Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak üzere gittiği Çin'e haraketinden önce Ankara Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada ABD'li yetkililerin PKK'nın Suriye kolu YPG ve onun liderlik ettiği SDG'nin Fırat nehrinin doğusuna geçtiği yönündeki açıklamalarına yanıt verdi ve şu ifadeleri kullandı:

"Münbiç ile ilgili bize şu anda, 'Fırat'ın doğusuna geçtiler' diyorlar. Biz de diyoruz, 'Hayır geçmediler.' Ben şunu da söyleyeyim; Fırat'ın doğusuna geçtiklerinin ispatı bizim tespitimize bağlıdır. Birilerinin Amerika'da yaptıkları açıklamayla veya şurada burada yaptıkları açıklamayla, biz YPG'nin veya PYD'nin Fırat'ın doğusuna geçtiğine inanmayız."

"Terörün hiçbir türüne müsamaha göstermeyeceğimizi ortaya koyduk"

Terörizm ve mülteci krizi gibi ekonomiyi doğrudan etkileyen meselelerin de G20 platformunda ele alınması gerektiğini ifade eden Erdoğan, “Geçtiğimiz yıl Antalya zirvesinde terörizme karşı G20 liderleri olarak ilk kez bir bildiri kabul ettik. Böylece terörün hiçbir türüne müsamaha göstermeyeceğimizi ortaya koyduk. Bu duruşun bir kez daha teyit edilmesi hatta tahkim edilmesi önem arz ediyor. Hangzhou’de küresel barışı, güvenliği, istikrarı ve dolayısıyla ekonomiyi tehdit eden terör belasıyla mücadele konusunu da görüşeceğiz. Bu vesileyle ülkemizin mücadele ettiği FETO, DHKP-C, PKK, PYD, YPG ve DAİŞ gibi terör örgütleri konusunda muhataplarımızdan beklentilerimizi dile getireceğiz.” diye konuştu.

"İkazlarımıza kulak verilmemesinin bedelini tüm bölge ve dünya ödüyor"

Türkiye’nin teröre ve terör örgütlerine karşı tutumunun hep tutarlı ve ilkeli olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Baştan beri terör örgütleri arasında ayrım yapılmaması gerektiğini, ‘iyi terörist, kötü terörist’ diye bir şeyin olmadığını ifade ettik. Bir terör örgütünün diğeriyle çatışmaya girmesinin elindeki kanı temizlemeyeceğini, onu muteber kılmayacağını söyledik. Bilhassa müttefik ve dost ülkeleri ne sebeple olursa olsun terör örgütlerini desteklemenin riskleri, tehlikeleri konusunda da hep ikaz ettik. Bugün ikazlarımıza kulak verilmemesinin bedelini tüm bölge ve dünya ödüyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Batı’daki bazı çevrelerin yaptıkları açıklamaları hayretle karşılıyoruz"

Geçtiğimiz hafta Cerablus ve çevresinin terör örgütlerinden temizlenmesi için Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattıklarını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hamdolsun operasyonlarımız son derece başarılı bir şekilde icra ediliyor. Cerablus’ta hayat hızla normalleşiyor, bölge halkı gönül rahatlığıyla evlerine dönüyor. 400 kilometrekarenin üzerinde bir alan DAİŞ ve PYD, YPG gibi terör örgütlerinden arındırılmıştır. Çok kısa zamanda elde edilen bu başarı Özgür Suriye Ordusu’nun DAİŞ’le pekala mücadele edebileceğini de ortaya koymuştur. Uluslararası toplum DAİŞ ile YPG, PYD terör örgütleri arasında bir tercih yapmak zorunda değildir. Zira bu iki örgüt arasında yöntem, hedef, insan hayatına bakış açısı itibarıyla hiçbir fark yoktur. Ne var ki son günlerde Batı’daki bazı çevrelerin yaptıkları açıklamaları hayretle karşılıyoruz. Cerablus’ta DAİŞ’in yenilgiye uğratılmasından bazıları adeta rahatsızlık duyuyor, bunu anlamak mümkün değil. Türkiye olarak bizler devlet olarak ordumuzla ülkemizin ve bölgedeki sivillerin güvenliğini sağlamak için elimizi taşın altına koymuş durumdayız.”

"Terör koridoruna müsaade etmeyeceğiz, bunun bilinmesini isterim"

"Burada artık Batı dünyası bir tercih yapmak durumundadır, ya terörden yanasınız, terörizmden yanasınız ya da terörizmin, terörün karşısındasınız." ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kesinlikle Suriye’nin kuzeyinde, bizim de güneyimizde bir terör koridoruna müsaade etmeyeceğiz, bunun bilinmesini isterim. Hangi terör örgütü olursa olsun bu konudaki tavrımız nettir. İsminin şöyle olması, böyle olması bizi ilgilendirmiyor ve bütün dünyaya sesleniyorum, kimin terör örgütü olduğunu, kimin olmadığını en iyi bilen ülke biziz, bunun da bilinmesini isterim. DAİŞ’i hedef göstermek suretiyle ‘DAİŞ’e düşman olan dostumuzdur’ mantığıyla hareket edenler kusura bakmasınlar yanılgı içindedirler ve diğer terör örgütlerinin dostu durumundadır. DAİŞ başta olmak üzere terör örgütlerini Cerablus ve civarından uzaklaştırmayı, bölgesel güvenlik ve huzura katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Biz bu çerçevede uluslararası koalisyonla ve diğer aktörlerle işbirliği halinde operasyonlarımızı sürdüreceğiz."

"Bu krizi hiçbir ülke tek başına göğüsleyemez"

Erdoğan, mülteci krizinin bu seneki G20 Zirvesi'nde ele alınacak olmasının önemli olduğunu belirterek, Türkiye'nin bu konuda tarihe geçecek insani duruş sergilediğini ifade etti. Türkiye'nin, 3 milyon Suriyeli ve Iraklı'yı bağrına bastığını, ekmeğini paylaştığını dile getiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Dünyada bunun eşi benzeri bir başka ülke yoktur. Antalya'da G20 liderleri olarak bu konuda külfet paylaşımında uluslararası iş birliğinin altını çizmiştik ve Avrupa Birliği 3 artı 3 milyar avro, Türkiye'deki bu mültecilere destek vereceğini söylemişti. Peki ne oldu? Şu ana kadar verilen destek Avrupa Birliğinden 183 milyar avrodur. Bunu da bize değil UNICEF'e vermiştir. Bu krizi hiçbir ülke tek başına göğüsleyemez. Maalesef bu konuda verilen sözler havada kaldı, eyleme dönüşmedi."

Suriye meselesiyle ilgili Avrupa ülkelerinin tavrını eleştiren Erdoğan, şunları söyledi:

"Avrupa ülkeleri, Suriye'deki ateşi söndürmeden ziyade 'dumanı bize gelmesin' diye çabalıyor. Bununla ilgili tekliflerimizi çok açık net söyledik. 'Gelin, Suriye'nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturalım' dedik. Bunu Batılı dostlarımızın hemen hemen hepsiyle görüştüm, paylaştım. Hepsi de 'Gayet iyi olur' dediler. Bunu söylemelerine rağmen adım atmaya gelince şu ana kadar bir adım atılmadı. G20'nin bu konuda da artık ön alması, liderlik sergilemesi gerektiğine inanıyorum. Sınır kapılarında gördüğümüz insanlık dışı manzaraların esas nedeni budur."

Erdoğan, bu seneki G20 Zirvesi'nin gündemine inovasyona dayalı büyümenin dahil edilmesinin de isabetli ve yerinde bir karar olduğunu anlattı.

Liderler olarak, inovasyona dayalı büyüme konusunda bir eylem planı kabul edecek olmalarının olumlu yönde atılmış adım anlamına geleceğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Daha kapsayıcı ve güçlü bir ekonomik büyümenin olmazsa olmazlarından biri de uluslararası ticaretteki büyümenin sağlanmasıdır. Küresel ticarette meydana gelen yavaşlama, küresel ekonominin sürdürülebilir şekilde büyümesini olumsuz etkiliyor. Dünya ticaretinin neredeyse yüzde 80'ine tekabül eden G20 ekonomileri bu önemli konuda öncü rol üstlenmelidir. 2016 yılı boyunca G20 troykasının üyesi olarak dönem başkanı Çin ile yakın bir çalışma gerçekleştirdik. Bu yoğun çalışmanın sonucunda Hangzhou zirvesinin başarılı şekilde sonuçlanacağına inanıyorum."

"Cerablus'a yerleşmenin gayreti, hesabı içinde değiliz ki"

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Erdoğan, bir gazetecinin, "Türkiye olarak Münbiç'e yönelik bir operasyon planlanıyor mu? YPG'nin Fırat'ın doğusuna geçip geçmediği konusunda size gelen son bilgiler neler? YPG gerçekten Fırat'ın doğusuna geçti mi ya da geçer gibi mi yapıyor? Eğer geçmezse Türkiye'nin bundan sonraki tavrı ne olacak?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:

"Aslında Münbiç bu işin en önemli hareket noktalarından bir tanesi. Münbiç'in nüfus itibarıyla oran yüzde 90'ı aşkını Arap ve oraya gelen Kürtler veya farklı etnik gruplar, bindirilmiş kıtalar ki YPG bunlardan bir tanesidir. Bunu Sayın Başkan Obama ile görüştüğümüzde kendileri, kesinlikle bunların buraya girmeyeceğini bana taahhüt etti, söyledi. Bunların hepsi kayıtlarda var. Bu kayıtlarda olan görüşmeden hareketle bizim gerek istihbarat örgütümüz gerekse bu konuda askeri görevlilerimiz bu görüşmeleri sürdürdüler. Ne yazık ki bu görüşmeye rağmen daha sonra bir de baktık ki bunlar Arapları dışlayıp oradan YPG gruplarını kuzeye doğru göndermenin gayretini gösterdiler. Halbuki biz kendilerine farklı tez de sunduk. Dedik ki 'Hedef burada DAEŞ ile mücadele ise kuzeyden güneye doğru birlikte bunları öteleyelim.' Dediler ki 'Bu 2-3 ay alır.' O görüşmemizden sonra neredeyse iki ay geçti.

Şimdi burada oynanan oyun çok farklı. Dolayısıyla daha önce de hatırlarsanız söyledim, biz göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız çünkü biz durdukça oralardan birileri ülkemizi bombalıyor. Roketler atıyorlar vesaire vesaire ve daha kısa süre önce yine Kilis'e aynı günde 5-6 tane roket düştü. Bunları bizim sabırla karşılamamız mümkün değil. Kaldı ki biz Cerablus'a girmiyoruz. Cerablus'a Cerabluslu giriyor. Bizim onlara sadece lojistik desteğimiz var. Bu lojistik desteğimizi de kısmi, onları yönlendirecek ekiple yapıyoruz ve bunun yanında da tanklarla vesaire onlara bu lojistik desteği veriyoruz. Bunların içinde kimler var? Türkmenler var, Araplar var. Bunlar kimdir? Bunlar, Cerablus'un yerli halkıdır. Bundan daha tabii, daha doğal ne olabilir? Yani biz Türkiye olarak birilerinin yaptığı gibi Cerablus'a girip oraya yerleşmenin gayreti, hesabı içinde değiliz ki. Tam aksine Cerablus'un gerçek sahiplerinin oraya yerleşmesine yönelik adımlar atıyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cerablus'a yönelik harekatın ardından bölge halkının basına yansıyan görüntülerine de değindi.

Ekranlarda Cerablus halkının nasıl neşe içinde olduğunu, nasıl Türkiye'ye yönelik dualar ettiğini, nasıl Türkiye'ye teşekkür ettiğini hep beraber izlediklerini, takip ettiklerini söyleyen Erdoğan, "Çünkü oradaki Türkmenler gayet iyi Türkçe konuşuyorlar. Onun için bu oyunu hamdolsun silahlı kuvvetlerimiz, oradaki o lojistik desteğe katılan arkadaşlarımızla bozmuşlardır. Ama asıl tabii orada Cerablus'un o yerli halkı, gerçekten feda-i can eden halkıyla birlikte bunu başarmışlardır. Bu işin aslı budur." ifadelerini kullandı.

"Fırat'ın doğusuna geçti diyorlar, hayır geçmediler"

Münbiç'teki son duruma ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Münbiç ile ilgili bize şu anda, 'Fırat'ın doğusuna geçtiler' diyorlar. Biz de diyoruz, 'Hayır geçmediler.' Ben şunu da söyleyeyim; Fırat'ın doğusuna geçtiklerinin ispatı bizim tespitimize bağlıdır. Birilerinin Amerika'da yaptıkları açıklamayla veya şurada burada yaptıkları açıklamayla, biz YPG'nin veya PYD'nin Fırat'ın doğusuna geçtiğine inanmayız. Şunu da açık söylüyorum; PYD bir terör örgütüdür, YPG bir terör örgütüdür, DAEŞ bir terör örgütüdür. Bunların hiçbirinin birinden farkı yoktur. Bunun bilinmesi lazım. PKK bir terör örgütüdür. Şu anda aynı bölgede PKK da var. Fırat'ın doğusunda PKK var. Çok açık net. Akçakale'nin karşısı Tel Abyad'da kimler var? Aslında orası Araplara ait bir yer. Arapları kovdular, oraya da bir ara DAEŞ'i yerleştirdiler, sonra DAEŞ oradan çekildi, onun yerine maalesef PYD'lileri yerleştirdiler. Bunları izliyoruz. Kimse bizi aldatmaya kalkmasın."

"Başbakan'ın ortaya sürmüş olduğu tezler haklı"

Erdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın istifa etmesi hatırlatılarak, "Arkasındaki neden neydi, bu kararı siz nasıl değerlendirdiniz? Önümüzdeki süreçte kabinede benzer revizyonların olması sizce gerekli midir?" sorusuna, "Bir hükümette zaman zaman bu tür değişiklikler olabilir yani burada Sayın Başbakan mesai arkadaşlarıyla veya kendi istişareyi yapmış olduğu arkadaşlarıyla nitekim sonunda da benimle de istişarede bulunmuştur. Ve ortaya sürmüş olduğu tezler haklı. Bu arada İçişleri Bakanımız da Sayın Ala, bu süreç içerisinde kendileri de istifasını vermek suretiyle böyle bir değişim bu süreç içerisinde yapılmıştır. Ne Efkan Ala kardeşimizden herhangi bir sıkıntı söz konusudur ne de bu süreç içerisinde ona yönelik herhangi bir olumsuzluğu söylemeye ne Sayın Başbakanın ne benim herhangi bir haddimize değildir. O kadar da açık söylüyorum. Bunlar bizim dava arkadaşımızdır, yol arkadaşımızdır. Ama bu yolculuk esnasında zaman zaman yani performans kaybı diyebilirsiniz veya farklı şeyler söyleyebilirsiniz, bu tür değişiklikler her kabinede olabilir. Bugün bu şekilde olmuştur, aradan bir müddet geçer belki farklı bakanlıklarda buna benzer şeyler olabilir ama şu anda böyle bir şey, Sayın Başbakan'dan bana iletilmiş değil, gündeminde de hükümetimizin böyle bir şey yok." karşılığını verdi.

Hükümetin yoluna kararlı bir şekilde devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, "Görüyorsunuz gündemimizin şu anda en önemli başlığı darbeden sonra teröristlerle mücadeledir, terörle mücadeledir. Bu mücadele alanımız da bellidir. Yoğun bir çalışmayla bunun üzerine gidiyoruz, gitmeye de devam edeceğiz. Çünkü milletimizin huzuru, refahı bizim için önceliklidir." şeklinde konuştu.

"Beyefendi görmek istediğini söylüyor"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, bu yıl ilk kez Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içindeki Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen adli yıl açılışına ilişkin, "Tam bir yüz karası toplantıdır bu." şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Çok ayıp. Yani 7 Ağustos'u yaşamış olan bir insanın, bir genel başkanın, bu toplantıyla ilgili 'yüz karası' ifadesini yakıştırması gerçekten çok çirkin. Bir ana muhalefet partisinin genel başkanına ben bunu yakıştıramıyorum." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün adli yılın açılışını yaşayanların yaklaşımıdır benim için aslolan. Bu beyefendinin ifadeleri benim için kıymeti harbiyesi olmayan ifadelerdir. Çok yazık. Biz 7 Ağustos'ta bu ülkede birlik, beraberliğe yönelik bir adım atalım dedik, 7 Ağustos'ta Yenikapı'ya da gelmeyecekti sonra arkadaşlarının bindirmesi neticesinde Yenikapı'ya geldi. Dedik artık bundan sonra herhalde Türkiye'de birlik, beraberlik, dayanışmayla geleceğe yürüyeceğiz. Beştepe'ye geldiler, Beştepe'de kendileriyle oturduk, konuştuk. Birliği, beraberliği konuştuk. Herhalde dedik artık yolumuza bundan sonra çok daha farklı yürüyeceğiz. Bunu karanlık olarak göstermek için sizin gerekçeniz nedir? Burası bir siyasi merkez değil, burası milletin evi, burası devletin evi. Burada tüm bakanlıklar, tüm devletin kurumları bundan böyle rahatlıkla gelip toplantılarını yapabilirler."

"Benim aldığım geri dönüşler de çok olumlu"

Cumhurbaşkanının, "yasama, yürütme, yargının, aynı zamanda da devletin başı" olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunu bilmeyene biz ne anlatacağız. Kalkıp da Bakanlar Kurulu'nun Meclis'te toplantı yapması gibi bir benzetmeyi yapmak herhalde çok daha farklı bir şey. Çünkü Bakanlar Kurulu yasama organı değildir. Bakanlar Kurulu yürütme organıdır. Parlamento ise yasama organıdır. Bizim burası tamamıyla milletin evi olarak kurulmuş, milletin emrinde olan bir yerdir. Milletin emrinde olan bu yerde de ilk defa yargı bu kadar muhteşem, bu kadar güzel, görkemli bir açılış törenini gerçekleştirmiştir. Benim aldığım geri dönüşler de çok olumludur. Tabii beyefendi görmek istediğini söylüyor, görmek istediğini konuşuyor. Teessüf ederim."

Kaynak: AA