Afrika turu dönüşünde uçakta konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde süren Fırat Kalkanı Harekatı, Trump döneminde Türk-Amerikan ilişkileri, Anayasa referandumu, Gülen örgütü ile mücadele ve OHAL gibi önemli başlıklarda gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

Erdoğan'ın sözlerinden öne çıkanlar şöyle:

"Mümbiç ve Rakka'da eli kolu bağlı durmamız mümkün değil"

"Koalisyon güçleri ki başını ABD çekiyor, Suriye’de de Libya’da da şu ana kadar bizim beklediğimiz atılımı ortaya koyabilmiş değil. Son Astana zirvesiyle bir süreç başladı, Cenevre’de de devam edecek. Görüşmeler nereye varır onu tabii şu anda bilemiyoruz. Bu olumlu adım, temennim odur ki kısa sürede meyvesini verir. Bu konuda Sayın Putin ile görüşme yapmayı düşünüyorum. Bu konuda, Trump ile de yüz yüze görüşmeden önce de belki bir telefon görüşmesi olabilir. El Bab’daki gelişmeler malum, Mümbiç ve Rakka olayı var. Bizim burada eli bağlı durmamız mümkün değil, atılacak adımları bir an önce atmamız gerekiyor.

(El Bab’da rejimle karşı karşıya gelme ihtimali) Rejimle zaten karşı karşıyayız. Orada Cerablus’ta da biz karşı karşıya kaldık, El Rai’de de, Dabık’ta da kaldık. Görünen değildi, maşa kullandı. Mesela Afrin uzantısında PYD, YPG devredeydi. ABD’nin verdiği silahlar nereye gitti? PYD, YPG hatta DEAŞ’a gitti. Temennim odur ki Cenevre süreci, Rusya ve İran’la birlikte Astana’da başlatılan süreç, inşallah rejimi olumlu bir noktaya çeker ve El Bab hallolmuş olur. El Bab’da bundan sonraki süreçte süratle mesafe almak suretiyle oradaki işi bitirmek, daha derinliğine gitmemek lazım. Yapılan çalışma bu istikamettedir."

Trump'la görüşme

"Telefon görüşmesini ilk akşam yapmıştık. Elbette resmi ziyaretimizi de yapalım istiyoruz. Dışişleri Bakanlığımızın bu konudaki çalışmaları sürüyor. Temennim fazla gecikmeden sayın Trump ile görüşmeyi yapabilmektir. Görüştüğümüzde ele alacağımız en önemli konuların başında, Türkiye-ABD ilişkilerini gerçekten stratejik anlamda yeniden bir değerlendirmesini yapmak yer alıyor. Şu an itibariyle stratejik anlamda ilişkilerimiz çok sağlıklı yürüyor mu? Hayır. Bunu sağlıklı bir hale getirmemiz lazım. Ortadoğu’da Türkiye-ABD ilişkilerini sağlıklı bir konuma getirmemiz lazım. İki NATO ülkesiyiz ama Ortadoğu meselesinde iki NATO ülkesine yakışır bir dayanışma içinde olduğumuz da söylenemez. Tabii burada Sayın Trump’ın NATO ile ilgili yapmış olduğu bazı açıklamalar da var, bunlar neyi kapsar, neyi kapsamaz bunu ikili görüşmemizde çok daha yakından öğrenmiş olacağız."

PYD'nin Astana açıklaması

Erdoğan, bir gazetecinin "Astana'da DEAŞ ve El Nusra ile ortak mücadele vurgusu var. Fakat PYD, Hizbullah'la ilgili vurgu yok. Ayrıca PYD'nin 'Biz davet edilmedik, bu mutabakatı tanımıyoruz' dediği iddia ediliyor" şeklindeki sözleri üzerine "Bunun cevabını Mevlüt Bey'den alalım" diyerek sözü Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'na bıraktı. Çavuşoğlu da "Bildiğiniz gibi YPG'nin Astana'ya katılmasına biz izin vermedik. Dolayısıyla o tür bir açıklama yapması normal. YPG konusunda, Hizbullah konusunda farklı görüşler var. Dolayısıyla bunlara karşı mücadelede konsensüs sağlanamaz" ifadelerini kullandı.

Gülen'in iadesi

"Yüz yüze yapacağımız ikili görüşmelerimizde elbette bu konu da gündeme gelecektir. Bu meselenin görüşeceğimiz en önemli konulardan biri olacağı muhakkak. Arzumuz, bu işin bir an önce neticelendirilmesidir. Verdiğimiz dosyaların, klasörlerin -85 koli verdik- akıbetini soracağız, şu anda soruşturulmakta olan dosyaları da göndermeye devam edeceğiz."

"OHAL ile seçim olmaz diye bir şey yok"

"Bizim güzel sözümüz var: Su uyur düşman uyumaz! Bunlar bu milletin, bu vatanın düşmanları. Tüm tedbirlerimizi alıyoruz. Şu anda yargının, güvenlik güçlerimizin yaptığı nedir? Bu anlamda gerekli adımları atmaktır. Burada şu kadar kişi alınsın sonra duralım, asla böyle bir şey söz konusu değil. Aynı şekilde OHAL ile ilgili olarak da, ‘şurada keselim’ diye bir şey de yok. Biz burada netice alana kadar yola devam edeceğiz.

Referanduma OHAL ile gidilmesi çok daha rahat bir zemin de hazırlayabilir. Hükümetin de bu inançta olduğu kanaatindeyim. Çünkü OHAL ile seçim olmaz diye bir şey yok."

"Samimi olanlar çıkabilir"

"(İtirafçıların açıklamaları) İtirafçılar içerisinde elbette samimi olanlar çıkabilir. Ama geneli itibariyle hepsinin samimi oldukları da söylenemez. Aralarında ‘Buradan bir şey çıkar mı ya da ben buradan yırtar mıyım’ düşüncesiyle itirafçı olmaya kalkmış olanlar da bulunabilir. Yargı mensubu arkadaşlar, itirafçıların anlattıklarından, önümüzü açacak bazı şeyleri de yakaladıklarını söylüyorlar. Dolayısıyla onların bakışı çok daha farklı. Hakikaten itiraflar sayesinde ön açıcı ve yararlı bazı bilgilere de ulaşmış olabilirler."

Meydanlara inecek mi?

"7 Şubat itibariyle herhalde kampanyalar başlayacak, meydanlar hareketlenecek, Meydanların dili her zaman farklı olmuştur. Burada da yine meydanlara saygı duymak, meydanların dilini hep birlikte takip etmekte fayda var. Benim meydanlara inip inmeyeceğim konusunu arkadaşlarımla istişare eder ona göre karar veririm. İstişare neticesinde gerekli olduğuna inanırsak, meydanlara çıkarız. Zira bizim de bu konuyla ilgili olarak, ta belediye başkanlığımızdan bu yana söylediklerimiz var. Bundan sonra da söyleyeceklerimiz olabilir."

CHP'ye Anayasa Mahkemesi tepkisi

Bir defa ana muhalefet partisinin tek müracaat kapısı Anayasa Mahkemesi. Millete gitmeyi hiçbir zaman tercih etmiş değil. Parlamentoda meydan okudu; ‘Hodri meydan’ dediysen, niye Anayasa Mahkemesi’ne koşuyorsun? Bunların iki kapısı vardır: Ya gensoru ya Anayasa Mahkemesi. Her ikisinden de ters dönerler, geri giderler, o ayrı. Demokraside yol, halktır, milli iradedir. Bunlar parlamentoda milli iradeyi bile tartışmaya kalktılar ya. Önümüzdeki süreçte milletimiz, bu 18 maddeyi her geçen gün daha iyi anlayacaktır. Halkımıza iyi anlatılması, bilinçlendirilmesi önem arz ediyor."

(CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Anayasa değişikliğiyle ilgili ‘İslamiyet’te istişare vardır. Burada öyle bir şey yok. Her şeye tek başına karar verecek’ sözlerine ilişkin) "Sayın Kılıçdaroğlu ‘İslami değildir’ diyor. Acaba neyin İslami olduğundan haberi var mı, sormak lazım. Diyor ki, ‘Bu işler istişare ile yapılır’. Tamam da sen zaten teklifin karşısında olan bir partisin. Teklifi hazırlayanlar, akademisyenler, siyasiler dahil farklı kesimlerle istişarelerini yaptılar. MHP bir isim, AK parti bir isim tespit etti, onlar çalıştı, sonunda da parlamentoya önce Anayasa Komisyonu’na geldi. Orada da tartışıldı, ama istişare metodu ile değil, pet şişe atma metodu ile tartışıldı! Bunların istişareden anladıkları da maalesef bu. Anayasa Mahkemesi de şüphesiz kendi görevini yapacaktır. Çıkacak neticeye göre de herkes yoluna devam edecektir."

Merkez Bankası'nın faiz artırımı

"Bu konuda görüşümü öteden beri söylüyorum. Faizi artırmak, kuru da enflasyonu da olumsuz istikamette etkiler. Hatta ben özellikle faizde, taban-tavan meselesinin dahi kaldırılmasını, sadece politika faizinin kalmasını savunan birisiyim. Faizle işsizliği azaltamazsınız. Niye? Çünkü girişimci yatırım yapamayacaktır. Bankalar kalkıp da, faizler yükseldi diye girişimciye kredi mi verecek? Hayır. Girişimci, müteşebbis, yüksek faizle zaten kalkıp yatırım yapamaz ki."

Erdoğan, "Peki TL'yi döviz baskısından nasıl kurtaracağız?" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi:

"Hep söylüyorum, faizle enflasyon doğru orantılıdır. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Enflasyonun nedenini başka yerlerde aramayın. Yok domates yok biber, hepsi hikâye. Bu işin ana sebebi faizdir. Kur baskısından kurtulmak için yerli paraya geçmek şart. Bakın Rusya ile bu konuda anlaştık. Keza, Çin ve İran'la da öyle. Şu anda bunlar buna zaten geçecekler. Avrupa'daki ülkelerde de yerli paraya geçme eğilimi başladı. İngiltere'nin bu noktaya gelmesi zaten bundandır. Biz Rusya ile ilişkilerde yerli paraya girer de bunu yaparsak, TL'yi kur baskısından kurtarmış olacağız."

Kaynak: Hürriyet, Sabah, Yeni Şafak