Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul'da 3. Kültür Şurası'nda konuşuyor.

Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

Ecdadımız mimariden musikiye; görsel sanatlardan edebiyata kadar kültürün her alanında çok önemli eserler ortaya koymuştur. Buna göre, tabiat alemi bize verilmiş bir emanettir. Tabiatı kullanarak, yani kullanarak, üreterek koyduğumuz kültür ve sanat ürünleri de insanın ahlaki kemale ulaşmasına hizmet etmelidir. Kültür, insanın yer yüzünde kendisine bir yurt edinmek üzere ortaya koyduğu eserlerin tamamını ifade eder.

Kültür ve medeniyeti birbirinden ayırmak mümkün değildir. Her kültür tasavvuru, aynı zamanda bir medeniyet tasavvurunun da varlığını ortaya koyar. Bu büyük mirasa hakkıyla sahip çıkabilmek için daha fazla çalışmak zorundayız. Burada sorumluluk sadece devlette değildir. Toplum olarak, iş dünyası olarak el ele vermeli, sahip olduğumuz imkanları iyi değerlendirmeliyiz.

Şu örnekleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Ülkemizin 2015 yılında en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olan Ayasofya'da 2.5 milyon, Topkapı'ya 2.5 milyon kişi geldi. Paris'teki Louvre müzesine 15 milyon kişi geldi. Nitekim ülkemizin kültür harcamalarına baktığımızda televizyon ve televizyon yapımlarının bunu oluşturduğunu görüyoruz. Sinema, konser harcamaları yüzde 5 gibi bir oranla kültür ekonomisinde yer alıyor.

Esasen geçtiğimiz 14 yılda kültür alanında çok önemli işler de yapıldı. Müze ve ören yeri ziyaretçi sayısı 17.3 milyona çıktı. Destek verilen özel tiyatro sayısı 216'ya, sinemaya verilen destek de 176 milyon dolara yükseldi. Yerl, filmler 31 milyon lira ile tarihimizin en yüksek potansiyeline ulaştı.

"Sosyal medyanın kültürümüzü adeta yiyip bitirmesine göz yumamayız"

Geniş bir alanda ata yadigarı eserlere sahip çıktık. Onardık, gerekiyorsa yeniden inşa ettik. Değerli dostlar, bütün bunlar elbette çok önemli hizmetlerdir. Fakat önümüzde yapmamız gereken çok büyük işler olduğunun fa farkındayız. Kültür faaliyeti adı altında kültür hayatımıza katkı sağlamayan etkinlikler konusunda dikkatli olmalıyız. Çağımızın en tehlikeli hastalıklarından biri kültürel sığlaşmadır. 

Biz sosyal medyanın kültürümüzü adeta yiyip bitirmesine göz yumamayız. Tam tersine bu imkanları kendi kültürümüzü yeni kuşaklara aktarmanın yollarını bulmalıyız.

Diriliş ülkemizin içinde ve dışında ilgiyle takip ediliyor. Benim torunlarım, normalini izlemekle kalmayıp tekrarını da izliyorsa demek ki bunu kazanmalıyız. O zaman bundan sonraki süreçte de yatırımlarımızda buna daha fazla yer vermek durumundayız. Demek ki uğraşınca, emek verince, kaynak ayırınca çoğaltmalıyız. 

Medya alanındaki faaliyetlerimizin de ölçüsü bilmekle anlamak arasındaki farkı ifade eden kültür ve irfan kavramları olmalıdır. İrfandan yoksun bir kültür, hamallıktan başka bir şey değildir. Ahlaktan yoksun bir kültür anlayışı bizi yozlaşmaya götürür. İyinin, güzelin ve doğrunun peşinde koşan bir sanat ve kültür anlayışına her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Sanat ve kültürün amacı insanı akli ve ahlaki kemale ulaştırmaktır. 

Milli kültür şuuruna ihtiyacımız var. Unutmayın siyasi iktidar seçimle, oyla, sandıkla olunabilir. Ama kültür iktidarı için birikime, emeğe, dirsek çürütmeye, alın teri dökmeye ihtiyacımız var. Kültürel yabancılaşma ve kültür emperyalizmine karşı yerli ve milli olan kültür değerlerimizi evrensel dille yeniden inşa etmeliyiz. Aslında bütün kültürler son tahlilde bir coğrafyanın içinde doğar, büyür ve gelişir. Onu evrensel yapan verdiği mesajın derinliği ve zenginliğidir. Hazreti Mevlana'nın tüm dünyada okunan bir şair olması bunun en güzel ispatıdır. "