Şebnem Özerdem Faslıgil

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, Ulusal Birlik Partisi –Demokrat Parti (UBP-DP) Koalisyon Hükümeti’nin kırılgan yanlarına rağmen icraat yapma açısından geçmiş hükümetlere nazaran daha etkin ve başarılı olacağını belirterek, “Biz kendimize güveniyoruz” dedi.

Serdar Denktaş, “Hükümetin önümüzdeki 2 yıl içerisinde en büyük başarısı, geçmişte parça parça hazırlanmış ama yürürlüğe geçememiş güzel fikirleri toparlayıp yürürlüğe koymak olacak.. Art niyetsiz ve önyargısız olarak kesimlerin sorunlarını dinleye dinleye bir yerlere varacağız” dedi.

Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun ile fikirsel ve ekonomiye bakış anlamında güzel bir uyum yakaladıklarını, sürekli istişare halinde zorlukları aşmada ortak kararlar ürettiklerini vurgulayan Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “Ekonomik protokolle ilgili de konuştuk ve nasıl hareket edileceği konusunda mutabakat sağladık” ifadesini kullandı.

Meclis gündeminde bekleyen E-imza Yasa Tasarısı’nı süratle geçirmek istediklerini de anlatan Serdar Denktaş, elektrik konusunda ise Sat-sav noktasında olmadıklarını ancak temel hedefin kaliteli, ucuz ve sürekli elektrik sağlayabilmek olduğunu, bunun da gereği ne ise yapılacağını vurguladı.

Su konusunda İhaleye ne kadar erken çıkılabilir ona bakılmakta olduğunu da kaydeden Denktaş, aceleye gelmeyecek, doğru ve ilerde sorun yaratmayacak bir şartname hazırlamak istediklerini söyledi.

Ercan Havaalanı’nda gelir paylaşımı döneminin 2017 Ocak ayında başlayacağına işaret eden Serdar Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş “Şirket eğer ödeme yapmazsa zaten anlaşma biter” dedi.

Müzakereleri yürütenin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı olduğunu, çıkacak sonuçtan da onun ve ekibinin sorumlu olacağını vurgulayan Denktaş, “Ben siyasi eşitliğin ve eşit egemenliğin yeterince korunduğu bir müzakere süreci yürüttüğümüze inanmıyorum” dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) UBP-DP Koalisyon Hükümeti’nin hedeflerini, planlarını değerlendirdi.

1462796382.jpg

8 AY ARADAN SONRA...

Koalisyon hükümetinin, DP ile, 8 ay aradan sonra ve son derece de kritik bir sayıyla kurulan bir hükümet olduğuna dikkat çeken Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “Kırılgan yanlarına rağmen icraat yapma açısından daha etkin ve başarılı bir hükümet olacak” dedi.

Yılın yarısına gelinmesine rağmen henüz imzalanmış bir ekonomik protokol olmadığını, yatırımlar için yeni bir kaynak bulunmadığını belirten Denktaş, “İlk olarak devletin kendi gelirleri ve biraz da bunu takviyelendirerek borçlanmak suretiyle ülkede yerleşmiş olan ‘bu ay ödenebilecek miyim acaba?’ kuşkusunu ortadan kaldırabilmek, bunun sorun olmadığını gösterebilmek gerekiyordu. Biz bunu gösterdik. Ancak bu bir Maliye Bakanı’nın ‘bakın ben ne başarılıyım’ diyeceği bir olay değil. Bu devletin asli görevleri arasında” şeklinde konuştu.

Aylardır Maliye bakanlarının çıkıp “maaşlar bu ay ödeniyor” açıklamasında bulunduğuna işaret eden Denktaş, “Bu komedinin artık sona ermesi gerekiyor” dedi.

Sadece kamu değil, özel sektör, devlete iş yapan müteahhitler, süt üreticisi, hayvancısı, narenciyeci ve tarım gibi sektörleri rahatlatacak bir tutum içine girmeleri gerektiğini anlatan Denktaş, hükümetin bir buçuk haftalık sürecin doğru adımları atabileceğini gösterdiğini kaydetti.

DEVLET GELİRLERİ… GEÇMİŞ MALİYE BAKANLARINA TEŞEKKÜR

Devlet gelirlerinin artırılması nedeniyle geçmiş maliye bakanlarına teşekkür etmek durumunda olduğunu ifade eden Serdar Denktaş, devletin güzel bir geliri olduğunu belirtti.

“Bu gelirleri artırırken piyasayı canlandırma kısmını boş bırakmış olsalar da en azından şimdi oraya el atmamıza olanak sağladılar” diyen Serdar Denktaş, ne devraldıklarını, açıklarını bildiklerini, yaptıklarının zorlukları aşmanın formüllerini üretmek olduğunu söyledi.

1462796383.jpg

ADALETSİZ UYGULAMALAR...

Adaletsiz uygulamaları düzeltme girişimleri yaptıklarını, bunlardan birinin de öğretmen hazırlık ödenekleri olduğunu ve buna çözüm ürettiklerini, narenciye ödemesiyle Güzelyurt’u rahatlattıklarını ve gerisini getireceklerini anlatan Serdar Denktaş, bu uğraşları devam ettireceklerini kaydetti.

Protokolün imzalanmasından sonra alınacak kaynaklarla ekonomiyi canlandıracak bir yaklaşım sergileyeceklerini anlatan Denktaş, canlandıkça, vergileri toplayarak devletin gelirini artıracaklarını ifade etti.

CTP’Lİ DÖNEMLER...

CTP ile hükümet dönemlerinde sıkıntılar yaşadıklarını, yapmak istediklerini ideolojik uyumsuzluk nedeniyle yapamadıklarını, karşılıklı engelleme gibi hususlarla uğraştıklarını, UBP’nin de aynı sıkıntıları yaşadığını düşündüğünü kaydeden Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş şöyle devam etti:

“Şimdi UBP-DP Koalisyonu’nda herhangi bir sıkıntı yok. Olmaması için de Başbakanla birlikte uğraş veriyoruz. Birbirimizi engeller şekilde adımlar attıkça bundan zararı da halk görür. Birbirimize katkı koyan yardımcı olan bir yaklaşım çok daha iyi bir noktaya götürür.”

“EKONOMİ BAKANI İLE GÜZEL BİR UYUM…”

Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun ile fikirsel ve ekonomiye bakış anlamında güzel bir uyum yakaladıklarını, sürekli istişare halinde zorlukları aşmada ortak kararlar ürettiklerini vurgulayan Serdar Denktaş, “Ekonomik protokolle ilgili de konuştuk ve nasıl hareket edileceği konusunda mutabakat sağladık. Türkiye ile hemen temas kurup hareketlendirmek istedik ama bizim elimizde olmayan bir takım sıkıntılar oldu. Bazı gecikmelere uğrayabileceğiz. ‘Kiminle gidip konuşacağız’ noktasında bir gecikme mümkün ve normal” dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, Türkiye ile Ekonomik Protokol görüşmesinde gecikme olacak diye hayatın durmadığını ve devam ettiğine de işaret etti.

Bir önceki hükümet döneminde ekonomik protokolü sonuçlandırmanın başbakanın yetkisinde olduğunu ve varılmış mutabakatlar bulunduğunu anlatan Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “Mutabakatlar var biz buna dokunmayalım’ yaklaşımında olmadık. Varılmak istenen hedef belli. ‘Bu hedefe ulaşmak için ne yapılmalı?’ bunu ön plana koyduk. Genel yapıdan çok uzaklaşmaksızın Türkiye’ye önerilerimizi ilettik. Bir şeyi yazarsınız ama karşı taraf bunun ruhu nedir bilmezse algılayamayabilir. Karşılıklı görüşme gerçekleştiğinde biz neyi neden istediğimizi ve neyi değiştirmek istediğimizin ruhunu anlattığımızda bir mutabakat ortaya çıkacak.Bu karşılıklı ikna meselesi” şeklinde konuştu.

1462796384.jpg

“KENDİMİZE GÜVENİYORUZ”

“Biz kendimize güveniyoruz” diyen Serdar Denktaş, UBP ile aralarında bir mutabakat olduğunu biri bir şey söylerken diğerinin başka bir şey söylemeyeceğini bildiklerini ifade etti.

CTP ile bunu yapamadıklarını, 2003 yılında Türkiye ile imzalanan serbest ticaret anlaşmasının buna örnek olduğunu belirten Denktaş, “Biz anlaşmayı imzaladık ama arkamızdan o dönemde Sayın Talat, ‘buna AB bozulur yapmayın’ uyarısını yapınca iş askıya alındı. Yoksa bugün çok farklı noktalarda olacaktık” dedi.

Şimdiki hükümette bunun olmayacağını belirten Denktaş, paranın başında olan Maliye Bakanlığı olarak, ‘şu bakanlık bize bağlı ona daha fazla yardımcı olalım, bu değil ona zorluk çıkaralım’ şeklinde bir yaklaşımları olmadığını, olması gereken neyse onu yapmaya çalıştıklarını söyledi.

Ülkenin iki önemli sorunu bulunduğunu, bunlardan birinin sağlık diğerinin eğitim olduğunu vurgulayan Denktaş, dün Sağlık Bakanı ile konuştuğunu önünü açmak için girişimler yapmak zorunda olduklarını, bunun sağlık ekiplerine ve hastaya yardımcı olacağını, katkı koyacağını belirtti.

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş, “Art niyetsiz ve önyargısız olarak kesimlerin sorunlarını dinleye dinleye bir yerlere varacağız” dedi.

VATANDAŞLIK...

Vatandaşlık konusuna da değinen ve CTP-DP döneminde hazırlanan Vatandaşlık Yasa Tasarısı bulunduğuna dikkat çeken Serdar Denktaş şöyle konuştu:

“O dönemde, hükümetin sonunun geldiğinin farkında olmadığımız günlerde, dönemin İçişleri Bakanı Teberrüken Uluçay ile bir araya geldik. Bakanlar Kurulu’na gönderdikleri yasa tasarısı üzerine görüşlerimizi aktardık. Aktardığımız görüşlerin tümü de karşı tarafca kabul edildi.

‘Zaman alacak o kadar zamanımız yok. Biz bunu böyle geçirelim mecliste söylediklerinizi eklemeye hazırız’ dediler. O zaman bu azalan zamanın ne demek olduğunu anlayamamıştım. Sonra anladım ki hükümeti bitirme yönünde karar almışlar. Nitekim o tasarı CTP-UBP döneminde de mecliste durdu ama geçirilmedi.

Biz aynı görüşlerimizi İçişleri Bakanı ve ekibine aktaracağız. Ortaya koyduğumuz, insan haklarını ve uluslar arası hukuku göz önünde bulunduran bir yaklaşımdı. Bunun üzerinde mutabık kalır ve değiştirirsek bu yasa süratli şekilde geçecek.”

MUHALEFETCE ÖCÜ GÖSTERİLMEK...

Önerdikleri değişikliklerle yasaya bakan bir kişinin, rahatlıkla vatandaşlığa hakkı olup olmadığını anlayabileceğini, dolayısıyla, inisiyatif kullanma gibi meselelerin ortadan kalkacağını belirten Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş şöyle devam etti:

“25 bin kişiyi Türkiye’den isimleri alıp vatandaş yapma diye bir şey gündemimizde yok. Ama hayat devam ediyor görüşmeler de devam ediyor diye hayatı durdurma hakkı yok. Nasıl ki Türkiye ile görüşüp ekonomik protokolu imzalayamadık diye hayat durmaz, aynı şey bunun için de geçerli. Bu ülkede doğmuş büyümüş gençler var. Hiç Türkiye’ye gitmemişler belli bir yaşa gelmişler ama vatandaş olamayacaklar. Bu doğru değil. Parçalanmış aileler var. Bütün ailesi KKTC vatandaşı ama kendi şu ya da bu nedenle vatandaş olmayan kişiler var. Hiçbir vukuatı olmayıp 10 yılı aşkın bir süredir burada olan vatandaşlar var. Bunlar yasa geçtiği andan itibaren ele alınacak. Bunu da kimse durduramaz. Ama 25 bin kişiyi vatandaş yapma gündemimizde olmayan biraz da bizi öcü göstermek için muhalefetin ortaya attığı söylemdir”

65 YAŞ...

Emeklilik yaşının 65’e çıkarılacağı söylemlerinin hatırlatılması üzerine Serdar Denktaş, önce protokolü Türkiye ile müzakere etmek gerektiğini ifade etti.

Emeklilik yaşının yukarıya çıkarılmasının, ortalama yaşam süresi, Sosyal Sigorta yükünün kaç yıl emekliyi taşıyacağı gibi etmenlere bağlı ve hesap-kitap işi olduğunu kaydeden Serdar Denktaş, “Bu ‘yükseltin yaşı’ demekle olacak iş değil. ‘Erken emekliye ayırın da gençlere yer açılsın’ yaklaşımı da doğru değil. Bu doğru ve düzgün verilerle yapılacak hesap işi. Bunlar konuşulacak. Basamak basamak çıkarmak da mümkün. Bazı görevler var ki o yaşa kadar bile dayanmaması gerek, daha erken emekli olmalı. Bazı görevler var ki o yaşta da emekli olmamalı, daha ileriye alınmalı, çünkü en verimli çağı. İngiltere Yüksek Mahkeme Başkanı 72 yaşında başkan oldu. Bizde tam tersi oluyor. Emeklilik yaşında sektörel değişim olabilir, bütünüyle değişebilir veya hiç değişmeyebilir, azaltılabilir” dedi.

1462796385.jpg

“ELEKTRİKTE ENTERKONNEKTE SİSTEM ŞART”

Elektrik konusundaki tartışmalara da değinen Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, hedefin ülkede daha kaliteli, sürekli ve daha ucuz elektrik üretmek olduğunu, geliştirilecek olanın bu sağlayacak yöntemler olduğunu söyledi.

Bu konuda “Türkiye’den dayatma var” diyenlerin Güney’e bakmaları halinde, dayatmanın ne olduğunu Troyka vasıtası ile yapılan dayatmadan görebileceklerini anlatan Denktaş, “Günün sonunda aklın yolu birdir.

Türkiye ile enterkonnekte sisteme bağlanmamız şarttır” şeklinde konuştu.
Enterkonnekte sisteme geçildiğinde, daha ucuz olduğu zamanlarda Türkiye’den alıp üretici ve halka daha ucuz elektrik verilebileceğini, KKTC’de daha ucuz olması halinde ise Avrupa ve Türkiye’ye pazarlanabileceğine dikkat çeken Denktaş, bunları içinde bulunduran bir yaklaşım içerisinde olacaklarını ifade etti.

Serdar Denktaş, “Sat-sav noktasında değiliz. Ama temel hedef kaliteli, ucuz ve sürekli elektrik sağlayabilmekse, bunun da gereği ne ise yapılacak. ‘Boğazınızı keserim, midenizi delerim’ gibi tehditlerle olacak bir şey değil. Karşılıklı oturup koşulları ortaya koyacağız. Neyin nasıl yapılması gerektiği konusunda sendikayla ve insanlarımızla mutabakata varacağız. Olması gereken de bu” dedi.

VERGİ ADALETİ...

Vergi konusunda yaygınlaşmış bir adaleti sağlayabilmek hedefinde olduklarına vurgu yapan Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş, herkesin yaşadığı hayatın karşılığını devlete vergi olarak vermeyi kendi gönlünden yapacağı bir ortama taşımak gerektiğini belirterek, “Bunun için de adım adım gitmeliyiz. Çünkü devletin gelirini bir anda düşürmek hiçbirimizin işine yaramaz” dedi.

Denktaş şöyle devam etti:

“İlk etapta üzerinde çalıştığımız seyrüsefer ruhsatı denilen yol kullanım için alınan vergi ile araç emisyonları üzerinden alınan vergiler ve kontroller var. Burada hem bürokrasiyi azaltmak hem kayıt dışılığı ortadan kaldırmak hem de sadece arabaları değil, hava kirliliğine neden olan diğer tüm unsurları da vergilendirmek suretiyle bir yaklaşım koyuyoruz ortaya.

Hükümete geldiğimizde önümüze geçmiş hükümetten kalan ‘geçmişten kalan seyrüsefer ruhsatlarını affedelim’ şeklinde bir öneri vardı. Biz af yaklaşımına sıcak bakmıyoruz. Çünkü ödeyen cezalandırılmış oluyor.

Bunun yerine ilerideki bürokratik uğraşları ortadan kaldıracak, geçmişi de affetmeyip makul bir taksitlendirmeyle karşılayacağımız; Kayıttan düşmesi gereken araçların nasıl kayıttan düşeceği yaklaşımı üzerinde çalışıyoruz. Sanırım bir hafta 10 gün içinde bunun nasıl olacağını paydaşlarla tartışacak duruma geleceğiz. Bu değişiklik üzerinde çalıştığımızı ilgili bakana bildirdik. Onların da katkılarını alacağız. Bu vergi sisteminde önemli bir adımdır.”

“E-İMZA YASA TASARISI SÜRATLE GEÇECEK”

Başbakanla görüştüklerini, meclis gündeminde bekleyen E-imza Yasa Tasarısı’nı süratle geçirmek istediklerini de anlatan Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, E-imza Yasa Tasarısı geçtiğinde vergilerin, harçların dairelere gelmeksizin internet ortamında ödenmesinin sağlanacağını vurguladı.

Altyapının hazır olduğunu belirten Denktaş, Maliye eski bakanlarından Zeren Mungan’ın üzerinde çok uğraş verdiği ama dönemine yetişmeyen, Birikim Özgür döneminde tamamlanan bir altyapı bulunduğunu söyledi.

Denktaş, E-imza Yasa Tasarısı’nın Hasan Taçoy’un bakanlığı döneminde hazırlanıp Bakanlar Kurulu’ndan geçirildiğini ve Meclis’te beklediğini de vurguladı.

Konunun öncelikleri tespit etme meselesi olduğunu belirten Serdar Denktaş, eğer 2 CTP’li, bir eski DP’li bakanın hazırladığı tasarı UBP-DP Koalisyon hükümeti döneminde uygulamaya geçerse bunun sadece kendi başarıları değil, geçmiş 3 hükümetin başarısı olacağını söyledi.

Denktaş, uygulamada kazananın vatandaş ve bürokrasi olacağını, bürokrasinin çok daha kolay vergi toplayabileceğini, bakanlık koridorlarında vatandaşların zaman öldürmesinin önleneceğini, memurların işlerini çok daha erken bitireceğini, o bölümlerde memur fazlası olursa ihtiyaçlı farklı bölümlere kaydırma imkanı doğacağını anlattı.

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş, “Bu hükümetin önümüzdeki 2 yıl içerisinde en büyük başarısı, geçmişte parça parça hazırlanmış ama yürürlüğe geçememiş güzel fikirleri toparlayıp yürürlüğe koymak olacak” dedi.

SU KONUSUNDA TARTIŞMA ORTAMI… TOPLANAN ÖNERİLER...

DP olarak muhalefette oldukları dönemde, su konusunda sosyal medyada tartışma ortamı oluşturarak taslak görüşler oluşturduklarını belirten Serdar Denktaş, su konusundaki protokolün imzalandığını ve suyun geldiğini de göz önüne alarak, “şimdi ne olmalı” konusunda taslak hazırladıklarını ve önce bütününü, daha sonra da madde madde sosyal medyadan tartışmaya açtıklarını anlattı.

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş, “Gerek sosyal medyada tartışma ortamı gerekse özel hesabımdan çok güzel öneriler aldık.

Niyetimiz toparlayıp hükümete sunmaktı. Hükümet krizi çıkınca beklettik. Şimdi bu öneriler bizde kaldı. İlgili bakanlık ihale şartnamesini hazırlayacak ama, son düzenlemeleri yapacak olan ve ihaleye çıkacak olan Maliye Bakanlığı. Şartname gelince bakacağım toparladığımız öneriler ve unsurlar var mı? Ne değiştirmek nasıl bir çerçeve oluşturmamız lazım” şeklinde konuştu.

Önemli olanın suyun vatandaşa ulaşması olduğunu vurgulayan Denktaş şöyle devam etti:

“Bir üretici ağabeyimiz, su tartışmalarının sürdüğü günlerde, ‘Serdar Bey suyu bardakta görüyor ve tartışıyorsunuz. Üreticiler olarak biziz bu suya ihtiyacı olan. Tartışmayı bırakın ve suyu bize getirin’ demişti. Bu çok hoşuma gitti. Biz politikacılar suyu içeriz yıkanırız, bahçemizi sularız ama esas suya ihtiyacı olan üretici. Yıkanırken tuzlu sudan gözü yanan, bulaşık ve çamaşır makinesini 5-6 ayda bir değiştirmek zorunda kalanlar ihtiyacı olanlar. Bunu kaldıracak da bir su var ortada. Hala neyin tartışmasını yapıyoruz.

Belediyelerin gelir kaybına uğraması söz konusu değil aksine gelir kazanacak, bir takım mükellefiyetlerini başka yere aktaracak. Çok daha iyi işlerle daha düzgün bir çevrede yaşama işiyle uğraşacak. “

Su konusunda geç kalındığını da vurgulayan Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, göreve gelir gelmez suyun verilebilmesine ne kadar zaman olduğuna bakarak ihale şartnamesi ile ilgilendiğini ifade etti.

“Bakanlık ihale şartnamesiyle ilgileniyor. DSİ kalan son boruların döşenmesi konusunda girişimlerini hızlandırıyor, belediye depolarına kadar olan maliyetin çalışması yapılıyor. Bu kısa sürede resmen açıklanacak” diyen Denktaş, “ Herkes bir tarafından tutmuş çalışıyor. Bunları bütünleştirmek de Başbakanın ve ona yardımcı olarak benim yapabileceğim işler” dedi.

İhaleye ne kadar erken çıkılabilir ona bakılmakta olduğunu da kaydeden Denktaş, aceleye gelmeyecek, doğru ve ilerde sorun yaratmayacak bir şartname hazırlamak istediklerini söyledi.

ERCAN KONUSU…”ÖDEME OLMAZSA ANLAŞMA BİTER”

Geçmiş hükümette Ulaştırma Bakanlığı yapan şimdiki Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun açıklamalarına bakıldığında, Ercan Havaalanı’nda gelir paylaşımı döneminin 2017 Ocak ayında başlayacağının görüldüğünü ifade eden Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, soru üzerine bu konuyu da değerlendirdi.

Ertuğruloğlu’nun şirketin gelir paylaşımı yapmayabileceği şeklindeki açıklamasını hatırlatan Denktaş, “Eğer ödeme yapmazsa zaten anlaşma biter “ dedi.

İki ortak arasında sürtüşmeler bulunduğunu, T&T Havalimanı İşletmeciliği Şirketi’nde Taş yapı’nın hisselerini devredebileceğini ancak Terminal Yapı kısmının 25 yıl boyunca sorumluluğu bulunduğunu kaydeden Denktaş, “Kontrollerde Terminal Yapı’nın imzasını görmek zorundayız çünkü havaalancı odur. Yaptığımız apartman değil, herkesin hayatını ilgilendiren uçakların inip kalkacağı bir yapıdır” dedi.

Yapılan işlerin bir ekip tarafından inceleneceğini ancak “Ben bunu doğru yaptım” diyecek kişinin T&T Havalimanı İşletmeciliği Şirketi’nin ardındaki Terminal Yapı olduğunu belirten Denktaş, bunların yapılıp yapılmadığını incelemek gerektiğini ve teknik olduğundan Ulaştırma Bakanlığı’na görev düştüğünü söyledi.

Denktaş, havaalanının düzgün çalışır hale gelmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, bunun takibini yapacağını, ortaya şartnamelere uymayan bir yapı çıkması halinde teminatlarına el koyarak iptal etmekten başka çare kalmayacağını ifade etti.

“TÜRKİYE’NİN VİZE UYGULAMASINI KALDIRMASI NORMAL”

Türkiye’nin AB ülkelerine vize uygulamasını kaldırmasının normal olduğunu da belirten Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “Türkiye’nin daha önceden vize uygulamasını kaldırması gerektiğini düşünüyorum. O zaman daha fazla insan ve Kıbrıslı Rum Türkiye’ye girecek, Türkiye’nin kendileri için bir tehdit değil fırsat olduğunu görme imkanını yakalayacaktı. Türkiye’deki insanların kendilerine düşmen olarak bakmadığını görecekti. Ben bu açılımı olumlu görüyorum” dedi 
Bu uygulamanın Kıbrıs sorununun çözümünü engelleyeceğine inanmadığını da belirten Denktaş, Kıbrıslı Rumların bir tehdit olarak gösterilen ülkenin aslında ne olduğunu göreceklerini, Türkiye’ye gitmek isteyen çok Rum olduğunu söyledi.

Gidiş gelişlerin KKTC üzerinden daha kolay olması nedeniyle Ercan’ın kullanılmasının daha fazla artacağını ifade eden Denktaş, “Bu bize de bir ekonomik artı olacak” dedi.

Rum tarafının henüz Schengen’de olmadığına da işaret eden Denktaş, böyle bir durumda Rum tarafının Schengen’e girmekten vazgeçeceğini düşündüğünü kaydetti.

Denktaş, Türkiye vatandaşlarının Rum tarafına gidemeyebileceğini ancak vize alanların engellenemeyeceğini vurguladı.

“Rum’un samimiyeti veya samimiyetsizliğine yol açacak bir gelişme “ diye değerlendirmede bulunan Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, KKTC vatandaşları kimliklerini gösterip Rum tarafına geçtiğinde, Rum’un KKTC’yi tanımış olmadığı gibi bu uygulamanın da Türkiye’nin Rum tarafını tanıması anlamına gelmeyeceğini kaydetti.

“TÜRKİYE KARŞITLIĞI ÇIKARMAYA ÇALIŞAN ANLAYIŞ…”

Serdar Denktaş şöyle devam etti:

“Bazı şeylerden Türkiye karşıtlığı çıkarmaya çalışan anlayış var. Özellikle sosyal medyada. Kimisine gülüp geçiyorum. Biraz daha dünyalı düşünme noktasında olmalı bu arkadaşlar. Ne ilginçtir, iş sadece güneyle ilişkilere gelince dünyalı olurlar ama Türkiye ile ilişkilerde dünyalılık ortadan kalkar. Bu bir şekilde ortadan kalkmalı.”

TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ...

Türkiye’de de KKTC’de de “toplum mühendisliği” yapıldığını ifade eden Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş, 25 yıldır siyasette olduğunu, TC ile KKTC’nin birbirinden bu kadar uzaklaştığı bir dönemi yaşamadığını vurguladı.

Uzaklaşmaya neden olan unsurları kaldırıp, yeniden bir noktada buluşulması gerektiğini belirten Serdar Denktaş, “Şunu da söyleyeyim, bu Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı’dan kalma bir görüş; ‘Türkiye’de spor faaliyetleri olur biz bunların içinde yer almayız Güney Kıbrıs gider, bu bize uygulanan en büyük ambargodur’ derler. Bu doğru bir yaklaşım değil.Türkiye uluslar arası spor müsabakalarında zaman zaman ev sahipliği yapmakta, zaman zaman organizasyon sahibine alanını kullandırmaktadır. Bir FİFA veya UEFA organizasyon düzenleyebilir. Türkiye o noktada kullanılacak alandır karar veren ise UEFA, FİFA vs. Bizim oraya gitmemizi engelleyen onlardır. Neden engelliyor? Çünkü üye olarak orada bulunan KOP bizim orada olmamız gerektiğini empoze etmiştir de onun için. Türkiye değildir orada bize yanlışı yapan KOP’tur. Bizim oklarımız bu anlamda Rum tarafına yönelmeli. ‘Çözüm görüşüyorsak. İstiyorsak, bizi eşit görüyorsanız bu tür müsabakaları izlememizden katılmamızdan bizi men etmeyiniz’ diyebilmemiz lazım. Yoksa Türkiye tek başına mücadele edemez. Biz Türkiye’yi suçluyoruz Rum’u davet etti bizi etmedi diye. Davet eden başka bir organizasyon. Nitekim başka dallarda örneğin dama, hentbol gibi, kırılabilen yerlerde kırmamıza yardımcı olan Türkiye, kıramadığımız yerlerde engelleyen Rum, yeterince yardımcı olamayan Türkiye. Daha girişken ol diyebiliriz Türkiye’ye. Ama biz birini düşman diğerini dost görünce bu olmuyor.”

“SİYASİ EŞİTLİĞİ VE EŞİT EGEMENLİĞİN YETERİNCE KORUNMASI…”

Kıbrıs müzakereleri konusunda da görüşlerini aldığımız Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “Ben siyasi eşitliğin ve eşit egemenliğin yeterince korunduğu bir müzakere süreci yürüttüğümüze inanmıyorum” dedi.

Siyasi eşitlikten kendisinin anladığı ile Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile ekibinin anladığı arasında fark olduğunu ifade eden Serdar Denktaş, eşit egemenlikten, 11 Şubat belgesinde yazandan anlaşılanların da kendisi ve Cumhurbaşkanı tarafından farklı anlaşılmakta olduğunu kaydetti.

11 Şubat belgesi hakkında Kıbrıslı Türklerin anlayışı ile Kıbrıslı Rumların anlayışının da farklı olduğuna işaret eden Denktaş, “Bu belge yapıcı muğlaklık anlayışıyla yazılmış. Bu görüşmelerin her safhasında yer alıyor.

Yapıcı muğlaklık anlayışı, o gün müzakere ettiğiniz konuyu aşmanıza yardımcı olur ama o konu fiiliyata gelince sorun haline dönüşür. Ben de olası bir çözümden sonra Kıbrıs’ta barışın yeniden bozulmasını, yeniden birbirimizi karşıt olarak görmeye başlayacağımız bir ortamı görmek istemiyorum. Çözümcülerle, hani ben ‘çözüm istemiyorum’ ya aramızdaki fark budur” şeklinde konuştu.

“MÜZAKERELERİN SONUCUNDAN GERÇEK ANLAMDA SORUMLU CUMHURBAŞKANI VE EKİBİDİR”

“Cumhurbaşkanı Akıncıya geçmişte düşüncelerini ayda bir aktarma imkanı bulurken artık hükümette olduğumuz için haftada bir aktarma imkanı buluyoruz” diyen Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “Müzakereci odur. Müzakerelerin sonucundan gerçek anlamda sorumlu Cumhurbaşkanı ve ekibidir” dedi.

Sonuca varıp iş referandum safhasına vardığında sorumluluğun halka ve kendilerine geçeceğine dikkati çeken Denktaş şöyle konuştu:

“O gün gelince bakacağız. Yaklaşımlarımız anlaşma metnine yansıtılmamışsa o zaman çıkar gereğini yaparız. Yansımışsa, büyük oranda yansımışsa ‘evet bu denenebilir ‘ noktasına gelinmişse o zaman da gereğini yaparız. Kategorik hayırcı anlayışımız yok. Sayın Başbakanın anlayışı da ayni. Görüşler açısından birbirimize yakınız. O gün gelince nasıl davranacağımızı göreceğiz.”

GARANTÖRLÜK...

Garantörlük konusunu da değerlendiren Serdar Denktaş, 1963’den itibaren Garanti ve İttifak Anlaşması varken BM vasıtasıyla korunmanın denendiğine işaret etti.

Serdar Denktaş, evinin kapısını çalıp, içeriden Kıbrıslı Türkü alıp öldüren EOKA’cıların yaptıklarını BM’nin rapor ettiklerini ama gözlerinin önünde olanı engellemediklerini söyledi.

1963, 64, 67, 68, 74’te 5 kez Garanti ve İttifak Anlaşması’nın verdiği yetki ile Türkiye’nin yaptığı müdahaleler vasıtasıyla çok daha geniş çaplı ölümden kurtulunduğunu kaydeden Denktaş, bunu yaşamış ve fiilen test etmiş bir halk ve onun devamı olarak Garanti ve İttifak Anlaşması’nın sürmesini istediklerini belirtti.

TERÖRİST FALİYETLER...

Yerine ikame ettirilecek bir sistemin ileride bir sorun olursa kurtarıp kurtarmayacağının bilinemediğine dikkat çeken Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş, şöyle devam etti:

“Deniyor ki ‘AB yeterli garantiyi sağlar, zaten bu çağda da savaş olmaz’. Çevremize bir bakalım.  Paris’te patlayan bomba, İngiltere’de patlayan bomba. Onlar terörist faaliyettir diyorlar. 1963’de yaşanan neydi, terörist faaliyetti. Biri iddia ediyor ve diyorsa ki ‘değildi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin o günkü yöneticisi konumunda olan Kıbrıs Rum İdaresinin talimatıyla yapıldı dolayısıyla devletin talimatıyla yapılan terörist faaliyet kapsamına girmez’. O zaman devlet eliyle katledilen Kıbrıslı Türklerin ve kaybedilen yaşamların tazminatını o devlet ödemek zorundadır. Gelsinler bunu tartışalım. Bütün bunları düşündüğümüzde diyoruz ki; bu garanti sistemi Türkiye AB’a girene kadar olduğu şekliyle kalmalı. Çünkü buradaki basit bir terslik siyasallaştırıldığı zaman Brüksel ‘Bu iş Kıbrısın iç meselesidir çağrı yapıyorum çözsün’ dediği anda kimse müdahale edemez. O nedenle askeri varlığın ve Garanti ve İttifak Anlaşmasının devamı son derece önemli. Biz bu konuda pozisyonumuzu koruyoruz.

RUM TARAFININ TEHDİT OLARAK GÖRMESİ..

Rum tarafı bunu tehdit olarak görüyor. O zaman ispat etmek zorundadır. ‘1974’te adanın ikiye ayrılmasından sonra Türk Ordusu bizi şu tarihte şu şekilde tehdit etti.  Türk Ordusu şu manevrayı yaparak ek bir hak kazandı Kıbrıs Türkü lehine’. Rum bunları sıralayacak biz de bakalım ve ‘hakikaten tehditmiş’ diyelim. Rum sırf propaganda yapıyor diye ‘onlar da haklı’ deme hakkı bende yok. Rum propaganda yapıp bunu hak olarak görmemi istiyor. Öte yandan ben fiilen yaşamış öldürülmüşüm, toplu mezarlar hala duruyor. Beni bunun çoğalmasından koruyan anlaşma ve orduya ben diyeceğim ki; ‘Teşekkür ederim, bundan sonra ihtiyaç yok, bizi öldürmeyecekler merak etmeyin. Gidebilirsiniz.’ Bunu benden biri beklemesin.”