Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras ve GKRY lideri Nikos Anastasiadis, 8 Kasım'da Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile görüşecek. Doğu Akdeniz gazının paylaşımı ve Türkiye'nin Kıbrıs açıklarındaki arama çalışmalarının masaya yatırılması beklenen zirveden önce de taraflar 29 Ekim'de de GKRY'de bir araya gelmişti. Tarafların bölgede kesişen çıkarları nedeniyle Türkiye'ye karşı ittifak oluşturmak istediklerini söyleyen uzmanlar, uluslararası hukuk nezdinde Türkiye'nin haklı olduğunu belirtti.

Doğu Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ata Atun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de gaz arama faaliyetlerinin uluslararası hukuka aykırı olmadığını söyledi.

Atun, şunları kaydetti:

"Türkiye'ye karşı çıkarları birleşen Mısır, Yunanistan ve GKRY, Doğu Akdeniz gazı konusunda ortak tutum benimsemeye çalışıyor. Mısır'da Sisi yönetimi siyaseten Türkiye'ye karşı ittifak oluşturmak isterken, Yunanistan münhasır ekonomik bölgesini (MEB) GKRY ile birleştirmek için, İsrail ise Doğu Akdeniz'den çıkaracağı gazın uluslararası piyasaya satılmasında en uygun rota olarak gördüğü Türkiye ile yapmayı arzuladığı pazarlıkta elini güçlendirmek için bu ittifaka giriyor."

Atun, Kıbrıs'ın MEB'ini ve kıta sahanlığını düzenleyen uluslararası mevzuatı da şöyle açıkladı:

"Birleşmiş Milletlerin 1958 ve 1960'da kabul ettiği deniz hukuku sözleşmeleri, adaların kıta sahanlıkları ve MEB'leri yoktur. Ancak 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, devletlerin karasularını 12 deniz miline çıkarma hakkının yanısıra, adalara hem kıta sahanlığı hem de MEB hakkı tanındı. Türkiye, Ege'de karasularının 6 milde kalması görüşünden ötürü sözleşmeyi imzalamadı. Sözleşmeyi takiben Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkartacağını açıkladığında ise Türkiye, bunun 'casus belli' ilan etti. Dolayısıyla Türkiye'nin 1. ve 2. deniz hukuku sözleşmelerine göre, hem Ege hem doğu Akdeniz'de tescil edilmiş hakları var. Türkiye, 1962'de Girit'in doğusunda, bu adanın iki misli büyüklükte bir alanda petrol araştırmaları yapma izni vermişti. Bunu verebildi çünkü orası kendi bahçesiydi. Araştırma yapacak şirket de geldi Türkiye'den izin aldı."

Atun, Mısır'ın 8 Kasım'daki zirveye ev sahipliği yapacak olmasının nedenini yakın tarihe dayandığını öne sürerek, şunları aktardı:

"Hüsnü Mübarek döneminde, Mısır, Mübarek'in oğullarının yolsuzlukla elde ettikleri paraları GKRY bankalarında saklamaları karşılığında, 1982 sözleşmesini imzaladı ve GKRY ile MEB paylaşım anlaşması yaptı. Fakat Muhammed Mursi hükümeti başa geldiğinde, bu anlaşma feshedildi ve Kahire, doğalgaz aranan 9. ve 12. parsellerin kendine ait olduğunu ilan etti. Çünkü bu bölgeler, 1. ve 2. deniz hukukuna göre, Mısır'ın MEB'i içinde kalıyordu. Şimdi, Sisi hükümeti de Kıbrıs gazının Mısır'daki sıvılaştırılmış gaz (LNG) terminallerinde sıvılaştırılıp tankerlerle uluslararası piyasaya satılması için GKRY ile müzakere ediyor. Kıbrıs'ta bulunan gaz, adada LNG terminali yapılması için yeterli miktarda değil. Bu yüzden, GKRY, Mısır'la anlaşarak, oradaki LNG terminalleri üzerinden gazını satabileceği izlenimini vermek istiyor."

TÜRKİYE, DOĞU AKDENİZ'DE SÖZ SAHİBİ

Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü Başkanı Süleyman Boşca da GKRY'nin Doğu Akdeniz'de bulunan enerji kaynaklarına hakim olma ve ekonomik güç sağlama amacıyla MEB ilan ettiğini savundu.

Türkiye'nin bölgede MEB ilan etmediğini hatırlatan Boşça, "Sınır çakışması nedeniyle MEB sınırlandırması hukuki bir zorunluluktur. Sınır çakışmalarının kaçınılmaz olduğu Doğu Akdeniz'de GKRY'nin tek taraflı MEB ilanı, uluslararası hukuk kurallarının ihlali anlamına gelmektedir" diye konuştu.

Boşça, Türkiye'nin MEB ilan etmemiş olması Doğu Akdeniz enerji kaynakları üzerinde hak sahibi olmadığı anlamına gelmeyeceğini vurguladı ve "Adanın etrafındaki enerji kaynaklarının iki halk tarafından adil paylaşımı gereklidir. Bu konuda 1959 Zürih ve Londra antlaşmaları ile 1960 Kıbrıs Antlaşması görmezden gelinemez" dedi.