Partisinin Meclis grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş, 15 Temmuz darbe girişimi için, "Bir darbe gerçeği var. Darbe bir senaryo değil hakikat ama buna karşı alınan tedbir büyük bir senaryodur. Büyük bir operasyon ve bu operasyona muhalefet partileri de dâhil olmuştur. O yüzden Saray'da, Yenikapı'da biz yokuz, onlar var" diye konuştu. 

Demirtaş, darbe girişiminden dolayı 32 bin kişinin tutuklu olduğunu hatırlatarak, 32 bin kişinin tek dosyada birleştirilmeye çalışıldığını, bunun da "oradan bir karar çıkmayacağı anlamına geleceğini" söyleyerek, Meclis'in halkın iradesi olduğunu ve halkın iradesini ayaklar altına aldırmayacaklarını, OHAL ve KHK ile memleketin yönetilemeyeceğini, Meclis'in açık olduğunu belirtti.

Kapatılan TV'ler

29 Eylül'de 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kapatılma kararı alınan televizyon kanallarına da dikkat çeken Demirtaş, "Onlar, onurlarını, kalemlerini satmış olsalardı, bugün onlara da polis değil herhalde bakanlardan biri tebrik etmeye, konuk olmaya giderdi" dedi. Demirtaş, Kürtçe çocuk kanalının da kapatıldığını ifade ederek, AK Parti dönemindeki asimilasyon hızının Cumhuriyet tarihindekinin 10 katı olduğunu savundu.

"Ne acıdır ki bunu İslâm adına yapıyorlar. 14 yıldır, 'Biz Müslüman bir partiyiz' diye iktidara gelip bu memleketi yönetenler yapıyorlar. Hırsızlığın en büyüğü bunlarda, adiliğin en büyüğü bunlarda, yalanın en büyüğü bunlarda, iftiranın en büyüğü bunlarda, işkence, infaz her şey bunlarda. Bunun dinle, İslâm'la ne alâkası var. Türkiye toplumu yüzde 50 oy veriyormuş... Kusura bakmasınlar, haysiyetsizlik yüzde 50 ediyorsa, kusura bakmasınlar. Yüzde 99 da etse, bilsek yüzde 99 oy alacağız, haysiyetsizlik yapmayız biz." 

"İstanbul'un yarısını yiyip bitirdiler"

Selahattin Demirtaş'ın gündeminde bazı HDP'li belediyelere kayyum atanması da vardı. 

"Memleketin en büyük hırsızları AKP'li belediyelerdedir. Öyle küçük hırsız felan değildir. İstanbul'dan Ankara'ya kadar adil bir şekilde, vicdanlı bir müfettiş girsin şu belediyelere, neler çıkacak. Ankara'nın, İstanbul'un yarısını yiyip bitirdiler.

Servetlerinin haddi hesabı yok. Fakat, kayyum atanacaksa bizim gariban, zaten bütçesi olmayıp da hizmet sunamayan, başındaki davalardan nefes alamayan DBP'li belediyelere kayyum atanıyor. Niye? Çünkü hırsız değiller. Hırsız olsalar baştacı edip, kıymetli olurlar. Böyle bir haysiyetsiz yönetim Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gelmemiştir. Ben içime sindiremiyorum. Benim belediye eş başkanlarım tutuklanacak, memleketi soyup soğana çevirmiş olan şu belediye başkanları veya belediye yöneticileri başımıza demokrasi, ahlâk abidesi kesilecek."

"Parlamentoda iki parti var"

Türkiye'nin sorun yumağından yaşanmaz hâle geldiğini, Meclis'in açıldığını ancak ilk dakika yapılan işin "savaş tezkeresi" çıkarmak, ardından ise OHAL'i uzatmak olduğunu dile getiren Demirtaş, şöyle devam etti:

"Televizyonu, radyoyu, gazeteyi kapatabilirsin, parlamentoyu kapatabilirsin, yüreklerimize, beyinlerimize kelepçe vuramazsın. Alttan gelen o seli durduramazsın. Hiçbir baraj bu selin önünde duramaz, duramayacak. Bu düzende yıkılıp gidecek. Parlamentoda iki parti var. HDP ve diğerleri var. Bir araya gelmiş milliyetçi, Türkçü, ulusalcı, ne kadar dinci, mezhepçi anlayış varsa ittifak kurmuşlar, adını da 'Yenikapı ruhu' diye bir şey koymuşlar; bildiğiniz faşizmin ruhunu sokaklarda, parlamentoda dalgalandırarak oradan bir yeni Türkiye icat edeceklermiş."

"Önüne gelen bunları kandırdı"

"Önüne gelen bunları kandırdı. Dünyanın en saf, en keriz hükümeti. Bir tek biz kandıramadık" diyen HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, şunları söyledi:

"Doğruyu söylüyoruz ama bunları kandırmak isteyen herkes parmağında oynatmış. Suçlu kim? Suçlu yine millet. Suçlu gariban öğretmenler, savcılar, hâkimler, doktorlar, mühendisler. Suçlu bunlar. Kandırılan, cemaati büyüten onlar, sonra bir cümleyle yırtıp, 'kandırıldık' diyorlar. Ama en büyük suçlu memleketin başında, memleketi yönetmeye devam edecek. Darbe ile mücadele ediyoruz adı altında, bizlerle, darbeye karşı direnen demokrasi güçleriyle mücadele ediyorlar. Defalarca 'bunların siyasi ayağı nerede' diye sorduk. Darbe olsaydı, kim bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı olacaktı? Niye bunları açıklamıyorsun. Bank Asya'dan havale yapmış memuru işten atıyorsun. AKP'nin içinde kaç tane darbeyi haber alan veya darbenin içinde olan milletvekili var? Niye açıklamıyorsunuz? 'Darbeyi eniştemden öğrendim' diyor, külliyen yalan. Darbeden; senden, benden, eniştenden, MİT'ten önce haberi vardı. Darbenin istihbaratını alacaksın, tedbirini alacaksın, 225 insan yaşamını yitirecek, sırf sen kendi iktidarını sağlamlaştır diye darbe tehditini önleme yerine harekete geçmelerini bekleyeceksin. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kumpaslarından biriyle, darbe içinde darbeyle karşı karşıyayız. Darbecilerin isim isim, günler öncesinden listelerin elinizde olduğunu herkes biliyor artık."

"Sokak meşrûdur"

Bütün temel hak ve özgürlüklerin KHK'lar ile kısıtlandığını savunan Selahattin Demirtaş, şöyle devam etti:

"Böyle bir ortamda miting, yürüyüş mü olur? Halk buna rağmen canını ortaya koyarak, elinden geldiğince direniş ortaya koyuyor. Efendim, Demirtaş, sokağa çağırmış... Tekrar çağırıyorum. Sokak meşrûdur. Zulme karşı direniş meşrûdur. Sana meşrûdur da bize meşrû değil mi? 15 Temmuz darbesine karşı sokağa çıkana meşrûdur da kayyuma karşı, vekil tutuklanırsa sokağa çıkacaklar gayr-i meşrû mudur? Herkesin iradesi saygındır, halk demokratik tepkisini her yerde barışçıl çerçevede gösterme hakkına, hukukuna sahiptir. Bunlar, 'sokak tehlikelidir' falan diyecekler. Kanmayın bunlara. Sokak, demokrasinin en meşrû alanlarından birisidir. Sokak meşrûdur. Zulme karşı direnmek isteyen herkes için sokak, gösteri meşrûdur. Zaten memleketin şu anda parlamentoyla birlikte düzelme şansı yok ki. Keşke olsa. Parlamentoyu istediği saatte açıp, istediği saatte kapatıyorlar. Buradan demokrasi, yeni anayasa, özgürlük çıkar mı?"

Kaynak: HDP, AA