DP UG Genel Başkanı Serdar Denktaş, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in  açıklamasını irdelediklerinde, bugüne kadar ortaya koydukları kuşkulardaki haklılıklarının daha çok anlaşıldığını söyledi.

DPUG Genel Başkanı Serdar Denktaş yaptığı yazılı açıklamada, BM resepsiyonunda Anastasiadis’in çözüm hedefini açıklamasını irdelediklerinde haklılıklarının ortaya çıktığını kaydetti.

Anastasiadis’in “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni federal devlete, siyasi eşitliği, tek egemenliği, tek uluslararası temsiliyeti ve tek vatandaşlığı olan iki bölgeli iki toplumlu federasyona dönüştürecek bir çözüm. BM, AB ve diğer bütün uluslararası örgütlere üyeliği devam edecek ve egemenliği, toprak bütünlüğü ve anayasal düzeni üçüncü ülkelerden garanti sistemiyle veya Ada’da yabancı asker varlığıyla kısıtlanmayacak bir devlet. Bu çabamıza BM’nin aktif desteğini bekliyoruz” şeklindeki açıklamasının irdelendiğinde bugüne kadar ortaya koymuş oldukları kuşkulardaki haklılığın daha çok anlaşılır olduğunu dile getiren Denktaş, Cumhurbaşkanı veya sözcüsüne cevaplandırılmasını talep ettikleri bazı sorular yöneltti.

Denktaş’ın cevap talep ettiği sorular şöyle:

“1- Varılacak çözümde 'Kıbrıs Cumhuriyeti' isminin önüne ‘federal’ sözcüğünü ekleyerek şemsiye devlet yapısını üstlenmeye devam mı edecek?
2- Yeni devleti oluşturacak olan iki halkın 'eşit egemenliği' Anastasiadis'in 'tek egemenlik' kavramı içerisinde nasıl yer alacak? Taraflardan birinin rızası yok ise egemenlik hakkı devlet tarafından kullanılabilecek mi?
3- Siyasi eşitlik bireyler arasında mı, iki halk arasında mı var olacak? Bu eşitliğin somut ve bozulamayacak göstergesi nedir?
4- Garanti ve İttifak antlaşmaları devam edecek mi?
5- Adada 1974'ten beridir barışın devamını sağlayan Türk Ordusunun mevcudiyeti devam edecek mi?
6- İki bölgelilik AB kuralları içerisinde nasıl devam ettirilecek?
7- BM, AB ve diğer bütün Uluslararası örgütlere üyeliği devam edecek olan devlet hangi devlet olacak? Eskinin devamı sağlanacaksa bizim bu eski içerisine yama olarak girmemiz nasıl önlenecek?”

Denktaş, “her iki toplum liderinin, kendilerinin sorumlu olduğu, halkın duymak istediklerini söyleyerek planlı bir ikna süreci yürüttüklerini ve olası bir referandum sonrasında kandırılarak sözde çözüme ulaştırılmış olan bu iki halkın yeniden kavga etmesinin kaçınılmaz olduğu” görüşünü  savunarak, “bunun adı çözüm değildir” dedi.