Eniz Orakcıoğlı

BESKİ’nin kuruluş, yönetim şekli ve finans projeksiyonları ile maliyetlerinin hazırlanmasından sorumlu olan Eski Ekonomi Bakanı Derviş Kemal Deniz, Yeni Bakış’a suyun fiyatlandırılmasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Deniz, Belediyeler suyun satış fiyatı 2,30 TL’nin üzerine binecek fiyatın belediyelerin masraflarına ve kar paylarına göre hesaplanacağını belirterek, “Baktığınızda daha önce BESKİ projesinde yaptığımız maliyetlendirmede suyun belediyelere 0,60 kuruşa geldiğinde maliyetinin 2,30 olacağıydı. Kısacası belediyeler 0,60’a satılacak suyun üzerine 1,70 TL maliyet çıktığıydı. Şimdiki duruma bakıldığında BESKİ projesi hesaplamasıyla, o şekilde her yönü ile sağlamlaştırılmış bir yapıda 2,30 TL gelen suyun üzerine 1,70 TL maliyet konulduğunda belediyelere gelen su 4,00 TL maliyeti gelmiş olurdu. 4,00 TL’nin üzerine de belediyeler kendileri ne kadar kar etmek istediklerine kendileri karar verir ve fiyat belirlerdi. BESKİ’de yapılan projede, kaçakların önlenmesi, personelin verimli kullanılması ev bakım onarım işlemlerinin çok düzenli bir şekilde yapılması gibi çok ideal, özel bir şirket gibi çalışacak olan bir şirket modeli amaçlanmaktaydı. Ama maalesef belediyelerin umut edilen ve yapılması beklenilen sistemin olduğunu sanmıyorum” şeklinde konuştu.

“Fiyatın artış göstermesi normaldir”

Her belediyenin kendine göre bir maliyet hesaplaması olduğunu da vurgulayan Deniz, “BESKİ’de yapılan projede, kaçakların önlenmesi, personelin verimli kullanılması ev bakım onarım işlemlerinin çok düzenli bir şekilde yapılması gibi çok ideal, özel bir şirket gibi çalışacak olan bir şirket modeli amaçlanmaktaydı. Ama maalesef belediyelerin umut edilen ve yapılması beklenilen sistemin olduğunu sanmıyorum. Beski yapısı altında olunsa ve bugün 2,30’dan su gelse üzerine 1,70 TL konacak ve 4,00 TL’ye maliyet belirleyecekti, üzerine de kar etmek istediği rakamı koyup satacaktı. Ama belediyelerin bu günkü durumuyla ve her birinin ayrı ayrı maliyet hesaplamaları yapmasıyla bu fiyat her belediyeye göre değişkenlik veya artış göstere bilir” diye konuştu.

“En ideal BESKİ modeliydi”

Deniz, sözlerine şu şekilde devam etti; “En başından beri bu yönetimin en idealinin BESKİ modelinde bir model geliştirip, suyu profesyonel bir şirket mantığı ile yönetmek ve mümkün olduğunca halka en iyi hizmeti vererek en iyi fiyattan satmaktı. Bu noktada da özel sektör veya belediyeler ne kadarını yapar önümüzdeki süreçte göreceğiz.”

“Fiyat yüksek değil”

Deniz, belediyelerin vatandaş için ön gördüğü fiyatın yüksek olmadığını belirterek, “2,30 TL’ye belediyelere satılan ve maliyet artı kar payı hesaplandığında ortaya çıkacak olan 5 veya 6-7 TL’lik fiyata bakıldığında, su kesintileri dolayısıyla meydana gelen zararlar, tankerle su getirme ihtiyaçları hesaba katıldığında çok da pahalı olarak düşünülmemelidir. Bunun yanında mevcut şartlar içerisinde düzenli suyu akmayan bir devletin vatandaşları için de hayat daha pahalı olmaya başlar, çünkü alternatif su kaynakları elde ederek hayatını idame ettirmeye çalışır ve müthiş bir şekilde kirlilikle karşı karşıya kalırsınız. Bu yüzdende çevre ve kirlilik açısından da bakıldığın artı tüm saydığımız faktörleri de hesaba katarsak belediyelerin vatandaştan talep edecekleri miktarın çok pahalı olmadığını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“Su elzemdir”

Suyun gelmesinin elzem olduğunu vurgulayan Deniz, “Kıbrıs’ın bugünkü su kaynakları durumuna baktığımız zaman, suyun gelmesi gerektiği bir kez daha ön plana çıkmaktadır. Pahalılık konusuna gelecek olursak da benim tek üzerinde durduğum nokta suyun belediyelere neden 0,60 kuruş değil de, 2,30 olduğudur ki bu artışın sebep veren faktörler içerisinde ne vardı vatandaşa tam olarak anlatılmadı. Bunun yanında vatandaş 3 öderken 5 ödemeye hazır mı? Bunu da değerlendirmesini yapmak lazım ama bakıldığından 10 Tonluk su harcayan ve tonu için 3 ödeyen vatandaş, ansızın bu tutar 5’e çıktığında yüzde 80 bir pahalılıkla karşı karşıya kalacaktır. Fiyat pahalı gelmiş olabilir ama dediğim gibi bu sadece fiyat üzerinden değerlendirilmemelidir, çünkü burada farklı faktörlerde söz konusudur” dedi.

“Maliye Bakanlığının kapısına dayansınlar”

İkinci bir faktörün ise “su yönetiminin belediyelerin ortak olduğu bir şirket mi yoksa özel bir şirket tarafından yapılacağı mıdır?” olduğunu belirten Deniz, “Tabi ki bu noktada da belediyeler tam bir birlik olamadıkları ve birlikte hareket edemedikleri için, bunu profesyonel ve KKTC modeli olarak yürütme şansını ortadan kaldırdılar ve sistemi kaçırdılar. Hal böyle olunca belediyeler bu suyu büyük baskı altında satamazlarsa da gidip Maliye Bakanlığının kapısına dayanmaları gerekir” diye konuştu.

“Sorun tahsilatlar”

Deniz, sözlerine şu şekilde son verdi; “Benim gördüğüm nokta halkın suyu pahalı alacağını bir tarafa bırakın, bir de belediyelerin tahsilat sıkıntıları başlayacaktır. Tahsilat sıkıntısı, suyun maliyeti ile ilgili değil, bugün belediyeler tahsilatı yapabiliyorlarsa buda suyun faturası ile birlikte yaptıkları içindir, su ellerinden alınıp da özel sektöre verildiği zaman belediyelerin tahsilat yapma şansları çok çok azalacak o zaman da belediyeler sıkıntıya girecek. Kısacası bugün belediyeleri sıkıntıya sokan suyun maliyeti değil, özel sektörde devredildikten sonraki dönemde bence belediyeler zora girecek.