Eniz Orakcıoğlu

Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sundur, dövizin yükseliği ile birlikte çıkmaza giren emlak piyasasının bir darbe de siyasiler tarafından bilinçsizce yapılan yanlış açıklamalardan aldığını söyledi. Politikacıların ‘Kuzey’deki mülklerde eski sahipleri olan Güney’de yaşayan Rumların ve 41 yılık kullanıcıların da hakları var’ şeklindeki açıklamaların doğru olmadığını ifade eden Sungur, “Hangi 41 yıllık kullanıcıdan bahsediliyor? Bizim ülkemizde elimizde olan kullanma belgesi değil, tapudur. KKTC’nin Anayasası ve yasaları altında verilmiş bir tapudan bahsediliyor ve bir politikacı çıkıp tapuya, kullanım belgesi veya kullanıcı demesi beni oldukça üzer.” şeklinde konuştu.

Bu devletin yüksek kademesine gelmiş insanların tapu isminin bile farkında olmadığını savunan Sungur, Biz kullanım belgesi kullanmıyoruz, biz tapu kullanıyoruz ve bizim ülkemizde 10 tip tapu da yoktur, 1 tip tapu vardır.”dedi. 

Tapularla ilgili söylemlerin insanlarda bir korku yarattığının altını çizen Sungur, Türk tapuları dışındaki diğer tapularda son derece endişe yaşandığını dile getirdi.  “Müzakereleri yürüten isimlerin her ne kadar eşdeğer mülklerde sıkıntı olmadığını belirtseler de söz konusu bu tapuların risk altına sokuldu” diyen Sungur, “Çünkü Rum gelip Kuzeyde malına karşılık hak isteyecek, Türk de gidip Güney’deki malına karşılık hak isteyecek. Güney’deki mülkler Kuzey’dekilerden çok daha pahalı. O yüzden eşdeğerlerde ortak yol bulmakta büyük zorluk yaşanacak.”ifadelerini kullandı.

Yaşanan bu sıkıntılar sonrasında Türklerin Güney’deki mallarını bir anda satmak zorunda kalmalarının borsayı düşüreceğinin altını çizen Sungur şöyle dedi:

“KKTC’den Güney’deki malına karşılık almayanlar da malını satamayacak, çünkü Güney’deki malına karşılık Kuzey’den puan alan ve onları satıp Güney’deki mallarına ortak hissedar yaratan kişiler, Güney’deki mallarını satmak zorunda kalacağı için, malına karşılık almayanların mal değeri de düşecek. Borsa düşünce Rus şirketleri Güney’de hiç parasına giden Türk mallarını toplayacak ve ilerde Türk’ün elinde hiç mal kalmayacak. 5 sene sonra bizim çocuklarımız ev yapacak veya tarla yapacaksa Rum’dan veya Rus’tan satın almak zorunda kalacak.”

“Kullanım belgesi değil, tapu”

Siyasiler tarafından yanlış ve bilinçsiz yapılan açıklamaların emlak piyasasını esas olumsuz yönde etkileyen unsur olduğuna dikkat çeken Sungur, “Politikacıların ‘biz barış görüşmelerini sürdürüyoruz, Kuzey’deki malda eski sahipleri olan Güney’de yaşayan Rumların ve 41 yılık kullanıcıların da hakları var’ şeklindeki açıklamaları doğru değildir. Hangi 41 yıllık kullanıcıdan bahsediliyor? Bizim ülkemizde elimizde olan kullanma belgesi değil, tapudur. KKTC’nin Anayasası ve yasaları altında verilmiş bir tapudan bahsediliyor ve bir politikacı çıkıp tapuya, kullanım belgesi veya kullanıcı demesi beni oldukça üzer. Bu devletin yüksek kademesine gelmiş insanlar bu devletin tapusunun isminin tapu olduğunun farkında bile değil. Biz kullanım belgesi kullanmıyoruz, biz tapu kullanıyoruz ve bizim ülkemizde 10 tip tapu da yoktur, 1 tip tapu vardır. Bu devlet istese de istemese de Anayasa’nın emrettiği gibi bu tapunun arkasında olacaktır ve Anayasa’nın emretmediği hiçbir şeyi ne anlaşabilirler ne de konuşabilirler. Ben devletin başındaki kişilere bir kez daha hatırlatmak isterim ki onları o koltuklara biz seçtik, biz onları o koltuklara seçerken bu devletin evraklarına, dokümanlarını tartışılır hale getirsinler diye seçmedik” açıklamalarında bulundu.

“Tapu harçları düşürülerek çözüm bulunabilir”

Dövizin yükselişinin emlak piyasasını olumsuz etkilediğini belirten Sungur, “Dövizin yükselişinin emlak piyasası için bir çözümü devletin tapu harçlarını ve vergilerini düşürmesidir. Türkiye, Lehmen kardeşlerle ilgili 2009-2010 yıllarındaki kriz döneminde tapu harçlarını yüzde 1’e düşürerek krizi atlatmak adına adım atmıştı. Bugün bizim İçişleri Bakanlığımız tapu harçlarını yüzde 1’lere düşürdüğü anda dövizdeki yükseliş emlak piyasasındaki satışları kesinlikle etkilemez. Dövizdeki yükseliş emlak piyasasını olumsuz etkilemesine rağmen bu olumsuzluk çözümü olan bir olumsuzluktur ve bunu olumlu hale çevirmek hükümetin elinde olan bir şeydir” şeklinde konuştu.

“Türk malları beleşe satılacak”

Tapularla ilgili söylemler, insanlarda bir korku yarattığını savunan Sungur, Türk tapuları dışındaki diğer tapularda sıkıntı yaşandığına dikkat çekti.  “Her ne kadar eşdeğerde sıkıntı olmadığını belirtseler de, görüşmelerde yaptıkları konuşmalar sonrasında eşdeğer tapuları da risk altına soktular” diyen Sungur şunları söyledi:

“Çünkü Rum gelip Kuzeyde malına karşılık hak isteyecek, Türk de gidip Güney’deki malına karşılık hak isteyecek. Örneğin; siz Baf’tan geldiniz, Baf’ta 100 dönüm malınız var ve evraklarınızı gidip KKTC devletine verdiniz o da size bunun yerine 1 milyon puan verdi. Siz de bu puanların 500 bini ile 12 parsel tarla aldınız ve 12 kişiye sattınız,  400 bin puanı da 10 kişiye sattınız, 100 bin puanı da 3 çocuğunuza bölüştürdünüz, bu da Güney’deki 100 dönümünüzün üzerine 25 hissedar oluştu demektir. Bu durumda 25 hissedarın 18’inin malına eski Rum sahipleri gelir ve hak isterse, otomatik olarak bu kişiler de Güney’deki 100 dönümlük malın hissedarı olacak. Bu durumda 18 aile kesinlikle anlaşamaz ve malını satmak zorunda kalır. Çünkü Güney’deki Türk malları başka çare olmadığından dolayı beleşe satılacak . Çünkü tüm eşdeğer malların güney karşılıkları çok hisseli hale geldi. Sayın Mustafa Akıncı’nın bahsettiği Rum Kuzey’e gelip malının birinci sahibi olduğu için malını alabilecek ve içinde oturanın da tazmin edileceği konuşulduğu gibi doğruysa, Güney’deki bütün Türk malları item yasası nedeni ile çok hisseli hale geldiğinden dolayı otomatik olarak hepsi ya beleş satılacak.”

“5 sene sonra Rum ve Rus’tan tarla alacağız”

Türklerin güneydeki mallarını bir anda satmak zorunda kalmalarının borsayı düşüreceğinin altını çizen Sungur, “KKTC’den Güney’deki malına karşılık almayanlar da malını satamayacak, çünkü Güney’deki malına karşılık Kuzey’den puan alan ve onları satıp Güney’deki mallarına ortak hissedar yaratan kişiler, Güney’deki mallarını satmak zorunda kalacağı için, malına karşılık almayanların mal değeri de düşecek. Borsa düşünce Rus şirketleri Güney’de hiç parasına giden Türk mallarını toplayacak ve ilerde Türk’ün elinde hiç mal kalmayacak. 5 sene sonra bizim çocuklarımız ev yapacak veya tarla yapacaksa Rum’dan veya Rus’tan satın almak zorunda kalacak” şeklinde konuştu.

“Ciddi bir ekonomik kriz başlayacak”

Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur, moratoryumdan bahsedildiğini vurgulayarak, “Moratoryum, anlaşma olduğu takdirde 2-3 yıl bu ülkeye hiçbir inşaat yapılamayacak ta ki hangi tarla, hangi ev ve hangi arazinin kimin olduğu tespit edilene dek. Fakat bu ülke ekonomi olarak moratoryuma hazır değildir çünkü tahsis malları tartışır duruma getirdiler. Bu tartışılır duruma getirilen 900 bin tahsis mal ise Türkiye’den gelen göçmenlere verilen malları, mücahit puanları ile alınan malları, TBK ve şehit ailelerine verilen malları kapsar. Eğer bu imajı halka vermeye devam edersek yarın bankaların ‘tahsis mal teminat almam veya geçmişte teminat olarak verdiğin tahsis malı artık kabul etmiyorum yerine eşdeğer veya Türk malı getir yoksa senin kredini durdururum’ demeye başlayacak. O zaman da bu ülkede 10 bine yakın kişi veya firma bir anda kitlenecek ve ciddi bir ekonomik kriz başlayacak” dedi.

“Ezbere barış görüşmesi sürdürülüyor”

Sungur, sözlerine şu şekilde devam etti; “Görüşme heyetinin ve Sayın Cumhurbaşkanının yapması gereken, yürüttüğü görüşmelerde sunduklarını önce sivil toplum örgütleri ile görüşmektir. Bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanı veya heyetindeki kimse Kıbrıs Türk Emlakçılar Birliği’ne bir telefon bile açıp, fikrimizi ve görüşümüzü almadı. Malı-mülkü bu ülkede 2 kuruluş temsil eder biri biz Emlakçılar Birliği, diğeri ise Müteahhitler Birliği. Müteahhitler Birliği inşaat tarafını biz ise satış kısmını temsil ederiz. Eğer görüşme heyeti ve Sayın Cumhurbaşkanı bizi aramadıysa demek ki kimseyi de aramamıştır ve ezbere barış görüşmesi sürdürmektedirler.”

“Önce tedbirler alınmalı, B planı hazırlanmalı”

Eğer barış görüşmesine gidilecekse önce bankaları batırmayacak tedbirler alınması gerektiğini söyleyen Sungur, “Aynı şekilde bankalarla çalışan işadamını, halkı batırmamak için, pahalılık getirmemek için, sistemin kitlenmemesi için tedbirlerinizi alacak, B planlarını yapacak ve sonra görüşmeye oturacaksınız. Hiçbir hazırlıkları olmadan görüşmeye oturdular ve herkes korkuyla yarın oluşacak günlere karanlıkla bakar oldu. Bundan dolayı bence sayın büyüklerimiz ve sayın politikacılarımız ödevlerini daha iyi yaparak, bütün tedbirleri almak zorundadırlar. Barış ve anlaşma tabi ki istiyoruz, ama bir yerde ekonomimizi batıracaksa o zaman iyice değerlendirmek gerekir” diye konuştu.

“Taviz veren taraf biz olduk”

Hasan Sungur, karşımızda batmış bir Rum tarafı olduğunu belirterek şöyle devam etti:

 “Biz en güçlü olduğumuz dönemde, Rum’un da en kötü olduğu dönemde biz görüşmelere taviz veren taraf olarak gittik. Biz en güçsüz zamanımızda bile Rum’la böyle yakın ve dostça ilerlemedik. Bence Cumhurbaşkanı bundan sonra belli konularda artık bir halk konseyi oluşturmalıdır ve özellikle TBK’dan, şehit ailelerinden, eş değercilerden, mücahitlerden, zarar ve ziyan kocanı alanlardan, Emlakçılar Birliğinden ve Müteahhitler Birliğinden de birer ikişer temsilci ile komisyon oluşturmalı ve belirli konuları tartışmalıdır. Rum bu görevini Güney’de yerine getirir ve o şekilde ilerlerken, bizimkiler bunu uygulamaktan kaçınıyor”

“Kötü niyet kokusu aldım”

Türkiye’nin ve KKTC politikalarının gözden kaçırdığı bir nokta olduğunu söyleyerek, “Güney’deki apartman daire fiyatları bizim apartman dairelerimizin fiyatlarının 4 veya 5 katı pahalı, arazilerde ise bazı bölgelerde 1’e 100 bizden daha pahalıdırlar. Güneydeki malın sahibi KKTC’dir, ama eğer feragat imzalamamışsa sahibi ilgili kişidir. Bizim Güney'de 450 bin dönüm malımız var ve 100-150 bin dönümde köylerde kütüklere işlenmemiş olan mallarımız var, kısacası bizim 600 bin dönüm civarında bir malımız var. Malların 300-400 bini devletinse, KKTC bu malı Türkiye’ye devrederek, Türkiye de uluslararası bir şirketle anlaşarak Güney’deki malı satarsa Kuzey’deki 1 milyon 350 bin dönüm Rum malını ödeyerek, bir onun kadarda para kar eder. Fakat Güney’deki malın sahibi hem sen olacaksın, hem de dönüp buradaki malın sahibi sana tazmin için yüzde 20 ödeyecek ve cifte kara geçeceksin bu güzel bir anlayış değildir. Ben burada biraz kötü niyet kokusu aldım çünkü zaten benim Güney’deki malım, Kuzey’deki malımın değerini fazlası ile karşılıyor, bir de yüzden 20-30 tazminat ödemek doğru değildir” dedi.

“Hükümet görüşmelerin takipçisi olsun”

Sungur, sözlerine şu şekilde son verdi; “Hükümetimiz barış görüşmelerine taraf olsun ve komisyonlar oluştursun. Özellikle görüşmeler Cumhurbaşkanının görevi gibi gözükse de bu devletin hükümeti UBP ve CTP olarak çok güçlü bir hükümettir ve bu 2 parti oluşturacağı komisyonlarla özellikle görüşmelere devamlı taraf olsunlar, sorgulasınlar ve yönlendirsinler. Özellikle bu hükümet KKTC tabanının tümünü temsil eden bir hükümettir. Hükümetin taraf olması ve her noktasında bilinçli olması ve her noktasını yönetmesi emniyet yönünden ve halk için çok önemlidir.”

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi