Çiğdem Aydın

Çok kısa sürede biten aşklar da var, çok uzun yıllar hiç sönmeden devam edenler de... Kıbrıs Türk siyasetinin en önde gelen isimlerinden, en uzun süreli Başbakan ve Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile eşi Meral Hanım’ın aşkları herkese örnek olabilecek nitelikte...

Diyalog;14 Şubat Sevgililer Günü için ‘özel röportajını’ Derviş Eroğlu ile gerçekleştirdi...

Henüz 20 yaşında iken Meral Hanım’a âşık olduğunu söyleyen Eroğlu, aradan 57 yıl geçtiği halde, sevgisinden ve saygısından hiçbir eksilmenin olmadığını söylüyor, gençlere de “âşık olmaktan daha çok sevmenin önemli olduğu” mesajını veriyor...

Meral Hanım’ın en fazla ‘Dobracı oluşunu’ beğenen Eroğlu, yemeklerden dolmasını ön plana çıkarıyor...

Peki pahalı hediyeler?..

“Bizde böyle bir alışkanlık yok... En değerli hediyem ona 4 çocuk vermek olmuştur” diyor...

İşte Eroğlu’na ‘aşk, sevgi, evlilik’ üzerine sorularımız ve yanıtları:

Soru: Eşinizle ilk defa hangi yılda ve nasıl tanıştınız? 

Eroğlu: Eşimin iki abisi vardı, Hasan ve Ecvet diye ben onlarla futbol oynarken, benden biraz daha küçük olan eşimi tanımıştım. Ama içlerine karıştığım evlatları dostum, arkadaşım olan bir ailenin küçük çocuğu olarak biliyordum. Daha sonra yıllar geçti ben ve abileri üniversite tahsiline gittik. Aradan yıllar geçti 1959 yılında ilk defa 20’li yaşlarda aşkı mı desem sevgiyi mi desem, kiminle hayatımı geçirmek istediğimi keşfettim. 23 yaşında da baba oldum.” 

Arkadaşımın kız kardeşiydi

Soru: Tanıştıktan kaç yıl sonra nişanlandınız ve evlendiniz? 

Eroğlu: Çocukluğumuzdan tanışırız ama o zaman öyle bir düşüncemiz yoktu tabi ben özellikle Hasan abisiyle beraber Namık Kemal Lisesi’nde ve Mağusa Türk Gücü’nde futbol oynardık, bir kardeş gibi ve zaman zaman evine gidip yemek de yerdik birlikte, bazen de ben onu köyüme götürürdüm ve köyün takımında futbol oynardık. Ama üniversite hayatına geçtikten bir iki sene sonra serpilmiş, yetişmiş bir kız olarak dikkatimi çekti ve daha değişik gözle bakmaya başladık ve bilahare de nişanlandık ve 1961 yılında da evlendik. Öyle şimdiki gibi o zamanlar çıkma teklifleri falan yoktu biz birbirimizi sevdik ama o zamanki koşullarda buluşma diye bir şey yok, zaten tanıdığım ve saygı duyduğum bir ailenin evladı idi, dolayısıyla doğrudan doğruya talepte bulunduk.” 

Soru: Evlendikten sonra yaşantınızı anlatır mısınız? Bekarlık sonrası hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?

Eroğlu: Evlendikten sonra benim hayatım daha düzenli oldu. Gerçi ben gerek lise hayatımda gerekse üniversite hayatımda düzenli bir talebe idim. Futbolla dersleri ayırıp, disiplinli şekilde çalışarak bir hayat sürdürüyordum ki, Bursa’ya gittiğimde de iki yıl orada futbol oynadım. Ama tıp derslerini hiç ihmal etmedim. Hanımla evlendikten sonra özellikle talebeliğim devam ediyordu ki o talebelik yıllarımızda da sadece Cumartesi günleri hanımla evin dışına çıkabiliyorduk. Bir nevi gezi. Örneğin Beyoğlu’na çıkma, sinema, tiyatro gibi alışkanlıklarımızı haftada bire sığdırıyorduk. Çünkü tıp fakültesi dersleri ağır olan hacimli kitapları olan bir fakülte idi ve hayatım daha da düzene girdi. Evlilik yıllarımda hiçbir dersten iki kez sınava girmedim. Tıp derslerinde başarılıydım. 300 kişilik sınıftan 30 kişi mezun olmuştuk ve 30 kişi içerisinde ben de vardım. Tabi ki bu başarıda Meral Hanımın payı büyüktür. Çünkü benim çalışmama saygı duyardı, rahat çalışmam için koşulları hazırlardı yani herhangi bir şikâyeti yoktu neden gezmeye gitmiyoruz veya neden evimizden her şey tam olarak bulunmuyor gibi, yani ne ev sorunu ile ne de gezme konusunda hiçbir zaman aşırılığa kaçmamış, beni çalışmaya teşvik eden hareketler içerisinde olmuştur. Ben de evliliğimin sorumluluğu içerisinde herhangi bir sömestr veya yıl kaybetmeden mezun olma kararlığı içerisinde çok şükür zamanında mezun oldum ama geldik Kıbrıs’a ihtisas yapacağız diye Askere alındık 6 yıl sonra terhis olabildik ancak.” 

Soru: Eşinizin en çok beğendiğiniz yönleri nedir? 

Eroğlu: Benim eşim çok dobracıdır. Yani hiçbir zaman yalana sağa sola sözlerini kaydırmaya uğraşmaz düşündüğü neyse açık açık söyler. Bazen ben derim “hanım bu kadar dobracı olma, bu kadar gerçekçi olma arada biraz da manevra yap” gibi esprisi de olur aramızda. Ama siyasette kendisini sevdirmiş ve bu doğruluğu ile kendisini kabul ettirmiş bir kişiliktir bunun da faydasını çok gördüm siyasette. Tabi ki insan sevgisi vardır siyasette insan sevgisi çok önemlidir.” 

Manevra yapmasını sevmiyor

Soru: Keşke bu konuda farklı olsaydı dediğiniz veya diyebileceğiniz özellikleri nelerdir? 

Eroğlu: Eğer farklı olmasını isteyebileceğim bir konu olsaydı o zaman Meral olmaktan çıkardı. Hiç böyle bir düşüncem olmadı. Hiçbir zaman siyaset için manevra yapmadı, ev hayatında da hiç inişli çıkışlı dengesiz davranışları olmadı. Siyasette özellikle her şey olduğu gibi söylenmez öyle bir düşünce içerisine hiç girmemiştir ben ne isem beni vatandaşım böyle kabul etsin anlayışıyla hareket etsin demiştir ve kendisini de o şekilde kabullendirmiştir. Tabi ki siyasette manevralar da gerekir ama siyaset için hiçbir zaman bu manevralara girmedi. Huyunu değiştiremezsiniz zaten.” 

En değerli hediyem 4 çocuk oldu

Soru: Bugüne kadar eşinize aldığınız en değerli hediyeler? 

Eroğlu: Dört tane çocuk verdim. Ben de hanım da birbirimizi fazla hediye alma alışkanlığımız yoktur. Bir tane tek taşlı yüzük almıştım belki en değerli oydu diyebiliriz. Evlendikten yıllar sonra aldım zaten talebelik yıllarımızda zar zor geçinebiliyorduk, o yıllarda ancak çiçek alabiliyordum. Ancak 40. Evlenme yılından sonra aldım tek taşlı yüzüğü. Çok şaşırdı alıştığı bir şey değildi, şok oldu. Bazen yurt dışına gittiğim zaman hanımın beğeneceğine inandığım bazı alışverişler yapardım benim o zamanki anlayışım malın pahalısıdır, ucuz ve giderdim pahalı satış merkezlerine ve onlara bakardım aldanmayacağıma inanırdım. Hanım böyle bir hediye getirdiğim zaman da “bu kadar parayı neden verdin niye masraf yapıyorsunuz” diye de tenkit ederdi beni. Meral Hanım fazla masrafı olan müsrif bir hanım değildir.Özellikle Kıbrıs Türk esnafına katkı olsun diye çarşıya çıkıp kumaş alarak kıyafet diktiren insandır. Sırf esnafımıza katkı için. Kötü alışkanlıkları hiç yoktur müsrif değildir.”

Tuna’da vals diye gittik, yorulduk

Soru: Birlikte hangi ülkeleri ziyaret ettiniz nerelerde kaldınız bunlar içinde hangisini çok beğendiğiniz? 

Eroğlu: Benim hanım beni suçlarken ki suçlaması lazım hiç bir zaman doğru dürüst bir tatil yapmadık. Bir kez tura katıldık. 1963 Haziranı’nda geldim ve Devlet Hastanesi’nde göreve başladım daha sonra olaylar çıktı ve askere gittik. İhtisastan sonra geldik ve göreve başladık ardından siyasete girdim ve tatil için fazla şansımız olmadı. Dolayısıyla ben hanımı alıp da şu ülkeleri dolaşalım diyemedim. Bir kez sadece tura katıldık orada da bir otelde gecelersiniz ertesi sabah bavulu açamadan başka yere gidersiniz, onun da pek tadını çıkardığımızı söyleyemem. Dolayısıyla bir, iki kez Londra’ya gittik birlikte, bir kez Cumhurbaşkanlığı dönemimde Genel Sekretere Ban Ki Moon’nun davetlisi olarak New York’a gitmiştik o da iş içindi Hristofyas da hanımı ile davetliydi. Birlikte gittik. 

Birlikte çıktığımı Tur ise Tuna’da vals dedikleri ülkelerdi. Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Avusturya. Oraları gezdik mi yorulduk mu bilemedim. 10 gün içinde 5-6 ülke geziyorsunuz birçok fotoğraf çektik ama neyi nerede çektik farkında bile değiliz.

En güzel yemeği dolma

Soru: Eşinizin en çok hangi yemeklerini beğenirsiniz? 

Eroğlu: Ben eşimin bütün yemeklerini beğenerek yerim. Eli yemeklere lezzet veriyor. Evde bazen çalışan arkadaşlar olur ve “bu yemeği sen pişirmedin diyebilirim bir kaşık tattıktan sonra” en güzel dolmayı yapar, etli ve etsiz zeytinyağlı dolması çok güzeldir. Bir de misafirlerine kendi yapar yemeklerini ve ikramlarını da kendisi yapar. Özellikle siyasi hayatımızda evimize gelen giden çok oldu, parti kadın kolları başkanları, halk hem evimiz hem mutfağımız kendi evleri gibiydi isteyen geçer kendi alırdı dolaptan tencereden ne isterlerse bu da samimiyetten kaynaklanıyor tabi. Bu şekilde de iş birliği içerisinde olduğu insanlarla samimiyeti hep öne çıkmıştır. Tabi insan sevgisi şart bunların için. 

Siyasete girince küstük

Soru: Şimdi lütfen biraz cesaretimizi toplayıp itiraf edelim onu en fazla hangi konularda üzdünüz hangi şeylerden pişmanlık duyuyorsunuz? 

Eroğlu: Siyasete girerken Meral’e bilgi vermeden girdim ve üzdüm kendisini bu kadar yıl tıp tahsili, daha sonra askerlik ve ihtisas için Ankara’ya gidiş çoluk çocuk taşındık adeta. Bu kadar eziyet çektikten sonra buz gibi mesleğin varken niye siyasete girdin diye 1 hafta 10 gün kadar küs kaldık, sonra barıştık ve siyaseti benden daha fazla sevdi. O zaman üzmüştüm kendisini. Ben kavgacı bir insan değilim yani evde de bir kavga hemen hemen olmadı diyebiliriz. Zaman zaman canımızın sıkıldığı olmuştur ama ben hanımımı tanırım bilirim ne zaman canının sıkıldığını anlarım ve dışardayım, kaçarım. Ama çok güzel bir özelliği vardır yarım saat sonra o çekiştiğiniz konuyu unutur, hiçbir şey olmamış gibi normal hayatınızı devam ettirirsiniz. 

Gidilecek ilk yer: Tac Mahal

Soru: Bundan sonrası için eşinizle birlikte geçirmeyi hayal ettiğiniz tatil yerleri nerelerdir? 

Eroğlu: Eşimin hayal ettiği bir tatil vardır. Tac Mahal’a gitmek. Onu evlendiğimiz yıldan bu yana söyler ama bugüne kadar kısmet olmadı, bundan sonra kısmet olursa bilmiyorum.Belki bir sürpriz yaparım. Şartlar bizi o noktaya getirir ve belki gideriz. Bunu yıllardan beri istemiştir benimsediğini ve gitmek istediğini söyler ne yazık ki ben bu görevi yerine getiremedim hala. Aklımda vardır ama hiçbir şeyi bu kadar istememiştir. Ve eşinizin bir isteğini yerine getirmemek de sizi üzer tabi. Keşke yapsaydık dersiniz de hala yapmadık.” 

Aşk, güven, sevgi ve saygıdır

Soru: Size göre aşk nedir? 

Eroğlu: Aşk insanların birbirini kabullenmesi, sevmesi ve bazılarına göre onsuz yaşayamam gibi düşüncelere insanı sevk etmesidir. Aşk ile başlar her şey ama sevgi ile devam eder. İnsanlar evet birbirine aşık olarak bazen birbirini severek evlenirler ama evliliği koruyan ve devam ettiren karşılıklı sevgidir, karşılıklı güvendir. Aşık olmak güzel bir şey belki ki bu yaşta aşktan bahsedecek halim yok ama o gençlik hayalleri içerisinde insan aşık olabilir ama sadece aşla evlenip de evliliği korumak mümkün değildir. Evlilikte sevgi, saygı ve güven olmazsa aşk ile evlilik müessesesini koruyamazsınız. Her şey sevgiye dayanır. Birbirlerine karşı insanların anlayışlı olması, ben evlenenler için söylüyorum bir de âşık olup da evlenmeyen veya evlenemeyen insanlar vardır bu hayal olmaktan öteye gitmez. Sevgililer gününde sadece kırmızı gül alırım hanıma. Ben unutursam kızım Haslet hatırlatır. Doğum günü, sevgililer günü gibi günleri unutabilirim ihtimaline karşı Haslet hatırlatır.