiyet ve Garantiler halkta ciddi bir endişenin hakim olduğunu sözlerine ekledi.

Soru: Vatandaş hükümet programının uygulanması konusundaki gecikmelerden şikâyetçi… Hükümet programını uygulamada sorun mu yaşıyorsunuz?

Özgürgün: Halk güçlü bir hükümet ve hizmet bekliyor. Yeni projeler ve yeni iş olanakları yaratacak iş alanları yaratılmasını bekliyor. Ekonominin önünü açacak hareketler bekliyor. UBP ve CTP iki büyük parti. Biri iktidarda diğeri muhalefette hep birbirlerini aşağıya çekmek için uğraşıyorlardı.

Bu modelle iki parti, halkın beklediklerini doğru, kararlı ve şaibe yaratamayacak şekilde iktidara geldi. Şu anda beklenti büyük. Bu beklenti biraz da sabırsızlığa dönüştü. Hükümet Temmuz’un sonunda kuruldu, Meclis tatildeydi, birçok söylediğimiz işin yapılması için de yasa geçmesi gerekiyordu. Örneğin Kamu Reformu, Belediyeler, Sağlık ve daha pek çok alanda yapılacak reformlar gibi… Bu yasaların çoğu hemen hemen hazır hale geldi. Hatta yargının güçlendirilmesi için Anayasa değişikliği de bunlardan biri…

Fakat Meclis, Ekim ayında açıldı. Bu hükümet kurulduğunda Meclis kapalıydı. Ekim’de açıldığında Başkanlık seçimi yapıldı, sonra da Bütçe görüşmeleri başladı. Yılbaşından sonra ancak hükümet bu dediği icraat ve birçok şeyi değiştirecek güçlü hükümet imajına dayalı çalışmaya başlayacak. Su konusu bunlardan biridir. Bu konuda problem olacağını düşünmüyorum. Bazı işleri hızlı yapmamız lazım. Mali konularla ilgili sıkıntılarımız var. Mali protokol imzalanmadı. Protokolün hızla yürürlüğe girip piyasaya bir miktar para enjekte etmek lazım. Sadece devlet çalışanını ödemekle olmuyor. İşin özel sektör kesimi de var. Buralardaki sıkıntıları aşmak için piyasaya para aktarmak lazım.

Yeni yıla kalmaması gereken işlerdi, orada bu özeleştiriyi yapmamız lazım. Hükümete biraz da haksızlık yapılıyor. Çiftçinin ürününü bir önceki hükümet Haziran’da aldı. Biz gelip bunu ancak bulmuşuz, bütçe de bitmiş, şimdiki bütçeden ödemek zorundayız ve Ekim ayında ödenmesi gereken bu bedelleri hükümet önünde buldu.
O zaman bu hükümet 2 sene görev yapmış hükümetin biriktirdiği o sorunları gelip de şimdi “parayı bulacaksınız ya da gideceksiniz” diyerek 4-5 aylık bu hükümete yüklemek insafsızlıktır. Evet yapacaktır hükümet ama bazı ilkeleri de çiğnemeyecektir.

Yeni bütçe bile Mart’ta kullanılmaya başlanacaktır. Böyle bir hükümetin bu kadar yeni ve bütçesini bile yeni yeni kullanacak bir hükümetin kaynak yaratabilmesi için biraz daha zamana ihtiyacı var.

Bütçesini geçirirken “bulacaksınız, bulmazsanız gideceksiniz” demek gerçekten bu hükümete yapılmış büyük bir haksızlıktır. O temelde kurulmadığı herkes biliyor. Bunu ne Sayın Talat’la partisel çıkarlar üzerine kurmadık. Sendikalar hükümete çok erken bir uyarı yaptı. Onlar diyebilir ki 5 ay oldu. 1 yıl sonra hala aynı yerde sayıyorsa hükümet, o zaman haklılık verirdim.

Soru: Nedir bahsettiğiniz ilke ve prensipler?

Özgürgün: Türkiye ile bir mali protokol imzalayacağız. Bu protokol imzalandıktan sonra buna uyacağız.

Soru: Türkiye ile ekonomik protokolü imzalayamadınız. Nedir sıkıntı?

Özgürgün: Türkiye’de ve bizde hükümetler yeni kuruldu. İmzalanacak ama…

Soru: 2013-2015 protokolü KKTC hükümetleri tarafından uygulanmadı ama…

Özgürgün: Biz uygulamadık. Türkiye uyguladı. Ciddi şekilde uygulayacağımız bir protokolü imzalayacağız. Kendi irademizi de koyacağız ve Türkiye ile anlaşacağız.

Soru: Hükümetin bu konuda çalışması var mı?

Özgürgün: Tabii ki var. 

Soru: Nasıl bir protokol hedefi var? Dayatma olur mu?

Özgürgün: Hayır, kesinlikle böyle bir şey olmaz. Dayatma olmaz. İki ülkenin anlaşabileceği bir protokol olur. Mali kaynak konusunda tabii ki Türkiye’nin yardımları her zaman bizim için teşekkürle karşılanmıştır. O yardımlar yine yapılacaktır. Biz de kendi üzerimize düşen görevleri yapacağız.

Bir dayatma olursa ben söyleyim bu hükümet bırakır. Yapabileceğimizi ortaya koyacağız, gerçekten ülkenin yararına, bazen bu iki parti oy kaybetme uğruna yapabilecekleri de varsa onları da yapacak. Ama sonuçta halkın yararına olacağına herkesin emin olması lazım. Bazı tedbirleri almak için acı reçete de yazılabilir. İleride bunların düzelmesi için bu iki parti hükümet kurdu.

Soru: Türkiye ile suyun yönetimi konusunda bir kriz mi yaşıyorsunuz?

Özgürgün: Önemli olan suyun gelmesiydi. Büyük projenin yüzde 80’i tamamlandı. Geriye kalan bu suyun yönetimi kimde olacak, dağıtımı kim yapacak gibi konulardır. Ortağımızla bu konuyu hatta başkanlar düzeyinde ele aldık. Bazı formüller ürettik. BESKİ’nin de içinde olacağı modellerin mutlaka olması gerektiğini düşünüyoruz. Belediyelerin de olacağı ama özel sermayenin de gerekli olduğu bir sistemin de daha akla yatkın olduğunu düşünüyoruz. Talat’la yaptığımız görüşmelerde belli bir şekilde bunun konuşulup tartışılabileceği gerçeği var. Bu Allah kelamı değil. Türkiye’nin de net budur, bu olacak dediği bir tavrı yoktur. Önce onlar bir şey önerdi, siz de önerin konuşalım dediler. O noktada bütçe bittikten sonra herhalde Başbakan TC Başbakan’ı ile görüşecek. Tahmin ediyorum ki bizim de CTP’nin de Türkiye’nin de görüşleri olan bir yere ulaşılacak.

Soru: Su konusunda CTP ile bir fikir ayrılığınız var mı?

Özgürgün: Olamaz. Kabul edilmesi gereken mantıklı bir şey var, belediyelerin işin içinde olması lazım. Özel sermayeye de ihtiyaç var. Türkiye’nin de bu konuda görüşleri var. Ortada bir maliyet var. 1.6 milyar’lık bir yatırım yapıldı. O finansman maliyetini Türkiye ne yapacak. İşletme masraflarının üzerine mi koyacağız, bunu da oturup konuşmak gerekiyor. Kesin olan bir durum yok. Ortada bir dayatma da yoktur. Her şeyin konuşulacağı bir ortam vardır. Bizde de “hayır” ben böyle yaparım denilebilirdi. Bizde de bu yok. Henüz anlaşma imzalanmadığı için kriz var gibi sanılıyor.

Soru: Türkiye ile su konusunda uzlaşı sağlanamadığı için buraya gönderilen mali desteğin durdurulduğu söyleniyor. Bir kaynak sıkıntısı yaşıyor musunuz?

Özgürgün: Hiç öyle bir şey yok. Suya bağlanmış bir şey yok. Olan mali protokol imzalanmadığı için hükümet yeni kaynak konusunda belirsizlik yaşıyor. Bunun suyla ilgisi yok. Türkiye suyu istediği olmadığı için kesti deniliyor. Hangi mantığa sığar bu. Öyle bir şey yok.

Soru: Kıbrıs sorunda özüme yaklaşıldığına ilişkin mesajlar var. Kıbrıs sorunundaki gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?

Özgürgün: Çözümün parametreleri belli. Türkiye de çözüm istiyor. Kıbrıslı Türkler ve Rumların eşit oluşturacakları bir yapı var. Eşitlik temelinde, belki al-ver ile sağlanacak açılımlarla Kıbrıs sorununun ortadan kalkacağını düşünüyorum. Bizim endişe duyacağımız bir model olmamalı. Genel dünya gerçeklerine de bakmak lazım. Kendi haklarımızı çok iyi yönetecek bir düzen olması lazım. Bizi endişelendirecek gelişmeler var. Bizi başta Cumhurbaşkanı endişelendiriyor. Bizzat kendisi… Ne bir bilgilendirme var ne istişare var. Çözümü nasıl yapacak Sayın Cumhurbaşkanı… Bize açık açık söylemesi lazım… Çözümü gizli gizli yapamazsınız. Her hafta gerekirse parti liderleriyle konuşması lazım… Ayda 1 defa Meclis’e gelip milletvekillerine bilgi aktarmalıdır. Dedikodu ile olmaması lazım. Meclis’e kaç defa geldi Cumhurbaşkanı. 8 ayda 1 defa geldi. Görüşmelerde çok mesafe kat edildi gibi görülüyor. BM yetkilileri çıkıp açıklama yapıyor Basından duyuyoruz. Cumhurbaşkanı sorumlulukla hareket etmiyor. Başta sorun Cumhurbaşkanıdır.

Soru: .Cumhurbaşkanından bizzat bilgi alamadığınızı söylüyorsunuz. Görüşme tutanakları Meclis’e geliyor mu peki?

Özgürgün: Beni tutanak ilgilendirmez. Alın tutanakları okuyun demek olmaz. Kıbrıs sorunu benim tutanakları okumamla çözülecek bir sorun değildir.  Benim seninle yüz yüze konuşarak strateji belirlemem gerekir.

Cumhurbaşkanına çağrı yapıyoruz, bizden görüş al görüştüklerini anlat. Bunu yalnız götürme şansı yoktur. Çok büyük bir rahatsızlık var toplumda. Cumhurbaşkanı Akıncı, taban olarak oy almış olabilir. Ama ben 1.tura bakarım. 1. Turda aldığı oy % 25…4 kişiden 1’inin oyunu almış. 2.turda diğer partilerin oylarıyla destekleri var. Akıncı, başka adaylara gitmiş oyları aldı. Onlara karşı sorumluluğu var. 1.turda % 60 alıp seçilmek başkadır, o zaman da bu kadar konuşma şansımız kalmaz. % 25 oy almış, 2.turda emaneten verilmiş oylar var.

O zaman Sayın Cumhurbaşkanı daha da sorumluluk alıp bilgi vermelidir. Kamuoyunda Garantiler konusunda bir şey çıktı. Cumhurbaşkanın sözcüsü “Garantiler tabu değildir” dedi. Ben bundan ne anlamalı mıyım? Cumhurbaşkanı da bunu yalanlamadı. Anlamalı mıyım yoksa Cumhurbaşkanı çağırıp izah mı etmeli midir? Ben anlayamıyorsam halk neyi anlayacak.

Bu çok büyük bir yanlıştır. Halkın en hassas olduğu konularda bu olmamalıdır. Güvenlik ve Garantiler Kıbrıslı Türkler için önemlidir.

Mülkiyette de öyle. Bu konuda çıkan belgeleri bir vatandaş olarak gördüğümde ne yapıyorlar dedim. Bunu Sayın cumhurbaşkanı ülkenin en etkili makamları ile paylaşmazsa biz bunu halka nasıl anlatalım. Vatandaş bize soruyor, o belge çıktı diyor, ben de notmuş dediler diyorum. Bugün ülkenin önde gelen siyasi makamları ve temsilcileri Sayın Cumhurbaşkanına destek olmak için 6 ay hiç ağzımızı açmamışsak ama bir noktadan sonra tavırları bizi çok rahatsız etmeye başladı. Halkı da tedirgin ediyor.

Soru: DİSİ ile ortak bir komite kurma kararı aldınız. Ne hedefliyorsunuz?

Özgürgün: DİSİ ile Kıbrıs sorununda ekonomik yönden de olaya bakmamız gerektiğini konuştuk. Bugün güvenlikten sonra gelen ekonomi ve refahtır.

Güvenliği sağlamak birinci önceliğimizdir. Bizim net kırmızı çizgimizdir. DİSİ ile bunları konuştuk. Annan Planı’nda bunlar yoktu mesela. DİSİ’ye bunu anlattık ve neden hayır dediğimizi söyledik. Onların da hassasiyetlerini dinledik