Cumhurbaşkanı ve bağımsız cumhurbaşkanı adayı Derviş Eroğlu, siyasi hayatı boyunca halkın içinde olduğunu belirterek, “Halkımız bu seçimleri milletvekilliği seçiminden ayırarak, sandığa gitmesi gerekiyor. Kırgınlıklar ve dargınlıklar olabilir. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi böyle bir seçim değildir. Halkımızın kırgınlıkları bir kenara bırakacağı bir seçimdir” dedi.

Eroğlu’nun seçim ofisinden verilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Eroğlu dün Lapta’yı ziyaret ederek, vatandaşlarla bir araya geldi.

Eroğlu’na Lapta ziyareti sırasında Meclis Başkan Yardımcısı ve UBP Girne Milletvekili Ünal Üstel, Eğitim Bakanı ve DP-UG Milletvekili Özdemir Berova, UBP Lefkoşa Milletvekilleri Zorlu Töre ve Ersin Tatar, UBP Girne İlçe Başkanı ve Milletvekili Kutlu Evren, UBP Girne Milletvekilleri İzlem Gürçağ Altuğra ve Ergün Serdaroğlu ile Lapta Belediye Başkanı Fuat Namsoy eşlik etti.

“BU SEÇİM KIRGINLIKLARIN BİR KENARA BIRAKILACAĞI SEÇİMDİR”

2010 seçimlerinde Laptalıların da desteğiyle Cumhurbaşkanı olduğunu belirten Eroğlu, “Şimdi de ikinci bir dönem için aday oldum. Aday olurken UBP’nin ‘aday ol’, DP-UG’nin de ‘aday olursan destekleriz’ çağrısı oldukça önemli olmuştur” dedi.

Desteğin sözlerle değil, sandığa yansıyacak oylarla olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Eroğlu, temennisinin; 19 Nisan günü halkın sandığa gitmesi ve seçim gecesi de sonucu kutlaması olduğunu ifade etti. Eroğlu, bu seçimi birinci turdan bitirebileceklerini söyledi.

Halkın 2010’da kendisine görüşmeci yetkisi verdiğini belirten Derviş Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu yetkiyle iki Rum liderle görüşme yaptım. Bu yetkiyle, benim önerim çerçevesinde 5 zirve toplantısı yaptık. Bu zirvelerde bir anlaşma umuduyla bir araya geldik. Ancak maalesef sonuncusunda Hristofyas ulusal konseyden çıkarttığı 5 hayırla masaya geldi. Türkiye’nin garantisine, dönüşümlü başkanlığa, zaman limitine, hakemliğine hayır diyerek geldi. Biz anlaşmaya varacağız düşüncesiyle gitmişken, bu kararlarla geldi ve sonuç alamadan geri döndük. BM Genel Sekreteri de bu son şans demişti. Biz de bu şansı bu kez Anastasiadis ile denemek istedik ama o da masadan kalktı.”

Hristofyas ile 77 kez, Anastasiadis ile de 7 kez masada görüşme yaptığını ifade eden Cumhurbaşkanı, “Ancak Anastasiadis Barbaros Hayrettin Paşa’yı bahane ederek masadan kalktı” dedi.

Rumların hidrokarbon yataklarıyla ilgili attığı adımın karşılıksız bırakılamayacağına dikkat çeken Eroğlu, bu konuda Rum yönetimi eski lideri Hristofyas’ı uyardığını anımsattı.

O dönem Hristofyas’a, “adım atarsanız biz de atım atarız” dediğini anlatan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bugün Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın KKTC adına denizde arama yaptığını söyledi.

Piri Reis Sismik Araştırma Gemisi’nin Hristofyas döneminde denizde arama yaptığını hatırlatan Eroğlu, daha sonra Barbaros Hayrettin Paşa gemisinin denize çıktığını söyledi.

“MASADA OLAN BEN, ELEŞTİRİLEN DE BEN”

Anastasiadis’in son olarak “Türkiye bizim egemenliğimizi tanısın” dediğine dikkat çeken Eroğlu, şöyle devam etti:

“Zaten bunu söylemek, bize azınlık haklarını verecekleri demektir. Benim masada elimi güçlendiren KKTC’nin varlığıdır. Ama ben bunu söylediğimde de CTP, beni anlaşma istememekle suçluyor. Rumlar gibi benim de bir devletim var. Bu devlet benim gücümdür. Bizimle anlaşmak istemezlerse ne olacağını biliyorlar. Ben 2010’da da seçime girerken, seçimi kazanmam halinde masanın berhava olacağını söyleyip, yazıp çizdiler. Ama ben seçildiğimin ertesi günü ne yaptım? BM Genel Sekreteri’ne mektup yazarak müzakerelerin kaldığı yerden devam edeceğini söyledim. Anastasiadis ise seçildikten sonra sürekli olarak bahanelerle geldi. Masada olan benim. Ancak halen daha eleştirilen de benim.

“ONLARIN OLDUĞU GİBİ BİZİM DE KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZ VARDIR”

Muhaliflerim beni, masada konuşulan konuları paylaşmadığım için eleştiriyordu. Şimdi Rumların taleplerini paylaşmaya başladım diye eleştiriliyorum. Evet paylaşıyorum. Çünkü bir anlaşma olacaksa bunu halkımız oylayacak. Halk, bilmediği bir şeyin neyini oylayacak? O yüzden Rumların ne istediğini, bizim kırmızı çizgilerimizin ne olduğunu halkımla paylaşıyorum, paylaşmaya da devam edeceğim. 160 bin göçmenleri olduğunu ve onları yerleştirmek durumunda olduklarını söylüyorlar. ‘Güney Mesarya’yı vereceksin’ diyor. Alayköy’den itibaren Güzelyurt’a kadar olan bölgeyi. Kumyalı’dan itibaren Karpaz’ın tümünü. Değirmenlik, Minareliköy, Demirhan, Gökhan, Yeniboğaziçi, Tuzla ve tarihi eserleri istiyorlar.

Türkiye’nin garantörlüğünün kalkmasını, Türk askerinin adadan çıkmasını, Türkiye’den gelen göçmenlerin geri dönmesini istiyorlar. Bunlar bizim için ne tartışılır ne de pazarlık konusudur. Dönüşümlü başkanlığı da kabul etmiyorlar. Bulunacak çözüm AB’nin birincil hukuku olmalıdır. Bunlar bizim için kırmızı çizgidir. Onların varsa bizim de kırmızı çizgilerimiz var.”

“ESKİDEN TUTANAK OKUYORDUM, ŞİMDİ İSE YAZIYORUM”

Rumların bu tutumuna karşılık masada Kıbrıs Türk halkının haklarını sonuna kadar koruyacak, dik duran ve gerektiğinde de dikleşmesini bilecek bir liderin seçilmesi gerektiğini söyleyen Eroğlu “Ben kendimi size anlatacak değilim. Sizler beni iyi tanıyorsunuz. 1963’ten beridir Kıbrıs olaylarının, 1976’dan beridir de siyasetin içindeyim” diye konuştu.

Kıbrıs sorunuyla ilgili Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın ve ikinci Cumhurbaşkanı Talat’ın görüşme tutanaklarını okuduğunu ifade eden Derviş Eroğlu, “Şimdi de tutanakları ben yazıyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, ülkenin geçmişini ve bugününü iyi bilen bir liderin masada halkın haklarını koruyabileceğini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“ACEMİ BİR ARKADAŞ TAVLA OYNADIĞIMI SÖYLÜYOR”

“Bu şahıs benim demiyorum. Bunun kararını siz vereceksiniz. Diğer adaylara baktığınız zaman, biri 5 yıl önce milletvekili oldu. Diğeri 10 yıl önce siyaseti bıraktı. Diğeri bizim bir müddet yanımızdaydı. Ben onlarla uğraşmıyorum. Ama bir acemi arkadaş ‘Eroğlu tavla oynayarak mı halkın sesini duyuracak’ diyor. Cumhurbaşkanı da olsanız, başbakan da olsanız halkın arasında olacaksınız. Gerekirse tavla da oynayacaksınız. Cumhurbaşkanı seçilene kadar evin bütün bakkaliye işlerini ben yaptım. Niye? Halkın arasındayım. Muhalefete düştüğüm zaman CTP’liler, ne yapacağım konusunda merak ediyordu. Ben o gün Bandabuliya’daydım. Yine tavla oynuyordum. Halkından kopan, halkının beklentilerinden haberi olmayan kişinin siyasette ömrü uzun olmaz. Ben bugüne kadar hep halkımla birlikte oldum. Cumhurbaşkanı olduktan sonra halkımın içine yeteri kadar çıkamadım çünkü bugüne kadar cumartesi de dahil hep çalıştım.”