Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Genel Sekreter’den “iyi niyet yetkilerini kullanarak, Kıbrıs Rum tarafının, adil, sürdürülebilir, müzakere edilmiş bir çözüme varmak için ön şartsız, müzakere masasına dönmesini sağlamasını” istedi.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun BM Genel Sekreteri Ban-Ki-Moon’a gönderdiği mektup şöyle:

“Ekselansları,Kazan-kazan anlayışıyla gerçek müzakerelere geçmek üzere olduğumuz bir zamanda Kıbrıs müzakerelerindeki muhatabımın Kıbrıs Rum Lideri Sayın Anastasiadis’in Özel Danışmanınız Sayın Espen Barth Eide’nin himayesinde yürütülen önceden planlanmış Liderler ve Müzakereciler görüşmelerine katılmayı askıya alma yönünde almış oldukları son karar karşısında duyduğum büyük üzüntü ve hayal kırıklığını ifade etmek için size yazıyorum. Bu talihsiz gelişme,beni, konuyla ilgili gerçekleri dikkatinize getirmek ve Rum tarafınca yaratılan bu yeni ve suni sorunu aşarak 50 yıllık Kıbrıs sorununa müzakereler yoluyla adil ve erken bir çözüm bulmaya yönelik çabalarımızın başarıyla sonuçlanması için müdahalenizi istemek üzere size bir mektup yazmak zorunda bırakmıştır.
Siz Ekselansları tarafından da bilindiği üzere, Nisan 2010 yılında göreve geldiğimden bu yana süreci ileriye götürmek için gerekli siyasi irade ve kararlılığı gösterdim. Bu nedenle, görevimi üstlenir üstlenmez, size bir mektup yazarak müzakerelere kalındığı yerden devam etmeye ve tarafların üzerinde mutabakata vardıkları yakınlaşmaların üzerine yenilerini inşa etmeye olan bağlılığımı ifade etmiştim. Başlangıçtan itibaren, müzakerelere yapıcı ve esnek bir ruhla katılarak Rum tarafının katı tutumunu aşmak için gereken her türlü çabayı gösterdim. Hepsi de BM parametreleri içerisinde olan özlü önerilerimiz bunun kanıtıdır. Masaya getirdiğim birçok öneriyle süreci bir yol haritası çerçevesinde sonuç odaklı ve yapılandırılmış müzakerelerle ileriye götürmeye gayret gösterdim.

Özelde ise Sayın Anastasiadis’in seçilmesinin ardından getirdiği ön şartlar ve yarattığı zorluklar karşısında liderlik, esneklik ve özveri göstererek müzakerelerin yeniden başlamasını sağlayan 11 Şubat 2014 Ortak Açıklamasının kabulünü mümkün kıldım.

Ortak açıklamayı müteakip, müzakerelerin iki safhası Kıbrıs Türk tarafının kararlı ve esnek yaklaşımı sonucu tamamlanmıştı. Ancak, müzakerelerin karşılıklı uzlaşı ve gerçek müzakerelerle ilerleme elde edebileceğimiz üçüncü aşamasına geldiğimizde, Sayın Anastasiadis, yukarıda bahsettiğim türlü bahanelerle müzakerelerden kaçmak için mazeret bulmaya çalışmıştır. Böylesi bir kritik dönemeçte, masadan çekilme kararı alması bununla ilgilidir.

“ANASTASİADİS’İN OYALAMA TAKTİKLERİNE BAŞVURMA YAKLAŞIMI YENİ DEĞİL”

Bu noktada, Sayın Anastasiadis’in oyalama taktiklerine başvurma yaklaşımı ve müzakere sürecini sekteye uğratma girişiminin, ne yazık ki, yeni olmayıp, Kıbrıs Rum Lideri olarak seçilmesinden bu yana şahit olduğumuz bir husus olduğunu belirtmek isterim. Sayın Anastasiadis’in Şubat 2013’te görevini üstlendiği zaman ekonomik ve diğer nedenler öne sürerek, bir yıl boyunca müzakere masasına gelmekten kaçındığını şüphesiz hatırlayacaksınız. Anastasiadis, müzakerelere kalındığı yerden devam edilmesini reddetmiş ve 2008-2012 yılları arasındaki dört yıllık süre zarfında elde edilen yakınlaşmalara bağlılığını açıklamaktan kaçınmıştır.

Anastasiadis, ayrıca, beş ayı aşan bir süre zarfında tarafların üzerinde anlaştığı Ortak Açıklama’ya rağmen, yapılandırılmış ve sonuç alıcı müzakerelere girmek için gerekli olan bir yol haritası üzerinde anlaşmayı reddetmiştir. Diğer bir deyişle, Sayın Anastasiadis, bir yıl boyunca, çözüm için gereken yapıcı tutum ve siyasi iradeyi sergileyememiş ve sadece müzakere masasına oturmamak için bahaneler üretmiştir.
Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıslı Türklerin doğal ve yadsınamaz hakları olan hidrokarbon konusunda tek taraflı adımlar atmakta ısrar etmesi neticesinde bu konunun iki taraf arasında uzun zamandır bir itilaf konusu olduğunu belirtmek istiyorum. Siz Ekselanslarınızın da bilgisinde olduğu üzere, konuyla ilgili bir kriz yaşanmasını önlemek için biri 24 Eylül 2011, diğeri ise 29 Eylül 2012 tarihli iki öneri yapmıştık. Bu öneriler, birlikte hareket ve hakkaniyete dayalı paylaşım ilkelerine dayanmakta olup, bu kaynakların araştırılması, kullanımı ve ihracı için bir özel komite oluşturulmasını öngörmektedir. Bunun, taraflar arasında bir işbirliği kültürü yaratmasına yardımcı olmak suretiyle Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulmakta katalizör rolü oynayabileceği de geniş kabul görmüş bir gerçektir. Bu önerilerin halen geçerli olduğunu vurgulamalıyım.

Araştırma gemisi Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yürütülen sismik araştırmalarla ilgili Kıbrıs Rum iddiaları konusunda, Kıbrıs Rum kazı platformuna yönelik kışkırtma veya saldırı bir yana, herhangi bir tacizin bile söz konusu olmadığına dikkatinizi çekmek isterim. Aslında, KKTC tarafından sismik araştırma için belirlenen bölge, Kıbrıs Rum platformunun bulunduğu bölgeyle veya Kıbrıs Rum yönetimi tarafından kazı yapıldığı açıklanan iki bölgeyle örtüşmektedir.

“BİR PROVOKASYON VARSA, BU, RUM TARAFININ TEŞEBBÜSÜDÜR”

Ortada bir provokasyon varsa, bu, Ada çevresindeki hidrokarbon kaynaklarıyla ilgili olarak Kıbrıslı Türklere ait olan hak ve çıkarları gasp etmeye çalışan Kıbrıs Rum tarafının teşebbüsüdür. Kıbrıs Türk tarafı olarak biz, Kıbrıs Rum tarafının bu kaynakları tek taraflı olarak kullanmaya yönelik teşebbüsleriyle ilgili endişe ve itirazlarımızı defalarca gündeme getirdik. İlgili tüm taraflarca kabul edildiği üzere, bu kaynaklar her iki tarafa aittir. Karşı tarafın hidrokarbonlar konusunda tek taraflı karar ve faaliyetlerinin devam etmesi karşısında hiçbir şey yapmadan durmayacağımızı ve haklarımızı Garantörümüz Türkiye’yle işbirliği içinde savunacağımızı açıkça belirtmiştik. Dolayısıyla, bu durum hiç kimse için, özellikle de tek taraflı faaliyetlerinin ortaya çıkaracağı kaçınılmaz sonuçlarla ilgili olarak gerektiği şekilde uyarılmış olan Kıbrıs Rum tarafı için bir sürpriz olmamalıdır.

“GÖZ YUMULMAMALI”

Müzakere sürecinin başarılı bir sonuca doğru ilerlemesinin beklendiği bir dönemde, Kıbrıs Rum tarafının müzakerelerden çekilme kararı alması, Kıbrıs Rum liderliği açısından çözüme yönelik ciddi bir samimiyet eksikliği teşkil etmektedir. Kıbrıs Rum tarafı, bir yandan konunun müzakere konusu olmadığını iddia ederek, hidrokarbonlar konusunu Kıbrıs Türk tarafıyla müzakere masasında tartışmayı bile reddederken, diğer yandan aynı konuyla ilgili gelişmeleri dile getirerek müzakerelerden çekilme çelişkisi içine düşmüştür. Bu, bariz bir çelişki ve süreci baltalamaya yönelik açık bir teşebbüstür. Bu pervasız ve uzlaşmaz tavır ve iyi niyet eksikliğine tolerans gösterilmemeli veya göz yumulmamalıdır.

Bu gelişmenin zamanlamasıyla ilgili olarak ise, Sayın Anastasiadis tarafından Siz Ekselansları’na hitaben yazılmış olan 6 Ekim 2014 tarihli mektuptan da anlaşılacağı üzere, Kıbrıs Rum tarafının bu senaryoyu bir süredir hazırlamakta olduğunu belirtmek isterim. Bu gelişmenin Kıbrıslı Rum Lider’in 3 Ekim 2014 tarihinde Atina’ya yapmış olduğu ziyaretini müteakip meydana gelmesi de, bunun Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan Hükümeti’nin ortak kararı olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir.

Ayrıca, Kıbrıs Rum tarafındaki siyasi partileri 7 Ekim tarihinde toplantıya çağıranın ve bu hareketini mazur göstermek çabasıyla “iç zorluklar”ı dile getirerek müzakerelerden çekilme kararı için destek isteyenin de Sayın Anastasiadis’in kendisi olduğu akılda tutulmalıdır.

Sizin de daha önce belirtmiş olduğunuz üzere, bu mevcut BM parametreleri temelinde ve İyi Niyet Misyonu’nuz vasıtasıyla Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne ulaşmak için son fırsat penceresi olabilir. Bu fırsatın da kaçırılmamasını samimiyetle ümit etmekteyiz.

Kıbrıs sorununun Siz Ekselansları’nın İyi Niyet Misyonu vasıtasıyla kapsamlı bir şekilde çözümlenmesine bağlı olmaya devam ettiğimizi yinelemek isterim. Ancak, son açıklama ve faaliyetleri, özellikle de Kıbrıs Rum tarafının müzakere masasından ani şekilde ayrılması, bunun sadece Kıbrıs Türk tarafının çabalarıyla elde edilemeyeceğini bir kez daha ortaya koymuştur. Dolayısıyla, iyi niyet yetkilerinizi kullanarak, Kıbrıs Rum tarafının adil, sürdürülebilir ve müzakere edilmiş bir çözüme varmak adına, ön şartsız müzakere masasına dönmesini sağlamanız için  Ekselanslarınızın yardımını istirham ederim.
Lütfen en derin saygılarımı kabul ediniz.

Dr. Derviş EROĞLU
Cumhurbaşkanı”