Ceren Ercih

BKP Genel Başkanı İzzet İzcan, Erçin Şahmaran’ın sunduğu Gündeme Bakış programının konuğu oldu. Gündemdeki gelişmeleri değerlendiren İzzet İzcan, hükümeti eleştirdi. İzcan, ekonomik paket ve göç yasasına dair yaptığı değerlendirmelerde, göç yasasına evet diyenlerin şimdi hayır demesini ‘milletle dalga geçiyorlar’ diye yorumladı. Ortada bir haksızlığın olduğunu ve bu durumun sendikal mücadeleyi de zedeleyebileceğini dile getiren İzcan, Kapitalist düzen içerisinde bireyselliğin ön plana çıktığı ancak sorunların birlik ve beraberlik içerisinde çözülebileceğini kaydetti. Müşavir sayısının artmasına ve bütçede paylarının ayrılmasına da dikkat çeken İzcan, hayvancının ve çiftçinin parasının neden ödenmediğini sordu. 

“SEN SÖZÜNÜ TUTMAYAN BİR HÜKÜMETSİN” 

Müşavir sayısının artmasını ve hükümet tarafından 18 milyon TL’nin paylarına ayrılmasını eleştiren İzcan, çiftçinin, hayvancının parasının ödenmediğini kaydederek şunları söyledi: “ Serdar Bey dedi ki; ‘o zaman para vermiştik ama 2011’den sonra 3 bin kişi işe girdi nasıl değiştireceğiz, para yok’ der kıvrılır ama sana para var Serdar Bey! 10 milyarı alıp, 500 TL’de hayat pahalılığı üstüne koyuyorlar. Serdar’ın yandaşlarına var para, 78 diye aldığı müşavirleri 144’e çıkardı, para var ya. Vatandaşa niçin yoktur? Bu bütçeye bu adamlar bu hükümet 18 milyon TL ödenek koydular müşavirlere ödemek için. Müşavirin parasını ayırdılar peki neden hayvancıların parası ödenmedi? Bu hayvancı ile çiftçinin toplam alacağı para 75 Milyon TL’dir. Sen sözünü tutmayan bir hükümetsin!” 

“TOPLUMLA ALAY EDİLİYOR” 

Göç yasasına evet diyenlerin, şimdi hayır demesini yorumlayan İzcan; “milletle dalga geçiyorlar. ‘Şimdi adamsan getir, göreyim boyunu getirirsen ve sende oy verirsen bende vereceğim’ diyorlar. Yani koy ver gitsin anlayışı ile toplumla alay ediliyor” diyerek, bir kısım bürokratların ve üst düzey yöneticilerin kendilerini elit bir sınıfta zannettiklerini savundu. 

“KENDİLERİNİ ELİT SANIYORLAR” 

“Bunlar kendilerini elit bir sınıfta kabul ediyorlar ne yazık ki. Üst düzey bürokratların büyük bir bölümü ve yönetici kadro kendilerini ayrıcalıklı bir sınıf gibi hissedip, toplumu hor görüp, tepeden bakıyorlar hem de topluma hakaret ediyorlar farkında olmadan.” “Dünyanın ‘her yerinde eşit işe eşit ücret’ ilkesi vardır. Biri senden bir iki ay önce işe başladı diye onun bir buçuk iki misli kadar para alamaz” diyen İzcan, şunları kaydetti: “Bu iç barışı zedeler, verimi düşürür. Sendikal mücadeleyi, emek kavgasını bozar. Anayasaya da aykırıdır.” 

“EKONOMİK PAKET SOYER ZAMANINDA GETİRİLDİ” 

Ekonomik paketin Ferdi Sabit Soyer zamanında getirildiğinin altını çizen İzcan, “Ekonomik paketin AKP hükümeti bürokratları tarafından hazırlandığı biliniyor. AKP hükümeti dedi ki; ‘sizin izleyeceğiniz ekonomik program budur’ sizde hükümet olarak ‘evet, efendim’ dediniz. Şimdi ben Ferdi Bey’i izliyorum. Bu göç yasası onların zamanında meclise sevk edilmişti. Şimdi de diyorlar ki; ‘ biz sevk ettik ama biz yapmadık’ yapmadınız ama sizde o sistemin bir parçası olarak o ekonomik programı getirip, meclise koydunuz. Şimdi sorsanız her biri diyecektir ki ‘bu yasa haksızdır, değişmesi lazım.’ Değiştirsinler, değiştiremezler. Çünkü talimat aldıkları, imzayı bastıkları bu ekonomik pakete bağlıdırlar ve değiştirme cesaretleri yoktur.” dedi. 

“TOPLUM SARHOŞ OLDU” 

İzcan, son olarak kapitalist düzenin esiri haline gelinmeye başladığını bu durumda bireyselliği ön plana attığını belirtti. Sorunların bireysellikle değil birlik ve beraberlikle çözüleceğini ifade eden İzacn sözlerini şöyle tamamladı: “Ankara yeni bir modeli buraya dayatmaya çalışıyor. Buna da buradaki yapı direniyor. Böyle bir tablo ile karşı karşıyayız. Toplumda sarhoş oldu. Toplumu giderek bireyselliğe ittiler. Bu kadar bencil, benmerkezci mantığına sahip olan bir yapı çıktı ortaya. Kapitalizmin bencilliği üzerine kurulan bir sistemdir ve zaman içinde tamamen bireysel kurtuluş için mücadele eden insanlardan oluşan bir yapı ortaya çıktı. Ama bir şeyi anlamadılar, anlayamayacaklar. Eğer trafik kuralları, yolları, aydınlanması düzelmezse bu yollarda beraber öleceğiz, eğer uyuşturucuya karşı mücadele edemezsek çocuklarımız da kullanım batağına batacak. Eğer toplumsal olarak biz kurtulamazsak, hastaneye gittiğimizde biz ilaç bulamayacağız.”