Eniz Orakcıoğlu

LTB Kültür Sanat Koordinatörü Sanatçı ve Tiyatrocu Yaşar Ersoy, 27 Mart Dünya Tiyatro günü dolayısıyla Yeni Bakış’a konuştu. Dünyada yaşanan terör olaylarını ve çevremizdeki ateş çemberini değerlendiren Ersoy, bu günlerde  sanatın ve sanatçıya büyük görevler düştüğünü vurguladı.

“Bugün ateş bütün dünyayı yakıyor”

 Yaşar Ersoy, dünyanın bir ateş çemberinde olduğunu vurgulayarak, “Bugün globalleşen sermayeden değil, globalleşen ateşten söz edebiliriz. Bu globalleşen sermayenin yaktığı bir ateştir bugün dünyayı kasıp kavuran ve terör diye adlandırılan bu ateş global sermayenin sömürü amaçlı yaktığı bir ateştir ve bugün o ateş bütün dünyayı yakıyor” dedi. Ersoy, yaşanan durumu anlatırken bir atasözü ile örnekleme yaparak “Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” diyerek, “Eğer sen batı ikiyüzlülüğünle, riyakârlığınla ve sömürü anlayışını en acımasız şekilde uygulamaya devam edersen ve bu sömürüyü gerçekleştirmek için yoksul ülkeleri sömürmeye ve onların tüm kaynaklarını sömürerek zenginleşmeye çalışırsan, bunun adına da globalleşme dersen, o zaman ‘biri yer, biri bakar kıyamet ondan kopar’ atasözünde olduğu gibi gün gelir o kıyamet Avrupa’nın kalbinde de patlar, Paris’te de patlar, New York’ta da patlar, orada yaktığın ateş dönüp seni yakar” dedi.

“En güçlü silah hakikattir”

Dünyanın terör tehdidi altında olduğunu vurgulayan Ersoy, “Fransa Başbakanı açıklamalarında ‘bu bir savaş halidir’ demişti, ama bu savaşın ateşini ne yazık ki onlar yaktı. Ortadoğu, Afrika gibi yoksul ülkeler kendiliğinden bu ateşi yakmadılar. Bu ateşi yakan batıdır. Bu bağlamda da tiyatroya düşen, bilindiği üzere tiyatro insan, hayat ve barış demektir. Bütün sanatlar aynı anlamdadır ama bütün sanatları bünyesinde toplayan tiyatro toplumsal bir sanat olduğu için milyarlarca askerin, milyarlarca silahın ve milyarlarca paranın karşısında gücü ne olabilir diye düşündüğümüzde Tolstoy’un sözü aklıma gelir ‘Bütün kötülüklere karşı mücadelede sanatın yalnızca bir ve çok güçlü bir silahı var oda hakikat.’ Bu yüzden tiyatro var olduğu günden beri hakikati ortaya koymaktadır. Böyle bir durumda sanat ve sanatçı hakikati insanlara en acı da olsa, en çarpıcı da olsa, en çıplak şekilde kral çıplaktır diyebilmelidir” şeklinde konuştu.

“Sanat kötü işlerin karşısına çıkar”

Ersoy, sözlerine bu şekilde devam etti; “Bugün ülkemizde ve dünyada insana, insan onuruna, insanca yaşamaya, insan haklarına, eşitliğe, adalete, özgürlüğe, bağımsızlığa, güvenli yaşama ve barışa ters o kadar kötü işler yapılıyor ki sanat bütün bu kötü işlerin karşısına çıkar. Sanat bu noktada, hakikati söyleyerek, sanatın değerlerini kullanarak bunu yapar. Büyük düşünür ve sanatçı yazar Albert Camus derki, ‘Sanat tek başına doğruluk ve özgürlük getirecek bir dili sağlayamaz, ama sanat olmadıkça da bu diriliş biçimini bulamaz.’ Biz burada sanatla dirilişe ve özgürlük arayışına yol gösteriyor ve bicim veriyoruz bunun da gücü hakikatten geçiyor. Bugün siyaset, politika ve globalleşen sermayenin dünyasında her şey riya, yalan ve sahtekârlık üzerine kurulmuştur. Avrupa’nın temel değerlerine baktığımızda insan haklarından, barıştan ve düşünce özgürlüğünden bahsedilir ama insan haklarını kendi çıkarları için nasıl riyakârca pazarlık konusu yapıklarını gözlemlemekteyiz. Avrupa bugün kendi koyduğu değerleri bile çiğnemekte ve paspas yapmaktadır,  bu nedenle sanatın ve sanatçının görevi hakikati söylemektir.”

“KKTC’nin kendisi de yoktur”

KKTC’nin bir sanat ve kültür politikası olmadığını vurgulayan Ersoy, “Sanat ve kültür politikasının yanında, KKTC’nin kendisi de yoktur. Bunun yanında ekonomi, sağlık, eğitim ve trafik politikası da bulunmamaktadır. Eğitim politikamız olmaması sebebi ile eğitim alanında o kadar çağ dışı kalmışız ki dünyayla baş edemiyoruz. Aynı şekilde sağlık politikasına baktığımızda Sağlık Bakanı kendi itiraf ediyor ve diyor ki ‘Sağlık politikamız yoktur’, diğer taraftan Tabipler Birliği çıkıp her seferinde sağlıkta politika olmadığını belirtiyor. Bunun yanında ekonomi politikamız da bulunmamaktadır, çünkü ticaret erbabı, esnaf, kamu görevlileri, başbakan, meclis kısacası herkes  Mali  Protokolün imzalanmasını beklemektedir, hal böyle olunca hangi ekonomi politikasından bahsedebiliriz. Sanat ve kültür alanına baktığımızda ise kültür ve sanat politikasının hiç olmadığını söyleyebiliriz. Bir ülkenin politikası olabilmesi için her şeyden önce üretimi olması gerekmektedir, üretim olmadığı yerde politikada olmaz” dedi.

“Kendi ciğerimizi kendi yağımızda kavurduk”

Ersoy, bir devletin devlet veya bir ülkenin ülke olabilmesi için 3 temel kriter olduğuna vurgu yaparak, “O devletin devlet olabilmesi için toprağı, nüfusu ve egemenliği olmalıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’ine toprağın büyük bir çoğunluğu başka bir devletin insanlarına aittir. Nüfusuna baktığımızda tartışmalı bir nüfusa sahiptir ve demokratik yapısı bozulmaktadır. Bir diğer husus olan egemenlik de ise KKTC Meclisinde eller Türkiye Cumhuriyeti Büyük Elçiliğinden gelecek işaret doğrultusunda kalkar veya iner. Kısacası egemenliğin bile başka bir ülkeye aittir. Uluslararası literatürle KKTC, Türkiye Cumhuriyetinin alt yönetimi diye adlandırılır. Bu yüzdende politikalar belirlenemiyor. Bu noktada örnek verecek olursak Türkiye eğer seni ekonomik protokol veya su konusunda tehdit ediyorsa ve bu anlaşmaları kabul edip onaylamazsan sana maaşını ödemem diyorsa bu noktada hangi politika, hangi bağımsızlık ve hangi egemenlikten bahsedebiliriz. Böyle bir ülkede hangi demokratik kültürden, hangi sanattan bahsedebiliriz. Bizim ülkemizde sanat, sanatçıların kendi uğraşları, didinişleri kısaca kendi ciğerlerini kendi yağlarını kavurmalar sonucu ortaya çıkmaktadır. Sanatımızı da yaparken hep hakikati ve gerçeği söyleriz ve bu sebeple de egemen taraflar veya mış gibi olan devletin yöneticileri tarafından da pek sevilmeyiz ve hoş görülmeyiz” diye konuştu.

“Gençlerin önünü açtık”

 Gençlere çok önem verdiklerini ve bu alanda gençlere çok yatırım yaptıklarını belirten Ersoy, “Lefkoşa Belediye Tiyatrosunu kurduk, çabalarla belirli noktaya getirdik. Gençlere yatırım yaptık, onları yetiştirdik, okullara gönderdik, mezun oldukları zaman istihdam olanakları yarattık. Tabi ki bunlar kolay olmadı ve bu koşullarda bunları yapmak büyük kavgalar büyük mücadeleler istedi ama bunu başardık ve son birkaç yıldan beridir de Lefkoşa Belediye Tiyatrosunu gençlere devrettik. Bunun yanında Aynı şekilde bir festival başlattım ve bu festivali 11-12 yıl sürdürdükten sonra yine yönetimini, genç arkadaşlara devrettim. Demem o ki her alanda gençlere fırsat verilmeli ve önleri açılmalıdır. Bizim sanat üzerine, tiyatro için yaptığımız gibi usta çırak ilişkisi gibi, bizlerin tecrübeleri, onların enerjileri ile birleştirerek yürümek gerekir. Bu nedenle de Belediye Tiyatrosunu devretmeme rağmen  hala Genel Koordinatörlük görevini yapmakta, oyunlar yönetmekte, oynamakta ve projeler geliştirmekteyim. Bunun yanında iki toplumun yakınlaşması için projeler oluşturmaktayım ve bilindiği üzere  sınır kapılar henüz açılmadan 1986 – 87 sezonundan itibaren her türlü baskıya ve tehditte rağmen temaslar başlatarak ortak oyunlar yaptık. Bunları yaparken amacımız bölünen adamızı yeniden birleştirmek ve bir barış kültürünü oluşturmaktı, çünkü yapılacak olan anlaşma kâğıt üzerindedir, esas anlaşma insanların kafasında, ruhunda ve yüreğindedir bunu yapacak olan da sanattır, tiyatrodur ve diğer sanatlardır” dedi.

“Sanat haklının yanında yer alacaktır”

Nazım Hikmet’in bir sözü ile sanat ve tiyatronun önemini anlatan Ersoy, sözlerine şu şekilde devam etti; “‘Yeryüzünde tek esir yurt, tek esir insan, gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar, malı, mülkü, aklı, fikri, canı neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete, şiirlerimiz.’ Bizler de bu düşünceyle, insanların insanca yaşayabileceği, özgür ve eşit olabileceği bir dünya yaratabilmek için uğraşmakta, oyunlarımızı bu inançla oynamaktayız. 27 Mart Dünya Tiyatro gününde de Dünya böylesi inanılmaz ve kötü durumdayken sanat her şeye rağmen iyinin, güzelin, doğrunun, güzelin, haklının yanında yer alacaktır. Aksi takdirde sanat sanat olmaktan çıkar” şeklinde konuştu.

“Kral çıplaktır demeye devam edeceğiz”

27 Mart Dünya Tiyatro gün nedeniyle mesaj da veren Ersoy, sözlerine şu şekilde tamamladı; “Her şeye karşı tiyatro hakikatin gücüyle dünyayı yönetenlere ve dünyada olup bitenlere kral çıplaktır demeye devam edecektir. Oynadığımız oyunlarla da o hakikati bedelini ödeyerek söylemeye ve bu ikiyüzlü globalleşen dünyada doğruyu söylemeye devam edecektir. İnsanlarımızı da bu hakikatle yüzleşmeye çağırırız. Ne yazık ki bugün medya bizleri yalanla beslemektedir, bu yalanla beslenmenin karşısına geçecek olan sanattır ve sanat ve tiyatro da bir iletişim aracıdır. Burada bir haykırış vardır ve hakikatle yüzleşmeleri için insanlarımızı tiyatroya çağırmaktayım”