Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fildişi Sahili'ne yapacağı resmi ziyaret öncesi Atatürk Havalimanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için verdiği kararı değerlendirerek, "AYM bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben AYM’nin kararına sessiz kalırım. Verdiği karara uymuyorum. Saygı da duymuyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı Afrika ziyareti öncesi Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde ziyareti hakkında bilgi verdikten sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliye edilmesi konusundaki soruya yönelik olarak Erdoğan şunları söyledi:

Her şeyden önce, şu ana kadar dikkat ederseniz herhangi bir açıklamada bulunmadım ve bu konuyla ilgili de konuşmadım. Bu olayın ifade özgürlüğü ile yakından uzaktan alakası yoktur. Bu bir casusluk davasıdır. Biz bakar kör olmak durumunda değiliz. Bazı gerçekleri açık net görmeliyiz. Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Bu haberlerde Bu ülkenin Başbakanı'na, bugünkü göreviyle Cumhurbaşkanı'na her türlü saldırı vardır. Basın mensubu yazılı görsel kalkacak Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a istediği gibi saldıracak, istediği gibi iftira oyunlarının içerisine girecek ve biz buna seyirci kalacağız... Böyle bir şey söz konusu olamaz.

Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anaysa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım, o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara uymuyorum saygı da duymuyorum. Çünkü ortada bir gerçek var.  Bakın bu bir beraat kararı değildir. Bu bir tahliye kararıdır. aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Kararında direnmiş olsaydı bu bireysel başvuru veya Anayasa mahkemesinin vermiş olduğu karar boşa çıkacak veyahut  tahliye olmuş bu kişiler AHİM'e  gidecekti. AHİM'e gittikleri zaman da oradan alacakları netice bellidir.

'FİKİR VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ İDEAL NOKTADA'

Bizim 13-14 yıllık iktidarlarımız, medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü noktasında en ideal noktaya ulaştıkları dönemlerdir. Bizim dönemlerimiz, basın mensuplarının sürekli cezaevlerine doldurulduğu bir dönem değildir. Eğer yazılı ve görsel medya bu konuda samimi ise açsınlar bütün o künyelere baksınlar. Yüzlerce basın mensubunun cezaevlerine tıkıldığı dönemler bizden önceki dönemlerdir. Ve bizden önceki dönemlerde cezaevlerindeki bu yüzlerce insan acaba oralarda hangi suçlardan dolayı yatıyorlardı. Ve bizim iktidarımızda bunlar cezaevlerinden çıkmışlardır. Biz önlerini açtık. Biz yaptığımız yasal düzenlemelerle önlerini açtık.

Tayyip Erdoğan olarak şahsım, ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanındayım. Ama ifade ve düşünce özgürlüğü maskesi altında, evet, bu ülkenin adına veya bu ülkeye saldırı hakkının da kimseye tanınmasına taraftar değilim. Çünkü bu bir casusluktur.

'HANGİ KONUDA REFERANDUM İSTENİYORSA...'

Eğer bir referandum yapılacaksa 330 reye ihtiyaç var. Eğer bu 330 sağlanabilirse ancak hangi konuda referanduma gidilmek isteniyorsa o konuda referanduma gidilebilir. Şimdi bu 330'u sağlamak için gayret gösteren siyasi partiler, ha burada yeni anayasayla ilgili mi bir referandum yapacaklar, veyahut başkanlık sistemiyle ilgili mi bir referandum yapacaklar, veyahut içinde başkanlık sisteminin de olduğu bir yeni anayasayla ilgili mi bir referandum yapacaklar, onun kararını bunun müteşebbisleri verecektir. Yani birinci derecede hükümetin böyle bir gayreti olduğunu biliyoruz. Böyle bir gayretin içinde olacaktır. Ama şu anda gördüğümüz kadarıyla yeni anayasa çalışmasıyla ilgili veyahut anayasa mutabakat komisyonunun çalışması adeta şu anda bir sıkıntıya uğramış vaziyette. Sayın Meclis Başkanımızın dört siyasi partiye tekrar bir mektubu oldu. Bu mektuptan ne gibi bir netice çıkar, bunu da göreceğiz. (DHA - AA)