Özge Kizir

Kartal Harman’ın Kanal T’de sunup yönettiği “Ayaküstü 1 Saat” programın ilk konuğu Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri Tufan Erhürman oldu. CTP-UBP hükümetinde ve Ekonomik protokol konusunda yaşanan sorunları değerlendiren Erhürman, sözlerine şöyle devam etti: 

“İpler KIB-TEK’te koptu. Fakat yargıda da koptu. Çünkü yargıda nihayet Yüksek Adliye Kurulu da çıktı. Dayanamadı ve açıklamasını da yaptı ki, bugün ülkemizdeki yargıçlarımız Türkiye’deki yargıçlara benzemez. Bizim yargıçlarımız kolay kolay kamuoyuna konuşmazlar. Fakat bıçak kemiğe dayanmıştı ki, onlar da çıkıp kamuoyu önünde açıklamayı yapmak zorunda kaldılar.

“İşletme hakkının devrini kabul edemeyiz”

Biz bu protokolün Telekom ve limanlar konusunda da çok önemli olduğunu söylüyoruz. Biz diyoruz ki, bu ülkeye yatırım gelecekse yatırımların yapılması bağlamında evet kamu-özel ortaklığını düşünebiliriz. Burada bir sorunumuz yoktur. Çünkü Güngör, Bafra veya Mağusa’da söylediğimizi söylüyoruz. Yatırım için paramız ve uzmanlığımız da yoksa yaptırırız. Fakat biz başka bir şeyi kabul edemeyiz. Kabul edemediğimiz şey de örneğin ‘limanların işletme hakkını devredin’ diyor. Neden limanların işletme hakkını devredelim? Eğer oraya gelecek olan işletmeci bir yatırım yapmayacaksa ve o yatırımı yapıp sonra da bana bırakıp gitmeyecekse, yani benim ülkeme bir girdi olmayacaksa, bu şu anlama gelir: ben işletmeyi beceremiyorum başkası gelsin becersin anlamına gelir.”

CTP-UBP hükümet programında takvimlendirilmiş bir program olması dolayısıyla çok tartışıldığını,  ardından da o takvimlere yeterince uyulmadığı için eleştirildiğini ifade eden Erhürman, UBP-DP Hükümet Programı’nda takvimlendirme yapılmadığını kaydetti. 
Erhürman, sözlerine şöyle devam etti: 

“Ne zaman, nasıl ve hangi ilkeler çerçevesinde değiştirilecek buna dair hiçbir şey yoktur”

“Örneğin Yurttaşlık Yasası değiştirilecektir. Ne zaman, nasıl ve hangi ilkeler çerçevesinde değiştirilecek buna dair hiçbir şey yoktur. Oysa mesela Demokrat Parti (DP) ve CTP’nin kurduğu hükümet programına bakarsanız yurttaşlık yasasıyla ilgili nelerin, nasıl değişeceğini tek tek yazılmıştı. UBP-CTP hükümet programına bakarsanız 9 aylık bir takvim verilmişti.  9 ay içerisinde o değişikliklerin neler olacağı orada da vardı. Şimdi ise sadece bir cümle vardır. ‘Yurttaşlık Yasası değiştirilecektir’ diyor. Ne zaman değiştirilecektir? Hükümet bitene kadar.

“Son derece soyut ve takvimsizdir”

O zaman şu soru gündeme geliyor, güven oyu verilirken olumlu oy verecek olan milletvekilleri neyi düşünerek olumlu oy verecekler? Yurttaşlık Yasası’nın sadece değişecek olması çok mu olumlu bir şeydir? Yani ‘ben şu yasayı değiştireceğim’ derim. Fakat öyle bir değiştiririm ki o yasayı bugünkünden çok daha kötü hale gelebilir. Peki, buna mı oy vereceğim? İnsanlar bir şeye olumlu oy verirken neye oy verdiklerini bilmeleri gerekir. Bugünkü hükümet programına baktığımızda son derece soyut ve takvimsizdir. Bir tane takvim var, o da ‘Akıl Hastalıkları Yasası 1 yıl içerisinde geçecek’ diyor. Onun dışında bir takvim yoktur.” 

“Birinci ya da ikinci parti olarak çıkmamasına rağmen bazen UBP, bazen de bizimle iktidar ortaklığı yapma şansına sahip oldu”

CTP’nin genel tablosunu değerlendiren Erhürman, “CTP en yüksek oy aldığı dönem 44-45’lere çıkmıştı. 26 milletvekili çıkarması için 50’lere çıkması gerekir. Bunu biz başaramadığımız sürece koalisyon ortağı olmaya veya koalisyon ortaklığını tercih etmezsek o zaman da muhalefette kalmaya mahkûmuz. Bu ülkede DP, Güney’deki DİKO’ya benzer bir şekilde 3. Parti olmak hasebiyle çok şanslı bir konuma sahip oldu. Yani birinci ya da ikinci parti olarak çıkmamasına rağmen, sırf üçüncü parti çıktı diye bazen UBP, bazen de bizimle iktidar ortaklığı yapma şansına sahip oldu. UBP ve CTP tabanlarının birbirlerine yönelik DP’ye baktıklarında çok daha soğuk bir bakışları vardı. Bütün bu sistem bizi hep şuna götürüyordu: birinci parti de çıksanız, sonuç itibariyle gideceksiniz ve DP ile koalisyon kuracaksınız. CTP hangi koalisyona girerse girsin, ne kaybedecekse onu kaybetti” ifadesini kullandı.

“Türkiye ile kavga dövüş içinde olan bir parti değiliz”

CTP’nin doğrudan doğruya Türkiye ile bir sorunu olmadığını vurgulayan Erhürman, “Türkiye ile bir sorunu olduğuna dair yansıtılmaya çalışılıyor, ama bizim Türkiye ile bu anlamda böyle bir sorunumuz yok. Üçüncü kez iktidara gelmiş bir partiyiz. İkinci iktidarlığımız 2003-2009 yıllarına kadar sürdü. Bu ülkede cumhurbaşkanlığını kazanmış bir partiyiz. Türkiye ile kavga-dövüş içerisinde olan bir parti değiliz. Fakat Türkiye’nin ekonomik protokolleri onunla imzalanıyor. Ekonomik programlar ve mali protokollerde Türkiye’nin talep ettiği bazı şeyler CTP’nin kendi düşünce dünyasına ve KKTC halkına teamüllerine uygun düşmüyor” dedi.

“Özel sektörle iş birliği halinde yatırımların yap-işlet-devret yöntemiyle yapılmasını kabul ederiz”

KIB-TEK’in özelleştirilmesi konusunda açıklamalarda bulunan Erhürman, “KIB-TEK’in özelleştirilmesi meselesinde eski Başbakan Ömer Kalyoncu çok net bir şekilde tavrımızı ortaya koydu. Gerçekten de tavrımız budur, ya da suyla ilgili meselede son güne kadar çok ciddi sorunlar yaşanmış olmasının sebebi budur. CTP bir tez ortaya koyuyor ve ‘evet biz yap-işlet-devret modelini bir model olarak kabul edebilecek bir partiyiz’ diyor. Bizim için bu ideolojik bir takıntı değildir. Çünkü CTP olarak diyoruz ki, bu ülkede sermayemiz ve uzmanlığımız yetmiyorsa, ama bir takım yatırımların da yapılmasını istiyorsak, evet biz özel sektörle iş birliği halinde bu yatırımların yap-işlet-devret yöntemiyle yapılmasını kabul ederiz” şeklinde konuştu.

“Sıkıntı ve şikâyet varsaydı hükümet bitmeden 2 gün önce bunları söylemek gerekiyordu”

Hükümet programına bakarak eleştiride bulunduğunu ifade eden Erhürman, sözlerine şöyle devam etti: 

“UBP ile hükümet bozulduktan sonra dün ilk defa UBP ile ilgili eleştiriler yaptım. Çünkü bir hükümet programı çıktı ve ona bakarak eleştiri yaptım. Geçmişe dönük hiçbir eleştiri yapmadım. Yapılmasını doğru bulmadığımı da söyledim. Çünkü eğer hükümet ortağınız ile ilgili geçmişe dönük bir takım problemleriniz varsa -aynı şey UBP içinde geçerli ama ben iki taraf için de aynı şeyi söyledim- eğer bir takım sıkıntı ve şikâyet varsaydı hükümet bitmeden 2 gün önce bunları söylemek gerekiyordu. Gerekirse kamuoyuna açıklamak gerekiyordu.

“CTP Parti Meclisi eleştirildi ama hükümeti bozan da UBP parti meclisinin bir kararı oldu”

Parti meclisimiz parti ile ilgili kararlar aldı. Çok eleştirildik. Bizi eleştirmeye herkes çok meraklıdır. Hep ‘Hükümeti CTP parti meclisi mi yönetiyor’ denildi. Fakat hükümeti bozan da UBP parti meclisinin bir kararı oldu. Ben aynı eleştiriyi yapmadım ve tam tersini söyledim. UBP parti meclisine çok büyük saygı duyuyorum. Çünkü gerçekten de partileri yöneten kurultaylarından sonra ikinci en yetkili organ parti meclisidir. Parti meclisi bir karar verip de ‘CTP ile ben hükümeti bozmak istiyorum’ dediğine göre CTP Genel Sekreteri olarak bana tek şey düşer, bu karara çok büyük saygı duyuyorum ve gereğini de yerine getiriyorum. Fakat bizim parti meclisimiz karar verdiği zaman söylenmedik şey kalmadı.”