Eczacılık Fakültesi öğrencilerinden Hasan Kobat, eczacılıkla ilgili olarak alınan kararlarla ilgili hükümete  tepki gösteren bir mesaj yayımladı.

İşte o mesaj:

"Biz gençlerin çiğnenen haklarını aklı selime gelip iade etmenizi beklerken, bu genç yüreklere bir kurşun daha sıktınız. Nereden gelir bu hak? Bu bölümü okuyor olmak, yani eski yasa ve tüzüklere göre bu bölüme kayıt yaptırmış olmak öğrencileri yani bizleri en az eczacılık mesleğini icra edenler kadar hak sahibi yapar. Bunun başka açıklaması yoktur. Farklı bir görüşünüz varsa ve cesaretiniz de varsa çıkar ve “hayır siz hak sahibi değilsiniz” dersiniz. Bunu demediğiniz, diyemediğiniz sürece fikirlerinizde ve kararlarınızda birilerini kayırma vardır, birilerininin de haklarını yiyerek adaleti çiğneme vardır. Eski Sağlık Bakanı başta olmak üzere,danışmanları ve Eczacılar Birliği bir olup bizlerin bu hakkını çiğnediniz. Ve tabii ki KKTC devletinin Bakanlar Kurulu. Siz de görevinizi kusursuz yerine getirdiniz. Adaleti korumak, kollamak ve düzeltmek yerine, suya sabuna dokunmadan, Eczacılar Birliği’nden gelecek, kafalarınızda kurguladığınız her türlü baskı, tehdit ve şantajlara karşı başınızı ağrıtmamak için gözünüzü, kulağınızı, ağzınızı kapatıp üç maymunu oynayıp, konuyu meclise havale etmeye çalıştınız! Nice büyük kararların alındığı yer olan kurulunuzda böyle büyük kararınız için de cesaretinizi tebrik etmek lazım! Hadi alın şimdi elinize suyu sabunu! Ama suyla sabunla temizlenir mi sandınız gencecik yüreklerden akıttığınız bu kan? Temizlenir mi sandınız hak yiyerek kirlettiğiniz adalet? Temizlenmez, hele siz hiç temizleyemezsiniz! Ancak öğrencilerin hakkını yerken kirlenen yerlerinizi temizler bu su ve sabun. Onu da beceremez ve kirli ellerle dolaşmaya devam edersiniz. Gencecik yüreklere sıktığınız kurşunun akıttığı kanı ancak adalet temizler. Hani şu sizin hiç aklınıza gelmeyen, hani şu ülkenin en ciddi makamlarında oturup da cesaretsizliğe teslim ettiğiniz, belki de hiç bilmediğiniz şey! Adalet. Evet bilmediğiniz, ya da başka nedenlere göz ardı ettiğiniz şeyi size tarif etmek aslında bize düşmez. Ama maalesef gerekiyormuş. Bir hakkın, bir doğrunun korunması demektir adalet. Bir eşitliğin sağlanması, eşit olanlar arasında oluşan eşitsizliğin giderilmesi demektir adalet. Bunu sağlamak, ahlaki bir sorumluluktur da ayni zamanda. Yani ahlaki doğruluğu da içerir yapısında, hukuksal doğrularla çatışmadan. Doğru bir yönetim için, doğru bir toplumsal düzenleme için ve sonuçta toplumsal huzur için vazgeçilmezdir adalet! Herkesin yeteri kadar hakkı, yeteri kadar özgürlüğü, yeteri kadar her şeyi olabilir. Ancak yeteri kadar her şeyin olması, eşit olanlar arasında eşitsiz davranılabileceği anlamı da asla taşımaz. Öyle yapılırsa toplumsal huzur kaçar. O nedenledir ki adalet o kadar hassas, o kadar narin ve bir o kadar da vazgeçilmezdir. Ancak, ne acıdır ki, siyasiler olarak sizin, daha doğrusu siz politikacıların, bırakın adaletli düşünmeyi, yaratmış olacağınız adaletsizliği hukukun süzgecinin gevşek deliklerinden nasıl geçireceğinizin hesabını dahi yapabileceğinizi ya da başınız ağrımasın diye üç maymunu oynayıp konuyu başka yerlere havale edebileceğinizi gösterdiniz bize bu süreçte. Ve işte siyasetçi olamayan siz politikacılar, siyasi pozisyonlarınıza halel gelmesin diye, işgal ettiğiniz makam ve mevkilerin sorumluluğunu, ağırlığını unutarak, sessiz kalmayı, suya sabuna dokunmadan topu başka yerlere atmayı icraat sayabilmektesiniz. Nereden ve nasıl tepkilerin geleceğinin endişeleri altında, siyasetçi değil de politikacı olmayı tercih ederek adaleti katlettiniz. Ancak kalabalık içine saklanarak ya da duvar arkalarındaki kuytu köşelerde haktan, hukuktan, adaletten bahsedebileceğiniz inanın ki bir anlam ifade etmiyor artık genç yüreklerimizde. Sizlerin cesaretsiz yürekleriniz, adalet, hak ve hukuka rağmen mantıktan yoksun yaklaşımlarınız yüzünden zaten göç tehlikesi ile karşı karşıya olmamıza rağmen bilin ki öyle ya da böyle alnımızın akıyla bu topraklar üzerinde yaşamayı başaracağız. Her şeye rağmen, size rağmen!"

HASAN KOBAT