3’üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bugüne kadar KKTC tarafından yapılan hiçbir projenin Türkiye tarafından geri çevrilmediğini belirterek, “Bunun değerini iyi bilmek lazımdır. Ama burada bir nokta vardır; mühim olan o projeleri doğru olarak yapacak kadroları oluşturmaktır. Şimdi, UBP-DP iktidardadır. Zannederler ki 10 bakanla memleket idare edilir. Hayır, bu yanlıştır. Yok öyle bir şey. Bakanların yanındaki müsteşarları, müdürleri ve danışmanları tamam değilse işiniz tamam değildir” dedi.

Eroğlu, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın halkı “çözüm isteyenler, istemeyenler” diye böldüğü görüşünü dile getirerek, “Bu çok yanlıştır” dedi.

3’üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Radyo Vatan’da gazeteci Levent Özadam’ın sorularını yanıtladı.

3'üncü Cumhurbaşkanı’nın ofisinden yapılan açıklamaya göre, Eroğlu’na yöneltilen sorular ve verdiği yanıtlar şöyle:

“LEVENT ÖZADAM: Şu an ülkenin içinde bulunduğu durum çok parlak değildir. UBP ve DP gibi merkez sağda bulunan iki partimiz ülkeyi idare etmeye çalışıyorlar. Ekonomik sıkıntılar var. Türkiye ile ilişkilerde sorunlar var. İmzalanan protokollerin arkasında durulmadığı için Türkiye’nin sitemleri var. Türkiye’nin protokollere uyulmadığı için bazı yaptırımları söz konusudur. Ben olsam hükümetin yerinde sizin yanınıza uğrardım. İstişarede bulunurdum. Siz 18 yılı aşkın süre Başbakanlık, 24 yıla yakın da UBP Genel Başkanlığı yaptınız. Bu gidişat iyi değildir. İşte zamlar her tarafı etkiliyor. Siz olsanız ne yapardınız? Size akıl danışmıyorlar ama belki buradan vereceğiniz mesajları dinlerler...

DR. DERVİŞ EROĞLU: Ben kimseye akıl vereceğim iddiasında değilim. Ancak tecrübelerimden yararlanmak isteyen varsa yardımcı olmaya çalışırım. Neticede ben UBP 1975’te kurulurken içine girdim. Bazı arkadaşlar ben Mağusa bölgesinde UBP örgütlerini kurarken daha ilkokula gidiyordu. Uzun yıllar iktidarda bulundum, muhalefette de kaldım. İkisi ile ilgili de tecrübeler edindim. 40 yıl doğrudan UBP’nin içindeydim, hep sorumlu mevkilerde oldum, halkla insan sevgisi ve samimiyetle bağlantılar kurdum ve UBP’lilerin nabzını gayet iyi biliyorum. Halkın nabzını da gayet iyi biliyorum.

Şimdiki gibi durumlarda senin yapabileceğin 2 şey vardır. Birincisi Türkiye ile ilişkileri çok sıcak noktaya taşıyacaksın. Ben siyasi hayatım boyunca hep Anavatan Türkiye ile ilişkileri en sıcak noktaya nasıl taşıyabileceğim düşüncesi ve gayreti içinde oldum. Biliyorsunuz Sayın rahmetli Turgut Özal’la Türkiye-KKTC arasında Başbakanlar düzeyindeki ilk ekonomik ve mali işbirliği protokolünü ben imzaladım. Sana elini uzatacak, senin işbirliği yapacağın tek bir ülke söz konusudur. Demek ki hükümetin Türkiye ile ilişkileri hakikaten çok iyi noktaya taşımasıdır.

İkincisi ise, yapılan protokollere, attığın imzalara sahip çıkman lazımdır. Türkiye’nin buraya bütçemize vereceği kaynak kendisini sarsmaz. Türkiye ‘ yap projeni gel ‘ diyorsa, projeni yapman ve öyle gitmen lazım. Ya da bir şeyi yapacağım diye söylemişsen yapman lazımdır. Bugüne kadar KKTC tarafından yapılan hiç bir proje Türkiye tarafından geri çevrilmemiştir.

Bunun değerini iyi bilmek lazımdır. Ama burada bir nokta vardır; Mühim olan o projeleri doğru olarak yapacak kadroları oluşturmaktır. Şimdi, UBP-DP iktidardadır. Zannederler ki 10 bakanla memleket idare edilir.

Sorunlara 10 bakanla çözüm bulunabilir. Hayır, bu yanlıştır. Yok öyle bir şey. Bakanların yanındaki müsteşarları, müdürleri ve danışmanları tamam değilse işiniz tamam değildir.

LEVENT ÖZADAM: Ekip işi değil mi bu iş?

DR.DERVİŞ EROĞLU: Evet, ekip işidir... Eğer ekibini sağlıklı kuramazsan 10 bakanın yaptığı ile bir yere varman mümkün değildir. Bir noktaya daha dikkati çekmek istiyorum bu noktada; Bu iki partinin , yani UBP ve DP’nin geleceği bugünkü hükümetin başarısına bağlıdır. Peki iktidarları başarıya taşıyacak olan nedir? Kadrolardır. Mevcut parti başkanları, Başbakan buna bakması ve ‘ benim kadrolarım tamam mı değil mi . Danışman olarak yararlandığım kişiler istediğim cevapları bana veriyor mu? İstediğim ışığı bana yakabiliyor mu?  diye  düşünmeleri lazımdır.  Ama tekrar dikkati çekiyorum; KKTC Devleti’nin şu andaki gelirleri ile rahat hükümet etmek kolay değildir. Bu gelirleri takviye edecek olan, seni yatırımlar için destekleyecek olan Ankara’dır. Dolayısı ile attığın imzaya sadık kalacaksın. Şimdi bir yerde 200 milyon lira para var ama reformlar yapılmadığı için o para alınamıyor. Böyle durumlar da var.

Türkiye ile konuşurken, anlaşırken yapabileceklerini konuşacak taahhüt edeceksin. Yapamayacaklarını söz verip de yapmamazlık olmaz.

Yapacağım diyorsan da yapacaksın.

LEVENT ÖZADAM: Sayın Eroğlu bir müşavirler ordusu söz konusudur. Siz bunların hepsini tanıyorsunuz. Ama bölge dengeleri siyasi rant için, o örgüt onu istediydi, bunu istemediydi, o ilçe bunu ister, öbürü diğerini istemez gibi gerekçelerle bir bürokrat sorunu yaşanıyor özellikle UBP’nin içinde...Bir de Bakanlar atamıyor son zamanlarda bu üst düzey bürokratları, daha üstten atanıyorlar ve  bir de böyle sıkıntı ortaya çıkıyor.

Vatandaşın işi de olmayınca bu bir olumsuzluk olarak ortaya çıkıyor.

DR. DERVİŞ EROĞLU: Bir kere herşeyden önce Başbakan olarak Bakanlarına güvenmen lazımdır. Ben , Bakan arkadaşlara ‘ müdür ve müsteşarınızı siz seçebilirsiniz, ama şartım seçeceğiniz kişinin her bakımdan o koltuğu doldurmasıdır. Eğer o koltuğu atadığınız kişi dolduramıyorsa UBP’li olmasının hiç bir anlamı yoktur. Esas aradığım o koltuğu dolduracak kişiler olmuştur. Ahmet’in, Mehmet’in hatırı için o kadroları doldurursanız bir süre sonra o daireler çalışmaz, vatandaş hizmet alamaz olur.

LEVENT ÖZADAM: İsim de vermeden bahsedeyim Sayın Eroğlu; Bir bakıyorsunu bir Bakan diğer bir Bakanlığa geçiyor ve ne oluyor? Daha önceki Bakanlığı’ndaki müsteşar müdürler hop obür tarafa aktarılıyor. Bu nasıl iş? Bu makamlar uzmanlık, o branştan olmayı gerektirmez mi? Nasıl atama bunlar?

DR. DERVŞİŞ EROĞLU: Şimdi mesela, Eğitim Bakanlığı’nda tabii ki öğretmen kökenlilerin, ilgili konulardaki akademisyenlerin, master, doktora yapmışların görev yapması önemlidir. Bakınız, Ulaştırma Bakanlığı’nda kadronun ne kadar önemli olduğuna örnek olarak şunu söylemek istiyorum; Sayın Erol Kazım bir zamanlar Ulaştırma Bakanlığı yaptı. Lise mezunu idi ama en başarılı Ulaştırma Bakanlarından biridir.

Niye? Çünkü, o günün mühendis, mimarlarından en iyi kadroyu yapmıştı.

Dediğiniz gibi, eğer siz o bakanlığa atadığınız kişiler işin ehli değillerse siz sadece seçimlerde sizin kullanacağınız adam arıyorsunuz demektir ki, bunun da ne ülkeye ne de partinize bir yararı olur.

LEVENT ÖZADAM: Sayın Başkan geçelim Kıbrıs konusuna;  Müzakere sürecini takip ediyorsunuz. Zaman zaman açıklamalar da yapıyor önemli noktalara vurgular da yapıyorsunuz.

DR. DERVİŞ EROĞLU: Evet takip ediyor, bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum ama Sayın Cumhurbaşkanı bozuluyor bunlara ve cevap vermeye kalkışıyor. Halbuki Güney’de Anastasiadis masada sıkışır sıkışmaz, önce Sayın Akıncı’ya karşı sesini yükseltir, sonra ağlamaklı bir tavır takınır masada sonrasında ise adamlarını ve muhalefeti konuşturur. Ama biz, Sayın Akıncı’nın yaptıkları ile ilgili bazı şeyler söyler söylemez Sayın Akıncı tepki gösteriyor.

Bakınız Sayın Akıncı’nın benim bir değerlendirmem sonrasındaki bir açıklamasını sizlerin dikkatine getirmek istiyorum. Sayın Akıncı yazılı açıklamasında, ‘ sürecin beşli konferans aşamasına kadar gelmesinden, çözüm isteyen halkımız ne kadar memnunsa,  çözümsüzlüğü kendi bencil çıkarlarına uygun görenler o kadar tedirgin olmaktadır” diyor. Bu ne demektir?  Bu senin halkı, çözüm isteyenler ve istemeyenler diye ikiye bölmen demektir. Cumhurbaşkanı olarak bunu yapmaman lazımdır.  Bir bundan, bir de ‘ çözüm olmazsa mahvoluruz ‘ söylemlerinden vazgeçmemiz lazımdır.  Rum bunları duyduk, gördükçe masada daha fazla şey istiyor. Biz ‘ çözüme mahkumuz’ dedikçe, Anastasiadis de ‘ öde bedelini mahkumiyetten kurtarayım ‘ seni diyor.

Sayın Akıncı toprak konusundaki pazarlığa bile % 29.2’den başladı. Çok daha yukarıdan başlaması lazımdı. Ne aldın da harita sundun? Aldın mı istediklerini?  Hayır. Ne istiyorsun daha? Dönüşümlü Başkanlık mı?   Birincil hukuk mu? Kalıcı derogasyon mu? E bunları almak için daha ne kadar toprak vereceksin diye Rum bekliyor şimdi... Bu sorunu yaşayacak şimdi Sayın Akıncı.

Bir anlaşma karşılıklı al-verle çıkacak ama sadece bir tarafın vermesi söz konusu ise bu yanlıştır.’Ben zaten fazla aldım, bunu vermem lazım’ düşüncesi ile masada oturursan, senden verebileceklerinden çok fazlasını almak isteyeceklerdir.

Bence masada yanlış bir politika izleniyor.

LEVENT ÖZADAM: Nedir bu yanlış politika size göre? Ben Sayın Akıncı’dan art niyet, kötü niyet beklemiyorum ama şu olabilir; Cumhurbaşkanı seçilmeden önce sürekli çözüm odaklı siyaset izleyeceğini söylediği için sanki kendisini bu konuda fazla sorumlu hissediyor gibi bir durum vardır. İşte hata denilen bir harita sunuldu falan... Hoş, o haritanın da ne olduğu bilinmiyor?

DR. DERVİŞ EROĞLU:  Ben art niyetlidir demiyorum, hata yapılıyor diyorum. Bakınız. Öyle görünüyor ki, bir çok konuda henüz bir anlaşma yok. Böyle bir durum söz konusuyken sen masaya harita koyarsan masaya o senin alman gereken ama alamadıklarını alman için Rumun senden isteyeceği Güzelyurt’tur, Karpaz’dır. E, sen ne yapacaksın şimdi o alman gerekenleri almak için? Evet, konular bir birine bağlantılı görüşülür ama sen diğer dört başlıkta alacaklarını almış olacaksın ki haritayı masaya koyasın. Öyle olmadı ve bana göre hata yapıldı. Alamadığın sürece sen toprakta kriterleri konuşacaktın. Sayın Akıncı, % 29.2’ye kendi inisiyatifi ile indiğini de söylüyor ve bana göre bu da hatadır. Ve başka bir hatası daha vardır. Sayın Akıncı, Anastasiadis’e ‘ ben % 29.2 ile % 28.2 arasında pazarlık yapmaya hazır olduğunu da söyledi.

Bunlar önemli hatalardır. Bu, bazı şeyleri almak için sana daha toprak vermeye hazırım demektir. Sayın Akıncı Türk tarafının istediklerini almadan masaya harita koydu ve istediklerimizi almak için daha toprak vereceğini belli ederek hata yaptı.

Ben Cenevre’deki toplantıda o dönemin Rum lideri Hristofyas’a toprak konusu gündeme geldiğinde seninle toprak kriterlerini konuşurum, ama diğer konularda anlaştıktan sonra garantörlerle masaya oturmadan bir hafta önce haritayı  görüşürüm demiştim. Ama sen Sayın Akıncı, bir şey almadan gittin Mont Pelerin’de bir şey almadan % 29.2’yi masaya koydun, Cenevre’de de haritayı verdin.

Rumların toprak konusundaki istekleri bellidir:  Anastasiadis  o zaman masaya bir kağıt koydu. O kağıdı ben yok saydım ve BM’ye de bildirdim ama kağıdı gördüm. O kağıda göre Rum tarafı Mağusa’dan Haspolat’a kadar, Alayköy’den Güzelyurt, Kumköy’e kadar istiyor. Buna ek olarak, Değirmenlik, Demirhan, Gökhan bölgesini de istiyor. Yeni Boğaziçi, Tuzla, Mormenekşe Mutluyaka da mutlaka içinde olacak diyordu. Bütün dini yerleri ve harabeleri de ben alacağım iddiasını da taşıyordu. Peki başka neyi istiyor?  Kumyalı’dan itibaren Kuruova ve Kaleburnu hariç Karpaz köylerini de talep ediyor. Rumun haritası buna benzer birşeydir.

Sen ‘ anlaşmaya mahkumuz’ dediğin sürece Rum senden az az istediklerini alamaya çalışacaktır.

Şimdi Sayın Akıncı, ‘ Denktaş bey Cuellar belgesinde % 29 artıyı kabul etmişti’ diyor ve bunun arkasına sığınmaya çalışıyor. Bu 31 yıl önceki bir olay. Bir bütün içinde o orana evet denildi ama Rum reddetti ve aradan 31 yıl geçti. Sen  Sayın Akıncı olarak Annan Planı’nın üzerinden 12-13 yıl geçti ben Annan Planı’ndaki yerleri size vermem  diye toprak konusunda  Ruma karşı savunma yapıyor ve Annan Planı artık yok diyorsun da  31 yıl öncesine giderek KKTC içinde seni eleştirenleri ‘ Denktaş 29 artıyı kabul etti’ diyerek susturmaya çalışıyorsun. Bu yanlıştır. Cuellar Belgesi de Rumlar reddettiği için ortadan kalkmıştır. Cuellar Belgesi ortaya çıktığında 1975 nüfus mübadelesinin , yani vatandaşlarımızın bu tarafa gelmesinin üzerinden 10-11 yıl geçmiti oysa şimdi 40-41 yıl oldu. Bunu göz ardı etmek mümkün mü?  Sen 31 yıl sonra hala Cuellar Belgesi’ndeki toprak oranına gidiyorsan 31 yıldaki gelişmeleri görmüyor, reddediyorsun demektir.

Bir de şunu unutulmasın: % 29 artı ile % 29.2 arasında büyük fark vardır.

Sayın Akıncı tüm kesimleri ve halkı dikkate almalıdır. Hükümetin arkasında halk iradesi yok demesi de yanlış. Yarın benzer bir şeyi de sana söylerlerse ne yapacaksın?  Eroğlu çözüm istemez diye beni suçluyor, ondan sonra benim Anastasiadis’le yaptığım anlaşmaya sarılarak görüşmeleri sürdürüyorsun.

LEVENT ÖZADAM:  Ülkede bir barış vardır ama Rumlarla anlaşma yoktur. Bir de şu var KKTC’de; Sanki Rumlarla anlaşma istememek bir suçmuş gibi davranılıyor, görüş ortaya konuluyor. Oysa, “ ben Rumlarla bir arada yaşamak istemiyorum, Yaşadım, olamayacağını gördüm” diyen insanlar var. Bunlar suç mu işliyor?

DR. DERVİŞ EROĞLU: Evet, sizin de belirttiğiniz gibi insanlarımız “ ben bu şekilde bir çözüme karşıyım” demeye çekinir oldu. Neden? Çünkü hemen çözüm istemez damgası vurulmasından çekiniyor. Bu çok yanlıştır. Ne diyorlar? Statükodan faydalananlar çözüm istemezmiş. E peki de kim bu statükodan faydalanıyor? Ben mi?  Benim ne faydam var bu statükodan? Ben bir fayda görmüşsem bu statükodan Sayın Akıncı da aynı faydaları görmüştür. Sen de milletvekili, bakan, cumhurbaşkanı oldun.

LEVENT ÖZADAM:  Sayın Akıncı, halkımın kabul etmeyeceği bir anlaşmaya imza atmam diyor. Bu beni rahatlatıyor.

DR. DERVİŞ EROĞLU: Tamam ama bu sürecin bir sonu olmalıdır. Bir ara Sayın Akıncı ‘ doğal takvim bellidir’  der 2016 yılının sonunu vurgulardı. 

2016’nın sonu geldi geçti.... Mart dediler... Mart’ta da birşey olacak gibi görünmüyor. Sayın Akıncı’nın geçen gün yaptığı bir konuşmasında “ eğer Mart’ta da bir şey olmazsa konu 2018’deki Rum seçimlerinden sonraya kalacaktır “ dedi. Bu da demektir ki sen doğal takvimi bıraktın ucu açık görüşmelerden yana tavır koydun. Bu da bu işin Rum –Yunan tutumu ile bizden istediklerini alana kadar yani yüz sene daha gidebileceği demektir.

Bir tarih koymak ve onda ciddi olmak şarttır. E, sen o tarihi koydun ve 2016 sonu dedin. Şimdi bundan vazgeçiyor musun?

LEVENT ÖZADAM: Size göre garantörlük konusunda Rumlar, 2004’te kabul ettiklerini niye şimdi kabul etmiyorlar?

DR.DERVİŞ EROĞLU: Kabul etmediler ki... Annan Planı’nı reddetmelerinin başlıca nedeni o idi. Planda garantörlük vardı ama Rumlar onu biz sunmadık, biz hazırlamadık, BM hazırladı, halkımız ise reddetti diyor.

Rum-Yunan ikilisi garantileri asla kabul etmem diyor. Biz ise istiyoruz. Ne olacak? Rumlar bu konuda bir bütün olarak karşı olduklarını net bir şekilde ortaya koymuştur. Demek ki bu insanların biz güvenliğimizden vazgeçmedikçe bizimle anlaşma niyetleri yoktur. Bunu görmemiz ve değerlendirmemiz lazımdır.

LEVENT ÖZADAM: Sayın Akıncı zaman zaman da “çözüm olmazsa KKTC ile devam ederiz” diyor. Ne diyeceksiniz?

DR.DERVİŞ EROĞLU: Sadece demekle olmaz...

LEVENT ÖZADAM: Sizce KKTC devam eder mi?

DR. DERVİŞ EROĞLU: Eder tabii... Elli sene daha masada oturmak yerine, KKTC’yi tanıtmaya çalışmak şarttır. Başarılabilir. Ama herşeyin bir zamanı vardır.

Ama önce KKTC’ye biz sahip çıkacağız ve sahip çıktığımızı dünyaya göstereceğiz. Siz devletinize sahip çıkmazsanız, çözüm olmazsa mahvolurum derseniz bir yere varamazsınız. Ben eğer Cumhurbaşkanıysam her şeyden önce kendi devletime sahip çıkacağım ve bileceğim ki bu benim en büyük gücümdür. Müzakereler devam ettiği sürece kimse sizi tanımaz, ama müzakereler biterse işin şekli değişir.

Bir zamanlar bir Fransız siyasetçi ile konuşurken bana, “ müzakereler devam ederken sizi tanıyacağını kimse söyleyemez, çünkü bu müzakereleri sabote etmek anlamına gelir” demişti."