Özge Kizir

Ekonomi ve Turizm eski Bakanı Ekonomist Derviş Kemal Deniz, hükümetin bozulma aşamasında bulunduğu ve yeni hükümet alternatifleri üzerinde durulduğu bu günlerde yaptığı değerlendirmede “Ekonomi açısından en ideali tek parti hükümetidir. Koalisyonlar hiçbir zaman ekonomiye çok faydalı olmaz” dedi. Geniş tabanlı olarak kurulan ancak 10 ay devam eden CTP-UBP hükümeti konusundaki görüşlerini de koyan Deniz “Ben aslında CTP ve UBP’den çok umutluydum. Sorunları daha çok çözüp daha fazla reform yapacağına inanıyordum. Bir imkân vardı, fakat öyle bir şey göremedik. Güçlü bir hükümetin ekonomiye yansıması çok iyi olurdu” şeklinde konuştu.

Derviş Kemal Deniz, maaş ödeme sıkıntısı ve hükümet krizi gibi gündemdeki son gelişmeleri Haberal Kıbrıslı gazetesine değerlendirdi. Ülkede maaş ödeme sıkıntısının kronik olduğunu ifade eden Deniz, “İlk defa bu aya mahsus bir şey değildir. İnsanların, her ay sonu geldiğinde ‘maaşlar ödenecek mi ödenmeyecek mi’ diye bir kuşkusu vardır. Ülkenin bütçesi, bilhassa maaşlarla ilgili kısmı gelire göre çok da böyle rahat finanse edilebilir bir durumda değildir. Bunun için bu gibi sıkıntıların yaşanmasını, bu sürecin yansıması olarak görüyorum” dedi.

“Halka yansıtılmamalıydı”

Maaşlardan yapılan kesintiye değinirken “Bence bunu halka yansıtmaması gerekirdi. Bir yolu bulunarak finans yoluna gidilmesi lazımdı” diyen Deniz, “Hükümetlerin görevi ay sonu maaşları ödemektir. Bunu ödemeyince hükümet görevini doğru düzgün yapamaz gibi duruma gelir” şeklinde konuştu. Derviş Kemal Deniz, hükümet krizinin kökeninde bu konunun yattığını düşündüğünü dile getirdi, “Gerek ortağı olduğu parti içerisinde gerekse muhalefetten birçok tepki gelmeye başladı” dedi. Deniz şunları söyledi:

“Yeni bir fikir veya yöntem ortaya atılması gerekiyor”

“Yaşanan durumu ‘başarısızlık’ olarak göstermenin yanlış olduğu inancındayım. Çünkü kronik olarak yaşanan bu maaş sıkıntısı, ülkenin sıkıntısı olarak ortaya çıkıyor. Onun için maaşlar ödenemedi. Şimdi bunu ‘daha önce bulup buluşturan ve son anda ödeyen’ ile arasında bir fark var diye düşünmek gerekirse, öyle değerlendirmemek lazım. Çünkü bu ülkenin sorunudur. Belli ki ciddi olarak ülkenin bu konuda, kökeninde bir şeyler yapılması için yeni bir fikir veya yöntem ortaya atılması gerekiyor. Bu durum toplumun önünde her zaman kalmamalıdır. Bugün gelinen bu durumun farklı sebepleri olabilir. Bu konuda yargılamanın doğru olmayacağına inanıyorum.” 

“Birileri bize bir şeyler ortaya koysun diye bekliyoruz”

Ülkedeki en büyük sıkıntılardan bir tanesinin üretkenlik olduğuna değinen Deniz şöyle konuştu:
“Bir şeyler ortaya koyacağımız yerde birileri bize bir şeyler ortaya koysun diye bekliyoruz. Koydukları zaman da itiraz ediyoruz. Eğer KKTC kendine göre bunu şekillendirmiş olsaydı -buna özelleştirme de dahildir- neyi özelleştirip neyi özelleştirmeyeceği veya özelleştirmenin nasıl yapılacağı üzerine bir politika geliştirmiş olsaydı, karşı tarafın bu konuda bir şey üretmesine ihtiyaç olmazdı. En azından kendi tecrübeleriyle bir şey katardı. KKTC-Türkiye ilişkilerine bakarsak, siz bunu yaparsınız ama buna baktığımız zaman bizim tecrübelerimiz bunun olmaması gerektiğini söyler ve kendi deneyimlerini aktarır.

“Ödevimizi yapmadık gibi görünüyor”

Siz kuru kuruya ‘hayır’ diyemezsiniz. Derseniz eğer size ‘alternatifiniz ne’ diye sorarlar. Ben inanıyorum ki bugün özelleştirme olmasaydı, özelleştirmesiz aynı bütçesel sıkıntıları yaşar mıydık? Aynı ülkedeki ekonomik dönüşümü sağlayabilir miydik? Bunların üzerinde senaryo hazırlanması gerekir. Özelleştirme yapılırsa da bu da acaba ne gibi sıkıntılar yaratır? Yani bizim kaynaklarımızın özel işletmeye verilmesi sağlanabilir mi diye bir kural ortaya konulmasına bakılması lazım. Her ikisine baktığınızda haklı sebepler olabilir. Olaya bakıldığında bunun bilimsel araştırma yapılarak bir proje haline sunulmasında biz ödevimizi yapmadık gibi görünüyor.

“Bizim tarafta büyük bir boşluk vardır”

Olaya bakıldığı zaman bizim tarafta büyük bir boşluk vardır. Hazırlanma açısından ödevini yapmamış çocuk gibiyiz. Özelleştirme konusunda en basiti su meselesidir. Su meselesinde sosyolojik ve insan hayatını etkileyen faktörleri bir tarafa koyacağız, ekonomik faktörleri bir tarafa koyacağız. Suyun özelleştirilmesi ile ilgili bizim tarafın ortaya koyduğu ve mücadele ettiği konularda çok yetersiz kaldığı inancındayım. 

“Hükümet bu konuda istikrarlı olamadı, çünkü iki taraf farklı şeyler söyler”

Üzüldüğüm nokta, hükümet bu konuda istikrarlı olamadı. Çünkü iki taraf farklı şeyler söyler. Ulusal Birlik Partisi (UBP) ‘bunu özelleştirelim’ derken, özelleştirmenin arkasında sadece salt özelleştirme için bulundu. Sosyal tarafını dikkate almadı. Cumhuriyetçi Türk Partisi de (CTP) ekonomik tarafını bir tarafa bırakarak, sosyal tarafına bakmaya çalıştı. Aslında ekonomik tarafının farkındaydı. Bence CTP ve UBP aynı görüşte olmasına rağmen, biraz sosyal tarafları öne koyarak farklı olduğunu göstermeye çalıştı. İnanıyorum ki, hükümet bu pazarlığı KKTC menfaatine götürmedi.” 

“Başarı sayılması lazım”

Mali protokol ve “maaş ödemelerini katkı almadan yapıyoruz” açıklaması konusunda değerlendirmede bulunan Deniz, “Bence bir başarı vardır. Maaşları ödememe durumu kronik bir hastalıktır. Şimdi daha çok ortaya çıkmış bir şeydir. Fakat şartlar da farklıdır. Eldeki mevcutlarla işi götürmeye çalışıyorlar. Bence bunun başarı sayılması lazım. Artık ille de biri verecek ay sonunu düşünmeyelim diye düşünmüyorlar. Bence olumludur” dedi ve şunları ekledi: 

“Protokol ekonominin gelişmesi için şarttır”

“Dönüp baktığım zaman KKTC’nin gelişimi açısından olumludur. Belki de böyle olması gerekirdi. Belirli sorumlulukları üstümüze almamız gerekirdi. Bu durumun çok daha uzun süre sürdürülebilir olamayacağını da biliyoruz. Çünkü siz az maaş ödersiniz ve yatırım yapamadığınızda bu da özel sektöre etki etmeye başlar. Çünkü gerekli para piyasada dolaşmaz. Bu gelecekte özel sektörün önünü kesebilir. Onun için iyi tarafları vardır, bizim toparlanmamızı sağlıyor. Fakat bu protokolün de şart olduğu ortadadır. Sebep ise bu yapı ile maaşları ödesek dahi, ekonominin bütünü üzerinde gelişmesine çok etki yapmayan, hatta bu konu geriye de gidebilir. Çünkü bu piyasanın paraya ihtiyacı vardır.” 

“Terörün gayesi ekonomik olarak çökertmek”

 Deniz, terörün etkileri ve hedefleri konusunda da açıklamada bulundu. Terörün en büyük gayesinin ekonomiyi çökertmek olduğunu belirten Deniz şunları söyledi:

“Türkiye’de her ne kadar etnik farklılıklar dolayısıyla belli terör örgütü belli bir mücadele gösteriyorsa da, bir kısmında da ekonomik olarak çökertme faaliyetleri vardır. Hedefleri korku salarak ekonomik aktiviteyi bir daraltmaya uğratmaktır. İnsanlar üzerindeki terör korkusu ekonomiyi otomatikman daraltır.”

Türkiye’deki terörün, dışarıya çıkarak alış veriş yapmak isteyen tüketicileri korkutarak, yıldırarak harcama yapmasını engellemek suretiyle ekonomiye darbe vurma yanında, ülke dışına da bu korkuyu yaymak suretiyle yine ekonominin gelir kaynaklarından biri olan turizmi baltalama hedefi taşıdığına işaret eden Deniz, terörün yarattığı fiziki tahribatın da hükümetin daha fazla para harcamasına neden olduğunu kaydetti. Deniz “Gelişim için harcayacağı parayı onarıma harcadığı için hükümet belirli gelişmeyi halka yansıtamıyor” dedi.

“Ekonomi açısından en ideali tek parti hükümetidir”

Hükümet krizine ve istifalara da değinen Deniz, “Ekonomi açısından en ideali tek parti hükümetidir. Koalisyonlar hiçbir zaman ekonomiye çok faydalı olmaz. İki zıt olsa bile çok tabanlı bir koalisyona çok önemli görevler düşmektedir. Ben aslında CTP ve UBP’den çok umutluydum. Sorunları daha çok çözüp daha fazla reform yapacağına inanıyordum. Bir imkân vardı, fakat öyle bir şey göremedik. Demek ki hala daha iki parti ortak bir görüşte anlaşamadı. Güçlü bir hükümetin ekonomiye yansıması çok iyi olurdu” dedi.

Derviş Kemal Deniz, şunları da söyledi: 

“Hem temiz olacaksın hem siyasetçi, bu çok görülmedi”

Yeni oluşumlar konusunda, bir kısım tepkilerden dolayı belirli bir aşama gösterebilir. Aslında iki şey vardır. Bakıldığı zaman tamamen siyasete hiç karışmamış insanların olması avantajlı gibi olsa da, hiç deneyimi olmamasının da dezavantajları vardır. Siyaset deneyimi farklı bir şeydir, iyi kişi olmak farklı bir şeydir. İkisinin birleşiminden iyi bir şey ortaya çıkarmak çok iyi olur. Fakat bunun çok örneklerini görmedik. Yani hem temiz düzgün kalacaksın, hem de siyasetçi kalacaksın. Bu durum çok görülmedi. 

“Halkın sizden bekledi ileri götürmektir. Temiz duruş yetmez”

Ben kirlenmiş mi diye bakmam ama birkaç olayın çıkması bütün siyaseti kirletiyor. Benim siyaset anlayışımda etik önemlidir. Siyasette bir doğrultunuz olur ve ona göre hareket edersiniz. Sırf iyi temizsiniz diye bir beceriniz yoksa ondan da fayda gelmez. Çünkü beceri de düzgün duruş katar. Halkın sizden beklediği daha ileriye götürmektir. Eğer daha ileriye götüremiyorsanız, o zaman istediğiniz kadar iyi olun fark etmez.”