KKTC'ye "Garson" adı altında getirilip gece kulüplerinde "Seks Kölesi" olarak çalıştırılan kadınların dramı, son günlerde ülkede ardarda işlenen kadın cinayetleriyle bir kez daha gündeme geldi. Baraka Aktivisti Avukat Şansal, ülkede yaşanan bu insanlık dışı olayın önüne geçilebilmesinin ancak gece kulüplerinin kapatılmasıyla mümkün olacağını vurguladı.

Baraka Aktivisti Av. Nazen Şansal, kadına yönelik şiddetin en alasına her gece  seks köleliği yaptırılan kadınların maruz kaldığına  işaret ederek, “Bizim KKTC’deki gece kulüpleriyle ilgili tavrımız çok nettir bu tavır da bu mekanların  kapatılması yönündedir" dedi

Şansal, özellikle medya ve kamuoyunda zaman zaman çok konuşulup ancak saman alevi gibi sönen seks köleliğinin üzerinde ciddiyetle durulması gerektiğini söyledi. Şansal, “Bu kadınların çoğu bilerek ya da bilmeyerek buraya getiriliyorlar. Yasadan kaynaklanan çok sıkıntılı bir durum var” diye konuştu

Gece kulüplerinde her gece şiddetin en alasına maruz kalan bu kadınlar konusunda en büyük görevin devlete düştüğünü anlatan Şansal, “Devletin bu yerlerle ilgili tek yaptığı ve farkında olduğu şey, sadece vergileri almaktır. Arada bir de göstermelik bir iki yere baskın yaparak, falan yerde fuhuş yapılıyor haberiyle göstermelik icraatlarda bulunuluyor"  dedi

Özlem ÇİMENDAL

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti Nazen Şansal, KKTC’nin önemli kanayan yaralarından biri olan  "Seks Köleliği" konusunda önemli saptamalarda bulundu. Şansal, Avrupa’da seks işçiliği olarak birtakım sendikal haklar çerçevesinde icra edilen mesleğin, KKTC’de seks köleliği olarak faaliyetlerini sürdürdüğünü söyledi. 

“Gece kulüpleri kapatılsın”

Kadına yönelik şiddetin en alasına her gece  seks köleliği yaptırılan kadınların maruz kaldığına işaret eden Nazen Şansal, “Bizim KKTC’deki gece kulüpleriyle ilgili tavrımız çok nettir ve kapatılması yönündedir. Bu konuda farklı feminist düşünceler de var. Seks kölelerinin bazı hakları olduğu ve onların tanınması gerektiği gibi. Biz bunlara da olumlu bakıyoruz. Seks köleliği ve işçiliği  önemli bir konu aslında.  Özellikle işçilik anlamında Avrupa’da bazı bölgelerde tanınır bir meslek olarak, hatta kırmızı şemsiye adı altında sendikalanmalar ve buna bağlı olarak bazı haklar da var” dedi.

“KKTC’de seks işçiliği değil, seks köleliği var”

KKTC’de bu sektörün bir işçilik olduğundan bahsetmenin çok zor olduğuna işaret eden Şansal, KKTC’deki yapının işçilik adı altında icra edilen bir meslek değil, tamamen seks köleliği olduğunu ifade etti. Nazen Şansal,özellikle medya ve kamuoyunda zaman zaman  çok konuşulup ancak saman alevi gibi sönen seks köleliğinin üzerinde ciddiyetle durulması gerektiğini söyledi. Şansal, “Bu kadınların çoğu bilerek ya da bilmeyerek buraya getiriliyorlar. Yasadan kaynaklanan çok sıkıntılı bir durum var” dedi.

“Pasaport ve kimliklerine el konularak, borçlandırılıyorlar”

Getirildikleri zaman pasaport ve nüfus kağıtlarına el konuluyor. Bu her şeyden önce insan haklarına aykırı bir durumdur. Onları getiren patronları gelişinden kıyafet, bilet ve kalacak yerleri gibi borçlar yüklüyorlar kadınların üzerine ve aylarca bu borçlarını ödemek için çalıştırılıyorlar. Bunun işçilik olarak düşünülmesi bu insanların haklarının savunulması ve verilmesini KKTC şartlarında pek olurunun olacağı bir ışık göremedik ve KKTC’ gece kulüplerinin tamamen kapatılmasından yanayız” diye konuştu.

Devlet göstermelik politikalarla, karşı çıktığı sektörden vergi alıyor

Gece kulüpler ve her gece şiddetin en alasına maruz kalan bu kadınlar konusunda en büyük görevin devlete düştüğünü anlatan Şansal, “Devletin bu yerlerle ilgili tek yaptığı ve farkında olduğu şey, sadece vergileri almaktır. Arada bir de göstermelik bir iki yere baskın yaparak, falan yerde fuhuş yapılıyor haberiyle göstermelik icraatlarda bulunuluyor.  Bunu zaten bilmeyen yok. Devlet bunu kabul etmiyorsa ne için ‘garson’adı altında ülkeye giren kadınları hemen hastaneye götürerek cinsel sağlık muayenesine tabi tutuyor. Neden herhangi bir restoranda çalışan insanın geçtiği sağlık kontrolünden geçirmiyor?” diye sorarak, bu kontrollerinde haftada bir şeklinde peryodik olarak yapıldığını ifade etti.

“Kaçmaya çalışırken canından olanlar var”

Geçtiğimiz yıllarda bu konularda tatsız bir olay yaşandığını hatırlatan Şansal, seks kölesi olarak KKTC’ye getirilen bir kadının hastaneye muayeneye götürüldüğü esnada kaçmaya çalışırken canından olma tehlikesiyle karşı karşıya geldiğini söyleyerek, “Daha da önceki yıllarda hayatlarından olanlar da oldu. Havuzda boğulanı da var. Hala aydınlatılamayanlar ölümler de var. Artık gece kulüpleriyle ilgili çok net olunması gerekiyor. Koşulları düzeltelim devlet şöyle denetlesin böyle denetlesin gibi bir şey düşünülmemesi lazım. Kökten kapatılması lazım. Bu sadece belki bizim ülkemizdeki kadınların kurtulmasını sağlar ama Kıbrıs’ın Akdeniz’in ortasında geçiş noktasındaki konumu dolayısıyla insan hakları bağlamında devletin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi lazım. Ama bu konuda uluslararası anlamda da sorumluluklarını yerine getirmesi lazım” dedi.

Devletin elini çekerek açtığı boşluk, sivil toplum örgütlerine yıkılıyor

Devletin, sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütlerinin üzerine sorumluluk yıkılmaya çalışıldığına işaret eden Şansal, “Biz devlete sürekli bir baskı uygulayalım. Toplumun daha ileriye gitmesi için elimizden geleni yapalım evet bunlara devam edelim. Ama KKTC devleti son 15 yıldır sosyal devlet olgusundan geri çekiliyor ve çekildiği alanlarda bir boşluk oluşturuyor. Bize de buyurun sivil toplum örgütleri burayı doldurun diyor. Bu doğru tavır değil. Tabii ki sivil toplum örgütleri devletle iş birliği yapmalı. Ancak devlet elini eteğini çektiği gibi, sosyal devletten mülteci, kadın sığınma evi, çocuk istismarı konularında da bütçe ayırmıyor ve tüm sorumluluğu sivil toplum örgütlerinin omuzlarına yıkıyor” şeklinde konuştu.

“Bu boşluğa muhafazakar örgütler de el atıyor”

Devletin bıraktığı bu boşluğa bu ülkenin kültürüyle harmanlanmış daha ilerici örgütler yerine muhafazakar örgütlerin de el atmaya başladığına değinen Şansal konuşmasını şunları söyledi: “Yaz döneminde devlet okulları kapalı. Çocuklardan imkanları olanlar etüt merkezlerine gidiyor olmayanlara da devletin imkan sağlaması lazım. KKTC’de yazın imkanı olmayan çocukların gideceği yer olarak neresi var? Kur’an Kursları. Çocuklarına din eğitim aldırmak isteyenler hangi dine inanıyorlarsa onu aldırsınlar tabii ki, ama bunun şu anki gibi pervasızca yapılması kabul edilemez. Devlet bu tarz gidişata engel olmadığı sürece de muhafazakar kısma kapı açıyor.”

“Mülteci dernekleri, mülteci kadınların ızdırabını hafifletmeye çalışıyor”

Kadının gördüğü şiddet ve zulüm noktasında mülteci kadınların da unutulmaması gerektiğini ifade eden Şansal, “Mültecilik hem vicdani hem politik yönden ızdırap veren bir konu. Sadece sonuçlarıyla da uğraşarak çözemeyeceğimiz de bir şey. Yine de şunu söylemek lazım ki KKTC’de mülteci haklarıyla uğraşan güzel derneklerimiz var. Bir nebze de olsun o ızdırabı hafifletmeye çalışıyorlar. Farkındalık yaratarak hükümete de baskı uygulama noktasında önemli işler başarıyorlar. Bizde mülteci hakları yasası olmaması ve uluslararası tanınan bir devlet olmaamamız nedeniyle, uluslararası yardımlardan faydalanamıyoruz. Mülteci konusunda yaptığımız tek şey ise bu insanları sınırdışı etmek oluyor. Bu kabul edilemez. Gerçi uluslararası hukuk anlamında da görüyoruz bazı sıkıntılar olduğunu. Ama KKTC açısından bakacak olursak bir mülteci yayası olmalı. Biz bu insanları yine ölüme terk ediyoruz. Devletin mülteci politikası ve bakış açısının olmaması çok büyük ayıp. Hükümet bir çalışma yapmadı, bir yasa çalışıp onu da yarı yolda bırakarak, bütün yükü mülteci hakları derneğindeki insanların sırtına bıraktılar” ifadelerini kullandı.     


Kaynak: Yeni Bakış