Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen 24. Muhtarlar Buluşması'nda Adana, Ankara, Antalya, Balıkesir, Bartın, Bingöl, Çorum, Erzurum, Kırklareli, Manisa, Siirt, Sinop, Şırnak, Tekirdağ, Kırıkkale’den gelen muhtarlarla bir araya geldi. Konuşmasında ülkede bazı kesimlerin muhtarların Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki toplantılara katılmasından rahatsızlık duyduklarını kaydeden Erdoğan, “Bu güzel buluşmalarımız ülkemizdeki muhtarların tamamına ulaşana kadar devam edecek. Bu toplantı ile birlikte 10 bine yakın muhtarımızı külliyemizde ağırlamış oluyoruz. Biz bir araya geldikçe birileri bundan rahatsız oluyor. 52 bine yakın muhtarımızın tamamı ile burada buluşmuş olacağız. Bunlar rahatsızlıklarını dışa vururken işi muhtarlarımıza kadar getiriyorlar. Bir mizah dergisi kapağında muhtarlarımızı aşağılayan karikatür yayınlaşmıştı. Muhtarların tepkisi üzerine yine kapaktan özür dilemek zorunda kaldı. Sizler bu densizlere haddini bildirmemiş olsaydınız yaptıkları terbiyesizlik yanlarına kar kalmış olacaktı. Sizin birliğiniz hiçbir şey ile mukayese edilmez, Hacı Bektaş Veli Hazretleri ‘bir olalım, iri olalım, dirim olalım’ derken biz buna ek olarak kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım derken bunu kastediyoruz” dedi.

“BİZ İYİNİN, GÜZELİN, DOĞRUNUN, HAYIRLI OLANIN YANINDA YER ALACAĞIZ”

13. İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısından bahseden ve Türkiye’nin dönem başkanı olduğunu hatırlatan Erdoğan, 25 ülkenin devlet ve hükümet başkanı düzeyinde katıldığının altını çizdi. Yapılan görüşmelerde birlik ve dayanışmanın sağlanmasına vurgu yaptıklarının altını çizen Erdoğan, “Zulüm etrafında birleşenler zalimlerdir. İnsanoğlu hep barış ve adaletin arayışı içinde olmuştur. Adaletin ve barışın peşinde olanlarla haksızlığın safında duranlar arasındaki mücadele hiç bitmeyecek. Biz iyinin, güzelin, doğrunun, hayırlı olanın yanında yer alacağız. İİT İstanbul Zirvesi'nde de bu tavrımızı ifade ettik. Rabbimiz ‘siz hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülükten men edersiniz’, ben karşımdaki bu topluluğu böyle görüyorum. Biz hep hayrı anlatacak, emredecek, kötüden de men edeceğiz. Dünyada Müslümanlar'ın sıkıntıları dikkate alındığında İİT’ye çok büyük görevler düşüyor. Bu teşkilat tüm Müslümanlar'ın temsil edildiği bir platformdur. Dünyada 1 milyar 700 milyon Müslüman var, bunların koordine olması lazım” diye konuştu.

Türkiye’nin dönem başkanlığı süresinde yapacağı çalışmaları anlatan Erdoğan, “Bundan sonra Müslümanlar'ın adının terörle değil, insani dramlarla değil, insanlığın hayrına hizmetlerle anılması en büyük temennimizdir. Müslümanlar arasındaki birliği güçlendirdiğimiz taktirde hedeflerimize yaklaşacağımıza inanıyorum” diye konuştu.

“MEZHEPLER BİZİM İÇİN BİR AYRIMCILIK MESELESİ OLACAKSA VAY O TOPLUMUN HALİNE”

Mezhepçilik, ırkçılık ve terör konularına değinen Erdoğan, mezhepçiliğin İslam dünyasının içine bir virüs gibi yayıldığını, bir din gibi algılanmaya başlandığını belirtti. Erdoğan, “Bizim dinimiz İslam’dır, İslam’ın içinde böyle bir ayrımcılığa vesile olan bir anlayış olamaz. Buna sıcak bakamayız. Bu mezhepler bizim için bir ayrımcılık meselesi olacaksa vay o toplumun haline. Biz Yunus’un dili ile yaklaştık. ‘Yaratılanı yaratandan ötürü severiz’ dedik. Biz Türk’ü, Kürt’, Çerkez’i, Arap’ı Laz’ı istisnasız severiz. Terör; geldiğimiz nokta ortada, terörde çok kayıplar verdik. 40 bini aşkın insanımız 35 yıldır bu topraklarda terörün kurbanı oldu. Önce demokratik açılım dedik, olmadı. Milli birlik ve kardeşlik dedik olmadı, çözüm süreci dedik yine olmadı. Artık bunların hepsini buzdolabına koyduk. Şimdi operasyonlar dönemi. Bu iş bitecek. Bu milletin huzuruna kimsenin kast etmeye hakkı yoktur. Sonuna kadar güvenlik güçlerimizle üzerine gideceğiz. Askerimizle, polisimizle, korucumuzla dayanışma içinde bu işi sürdüreceğiz. Bunu başaramazsak yazıklar olsun, bunu başaracağız. Bu millet bunu başarmaya muktedirdir. Bu milletin huzuruna kimsenin kast etmeye hakkı yoktur. Terör örgütünün şehir merkezlerinde uygulamaya çalıştığı yeni eylem stratejisi başarısız oldu. Şimdi ‘bittik, battık diyorlar, nereye kaçağız’ diyorlar. Bölge halkının tercihi bölünmeden değil, milletimizin ve ülkemizin bir parçası olarak kalmaktan yana olmuştur. Terör örgütünün ısrarla ülkemizi ve milletimizi bölme peşinde koşmasını bölge halkımız görmüştür, fedakarca bir mücadele ile terör örgütünü bir kez daha yenmiştir. Kendi kendine özerklikçilik oynayanlar kaybetti, çukur siyaseti ile netice alacağını sananlar netice alamadılar. Bölge insanlarına hükmedeceğini sananların hesabı ters tepmiştir. Türkiye’nin bölünmez bir bütün olduğu şehitlerimizin kanları ile tarihe bir kez daha yazılmıştır. Şu gerçeği herkes bir daha görmüştür, Türkiye’nin bu günkü sınırları bizim son sınırlarımızdır. Osmanlı Devleti'nin toprak büyüklüğü 100 yıl önce 5 milyon kilometrekareydi, cumhuriyeti ilan ettikten sonra bunun 780 bin kilometrekaresini muhafaza edebildik. Asıl hedefin bizi bu coğrafyadan kazımak olduğunun farkındayız. Kimse kusura bakmasın artık o devir geride kaldı. Biz hem devletimizin fiziki sınırlarına sahip çıkacağız, hem de Adriyatik’ten Çin Seddi'ne uzanan gönül sınırlarımızı açık tutacağız. Bu vesile ile 23. ölüm yıl dönümünü geride bıraktığımız 8. Cumhurbaşkanımızı Özal’ı rahmetle anıyorum” şeklinde konuştu. 

Bunlar cibiliyetinin gereğini yapıyorlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği parlamentosunun yayımladığı Türkiye İlerleme Raporu’na ilişkin, "Raporu yazanın akıl danesi HDP’liler olduğu için sonucun bu şekilde çıkması şaşırtıcı değil. Biz, bunları çok iyi biliriz. Bunlar, cibiliyetinin gereğini yapıyorlar" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen toplantıyla Adana, Ankara, Antalya, Balıkesir Bartın, Bingöl, Çorum, Erzurum, Kırıkkale, Kırklareli, Manisa, Siirt, Sinop, Şırnak ve Tekirdağ illerinden gelen muhtarlarla biraraya geldi. Bu toplantıyla birlikte 10 bine yakın muhtarın ağırlandığını belirten Erdoğan, konuşmasında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yaşanan isyanların sadece bir sebebe bağlanmayacağını, karmaşık saiklerin devrede olduğunun bilindiğini anlatan Erdoğan, "Bölge insanını yanlış yönlendirenler olduğu gibi hiç şüphesiz devletin de eksikleri, hataları söz konusudur ama şu bir gerçektir, bu isyanların hemen tamamında da tahrik unsuru dış güçlerdir. Tıpkı Ermeni teröristlerin diplomatlarımıza yönelik saldırıları gibi. Tıpkı, 1970’li yıllardaki sayısız karanlık olay gibi. Tıpkı PKK’nın 1984 yılından beri sürdürdüğü terör eylemleri gibi. Hiç kimse bu hadiselerin kendi tabi mecralarında geliştiğini öne süremez. Böyle bir şey yok. Buradan tüm vatandaşlarıma, özellikle de bölge halkına sesleniyorum. Bölge halkına soruyorum, herkesten ellerini vicdanlarına koyarak cevap vermelerini bekliyorum. Başlarını iki ellerinin arasına alıp düşünmelerini istiyorum. Geçtiğimiz yılın Temmuz ayından bu yana süren terör eylemlerinin ne bölge halkının, ne milletimizin tamamının ne de ülkemizin çıkarları, menfaatleriyle en küçük bir ilişkisi var mıdır?" dedi.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu terör eylemleri alenen Türkiye’nin ayağına çelme takma teşebbüsü, Türkiye’yi yavaşlatma, dikkatini ve enerjisini başka yönlere teksif etme çabasının ürünü değil midir? Bu uğurda öldürülen ve bir kısmı da kendi vatandaşımız olan Kürt gençlerinin ne bölge halkına, ne milletimize, ne ülkemize en küçük bir faydası, katkısı olmuş mudur? Biz, terörle mücadele sırasında şehit verdiğimiz ve ülkemizin önemli değerleri olan askerimizin, polisimizin, korucumuzun her birinin adını tarihe altın harflerle kazıdık, kazıyacağız. Şehitlerimiz, namusları bildikleri vatanlarını müdafaa uğrunda hayatlarını kaybettiler. Peki, terörist sıfatıyla hayatını kaybeden bu Kürt gençleri ne uğrunda öldü?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri üzerine salondaki muhtarlardan ’Hiç’ cevabı geldi.

"ONLARIN BAĞI KANDIR, KAN"

"Pek çoğunun mezarı dahi olmayacak bu gençlerin ölümü Kandil’deki terör baronlarının umurunda mı acaba?" diyen Erdoğan, "Kandil’deki terör baronlarını ülkemizdeki terör eylemleri için yönlendirenler bakımından bu ölümler sadece birer taktik, istatistik. Öte anlamı var mı? Yok. Evlerin bodrumlarında, sokaklara açılan hendeklerin dibinde kanalizasyon çukurlarında, örgütün kamplarında hayatları son bulan gençlerin ölümünün sadece aileleri için anlamı var. Başka anlamı yok. Zaten, terör örgütlerinin bir amacı da mümkün olduğu kadar çok gencin ölümünü temin ederek onların ailelerini kendi saflarında bu şekilde tutmaktır. Yani, onların bağı kandır, kan. Çünkü, bu örgüt sevgiden değil, nefretten, öfkeden, acıdan, kandan besleniyor. Yaşatmak değil, sadece ve sadece öldürmek için faaliyet gösteren terör örgütünü tüm isimleri ve yandaşlarıyla bölgeden ve ülkemizden söküp atmadan yaşanan acıların önüne geçemeyiz. Çözüm arıyorsanız, işte size çözüm. Terör örgütünü en küçük bir izi, zerresi dahi kalmadan bu topraklardan söküp attığımızda çözümü gerçekleştirmiş olacağız. Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi güçlü şekilde tesis ettiğimizde gerçek çözümü bulmuş olacağız. İşte o zaman önümüzde duracak hiçbir engel yoktur" ifadelerini kullandı.

AVRUPA BİRLİĞİ PARLAMENTOSU’NUN YAYIMLADIĞI TÜRKİYE İLERLEME RAPORU

Avrupa Birliği parlamentosunun 14 Nisan’da yayımlandığı Türkiye İlerleme Raporu’na ilişkin değerlendirmede bulunan Erdoğan, "Ne Avrupa Birliği parlamentosunun rapor diye yayımladığı hezeyanlar ne de Irak’ta, Suriye’de, Libya’da ve bölgemizdeki diğer sorunlu yerlerde akbaba gibi dolaşanlar Türkiye’yi durdurabilirler. Asla durduramayacaklar. Yeni Türkiye vizyonumuza yapılan saldırılar, birlik ve beraberlik duvarına çarparak tuzla buz olacaklardır. Bu vesileyle Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporu ve kararı ile görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Tüm dünyaya sesleniyorum. Bu raporun ve kararın sadece iki başlığını anlatayım, gerisini siz zaten tahmin edersiniz. Kararın 17. maddesinde güya çevreci hassasiyetler bahanesiyle Türkiye’nin mega projelerinden kaygı duyulduğu ifade ediliyor. Vah, vah. Size bu kaygı bir yerlerden tanıdık geldi mi? Bana geldi. Anladınız değil mi? Bu talep bizim önümüze Gezi olayları sırasında da getirilmişti, aynı şekilde 17-25 Aralık darbe girişiminin hedeflerinden biri de Türkiye’nin mega hedeflerini gerçekleştiren iş adamalarıydı" dedi.

"RAPORA BAKIYORSUNUZ, KIBRIS KONUSUNDA, EGE’DEKİ KONULARDA AYNI SAKAT YAKLAŞIM"

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şimdi de aynı şifre ile AP’nin Türkiye İlerleme Raporu’nda karşılaşıyoruz. Her defasında ne dediysek aynısını söylüyoruz, Türkiye 2023 hedeflerinden vazgeçmeyecek. Bunu böyle bilesiniz. AP’nin kararındaki başka bir talep de manidar, Akkuyu Nükleer Santrali’nin durdurulması çağrısı. Bu çağrıyı yapan kim?Avrupa Birliği üyesi ülkelerin temsilcilerinden oluşan bir parlamento. Başkanları da zaten, onlar da garip garip açıklamalar yapmışlardı. Peki, Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren 135 nükleer santrali ne yapacağız? Dünyada halen faal olan 444 nükleer santrali ne yapacağız? Halen inşa edilmekte olan 62 nükleer santral için aynı çağrının yapıldığını duyan var mı? Türkiye’de inşa edilen nükleer santrali ile ilgili bu kaygı nereden kaynaklanıyor? Bu çağrının gerisinde Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığından kurtulmasından duyulan kaygı yatıyor olmasın? Rapora bakıyorsunuz, Kıbrıs konusunda, Ege’deki konularla ilgili aynı sakat yaklaşım. Yargı bağımsızlığı, basın ve ifade konularındaki eleştirilerde aynı sakat bakış açısı. Güneydoğu’daki şehirlerimizdeki olaylarla ilgili yalan yanlış ifadeler. Raporu yazanın akıl danesi HDP’liler olduğu için sonucun bu şekilde çıkması şaşırtıcı değil. Biz, bunları çok iyi biliriz. Bunlar, cibiliyetinin gereğini yapıyorlar. Hele bir de 1915 olayları faslı var ki tam evlere şenlik. Adeta ülkemizin ne kadar hasmı varsa biraraya gelip kafalarındaki ve gönüllerindekini rapora dercetmişler. Bu raporun herhangi bir bağlayıcılığı olmadığını elbette biliyoruz."

"BAĞLAYICILIĞI FALAN YOK BU RAPORUN, ARKADAŞLAR KENDİLERİNE İADE ETTİLER"

"Bağlayıcılığı falan yok bu raporun" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Zaten arkadaşlar kendilerine iade ettiler. Türkiye’nin bu yılda raporu iade etme kararı alması gayet doğrudur. Halbuki biz bu raporu, biz alıştık bunlara. AB ile ilişkilerimizi daha ileriye götürmemize yardımcı olacak, bu yöndeki çalışmalarımıza ışık tutacak tespitler içeriyor diye düşünmüştük. Şimdi, ne yapmak istiyorlar acaba diye, bu soruyu da ben kendi kendime de soruyorum. 23 Nisan’da Avrupa’dan bazı liderler buraya geliyor, gidip Gaziantep’te kampları gezecekler. O kampları gezip dolaştıkları zaman acaba bu raporla ilgili soruya cevap arayacaklar mı? 3 milyon insan bu ülkede Avrupa’dakileri rahatsız etmesin diye burada bakılıyor, bunlarla ilgili raporda ne var? Hiç. Bizim tepkimiz AP’ye ya da raporun kendisine değil, bizim tepkimiz raporun yapıcı değil, yıkıcı bir anlayışla hazırlanmasıdır. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin göçmenler, bazı fasılların açılması, vize serbestisi gibi pek çok konuda olumlu yönde seyrettiği bir dönemde böyle bir raporun önümüze getirilmesi tam anlamıyla provakatif bir yaklaşım, davranıştır. Herhalde bunu Avrupalılar göreceklerdir. 1963’ten bu yana göremediler ama bundan sonra ne olur bilemiyorum. Avrupa Parlamentosu son yıllarda bu davranışı çok sık sergiler hale gelmiştir. Bu hususta da her zaman söylediğim şeyi bir kez daha tekrar etmek istiyorum, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olan ihtiyacından daha fazla AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır" dedi.