CTP Lefkoşa Milletvekili Tufan Erhürman, son günlerde, eski Rum mal sahibinin mülkiyet hakkının kabul edildiği ve illaki malın iadesinin gerektiği şeklinde bir algı yaratılmaya çalışıldığını belirtti. Sosyal medyadaki hesabından konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan Erhürman, “Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2010’da verdiği Kıbrıs’taki mülkiyet sorunuyla ilgili Demopoulos kararında, mülkiyet hakkının tanınmasının illaki malın iade edilmesinin gerektiği anlamına gelmeyeceğini, eski mal sahibinin takas ve tazminatla tatmin edilmesinin de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun olacağını açıkça söylemiştir” dedi.

“Mülk parayla tazmin edilebilir” 

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı önderliğinde yürütülen müzakerelerde Kıbrıs Türk tarafının da, mülkiyetle ilgili olarak, tazminat, takas ve KKTC hukukuna göre mülkiyet hakkına sahip olanların haklarını ihlal etmemesi kaydıyla, o oranda ve o şartla iadenin de görüşülmekte olduğunu belirten Erhürman şu ifadelere yer verdi: 

“Türk tarafının bu konudaki pozisyonunun sağlamlığından ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygunluğundan şüphe duymamak için Mahkeme’nin Demopoulos kararından yapılan aşağıdaki alıntılara bakmakta yarar olduğu kanaatindeyim. (Parantez içindeki paragraf numaraları, bakmak isteyenler için, söz konusu karardaki paragraf numaralarıdır.) 

1. Mülk maddi bir şeydir ve parayla tazmin edilebilir. Eğer tazminat Mahkeme’nin içtihadına uygun bir biçimde ödenirse, taraflar arasında kural olarak adil olmayan bir dengesizlik ortaya çıkmaz. Benzer bir biçimde Mahkeme, takası da, kabul edilebilir bir ihlal giderme yöntemi olarak görmektedir. (bkz. p. 115)

“İçtihatta, şu anki kullanıcıları dikkate almaksızın tüm malları iade etmek zorunda bırakacak herhangi bir emsal karar yok”

2. Mahkeme, ayrıca, başvurucuların ya da onlara miras bırakanların başvuru konusu mülkleri terk etmelerinin üzerinden 35 yıl geçtiğini, bu yüzden davalı devlete her durumda (maddi imkânsızlık durumları bir yana bırakılsa bile) mülkü iade etme ödevi yüklemenin keyfi ve tedbirsiz bir davranış olma riski taşıdığını belirtmektedir. Davalı devletin, diğer koşulları, özellikle üçüncü kişilerin haklarını dikkate almasının yasaklanması gerektiği konusunda Mahkeme davacılarla hemfikir olamaz. Davalı hükümete, Sözleşme’deki hakları ihlal edilen kişilerin hakları üzerindeki ihlali kaldırmak amacıyla da olsa, koşullardan bağımsız olarak, çok sayıda erkeğin, kadının ve çocuğun tahliyesine ve yeniden yerleştirilmesine yol açacak bir yükümlülüğü yüklemek, bu Sözleşme’yi uygulamak ve yorumlamakla yükümlü olan Mahkeme’nin amacı olamaz. (bkz. p. 116) 

3. Dolayısıyla, Mahkeme’nin içtihadında, davalı devleti, şu anki kullanıcıları dikkate almaksızın tüm malları iade etmek zorunda bırakacak herhangi bir emsal karar yoktur. (bkz. p.117)