Dinçyürek: “CTP suyu öteledi”

“Bakanlığım dönemimde 2015’in başından itibaren Su Yasası’nı hazırladım. Sadece Türkiye’den gelen su değil, bütün su kaynaklarının nasıl yönetileceği yasanın içinde vardır”

 “Bir türlü Meclis'ten geçirilebilecek ve Meclis’e sevk edecek duruma gelmedi”

“Suya yapılması gereken 600 milyon TL daha yatırım var. Bunu devletin imkânı varsa kendisi yapar. Fakat devletin böyle bir imkânı yok”

Özge KİZİR

Çevre ve Doğal Kaynaklar eski Bakanı Hakan Dinçyürek, bakanlığı döneminde hazırlanan Su Yasası’nın meclise gönderilmediğini belirterek “Sanki birileri bugünlerin gelmesini önceden istedi. Çünkü Bakanlar Kurulu’na sevk etmemize rağmen aylarca gündeme almadı. CTP bunu öteledi” dedi. Mehmet Ali Talat’ın “yetkililer üstüne düşeni yapmadı” sözlerini eleştiren Dinçyürek, Talat’ın kimi kast ettiğini açıklaması gerektiğini söyledi.

Su yönetimi konusunda yaşanılan tartışmaları değerlendiren Demokrat Parti (DP) Milletvekili Hakan Dinçyürek, Su Yasası’nı hazırlayıp Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne (CTP) verdiğini, fakat yasanın bir türlü meclise sevk edilmediğini söyledi. Dinçyürek, “Bakanlığım dönemimde, 2015’in başından itibaren Su Yasası’nı hazırladım. Onun içerisinde Su Kurulu ve ilgili paydaşlardan oluştuğu ortadadır. Adada sadece Türkiye’den gelen su değil, bütün su kaynaklarının nasıl yönetileceği ortada ve yasanın içinde vardır. Bu yasayı biz o zaman koalisyon ortağı CTP’ye vermiştik. Fakat bir türlü bununla ilgili meclisten geçirebilecek ve meclise sevk edecek duruma gelmedi. Çünkü Bakanlar Kurulu’na sevk etmemize rağmen aylarca gündeme almadı. CTP bunu öteledi. Getirip tartışalım. Örneğin Vatandaşlık Yasasında olduğu gibi biz her şeye ‘tamam’ demedik. Fakat ‘Bu yasayı meclise sevk edelim. Süreç başlasın. Oradaki tartışmaları, mecliste de bizim partilerin temsilcileri var, hükümet kendi içerisinde madde madde tartışarak komitede ilgili paydaşlarında görüşleri alınır ve sonuca ulaşılır’ dedik. ‘Aynısını suda yapalım’ dedik. Bu da gündeme alınmadı” şeklinde konuştu.

“Genelleme yapmak Kıbrıs’ta alışkanlık haline geldi”

Su Yasası’nın Meclise gönderilmediğine dikkat çeken Dinçyürek, “Su yasası meclise gönderilmedi. O zaman sanki birileri bugünlerin gelmesini önceden istedi. Çünkü diyelim ki CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat’ın dediği gibi geçmişteki yetkililer üzerine düşeni yapmadı. Kimden bahsediyor? Genelleme yapmak Kıbrıs’ta alışkanlık haline geldi. Bir meslekte biri yanlış yapar, örneğin ‘tüm doktorlar böyle, ya da ‘tüm öğretmenler böyle’ gibi bir düşünce ortaya çıkar. Böyle bir şey olmaz” ifadesini kullandı.

“Sanki hükümetin üstünde bir hâkimiyet oluşturan başka bir kurum var”

Talat’ın sözlerini eleştiren Dinçyürek şöyle konuştu: 

“’Geçmişteki yetkililer’ derken kimden bahsediyor? İlgili bakanlık bensem ödevimi göreve geldikten sonra 2,5 ayda bitirdim. Hükümete teslim ettim. Parti olarak biz hazırdık. CTP alarak gündeme getirmedi. İleriye götürmedi. Götürmekten itinayla kaçındı. Bugünün gelmesini mi bekledi? Bugün yaşanan yanlışa bakıyoruz. Hükümetin yetkilileri ve ilgili bakanlar Türkiye’den gelen heyetle el sıkışıyor. Ondan sonra anlaştığı ve uzlaştığı metni kendi partisinin Parti Meclisi reddediyor. Sanki hükümetin üstünde bir hâkimiyet oluşturan başka bir kurum var. Böyle bir şey demokrasilerde olmaz. Olursa da o hükümetin istifa etmesi gerekiyor.” 

“Hükümet, önemli konularda yol haritasını hala daha belirleyememiştir”

Kıbrıs’ta siyasetin vardığı noktayı çok sıkıntılı bulduğunu belirten Dinçyürek, “Kıbrıs’ta siyasetin vardığı nokta çok ciddi bir şekilde sıkıntılıdır. Bugün 39 milletvekili ile oluşmuş bir koalisyon hükümeti, aylardır meclisi muhalefetin desteğiyle açıyor. Aylardır 39 milletvekili ile meclisi açmakta zorlanan bir hükümet, önemli konularda yol haritasını hala daha belirleyememiştir. Hükümet adına ‘reform’ demiş, ama reformları kiminle nasıl yapacağına ortaya net bir şekilde koyamamıştır” dedi.

“Bu yapı sürdürülebilir bir yapı değildir”

Dinçyürek sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Bütün bunlardan dolayı Türkiye ile oturup bir masada uzlaşma noktasına gelebilecek noktada değildir, çünkü yol haritası belli değildir. Parti Meclisi ‘ben bunu da bozdum’ dedi; bakanlar gitti anlaştı. Şimdi kim, hangi yetkiyle, nasıl gidip konuşacak? Ulusal Birlik Partisi Genel Sekreteri Dursun Oğuz gazetedeki demeçlerinde ‘şaşkınım’ dedi. Bir taraftan yetki verilip uzlaşılan bir noktada gidiliyor, uzlaşıldığı zannediliyor, diğer taraftan reddediliyor. Tabi ki bu yapı sürdürülebilir bir yapı değildir.

“2013-2015 ekonomik protokolünün içinde de yap-işlet-devret modeline atıf vardır”

Anlaşılıyor, uzlaşılıyor ve el sıkışılıyor. Veysel Eroğlu’nun, bakanlığın sitesinden yayınlanan haberin özü budur. Biz anlaştık, yani daha önceden konuşulan 2013-2015 arası ekonomik protokolün içinde de yer alan yap-işlet-devret modeline atıf vardır. Bunu o zamanın başbakanı İrsen Küçük imzalamıştır. Daha sonra 2013’te kurulan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ve DP koalisyonunda da Özkan Yorgancıoğlu’nun itiraz etmeden imzaladığı bir protokol vardır. Diyor ki, ‘2013-2015 arasında İrsen Küçük ’ün imzaladığı metni kabul ediyorum’ diye bir imzası vardır. Dolayısıyla bunu onaylamıştır. Bütün bunlar varken… Devlette süreklilik esastır. Bakan olarak geldiğimde benden önce devlet adına imza koyan, taahhütte bulunan ve meclisten yasal olarak geçen belirli anlaşmaları kabul etmek durumundayım.”

“Devletin böyle bir imkânı yok”

Katıldığı bir televizyon programında devletin su maliyeti konusunda yeterli mali gücü olmadığını vurgulayan Dinçyürek şöyle konuştu: 

“Su, Türkiye’den KKTC’ye geldikten sonra, ana isale hatlarıyla yollarda gördüğümüz siyah büyük borular vardır. Ada genelinde dağıtıldıktan sonra suya yapılması gereken 600 milyon TL daha yatırım vardır. Yarı yatırım bedeli vardır. Bunu devletin imkânı varsa devlet kendisi yapar. Yerel yönetimlerin kendilerinin imkânları varsa onu da yaparlar. Fakat devletin böyle bir imkânı yok. Defalarca açıklıyor ve maaşları ödeyemiyor.

“Yapabiliyorsa çıkar, yapar ve kaynağını gösterir”

Belediyelerin durumu ise ortadadır. Belediyeler de bizim kurumlarımız. Sahip çıkmamız gerekiyor. Fakat yapamayacakları bir yükün altına onları daha fazla sokmak mı doğru, yoksa ‘bu sizin kaldırabileceğiniz bir yük değil’ demek mi daha doğrudur. Bunları artık açık açık toplumla konuşmak gerekiyor. Yapabiliyorsa çıkar, yapar ve kaynağını gösterir. İnsan kaynağı ya da mali kaynak gibi durumları gösterir.”

“Belediyeler, gereksiz bir tartışmayı başlattı”

Dinçyürek sözlerini şöyle tamamladı: 

“Eğer siz yapamazsınız bugüne kadar KKTC ve dünyada birçok örneği olduğu gibi yap-işlet-devret formülünü hayata geçirirsiniz. İhaleye çıkarsınız ve koşullarını devlet belirler. Şimdi aylar öncesinden daha bakanken basın yoluyla birkaç mesaj vermeye çalışmıştım. Mesela ‘belediyeler suyu biz yöneteceğiz’ diye çıkmıştı. Bu esasında bence amacını aşan gereksiz bir tartışmayı başlattı. Çünkü suyu devlet yönetecektir. Devletin bağımsız dahi olsa oluşturduğu kurumlar olacak. Yani özerk dahi olsa, devletin ve ilgili paydaşlardan oluşan ilgili kurum olacaktır. Şimdi birileri çıkıp da ‘suyu biz yönetmeyeceğiz’ diye bir iddiada bulunmadı.”