Amur Gadjiev / Sputnik

Son Kıbrıs görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine BM Güvenlik Konseyi, oybirliğiyle aldığı bir kararla, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların 'barışçıl çözüm ve adanın yeniden birleşmesine bağlılıklarını göstermeleri' için çağrıda bulundu.

BM Güvenlik Konseyi kararında ayrıca, Kıbrıs’ın ayrılmış vaziyette olduğu şu anki statüko bundan sonra artık kabul edilemeyeceği vurgulandı. 

Peki bundan sonra Kıbrıs çözüm süreci nasıl gelişir? İlerleme ne gibi yöntemler ve adımlarla sağlanabilir? İleride BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi değişirse durum değişebilir mi?

Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan tanınmayan KKTC’nin eski Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı ve Toplumcu Demokrasi Partisi Dış İlişkilerden Sorumlu eski Genel Sekreter Yardımcısı Sami Dayıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu.

BM Güvenlik Konseyi’nin almış olduğu bu karar, daha önce görmüş olduğumuz kararlardan bir tanesidir. Bunun ardından atılacak olan herhangi bir adım da, geçmişte olmadığı gibi şimdi de olacağı inancı içerisinde değilim. Bence önümüzdeki zaman içerisinde sağlanması gereken en önemli şey, Kıbrıslı Türk ve Rum halklarının birleşmesidir. Çünkü eğer Kıbrıslı Türk ve Rum halkları birleşmezse, 1960’lı yıllarda olduğu gibi zorlamayla bir anlaşma sağlansa dahi arkasından herhangi bir şeyin geleceğine inanmıyorum.

Evet, Kıbrıslı Türklerin son dönemde bazı açılımlarda bulunduklarını gözlemledik. Maronitlere köylerine dönüş izni verildi. Bu doğru bir süreç. Ama zaten Maronit köylerindeki mülkiyet, kendilerine ait bir mülkiyet olup bir lütuf değildir. Ayrıca bu tür adımlarda ırk ayrımını da yapmamak gerekir. Yani Maronitlere izin verilmiş ama aynı hak Kıbrıslı Rumlara tanınmamış. Bu bana göre bir ırk ayrımcılığıdır.

Rum kesimine gelince Rumların da absürd talepleri olmaması gerekir. Bugün Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıs’ta yaşayan Türk toplumunun şimdiki koşullarda garantiler konusunda belli bir pozisyonu söz konusu. Rumlar, bununla empati kurmak kaydıyla bu garantiler konusunu kabul etmeleri gerekir. Çünkü “sıfır garanti”, “sıfır asker” dendiği zaman bu husus, sadece Kıbrıs’taki Türk askerleri için değil, burada bulunan bağımsız İngiliz üsleri için de geçerli olacaktır. Bunun kabul edilebilirliği ise ancak ileride görülecek safha içerisinde belli olacaktır. 

Artı olarak sayın Anastasiadis, hala Türkiye’yi suçlama taktiğini uyguluyor.  Bu suçlama oyunları çok geçmişlerde kalmış. Bunlar, artık zamanı geçmiş oyun tipleridir. Bundan hem Kıbrıslı Rum liderlerinin hem de Kıbrıslı Türk liderlerinin vazgeçmesi gerekir. Bu tür suçlama oyunlarıyla bir yere varacağımızı sanmıyorum. 

Son olarak şunu da söylemek gerekir, eğer Kıbrıs’ın çevresindeki gaz ve petrol konusunda verimli bir netice alınırsa, menfaati olan ülkeler çerçevesinde ileriye dönük olarak bazı açılımların geleceği inancı içerisindeyim.

Peki BM Kıbrıs Özel Temsilcisi değişirse müzakere süreci etkilenir mi?

BM Kıbrıs Özel Temsilcisi değişse Kıbrıs müzakere sürecinde hiçbir değişiklik olmaz. Ama yeni atanan temsilci, ta konulara vakıf olana kadar belli bir süre daha geçecektir. Dolayısıyla özel temsilcinin değişmesini, BM açısından sadece bir zaman kazanma, Kıbrıslılar açısından ise zaman kaybetme olarak görmekteyim.