3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, kendi dönemindeki Cenevre zirvesi öncesinde BM Genel Sekreteri’nin 4 Mart 2011 tarihli raporunda, müzakerelerdeki toprak ayarlaması başlığının harita ve rakam kısmının sürecin son aşamasında görüşüleceğine dair iki tarafın uzlaştığını yazdırdıklarını kaydederek,  beşli toplantının tarihi açıklanmadan toprak konusuna geçilmemesi gerektiğini belirtti.

Eroğlu, dönüşümlü başkanlığın BM parametresi olduğunu, bunun için taviz verilmesinin yersiz olduğunu; federasyondaki Kıbrıs Türk liderinin de Rumlar tarafından seçilmesi anlamına gelen çapraz oyun ise kabul edilemeyeceğini kaydetti.

3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs konusuyla ilgili yazılı açıklama yaptı.

Eroğlu, “5 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde neler yapıldığını açıklamanın ve gidişatla ilgili görüşlerini ortaya koymasının 20 yıla yakın Başbakanlık, 5 yıl da Cumhurbaşkanlığı yapmasını sağlayan halkına karşı bir borcu olduğunu” kaydetti.

Eroğlu, Kıbrıs konusunda kritik bir aşamaya gelindiğini belirttiği açıklamasında, kamuoyu önüne konulan, çeşitli tartışmaların yapıldığı bazı konulara yanıt vermek istediğini ifade etti.

“Kendisi, Hristofyas ve BM Genel Sekreteri arasında Cenevre'de yapılan zirvede toprak ve güvenlik konularının ele alınma sırası ve zamanı hakkında ne konuşulup kararlaştırıldığı” konusunda Eroğlu, BM Genel Sekreteri'yle yapılan 5 zirveden üçüncüsü olan Cenevre zirvesinde Rum tarafının hep şikayet ettikleri toprak ayarlaması başlığına dair önemli bir noktayla gittiklerini; 7 Temmuz 2011’de gerçekleşen bu zirveden önce Genel Sekreter'in 4 Mart 2011 tarihli raporunun 25. maddesine açıkça toprak ayarlaması başlığının harita ve rakam kısmının sürecin son aşamasında görüşüleceğine dair iki tarafın uzlaştığını yazdırdıklarını anlattı.

Son aşamanın 5'li toplantının da içerisinde yer alacağı bir aşama olacağını kaydeden Eroğlu, şöyle devam etti:

“Bu son aşama ilan edildiğinde 5'li toplantı tarihi de belli olacak, o tarihten kısa bir süre önce yani bir hafta önce toprak ayarlaması başlığının harita ve rakam kısımları görüşülecek, sonra 5'li toplantıya gidilecek, bu toplantıda da güvenlik ve garantiler başlığı ile geriye kalan diğer konular Anavatan Türkiye'nin de aralarında bulunduğu diğer garantörlerle görüşülecek.

Ben Cenevre zirvesinde toprak ayarlamasına dair harita ve rakam dışında olan kriter ve ilkelerimizi masaya koydum. Buna göre eğer yerinden edilecek çok az bir kısım insanımız olacaksa bu insanlarımıza sadece ev değil hayatlarını yani ne iş yapıyorlarsa onları da yapabilecekleri yerlere taşınmaları gerektiğini masada anlattım. Harita ve rakam görüşmezden önce bu ilkelerin kabul edilmesi ve bunun nasıl sağlanacağının maddi kaynağıyla birlikte açıkça ortaya çıkması gerektiğini söyledim. Yani ‘insanları yerlerinden edelim de bir çaresine bakarız anlayışı olmaz’ dedim. Genel Sekreter bu yaklaşımımızı haklı gördü o zamanki Rum lider Hristofyas da bunu kabul etmek sorunda kaldı. Bunlara ek olarak hayatın 1974 Barış Harekatı’yla durmadığını, KKTC'nin her yönüyle ki buna inşaat sektörümüz ve dahil geliştiğini o zamanki şartların bugün aynı sayılmayacağını da söyledim. Hatta kendilerine Annan haritasının da bugün geçerliliğini yitirdiğini anlattım. Toprak ayarlaması yapılacaksa mümkün olan en az miktarda halkımızın etkilenmesi hatta hiç etkilenmemesi gerektiğinin açıklıkla altını çizdim.”

ANASTASİADİS’İN KAĞIDI

3. Cumhurbaşkanı Eroğlu, Rum tarafının toprak konusundaki tutumunun belli olduğunu kaydederek, Anastasiadis’in Rum Ulusal Konseyi’nin de bilgisi ve onayıyla kendisinin önüne ne düşündüklerini, ne istediklerini gösteren bir kağıt koyduğunu ama söz konusu kağıdı görmelerine rağmen almadıklarını, yok saydıklarını ve alınmadığının da BM kayıtlarına geçirildiğini bildirdi.

“Bu kağıtta öngörülen 100 bin Rum’un verilecek yerlere dönmesi, 60 bininin de içimize yerleşmesine kapı açmamızdır. Bunların gerçekleşmesi için masaya koydukları tarafımızdan yok sayılan kağıda istedikleri köy ve kasaba isimlerimi de yazmışlardı. Bu belge tutanaklarda mevcuttur” diyen Eroğlu, bugün de bu tutumlarının değiştiğini görmediğini, “dolayısıyla Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın toprak konusunu ele alırken çok dikkatli olması, Rum emellerine geçit vererek halkı perişan etmemesi gerektiğini” belirtti.

Anastasiadis’le görüşmelerinde al-vere geçilmesi kararlaştırılırken toprak, güvenlik ve garantilerin ele alınması konusundaki durumla ilgili olarak Eroğlu, Anastasiades'le aynı ilkeler ve zamanlama konusunda bir görüş birlikleri olduğunu, kendilerinin haritanın ancak garantörlerin de katılacağı toplantının belirlenmesinden sonra görüşülebileceği duruşlarını anlattıklarını; bunu görüşürlerse basına sızdırmalar olacağını ve adı geçen yerlerde haberler yalan da olsa ekonomik hayatın duracağını söylediklerini kaydetti.

Eroğlu, “Anastasiadis aynı gerekçelerle olmasa dahi haritanın son aşamada görüşülmesini kabul etti. Tabii bu aşama 5'li toplantının bir kaç gün veya bir hafta öncesi olacak diye kendisine açıklıkla ifade ettik. Anastasiades bunu kendine has gerekçelerle örneğin Girne'yi isteyemeyeceğinden dolayı Kıbrıs Rumlarının ve siyasilerin kendisini topa tutacağından bunu son aşamada görüşmeyi kabul etti” dedi.

Müzakerelerle bugünkü duruma ilişkin değerlendirmelerde bulunan 3. Cumhurbaşkanı Eroğlu, çok az bir ilerleme sağlandığını anladıklarını, kendi zamanında AB ve ekonomi başlıklarında çok az farklılar olduğunu ancak özellikle AB konusunda çok önemli olan bu ayrılıkların daha aşılamadığını belirtti.

“Çözümün AB birincil hukuku olması ve kalıcı derogasyonlar olmazsa olmazdır. Söylenenlere bakılırsa bu sağlanmamıştır. Bu sağlanmazsa halkımız mahkeme kapılarında sürünecektir” diyen Eroğlu, 2.

Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın sanki Karpaz bölgesinin 3. bölge yapılacağı mesajı verdiğini de savundu ve şunları kaydetti:

“Bu kabul edilemez. Zaten iki kesimli olacak bir anlaşmada 3. bölgeler olamaz. Kurucu devletlerin kendi sınırları vardır. O bölgelerden başka yerler yaratamazsınız. O zaman iki kesimlilik ortadan kalkar.”

Derviş Eroğlu, dönüşümlü başkanlık konusunda da henüz bir uzlaşma olmadığını; “Buna karşın Kıbrıs Türk halkının öz iradesini çarpıtacak bir sonuç yaratacak çapraz oyun Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından kabul edildiğinin anlaşıldığını” savunarak, “Bir kere daha vurguluyorum:

Dönüşümlü Başkanlık BM parametresidir. Bunun için herhangi bir taviz verilmesi yersizdir. Çapraz oy  federasyondaki Kıbrıs Türk liderinin de Rumlar tarafından seçilmesi demektir. Bu kabul edilemez” ifadelerine yer verdi.

Mülkiyette çok az ayrıntı açıklandığını ama duyduklarının hoşa giden şeyler olmadığını belirten Eroğlu, ilk tercih hakkı Rumlara verilirse Türklere ne kalacağını sordu.

“MAL MÜLK ÇÖZÜMDEN SONRA BİR KOMİTEYE BIRAKILAMAZ”

İnsanların malı mülküyle ilgili hususların açığa kavuşturulmasının çözümden sonraya bir komiteye bırakılamayacağı görüşünü ifade eden Derviş Eroğlu, tapu alan, yatırım yapan insanların kiracı mı olacağını; sokağa mı atılacağını sordu ve bu komite çalışırken ekonominin olumsuz etkileneceğini; işin içine mahkemeler de girerse büyük bir yıkım yaşanabileceğini kaydetti.

“Mülkiyet konusu göründüğü gibi basit değildir. Bir de işin finansman kısmı var. Bu konuda da çok ciddi belirsizlikler olduğu açıktır” diyen Eroğlu, Rum tarafı kabul etmese de bir çözüm olursa bunun yeni bir devlet olacağını; 1974 sonrası ortaya çıkan durumun geriye çevrilmeyeceğini yani KKTC’nin ozmosis yoluyla Kıbrıs Cumhuriyeti’ne katılmayacağını belirtti.

3. Cumhurbaşkanı Eroğlu, net olmayan bu konuda Cumhurbaşkanı Akıncı’nın çok dikkat etmesini ve halkın kaderiyle oynadığının farkında olmasını istedi.

Kendisiyle Anastasiadis arasında imzalanan 11 Şubat 2014 ortak açıklamasının gayet açık ve yol gösterici olduğunu; buna göre, iki halktan eşit şekilde neşet edecek bir egemenlikle yeni bir ortaklık devlet kurulacağını belirten Derviş Eroğlu, “Devletimiz KKTC, kurumlarıyla Kıbrıs Türk Kurucu Devleti olacak, 1963'ten beri Rum işgali altında olan Kıbrıs Cumhuriyeti de Kıbrıs Rum Kurucu Devleti olacaktır. Bu Kurucu Devletler de yeni birleşik Kıbrıs'ı oluşturacaklardır. Ortak açıklamadaki zemin budur” dedi.

Eroğlu açıklamasında vatandaşlık konusuna da değinerek, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın bu hususta tartışmalara izin vermemesi gerektiğini, referandumda seçmen yaşındaki tüm KKTC vatandaşlarının oy kullanacağını ve iki evet çıkarsa da tümünün yeni devletin otomatikman vatandaşı olacağını belirtti.

Eroğlu, “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin nüfusunun toplam nüfusun yüzde 20’si olacağı ve bunun asla değişmeyeceği yönündeki Rum açıklamaları asla kabul edilemez. Buna izin vermemek lazımdır. Rum tarafı halkımızdan eşyaymış gibi bahsediyor buna izin verilmemelidir” ifadelerini kullandı.

GARANTİLER VE GÜVENLİK

Derviş Eroğlu, garantiler ve güvenlikle ilgili ise şunları belirtti:

“Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılamayacağı Türkiye ve bizim vazgeçilmez tezimizdir. Ben bugüne kadar hiç bir Türkiye Cumhuriyeti yetkilisinden bundan geri adım atılacağını duymadım. Duyarsam da şaşırır ve doğru bulmadığımı ifade ederim.

Tabii ki bir aşamaya gelindiğinde garantiler ve güvenlik konusu da ele alınacaktır. Bu bizim zamanımızda da kabul edilmiştir. Ele alınacağına göre de günün koşullarına uyarlanması normaldir. Ancak burada bizim dokunulmasına izin vermememiz gereken, Türkiye’nin de asla vazgeçmemesi gereken üç nokta vardır. 1. Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk halkının istediği sürece gereken sayıda Türk askeri bulunacaktır. 2. Türkiye Kıbrıs Türk halkının can ve mal güvenliği söz konusu olduğu zaman gereken istişarelerde bulunduktan sonra tek yanlı olarak askeri müdahale yapabilecektir. 3. Türk-Yunan dengesi mutlaka gözetilmeye devam edilecektir.”

3. Cumhurbaşkanı Eroğlu, polis konusunda kendi döneminde uzlaşılanlar ve bugünkü durumla ilgili değerlendirmesinde, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın açıkladığı uzlaşının geriye gitme anlamına geldiğini savundu; kendi dönemlerinde federal poliste yüzde 50-50 konusunda anlaştıklarını belirtti.

“AKINCI’YA BAŞARILAR DİLERİM”

Eroğlu, 2016 yılı sonuna kadar bir sonuca mutlaka ulaşılması gerektiğini de belirterek, “Görüşmelerde geçerli olan prensip tüm konularda anlaşılmadan hiç bir konuda anlaşma sağlanmış olmayacağı prensibidir.

Bekleyip tüm resim önümüze konulduğunda tam bir değerlendirme yapma yoluna gideceğiz. Ben bu aşamada Kıbrıs Türk halkının hak ve menfaatlerinin korunması, kendisinin ifade ettiği üzere güvenlik, eşitlik ve özgürlüğümüzü içeren bir anlaşma ortaya çıkması çabalarında Sayın Akıncı’ya başarılar diliyorum” dedi.