Cumhurbaşkanı ve bağımsız cumhurbaşkanı adayı Derviş Eroğlu, “maceracı ya da başkalarının isteklerine göre değil, çağdaş değerlere, barış ve istikrar içinde bir dünya idealine bağlı kalarak Kıbrıs Türk halkının görüş ve çıkarları doğrultusunda bir politika izlediklerini” söyledi.

Eroğlu, “Halkımızın beklentileri bizim için önemlidir. Bunları göz ardı edemeyiz. Önümüzdeki dönemde de halkımızın beklentileri doğrultusunda onların sesi olmaya devam edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu dün akşam UBP Ortaköy Örgütü ile Yenişehir’deki TMT Mücahitler Derneği’ni ziyaret etti.

Ofisinden yapılan açıklamaya göre Eroğlu ziyaretlerde, önümüzdeki dönemde Kıbrıs sorununda beklenen gelişmeler ile 19 Nisan’daki cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili konuştu.

“TECRÜBE PARAYLA SATIN ALINAMAZ”

Anayasa’ya göre aday olmanın koşullarının belli olduğuna dikkat çeken Eroğlu, “Mühim olan aday olacak kişinin ne yapacağıdır” diyerek, seçimlerde sandığa gitmenin önemli olduğunu, 19 Nisan’da halkın liderinin seçileceğini vurguladı.

İnsanoğlunun parayla satın alamayacağı tek şeyin tecrübe olduğunu ifade eden Eroğlu, 1963 olaylarını bizzat yaşadığını söyledi.

Kıbrıs Türk halkının 1963’ten 1974’e özgürlüğü için mücadele ettiğini kaydeden Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bazı adaylara sormak lazım: Biz bu varoluş ve özgülük mücadelesini neden yaptık? Bu mücadeleyi bir devletle taçlandırdık. Bunu yok saymak, küçümsemek Kıbrıs Türkü’nün çıkarına değildir. Adaylardan biri ne diyor? 2015’te mücadelemizi anlaşmayla taçlandıracağız… Anlaşmayı istemeyen var mı? Ben kamuoyu yoklamaları sürekli bakıyorum.

Halkımızın büyük bir çoğunluğu anlaşma istiyor ama bir şeyler daha söylüyorlar. Büyük çoğunluk asla yerinden olmak istemiyor. Kendi kendimizi yöneteceğiz diyor. Herkes, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini vazgeçilmez olarak görüyor. Bu devam etmeli diyor. Halkımız, Rumların ve Türklerin ayrı egemenliği olmasını istiyor. Cumhurbaşkanlığının dönüşümlü olmasını istiyor. Yüzde 68 çözüm sonrası Rumların Türk bölgesine yerleşmesine karşı çıkıyor. Bunları göz ardı edemeyiz. Çıksınlar ve eğer göz ardı ediyoruz diyorlarsa belirtsinler. Kuru, kuruya ‘anlaşma isterim’ demekle bu iş olmuyor. Rumun yaptıkları ve istedikleri de ortadadır.”

“2 PARTİ DIŞINDA FAZLA ÖNERİ GELMEDİ”

5 yıl önceki seçimlerde “halkın sesi olacağını” belirttiğini kaydeden Eroğlu, masaya halkın sesini, iradesini taşıdığını anlattı.

Halk Konseyi’ni de kurduğunu belirten Eroğlu, “Buraya herkes davetliydi ama bazı kesimler gelmedi. Gelmedikleri gibi eleştirdiler de. ‘Gelin fikrinizi verin’ dedik, gelmediler; uzaktan konuşmaya devam ettiler” dedi.

Meclis Platformu’nu belli zamanlarda Cumhurbaşkanlığına çağırıp istişarede bulunduğunu da kaydeden Eroğlu, kendisini destekleyen iki parti dışında diğer partilerden fazla öneri gelmediğini ifade etti.

Meclis kapalı oturumlarında da gerekli bilgileri Meclis’e aktardığını anlatan Eroğlu, “Eskiden beni bilgi vermezmişim diye eleştirirlerdi. Şimdi bilgi veriyorum; CTP’liler ‘sen bunları söyleyemezsin’ demeye başladı. Rum’un istediklerini halkıma söylemek benim görevimdir. Yarın bir referandum olursa halkın neye oy vereceğini bilmesi lazım” dedi.

“BU İSİMLER BİR HARİTA OLUŞTURMUYOR MU?”

Bulunacak çözümün 1974 öncesine döndürmemesi gerektiğini ifade eden Eroğlu, bulunacak anlaşmanın bugünün gerçeklerini dikkate alması gerektiğini belirtti.

Rumların aşırı toprak talebine de değinen Eroğlu, “Kumyalı’dan itibaren bütün Karpaz’ı istiyor. İşte haritanın bir kısmı… Mağusa Belediye sınırlarından itibaren Güney Mesarya’yı istiyor. Bu da haritanın bir parçası değil mi? Alayköy’den Güzelyurt’a kadar da istiyor. Değirmenlik, Minareliköy, Demirhan ve Gökhan’ı da isterse, bu da bir harita değil mi? Tuzla, Mormenekşe, Yeniboğaziçi, Mutluyaka’yı da isterse, al sana bir bölge daha” ifadelerini kullandı.

Eroğlu konuşmasına şöyle devam etti:

“Şimdi ben masadayım. Ama muhatabım masada yok. Ben 18 Nisan akşamına kadar masada olacağımı BM Genel Sekreteri’nin Özel Danışmanı Eide’ye bildirdim. Ben masadayım ama yine beni eleştiriyorlar. Kimler?  Talat Bey ve CTP… Adam masadan kaçtı… Yahu bir kere olsun gerçeği söyleyiniz. Kaçtı ve ön koşul koyuyor. Türkiye kendisini tanısın diyor. Gemiyi çekecek ve bir daha geri göndermeyecek diye taahhüt istiyor. Bu ön koşulları ortaya koyuyor…”