Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim nitelik üzerinde çok büyük gayretler sarf etmemiz lazım. Yani imam hatip nesli daha nitelikli olması lazım" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve il müftülerini kabul etti. Kabulde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz her dönemde ilme, alime, gönül insanlarına gönül veren, onları tüm makamların üzerinde gören medeniyetin mensuplarıyız. Gönül dünyamızı alimler, havitler, yönetirken dünyamızı da alimler, münevverler zenginleştirir. Sizleri işte bu geleneğin günümüzdeki temsilcileri görüyorum. Ülkemizin ve milletimizin bugün karşı karşıya bulunduğu meselelerin çözümü diğer hususlarla birlikte hatta onlardan daha önce ve önemli olarak manevi gelişime önem vermemizden geçiyor. Milletimizin ifşaatı hak yola doğru yola çağrılması, bilgilendirilmesi eğitim ve ibadet işlerinin karşılanması hususunda sorumluluk sizlere düşüyor. Her birinizin bu konuda üzerine düşen görevi önemi müdrik olduğuna inanıyorum. Bugün kadar yaptığınız hizmetler için sizlere şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum" dedi.

"Devletleri ve milletleri sadece askeri başarılar, top, tüfek ayakta tutmaz" diyen Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:

"Milleti oluşturan bireylerin manevi donanımları ne kadar güçlü, istikametleri ne derece doğru olursa devletlerin gidecekleri yollarda o kadar güçlü olacaktır. Kurtuluş savaşımızı yöneten ilk meclis din adamlarıyla, askerlerin ve milletin her kesiminden insanın aynı safta buluştuğu bir törenle açılmıştı. Hacı Bayram Camii'nde kılına cuma namazının ardından Ulus'a hareket eden heyet dualarla, selavatlarla millet meclisinin açılışını yapmıştı. Meclis çalışmalarında da benzer bir manzara söz konusuydu. Bu milletin manevi önderleri olan din adamlarının tıpkı Çanakkale'de ve diğer cephelerde ki mücadelelerde olduğu gibi Kurtuluş Savaşı'nda da çok büyük rolü ve çok ciddi katkısı vardır. Ancak daha sonraki dönemde maalesef milletin bu yönü bir kenara bırakıldı, ihmal edildi. Dini kurumlar ve dini yapılarla birlikte din adamları da tek parti döneminin baskılarından olumsuz etkilendi. Öyle ki ülkemizin bir döneminde din adamalarına sadece ölü yıkayıcı gözüyle bakıldı. İmam hatipte öğrenci olduğumuz dönemleri hatırlıyorum; hocalarımız bize, buraya gelip de ne yaptınız ya? Siz ölü mü yakacaksınız?" diyorlardı. Hamdolsun o tuzağa düşmedik. O oyuna gelmedik, yürüdük, yürüdük Mevla'm bizlere buraları tahsis etti. Televizyonlarda, filmlerde, onlara sürekli kötü imajlar yüklemek, toplumda din adamlarına ilgili bir olumsuz bir algı devamlı oluşturulmaya çalışıldı. Hala bu devam ediyor. Tek parti döneminde ki ilk dini kurumların kuruluş gayesi değil, cenaze namazını kıldıracak din görevlisi ihtiyacını karşılamaktır. Adım öyle atıldı, o dönemin lideri konumunda olan şahıs "ölü yıkayıcısı kursları açmanızı istiyorum" diye talimatı verdi. Milletimiz, bu kurumları öyle bir sahiplendi ki kısa sürede ortaya kadim medeniyetimizin yeniden müjdecisi olan imam hatip okulları ve İlahiyat fakülteleri çıktı. Hamdolsun artık o sıkıntılı günler geride kaldı. Yeterli mi? Bana göre yeterli değil. Bundan sonra bizim nitelik üzerinde çok büyük gayretler sarf etmemiz lazım. Yani imam hatip nesli daha nitelikli olması lazım. İlahiyat fakültelerinden çok daha nitelikli gençlerimizin yetişmesi lazım ve onlar yetiştikten sonra gittikleri hangi mercii olursa olsun, o mercilerde ilmi, ameli, yaşamı ile o topluma örnek olması lazım."