HALKIN SESi’ne konuşan CTP Milletvekili Doğuş Derya, KKTC’de açılması gündemde olan TC Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisi’ne karşı çıktı ve “Bu ülkede gençlik politikası belirlenecekse, eğitim politikası belirlenecekse, bunu yapacak olan bu ülkenin makamlarıdır” dedi

Fehime ALASYA

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili, Doğuş Derya,  KKTC’de açılması gündemde olan Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisi’nin KKTC’nin makam ve kurumlarını yok saydığını savunarak, hükümetin, “çok dikkatli bir şekilde konuyu tekrardan değerlendirmesi gerektiğini” söyledi.

HALKIN SESİ’ne açıklama yapan Doğuş Derya, KKTC devletinin kurumlarının yapabileceği işlerin başka bir devletin kurumlarına ve otoritesine teslim edilmesine itiraz ettiğini, Türkiye ve Türkiye halkları ile hiç bir sorunun olmadığını, Türkiye karşıtı da olmadığını ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş’ı, anlaşmayı Meclis’e getirmeyerek, Meclis’i devre dışı bırakmakla eleştiren, Başbakan Özkan Yorgancıoğlu’nun Bakanlar Kurulu’nda destek verdiği bir anlaşma konusunda sessiz kalmasıyla ilgili ise sessiz kalarak yorum yapmayan Derya,  “KKTC’nin kendi makamları ve kurumları yok sayılıyor. Bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Bu ülkede gençlik politikası belirlenecekse, eğitim politikası belirlenecekse, bunu yapacak ola bu ülkenin makamlarıdır. Yani dışarıdan bir takım projeler tasarlanıp da bu ülkeye getirilmemelidir. Bu doğru bir şey değil, o yüzden de bizim itirazımız bunadır. Yoksa, Türkiye halklarıyla ya da Türkiye Cumhuriyeti’yle bir sorun yok” dedi.

“BİRÇOK FAALİYET OFİSE DEVREDİLECEK”

Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yapması gereken birçok faaliyetin ofise devredileceğini ve ofisin yürüteceği projelerin Türkiye’de tasarlanacak KKTC’ye gönderileceğini ifade eden Doğuş Derya, şöyle konuştu:

“Benim itirazım, burada kurumlarımızın yapabileceği işlerin bir başka devletin kurumlarına ve otoritesine teslim edilmesidir. Bizim, Türkiye ve Türkiye halkları ile hiç bir sorunumuz yok. Kardeş devlet, Türkiye halkları da bizim için kardeş fakat bu ofis ile beraber buradaki Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yapması gereken birçok faaliyet ofise devredilecek. Bu ofisin de yürüteceği projeler Türkiye’de tasarlanacak, buraya gönderilecek, personelinden tutunda kullanacağı malzemeye, demirbaşa kadar, gümrükten, vergiden fonlardan muaf olunacak.

Ayrıca, bu sözleşme, 1 Ağustos 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yasalaştı. Bunun aslında, bizim anayasamızın 90’ıncı maddesine göre, uluslararası sözleşme kapsamında olduğu için, imzalandıktan sonra bir ay içerisinde meclisimize getirilmesi gerekiyordu.  Mart 2014’de Serdar Bey bunu imzaladı ve Meclis’in gündemine 3 ay sonra, Haziran başı getirildi. Bu zaten bir kere usul olarak doğru değil, çünkü bu sözleşme 5 yıllık süreyi kapsıyor.  Sözleşmenin içinde diyor ki; eğer 6 ay önceden fesih bildirimi yapılmazsa otomatik olarak her 5 yılda bir bu sözleşme yenilenecek yani uzayacak.

Yurt Dışı Koordinasyon Ofisi’nde bir kere Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafında yürütülecek olan yurt inşa etme söz konusu. Gençlik kampları organize edilmesi söz konusu, spor komplekslerinin inşa edilmesi ve işletilmesi söz konusu, tamamen Türkiye Cumhuriyeti’nden gelecek olan diplomatik muameleye tabi tutulacak personel tarafından yürütülecek.  KKTC’den oraya atanacak personel varsa da bu personelin kararı da yine Türkiye Cumhuriyeti tarafından verilecek. Burs verme imkanları olacak. Ulaşım hizmetleri de dahil, bunları kendileri yürütecek ki, burada araba ve minibüsleri gümrüksüz alabileceğini de çıkartabiliriz.

Dolayısıyla burada, KKTC’nin kendi makamları ve kurumları yok sayılıyor. Bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Bu ülkede gençlik politikası belirlenecekse, eğitim politikası belirlenecekse, bunu yapacak ola bu ülkenin makamlarıdır. Yani dışarıdan bir takım projeler tasarlanıp da bu ülkeye getirilmemelidir. Bu doğru bir şey değil, o yüzden de bizim itirazımız bunadır. Yoksa, Türkiye halklarıyla ya da Türkiye Cumhuriyeti’yle bir sorun yok. Bunu niye özellikle söylüyorum, bunun vurgulanmasını özellikle rica ediyorum, çünkü ne zaman aslında bu tip, KKTC’nin kurumlarını yok sayan uygulamalara itiraz etsek sanki Türkiye düşmanlığı yapıyoruz veya Türkiye kökenli insanlara karşı kutuplaştırıcı bir söylem izliyoruz ve onları izlemiyormuşuz gibi yorumlanıyor, böyle bir şey değil. Ben, hakların kardeşliğine inanan biriyim. Hiçbir şekilde halklarla derdim yoktur. Fakat bu uygulamalar buradaki makamları yok saymaktır.”

“MECLİSİN GÜNDEMİNE GETİRMEDİ”

“Tepkiniz aynı zamanda KKTC hükümetine mi” sorusu üzerine Doğuş Derya, Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, Mart 2014’te bu anlaşmayı imzaladığında hiçbir şekilde haberlerinin olmadığını belirterek, şöyle devam etti:

“Meclis’in gündemine bunun bir ay içinde gelmesi gerekiyordu, Haziran’da gündeme geldi, daha sonra da bunu Meclis’in gündemine getirmemek için, TBMM’de 1 Ağustos’ta 5 yıllık olarak yasallaşan anlaşmayı bir yıl bir yıl uzatmak kaydıyla diye formüle ettiler ve şuanda  Meclis’in hiç bir şekilde burada söz söyleme olanağını bırakmadılar, bu  doğru bir şey değil, çünkü bu uluslararası bir anlaşmadır ve Meclis’in bilgisine getirilmesi gerekiyordu ve 5 yıllık uygulanacaksa.”

BAŞBAKAN’IN SESSİZLİĞİNE SESSİZ TEPKİ

Serdar Denktaş’ın, anlaşmayı imzalamadan önce, Bakanlar Kurulu’ndan yetki belgesi aldığı, dolayısıyla Başbakan Özkan Yorgancıoğlu’nun da buna onay verdiği, Başbakan’ın onay verdiği bir anlaşma için neden sessiz kaldığı yönündeki soruya, sessiz kalarak cevap vermeyen Doğuş Derya, “Hükümetin yapması gereken nedir, ne bekliyorsunuz?” sorusu üzerine şunları söyledi:

“Bunun, yeniden değerlendirilesi gerektiğine inanıyorum. Yeniden değerlendirilmeli. Ayrıca 66 tane örgüt de buna itirazını beyan etti. Sivil toplum örgütleri arasında eşitsizlik de yaratacak olan bir şeydir. Çünkü, her türlü mali kaynağın aktarılacağı merkezlerle, kendi yağıyla kendi ciğerini kavurmaya çalışan, gençlik için çeşitli kültürel, sportif, eğitimsel faaliyetler yapan dernekler arasında bir eşitsizlik ve adaletsizlik oluşturulacak. Bu, sivil toplum dediğimiz şey, tabandan gelen ve demokratik koşullarda kendi koşullarını da yaratarak çalışılan bir yerdir. Yukardan bir yerden dayatılan politikalarla koordine edilecek bir yer değildir. O yüzden bu, örgütler arasında da bir dengesizlik yaratacak. Çok dikkatli düşünülmesi lazım ve tekrardan değerlendirilmesi lazım.”