Kıbrıs Vakıflar İdaresi eski Genel Müdürü ekonomist Taner Derviş 23 Haziran 2016 tarihli referandum ile Birleşik Krallık halkının yüzde 52’sisin Avrupa Birliğinden ayrılma kararının uygulanmasının Büyük Britanya’yı Küçük İngiltere’ye dönüştüreceğini ifade etti.

Avrupa Birliği’nden ayrılma kararının muhtemel siyasal ve ekonomik sonuçlarının olacağına dikkat çeken Taner Derviş, bunları 4 başlık altında özetledi.

“Öncelikle, Avrupa birliğinden ayrılma kararı İskoçya ve Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan ayrılma sonucunu getirebilir. Nitekim ayrılma kararının ertesinde İskoçya Parlamenterleri Birleşik Krallık’tan ayrılma referandumunun masada olduğunu açıklamış bulunmaktadır” diyen Derviş diğer sonuçları da şu sözlerle ifade etti:

“Londra finans sektöründe gerileme görülebilir”

“İkinci ve en önemli olumsuz sonuç finans sektörü ile ilgilidir. Londra, dünyanın en önemli finans merkezidir. Londra’nın finansal gücü mali kuruluşlara hizmet eden mali-hukuki-ekonomik danışmanlık kuruluşları ve geleneksel mali güçlü yapısının ötesinde dünya genelindeki sermaye ve fon hareketlerinin merkezi olmasından kaynaklanmaktadır.  

Örneğin, Avrupa Birliğine yönelik sermaye ve fon işlemleri 27 AB ülkesindeki mali kuruşlara münferit giriş yapmadan Londra’da faaliyet gösteren finans kuruluşları üzerinden yapılabilmektedir. Salt Londra finans merkezine tanınmış bu öncelik, AB’den ayrıldıktan sonra yeni merkezlere kaymış olacaktır. Dublin ve Frankfurt muhtemel adaylar arasında yer almaktadır. 

Sonuçta birlikten ayrılma neticesinde Londra finans sektöründe ve bağlantılı hizmet sektöründe gerilemeler meydana gelecektir.

“Dış satımda ve ekonomide daralmaya neden olacak”

Üçüncü önemli olumsuz sonuç dış ticaret sektörü ile ilgilidir. Birleşik Krallığın en önemli ticaret ortağı Avrupa Birliği’dir. Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı Avrupa Birliği ile varolan serbest ticareti de ortadan kaldıracak ve dış satımda ve ekonomide daralmaya neden olacaktır.

“Birlikten ayrılma kampanyası yürütenlerin B planı yok”

 Ne var ki, Avrupa Birliğinden ayrılma şampiyonu Boris Johnson (İktidardaki Muhafazakar Parti Milletvekili ve Londra Eski Belediye Başkanı) referandum sonrası yaptığı açıklamda Avrupa Birliği ile serbest ticareti devam ettirmekten ve İngiliz vatandaşlarının Avrupa Birliği’nde serbest dolaşım ile iş yapma hakkından söz etmektedir.  Ancak, AB dışında kalarak 27 AB ülkesi ile serbest ticaret yapmak iki ilave koşula bağlıdır. 

Norveç modeli olarak da bilinen bu sistemde Avrupa Birliğine parasal katkı yapılması ve malların serbest dolaşımına ilaveten insanların da  serbest dolaşım şartı vardır. Diğer taraftan, Avrupa Birliği’nden ayrılma kampanyasının iki temel argümanını göçmenler sorunu yani serbest dolaşımın kısıtlanması ve Avrupa Birliği’ne yapılan katkı oluşturmuştur. Bu husus da Birlikten ayrılma kampanyası yürütenlerin B planı olmadığına ve sağlam bir zeminde politika yapmadıklarına işaret etmektedir.           

“Avrupa Birliği ile serbest ticaret mümkün olmayacak”                                                                                                                                   

Norveç modelinin kabul edilmemesi durumunda Avrupa Birliği ile serbest ticaret mümkün olmayacak, Birlikteki her ülke ile daha az avantajlı ticari anlaşmalar yapılması kaçınılmaz olacak, veya Dünya Ticaret Örütünün kurallarına göre Birlik üyeleri ile daha az avantajlı koşullarda ticaret yapılabilecektir.  Bu seçenekler halen mevcut  serbest ticaretin sağladığı avantajları içermemektedir. Dolayısıyla, yeni seçenekler dış ticarette ve sonuçta ekonomide gerileme ve daralma anlamına gelmektedir.  

Dördüncü önemli sonuç, üretim ve imalat sektöründe meydana gelecek daralma ile ilgilidir. Gerek dış sermaye, gerekse Birleşik Krallık’taki büyük ve uluslararası işletmeler 70 milyonluk İngiliz piyasası yerine 500 milyon nüfusa sahip Avrupa Birliği piyasasını tercih edecek ve sonuçta Birleşik Krallık ekonomisinde daralma meydana gelecektir.

“Birleşik Krallığın kredi notu düştü”

Yukardaki anlatım çerçevesinde Birleşik Krallık’ta meydana gelecek ekonomik gerileme enflasyon artışı, milli gelirde düşüş, işsizlik, dışsatımda ve hizmet sektörümde gerileme ve ödemeler dengesinde giderek artan dış açık olarak ortaya çıkacaktır. Bu olumsuz gelişmelerin ilk habercisi olarak uluslararası derecelendirme kuruluşları Birleşik Krallığın kredi notunu düşürmüş bulunmaktadır.”  

“Referandum tekrarlanabilir veya işleme konmayabilir”

Bu tür gelişmelerin Birleşik Krallık’ta önemli değişikliklere neden olabileceğine dikkat çeken Derviş,  Öncelikle Birlikten çıkış prosedürünün başlatılması için İngiliz Hükümetinin Lizbon Anlaşmasının 50. maddesini harekete geçirmek için Avrupa Birliği Başkanlar Konseyine resmi müracaat yapması gerektiğini ifade etti. 

Başta Merkel olmak üzere Avrupa Birliği liderlerinin, Birleşik Krallığın 50. maddeyi işletmesini talep ettiklerini anımsatan Derviş, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“50. maddenin işleme konmaması durumunda Birlikten çıkış prosedürünün başlatılması mümkün değildir. Başka bir deyişle referandum kararı Birlikten ayrılma için tek başına yeterli değildir. Birlikte kalma kampanyasını yürüten Başbakan Cameron istifa ettiğini ve kurulacak yeni hükümetin süreci başlatmakla yükümlü olduğunu açıklamıştır. 

Yeni hükümetin Ekim ayındaki parti kurultayında şekillenmesi beklenmektedir. Referandum sonrasında Birleşik Krallık’ta meydana gelecek muhtemel gelişmeler 2 başlık altında özetlenmiştir.

“Parlamento Lizbon Anlaşması’nın 50. maddesini işleme koymayabilir”

1-Ayrılma sonrası kaos ortamının yaşanması ve gerçeklerin daha iyi anlaşılması sonucunda yeni bir referandum yapılabilir veya Parlamento Lizbon Anlaşmasının 50. maddesini işleme koymayabilir. Bu yöndeki ugulamaları destekleyen gelişmeler ortaya çıkmaya başlamıştır. Öncelikle genç nüfusun öncülüğünde referandumun tekrarlanması için imza kampanyası başlatılmıştır. 

İkinci olarak, Parlamentonun çoğunluğu Birlikte kalma taraftarıdır. Üçüncü olarak Birlikten ayrılma taraftarlarının Avrupa Birliği ile tek taraflı ve sadece Birleşik Krallık leyhine çalışan bir sistem önerisinin AB kurallarına göre mümkün olmadığı anlaşılmıştır. 

Ayrıca referandumun herhangi bir taraf için bariz bir üstünlük sağlamış olmaması, nesiller ve aileler arası bölünmeye neden olması referandum sonucunun vicdanlarda kabul görmemesine neden olmaktadır.            

“Erken seçim ihtimali gündemde”                                                                                                                                       

2-Ayrılma referandumunu ortadan kaldırabilecek bir gelişme de iktidardaki Muhafazakar Partinin dağılması ile erken seçim ihtimalinin gündeme gelmesidir. Ayrıca İşçi  Partisi Başkanı Corbyn’nin Birlikte kalma yönünde başarılı bir kampanya yürütmediği için istifa etmesi yönünde parti içi baskılar mevcuttur. İktidar ve Muhalefet Partilerinde yaşanan bu gelişmeler erken seçim ihtimalini güçlendirmektedir.  Bu gelişme sonucunda oluşacak yeni parlamento ve yeni hükümet kararı ile ayrılma kararı işleme konmayabilir veya referandum tekrarlanabilir.                                                                                                                                                        
Avrupa Birliği iki ayrı bloka bölünebilir

Birlikten ayrılma referandumunun işleme konması halinde siyasal ve ekonomik anlamda  Büyük Britanya  Küçük  İngiltere’ye dönüşecektir.

Referandum, Avrupa Birliğinde son yıllarda ekonomik açıdan az gelişmiş ülkelerdeki  sorunlardan kaynaklanan gelişmeleri hızlandırabilir. Bu bağlamda ekonomik açıdan daha az gelişmişlik düzeyinde olan ülkeler Birlikten ayrılabilir veya Birlikten atılabilir. Bu gelişme hem Birlikten ayrılan ülkeler ve hem de Birlikte kalan ülkeler için olumlu sonuçlar doğuracaktır. Dünyadaki örnekleri göstermiştir ki ekonomik gelişmişlik düzeylerı farklı olan ülkeler arasındaki ekonomik ortaklıkların yaşama şansı yoktur. Bu konunun daha geniş bir şekilde ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.”